7 Kasım 2024 Perşembe

Arzu Demir yazdı | Hayatta kalmak için: Özsavunma hemen şimdi!

Yaşamaya mahkum edildiğimiz bu kapitalist sistem ve onun faşist şeflik rejimi, erkek cinsine, canlarını almak dahil kadınlara istediklerini yapma hakkını vermiştir. Kadınlar olarak hayatta kalmak için örgütlenmek, kadın dayanışması ve yoldaşlığını büyütmek ve herkesin dilinde olan "özsavunma hayat kurtarır" düsturuna hayat kazandırmak zorundayız.

Katil Semih Çelik, iki genç kadını; İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil'i vahşice katletti. Bu iki cinayeti, önceden ince ince planlamış, hatta resimlerini bile çizmiş. Cinayetlerin ardından katilin, madde bağımlısı olduğu, ruh sağlığının yerinde olmadığı yazıldı, çizildi. Doğrudur da. Ancak genç bir erkeğin bozuk ruhsal durumu iki genç kadının vahşice katledilmesine yine de açıklık getirmiyor.

Soru şu; ruh sağlığı yerinde olmayan Semih Çelik, neden yakınındaki erkekleri değil de kadınları hedef aldı?

Erkekler, boşanmak istediği için evli olduğu kadını katlediyor ya da "yüce aşkına" karşılık bulamadığı için öldürüyor. Erkek cinsinin gerekçeleri çok. Bu tip cinayetleri işlerken akılları gayet başında. Duruşmalarda gördük, çoğu zaman herhangi bir pişmanlık duygusu bile göstermiyorlar. Aksine "namusları"nı korudukları masalını anlatıyorlar övünerek.

Semih Çelik örneğinde olduğu gibi "aklı başında olmayan" ya da ruh sağlığı bozuk olan erkekler de kadınları katlediyor. Cinnet geçirince ilk öldürdükleri de yine kadınlar oluyor.

Neden?
Hayatı zindan eden bu erkek şiddetinin sebebi, erkek egemen kapitalist devlettir. Yaşamaya mahkum edildiğimiz bu kapitalist sistem ve onun faşist şeflik rejimi, erkek cinsine, canlarını almak dahil kadınlara istediklerini yapma hakkını vermiştir. Erkek egemenliği bir zihniyet meselesi değildir sadece. Bir sistemdir. Sorun sadece "erkek zihniyeti" de değildir, erkek egemenliği sistemidir. Eğitimi, küçük yaştan itibaren cinsiyetçiliği beyinlere kazır; kız çocukları sürekli kendilerini gizlemek, sınırlamak zorunda kalırken, erkek çocukları "haydi aslanım, göster pipini amcana" diye göstere göstere büyür. Yargısı "iyi hal", "tahrik" indirimleri ile kadın katillerini korur, polisi katillerin sırtını sıvazlar, siyasetçisi "eşitlik fıtratta yoktur" diye bağırır, Diyanet'i kız çocuklarıyla evlenilebileceği yönünde fetvalar verir, ailesi "kol kırılır yen içinde kalır" ilkesiyle erkek şiddetini gizler, kadını evliliğe, aileye hapseder. Nereden baksan, nereye baksan kadın düşmanlığı.

İstanbul Sözleşmesi'nden çıkıldıktan sonra erkeklerin katlettiği kadınların sayısındaki ürkütücü artış ortada. Kadın örgütleri zaman zaman bu verileri paylaşıyor. İktidarın kadını hapsettiği şef tipi aileyi daha da güçlendiren politikaları yine kadını vuracak. AKP-MHP iktidarının "kadına yönelik şiddeti önleme politikasının" merkezinde de ailenin korunması ve güçlendirilmesi var, kadın ve hayatı yok. Ne olursa olsun, şef tipi aile korunsun!

Durum açık, kadınlar olarak can güvenliğimiz yok. En yakınlarımızdaki erkekler, bizi katletmeye aday.

O zaman ne yapacağız?
Özellikle İkbal ve Ayşenur'un katledilmesi, günlerdir kayıp olan Pelin'in cansız bedeninin ormanlık bir alanda bulunması, Rojin'den günlerdir haber alınamaması ve Cem Garipoğlu'nun mezarının açılması vesilesiyle bir kez daha hatırladığımız Münevver Karabulut…

Kadınlar olarak hayatta kalmak için örgütlenmek, kadın dayanışması ve yoldaşlığını büyütmek ve herkesin dilinde olan "özsavunma hayat kurtarır" düsturuna hayat kazandırmak zorundayız.

Özsavunma örgütlenmek demektir; yaşamın her alanında, sendikada, partide, örgütte, sokakta, mahallede, evde, işyerinde. Hem kendi örgütlerimizi kurarken ya da güçlendirirken, örgüt, sendika ve partilerde de kadınlar olarak kendi örgütlerimizle var olmak zorundayız. Ancak örgütlü olmak bizi güçlendirecektir. Erkek egemenliği devlet ve sistem olarak tepeden tırnağa örgütlüyken, hele de silahlıyken, kadınlar bu şiddetin karşısında birey olarak kalamaz.

Özsavunma, kadın dayanışması ve kadın yoldaşlaşmasıdır. Çünkü kadın, kadının yurdudur.

Özsavunma, politikanın şiddet araçlarını örgütlü bir biçimde kullanmayı gerektirir. Sadece, kendimizi korumak için çeşitli dövüş sporları öğrenmeyi ya da özsavunma dersleri almayı kastetmiyorum. Bu özsavunmanın bir kısmı. Ancak daha ötesi de gerek bize. Bir dönem sosyalist kadınlar, Kızıl Sopalılar hareketini başlatmıştı. Cinsel tacizde bulunan erkeklere, kızıl sopalarıyla gereken yanıtı vermişlerdi.

Yüzlerce kadın öldürüldüğünde ceplerinde mahkemelerin verdiği ancak uygulanmayan koruma kararları oldu.

Elbette koruma kararları için mahkemelere başvuralım, ancak canımızı kadın düşmanı kurumlara da teslim etmeyelim.

İstediğimiz gibi özgür ve eşit yaşayabilmek için önce hayatta kalmalıyız. Ancak örgütlü bir şekilde direnirsek hayatta kalıyoruz.

Hayatta kalmak için özsavunma şart! Hemen şimdi!