Arzu Demir yazdı | İkinci Kobanê komplosu da işe yaramayacak!
Kobanê davasında, açık tanıkların, gizli tanıkların ifadeleri, her şeyin bir düzmece olduğunu, gizli tanıkların ifadelerinin savcılar, polisler tarafından yazıldığını gözler önüne serdi.
Faşist şeflik rejiminin, IŞİD çeteleri ile birlikte Kobanê'yi işgal planı sadece politik çıkar ve amaçlarıyla ilgili değildi. Erdoğan'ın Kobanê'nin yüzde 80'inin işgal altında olduğu o uğursuz 2014 yılının 7 Ekim günü Antep'te ağzı kulaklarında yaptığı "Kobani şu sıralar düştü, düşüyor" sözünün ideolojik mesajı daha önemliydi. IŞİD'in Kobanê zaferi, Erdoğan'ın başkan olarak kurmayı tahayyül ettiği "dindar, kindar ve saray kulu" topluma ulaşmasında önemli bir mihenk taşı olacaktı. Hem Kürt halkının Rojava'daki statüsüne son verilerek Kuzey'deki özgürlük mücadelesi teslim alınacak hem de devrimci hareket ezilip geçilecekti. Devrim hayalinin gerçekleştiği Rojava'da Kobanê'nin düşüşü ile devrim de yine bir hayal olarak kalacaktı. Böylece saltanat günleri sorunsuz yaşanacaktı.
Bunun için faşist şeflik rejimi Kobanê zaferi öncesinde her şeyi yaptı, askeri, mali, teknik, politik olarak çağımızın baş belası bu çeteye her türlü desteği verdi. Kaybedince de intikam savaşı başlattı.
Yoldaşlarımızı, dostlarımızı, canlarımızı aramızdan alan, hepimizi eksik bırakan 5 Haziran Amed, 20 Temmuz Suruç ve 10 Ekim Ankara katliamları bu intikam savaşının muharebeleriydi. Bugün demokrasi havarisi kesilen dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, katliamların ardından "öfkeli çocuklar" diyerek bu katillerin sırtını sıvazlamıştı.
Kobanê savunması günlerinde halk, çetelerin geçişine engel olmak için Suruç hattında nöbet tutarken, çetelerle işgalci Türk askerlerinin "dostluğu" defalarca canlı yayınlara yansıdı. Sadece sınır hattında bu olanlar da değil elbette. Bugünlerde hanedan dalaşı nedeniyle saraydan aforoz edilen damat Berat'ın şirketi Powertrans, IŞİD çetelerinin işgal ettiği alanlardan çıkardığı petrollerin satışında aracılık etti. Canlı bombaların kullandığı yelekler, Türkiye'deki atölyelerde üretildi. Yaralı çete üyeleri, sınır hattındaki hastanelerde tedavi edildi. Silah sevkıyatlarının ardı arkası kesilmedi. Sınır hattındaki tüm devlet kurumları, çetelerin askeri karargahı olarak kullanıldı. İstanbul'dan Antep'e açtıkları dernekler, Kur'an kursları gibi kurumlar ile istedikleri gibi örgütlenmelerine izin verildi.
Say say bitmeyecek kolaylıklar sağlandı, işbirliği yapıldı.
Ama ne oldu?
Kobanê düşmedi. Çağımızın Stalingrad savunması, insanlığın umudu oldu.
Bu nasıl oldu?
Elbette öncelikle, YPG/YPJ savaşçılarının büyük fedakarlığı sayesinde. Büyük bedeller ödediler, canlarını verdiler.
İkinci olarak da, kurtuluşunu Rojava devriminin varlığında gören Kürt halkının ve onların stratejik müttefiki devrimcilerin, komünistlerin sokakları tutuşturan 7-9 Ekim Kobanê serhildanı sayesinde. O üç gün boyunca onbinler sokakları tutmasaydı, bugün Kobanê'nin zaferinden bahsedemeyebilirdik. Amerikan uçakları, Kobanê hattındaki DAİŞ mevzilerini vurduysa o da, bu serhildan sayesindedir.
İnsanlığın bu büyük zaferi, tıpkı Gezi/Haziran ayaklanması gibi sarayın kabusu oldu. "Ayakların baş olması"nın yarattığı bu derin korkuyu, başta faşist şef Erdoğan olmak üzere saray rejimi asla unutmadı. 5 yıl sonra, bu ayaklanmayı HDP'yi kapatmanın gerekçisi yapmak için komplo davası hazırladılar. Davayı yürütmek üzere atadıkları mahkeme başkanı Bahtiyar Çolak, çeteci çıktı. Şimdi de savcı Ahmet Altun, HDP'ye yönelik siyasi soykırım operasyonlarını yönetmekle görevlendirildi. Kobanê soruşturmasını yürütürken, İzmir Başsavcı vekilliğine atandı. Ancak bu ataması iptal edilerek operasyonun başına getirildi. HDP Hukuk Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede'nin, bu saray bekçisi için "Dönemin Zekeriya Öz'üdür" yorumu çok yerinde. Zekeriya Öz, Ergenekon soruşturmalarını yürüten savcılardan biriydi. Sonra devran değişti, kendisi de soruşturmalık oldu.
Sarayın tüm bu müdahale ve kumpaslarına rağmen, dava lime lime dökülmeye başladı. Son bir haftadır açık tanıkların, gizli tanıkların ifadeleri, her şeyin bir düzmece olduğunu, gizli tanıkların ifadelerinin savcılar, polisler tarafından yazıldığını gözler önüne serdi. Hal böyle olunca, Kobanê davasından gizli tanık ‘Ulaş'ın iftiralarıyla 12 Nisan'da yeni bir siyasi soykırım saldırısı başlatıldı. Aralarında eski belediye eşbaşkanlarının, HDP eski yöneticilerinin de olduğu 91 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. Çok sayıda kişi gözaltına alındı. Bu ikinci komplo ile davayı sürdürmeye çalışacaklar. Ancak HDP'liler, birinci Kobanê davasında olduğu gibi bu davada da yargılanan değil, yargılayan olacaklardır.