22 Kasım 2024 Cuma

Arzu Demir yazdı: İpek'in ölümünün ardından

Batman'da gencecik bir kadın bedeni daha toprağın altına girdi.

Yine katil çok!

Kürdistan'da özel savaş politikası olarak tecavüz saldırısını uygulayan devlet. Genç kadının şikâyetini dikkate almayan erkek yargı... Tecavüz saldırısına "namusun kirlenmesi" olarak bakan toplum vs. Ama en başta da faşist şeflik rejimidir fail.

Adını önce İ.E. diye yazdık.

Maalesef ölümünün ardından bir "kimlik" kazandı. İpek'ti adı.

Uzman çavuş Musa Orhan'ın tecavüzünün ardından yaşamına son vermek istemişti. Ağır yaralı bir şekilde hastaneye kaldırılınca tecavüze uğradığı ortaya çıktı. Yaşamına son vermek istemeseydi, belki de "kol kırılır yen içinde kalır" misali, yarasıyla kimsesiz yaşayıp gidecekti.

Yaşam mücadelesini 18 Ağustos günü kaybetti. Hırpalanmış, işgal edilmiş bedeni toprağın altında şimdi. Tecavüzcü ve aynı zamanda katil olan asker ise uzun süre tutuklanmadı. Ta ki, İpek'in yaşamını yitirmesiyle kamuoyunun dikkatinin yeniden tecavüz saldırısına yönelmesine kadar.

Tecavüzcü asker hakkında sonunda Siirt 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı "nitelikli cinsel saldırı" suçundan. Ardından mahkeme, tepkiler üzerine yakalama kararı çıkarttı ve 19 Ağustos günü tutuklandı.

Bu ilk aşama. Bu tecavüzcü askerin ceza alması için kadınları yine uzun bir mücadele bekliyor. Çünkü erkek yargı ve iktidar, el birliğiyle en az ceza ile onu kurtarmaya çalışacaklar. Özetle, İpek'in davası kadınlara emanet.

Çok açık ki halk sokağa çıkmadıkça, sokak gücüne dayalı bir adalet mücadelesi gerçekleşmedikçe, erkek yargı, bu tecavüzcüleri aklar.

İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin'in twitter'den paylaştığı şu mesaj aslında durumun özeti: "1997'den bu yana, resmî güçler tarafından cinsel saldırıya maruz kalan, kadın ve trans kadınların davalarına bakıyoruz. Bir tek asker ya da polisin tutuklandığını görmedim."

Çünkü, tecavüzcü olan devletin bizzat kendisi. Özellikle Kürt kadın ve çocuklarına yönelik özel bir politikanın devrede olduğu ortada. 1990'larda karakollarda, askeri taburlarda, yasal ve yasa dışı gözaltı merkezlerinde uyguladıkları tecavüz saldırısını şimdi her yere taşımış gözüküyorlar.

Şırnak'taki çocuk istismarcısı asker Alpaslan Akbudak'ı tutuklatan, sokağa çıkan halk olmuştu.

Neden kadın ve çocuklar özel savaşın hedefinde? Bunun iki nedeni var. Birincisi; Kürt halkını kendi değerlerinden kopartarak adeta bir posa haline getirip teslim almak. İkincisi ise en dinamik güç olan kadın hareketini ezmek.

Çok açık ki, Saray rejiminin kurmak istediği tekçi, erkek egemen toplum modelinin önündeki en büyük engel; kadın özgürlük mücadelesinin birleşik, kitlesel ve militan gücü. Bu nedenle de kadınları savunmasız ve örgütsüz bırakacak her türlü saldırıyı devreye koydular, koymaya da devam ediyorlar. Gerilla Ekin Wan'ın işkenceyle katledilmiş bedenini çıplak bir şekilde teşhir etmekten TJA aktivisti Rojbin Çetin'e kendi evinde köpekle işkence yapmaya her türlü saldırı devrede.

Hatırlayalım; Kürt kentlerinde halkın belediyelerine kayyum yoluyla el koyan rejimin ilk yaptığı, tüm kadın kurumlarını kapatmak olmuştu. Kadınların siyasetteki eşit temsil ve varlık biçimi olan eşbaşkanlık sistemini tasfiye ederken, kadın politikaları müdürlüklerine, erkek yöneticiler atamayı da ihmal etmediler, kapattıkları kadın kurumlarını, evlendirme dairelerine dönüştürdüler. 19 Ağustos kayyum darbesinin birinci yıl dönümüne ilişkin partisinin hazırladığı raporu açıklayan HDP Demokratik Yönetimler Kurulu Eşsözcüsü Hediye Karaaslan, bu kadın düşmanlığını anlatırken çok ilginç bir örnek verdi: Bebek emzirme odalarını bile kapattılar.

İpek, geride bıraktığı mektubunda yaşadığı vahşetin detaylarını anlatırken şöyle yazmış: 'Kimse sana inanmaz' dedi. 'Sahipsizsin' dedi. Bunları İpek'e söyleyen tecavüzcü asker. Belli ki, Musa Orhan, toplumda hala güçlü olan "namus" algısının yanı sıra, kadınların örgütsüzleştirilmesine ve çeşitli savunma mekanizmalarından yoksun bırakılmasına da güveniyor. İşte bu nedenle örgütlü kadın gücü iktidarın hedefinde.

Bu teslim alma saldırısına karşı kadınların, kimi zaman güçlü, kimi zaman zayıf da olsa bir direnişi söz konusu. Ancak 2015 yılından bu yana çok net gördüğümüz gibi, kadın hareketinin öncü iradeleri teslim alınamadı. İşte bu bize umut veriyor. Bu irade, Musa Orhan gibi tecavüzcüleri hapse tıkacak güçtür. Bu irade, katledilen, tecavüze uğrayan, şiddet gören her bir kadının, her bir çocuğun hesabını soracaktır.