Arzu Demir yazdı | LC Waikiki'yi her yerde boykot edelim!
İşçilerin, "LC Waikiki'yi boykot edin" çağrısı üzerine, şirketin birçok mağazasının önünde eylemler yapıldı. Bu eylemlerin yaygınlaşması ve boykotun devam etmesi, işçilerin taleplerinin karşılanması bakımından çok önemli.
İstanbul Esenyurt'ta bulunan LC Waikiki deposunda Klüh isimli taşeron firmasına bağlı çalışırken işten çıkartılan 12 temizlik işçisinin verdiği mücadele bir hayatta kalma mücadelesi. Sorun promosyonların ya da maaşın ödenip ödenmemesinin ötesinde bir anlam taşıyor.
Çünkü, patron bu işçileri "Kod 46" denilen bir maddeden işten çıkardı. Kod 46, İş Kanunu'nun 25'e 2. maddesindeki "işçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması" hükmüne dayandırılıyor.
Bu gerekçeyle işten çıkartılan bir işçi, kıdem tazminatını alamıyor ve işsizlik ödeneği hakkından da mahrum bırakılıyor. Ayrıca Kod 46'dan işten çıkartılmak demek, neredeyse ömürboyu işsizliğe mahkum olmak anlamına geliyor. Çünkü işçinin sicilinde "hırsız" gibi bir damga bulunuyor.
Bu nedenle Limter-İş Sendikası üyesi LC Waikiki işçilerinin bu mücadelesi hayatta kalma mücadelesi.
Patronların, işçilerin sendika ve insanca yaşanacak ücret talebi karşısında kullandığı Kod 46 maddesi, Kod 29'un yerine getirilen maddelerden biri.
Covid-19 salgınının pik yaptığı dönemde, faşist iktidarın, "İşten çıkartmalar yasaklandı" açıklamasına rağmen binlerce işçi, Kod 29 maddesi ile işten çıkartılmıştı. Bu madde işçinin "ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranışları" nedeniyle işten çıkartılması anlamına geliyordu. İşçi, kıdem tazminatı hakkını kaybediyordu, işsizlik ödeneği hakkından da yararlanamıyordu. Ayrıca, "ahlaksızlıkla" mimlendiği için de iş bulamıyordu. İşçilerin yoğun tepkileri üzerine Kod 29'da düzenlemeye gidildi. Bu madde iptal edildi, yerine yeni işten çıkartma "kod"ları getirildi. Kod 46'da bunlardan biri olarak patronlar sınıfının yeni silahı oldu.
LC Waikiki işçilerinin direnişinin 15. gününde, patrondan kamuoyuna dönük bir açıklama geldi. Bu açıklamada, LC Waikiki patronu yalanlarını sıraladı. İşçilerin haklarını ödediklerini öne sürdü. Bu iddiaya hem işçilerin hem de sendikanın yanıtı gecikmedi, "Hiçbir hakkımız ödenmedi" dediler.
LC Waikiki patronu da, taşeron şirketlerle çalışan bütün patronlar gibi, "Sorumluluk bizde değil, taşeron Klüh'te" dedi. Elbette sorumlulardan ve işçilerin muhataplarından biri Klüh şirketi. Ama aynı zamanda da LC Waikiki şirketi. Çünkü kanun diyor ki; "Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur. (...) alt işverenin işçileri başlangıcından itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görür." Bu maddeye göre; LC Waikiki patronu, "İşçilerin muhatabı biz değiliz" diyemez.
Direnişçi işçiler, işyerinde kullandıkları görevli kartlarını da sosyal medyada yayınladı. Kendilerine verilen bu kartlarda zaten "LC Waikiki" yazıyor.
Büyük patron LC Waikiki, bir de tehdit savurdu: "Konuyu markamızla ilişkilendirerek yanlış ve yanıltıcı paylaşımlarda bulunan gerçek ve tüzel kişi, hesaplarla ilgili her türlü yasal hakkımızı kullanacağımızı kamuoyuna bildiririz."
Belli ki, işçilerin direnişi "imajlarını" hayli bozmuş. Bunda LC Waikiki mağazalarının önünde hem direnişçi işçilerin hem de dayanışma gösteren devrimci parti ve örgütlerin yaptıkları eylemlerin de payı büyük.
İşçilerin, "LC Waikiki'yi boykot edin" çağrısı üzerine, şirketin birçok mağazasının önünde eylemler yapıldı. Bu eylemlerin yaygınlaşması ve boykotun devam etmesi, işçilerin taleplerinin karşılanması bakımından çok önemli.
Limter-İş Sendikası üyesi LC Waikiki işçilerinin talepleri ise şunlar:
Haksız yere Kod 46'dan işten çıkartılan işçiler işe geri alınsın.
Promosyon paralarının çip para olarak değil, hesaplarına yatırılsın.
İş tanımı dışında iş yaptırılmasın.
İşçilere yönelik hakaretlere ve aşağılamalara son verilsin.