Arzu Demir yazdı | Hoş geldin Özgür TV!
Özgür TV, 24 Nisan'da ilk yolculuğuna başlıyor. Bir web tv olacak. Youtube, facebook ve twitter adreslerinden günün belirli saatlerinde yayın yapacak. Özgür TV'nin önünde mütevazi ama emin ve kararlı adımlarla yürünecek uzun ve zor bir yolculuk var.
2016 yılının 5 Ekim gecesi olmalı. Telefonum çaldı. Bir arkadaş hatta, "Yarın sabah bir arkadaş ameliyat olacak, taze kana ihtiyaç var" dedi. Detayları aldım, sabah programı yapacak arkadaşın duyurması için bir anons hazırladım. Anonsu stüdyoya bırakmak için kapıyı açtım. Bir üst kata çıkacağım. Radyo üst katımızda. Bir anda durdum. Bir gün önce yaşananlar şimşek hızında zihnimden geçti. Artık Özgür Radyo yoktu; 4 Ekim günü, 12 televizyon ve 10 radyo ile birlikte kapatılmış, her şeyi talan edilmişti. Yayını durdurmaya gelen polislere, kapıyı açmamış, faşist yayın durdurma kararını uygulatmamak için direnmiş, gözaltına alınmış, bekletildiğimiz polis otobüsünde polisleri çıldırtmış, gece yarısı da serbest bırakılmıştık. 95.1 frekansından ezilenlerin hayatına, özlemlerine, öfkelerine, acılarına, umutlarına, sevinçlerine dair sözleri duymayalı, müzikleri dinlemeyeli 5 yılı aşkın bir zaman oldu.
Özgür Radyo, 20 yılda, çok yoğun bir emekle bir kimlik yaratmıştı. Görünen görünmeyen sayısız insan, aklını, yüreğini, emeğini ortaya koymuştu. Her gün mikrofondan seslenenlerden o mikrofonlara hiç çıkmayanlara/çıkamayacak olanlara, karşılığı hiçbir şeyle ödenemeyecek olan büyük bir emekti bu.
2016 yılının 4 Ekim gününü, kara kış takip etti. Elbette, Ahmed Arif'in dediği gibi "döğüşenler de var"dı o zemheri günlerde.
19 Nisan gününe, "Özgür TV 24 Nisan'da yayında" diyen bir jenerikle uyandım. Ne muştulu haberdi o öyle! Bir an Özgür Radyo ile yeniden kavuşmuş gibi hissettim kendimi, göverdim. "Özgür TV, ezilenlerin mücadele deneyimlerinin taşıyıcısı, direnenlerin hafızası, birleşik mücadelenin sesi ve harcı olmak için yola çıkıyor" diyen o jenerik bana, aynı okyanusa akan sayısız kollara ayrılmış bir ırmağı hatırlattı. Özgür TV, o ırmağın kollarından biriydi.
4 Ekim günü Özgür Radyo'nun son yayınını yapmak bana kısmet olmuştu. Polis kapıya dayanmıştı. Önce karasal yayını kestiler. Kapıyı kırıp büroya girdiklerinde, devam ettirdiğim yayını nereden keseceklerini bulamamışlar, sonra da elektrik şalterini indirmişlerdi. O gün son sözümüz, "Yine geleceğiz" olmuştu.
Radyonun görünen ve görünmeyen emekçileri, farklı mecralarda mücadelelerine devam etti. Herkes zor ve zorlu günlerden geçti -geçmeye de devam ediyor elbette- ancak hakikati gösterme, bilgiyi taşıma, devrimci hafızayı canlı tutma, mücadelenin bir parçası olma çabası sürüp gitti.
Bir anda toplamda 22 muhalif televizyon/radyonun kapatılması, memleketin içinde bulunduğu siyasi/ekonomik konjonktür, dünyada genel olarak yayıncılık alanında yaşanan niteliksel değişimler nedeniyle de sosyal medya platformları da bu 5 yıllık süre içinde belli bir ağırlık oluşturmaya başladı.
Şimdi de Özgür TV, bu alanda 24 Nisan'da ilk yolculuğuna başlıyor. Bir web tv olacak. Youtube, facebook ve twitter adreslerinden günün belirli saatlerinde yayın yapacak. Önünde 2-3 aylık bir test yayını var. Mütevazı bir başlangıç yapacak ancak aynı zamanda iddialı da. Sosyal medyada gelen ilk tepkilere bakılırsa, "Bu dizginsiz zulme boyun eğmeyenlere umut, cesaret ve hücum gücü taşımak, 'Ne yapmalı' sorusunun cevabını konuşmak" iddiasıyla da dikkat çekiyor.
"Hayatın içinde, kavganın tam ortasında" sözü, Özgür TV'nin yayıncılık ilkesini özetliyor. Hayata dair ne varsa gündemi olacak ve sözünü de kavganın içinden söyleyecek.
Koronavirüs salgını, kapitalizmin varoluşsal krizini derinleştirdi. Emekçilerin nasıl derin bir yoksulluk, yoksunluk, yalnızlık ve çaresizliğe itilmek istendiğini görüyoruz. Ancak buna karşı dünyanın her yerinde ezilenlerin isyanı mayalanıyor. Özgür TV, dipten gelen bu sesi duyuyor.
HDP'ye yönelik kapatma davasından İstanbul Sözleşmesi'ni gasp etmeye, fişleme yasasından internet sansürüne iktidar, devlet terörünü ve psikolojik savaşı tırmandırmakta. Tüm emekçileri, ezilenleri rehin tutacak bir korku ve umutsuzluk iklimini yaratmak istiyor. Bu saldırganlık karşısında işçilerin, emekçilerin, kadınların, LGBTİ+'ların, yaşam savunucularının, halkların, Alevilerin, demokrat aydın ve sanatçıların, birleşik bir antifaşist direnişi yükseltmekten başka yolu yok. Bu gerçek, Özgür TV'nin varlık nedeni ve zeminini de oluşturuyor. Basın bildirisinde "Faşizmi yıkma ve politik mücadeleyi kazanmak için birleşik mücadele yürütenlerin sesi, sözü olmak" için yola çıktığını vurguluyor.
24 Nisan önemli bir tarih; Ermeni ve Süryani halklarının kolektif hafızasında bir soykırım günü. Bu nedenle de ilk gününü, soykırımı hatırlatmaya, yüzleşme ve hakikat mücadelesine katkı sunmaya vakfediyor.
Özgür TV'nin önünde mütevazi ama emin ve kararlı adımlarla yürünecek uzun ve zor bir yolculuk var. Şimdiden heyecan verici bu yolculuk için emek harcayan herkese çok teşekkürler!
Hoş geldin Özgür TV!
İyi ki geldin!