Arzu Demir yazdı | Faşist terör ile 'iç cephe'yi güçlendirecekler!
Belli ki, Erdoğan'ın ağzından düşürmediği "iç cephenin güçlendirilmesi" demokratik açılımlarla değil; şiddetle, terörle, psikolojik savaşla sağlanacak… Devletin ezeli ve ebedi düşman ilan ettiği Kürt halkının belediyelerinden de üçü gasp edildi.
Meclis'in 1 Ekim'de açılışı sırasında Devlet Bahçeli'nin DEM Partililerin elini sıkma seremonisiyle açılan "süreçte" faşist şeflik rejiminin amacının yeni bir "çöktürme savaşı" olduğu açığa çıktı. Çünkü, Ekim 2014'deki MGK'da aldıkları kararla uygulamaya koydukları "çöktürme planı" amaç ve hedefine ulaşamadı. PKK'nin savaşma iradesini kırmak istemişlerdi. Bunda amaca ulaşılamadı. Gerillanın savaşma gücü de en son Ankara'da silahlanma sanayinin kalbi olan TUSAŞ'a yapılan eylemde de görüldüğü üzere, yaşanan deneyimli gerilla komutanlarının kaybına rağmen, yerli yerinde duruyor. Hatta, SİHA'lara karşı geliştirilen "hava savunma sistemi", işgalci sömürgeciliğe karşı savaşta bir devrim niteliği taşıyordu. İktidar geldiği yol ayrımında, demokratikleşme yerine yeni bir çöktürme planını devreye soktu. Bu kez halka, onun öncü, devrimci güçlerine karşı artırılan faşist devlet terörüne ek olarak Kürt özgürlük hareketini ve DEM Parti'yi bölmek için özel savaş yöntemlerine daha fazla başvuracaklar.
Belli ki, Erdoğan'ın ağzından düşürmediği "iç cephenin güçlendirilmesi" demokratik açılımlarla değil, şiddetle, terörle, psikolojik savaşla sağlanacak. Esenyurt Belediyesi Başkanı Ahmet Özer'in akıl almaz iddialarla tutuklanması, ardından belediyeye kayyum atanmasıyla, CHP'nin içine bir çomak sokuldu, "kent uzlaşısı" gibi bir seçim iş birliği için bile DEM Parti'den uzak durması gerektiği hatırlatıldı. Devletin ezeli ve ebedi düşman ilan ettiği Kürt halkının belediyelerinden de üçü gasp edildi. Kaç gündür de bu irade gasbını, şiddet uygulayarak halka kabul ettirmeye çalışıyorlar. Diğer belediyeleri de gasp edeceklerini duyurmaktan geri kalmadılar. Geçtiğimiz hafta grup toplantısında "Kürt, Türk kardeştir, PKK kalleştir, Kürt sorunu yoktur" şeklindeki bir asırlık resmi devlet teranesini zırvalayan faşist Devlet Bahçeli, son grup toplantısında yine her türlü ciddiyetten uzak bir şekilde Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'a, Meclis'te "PKK'ye silah bırak" demesi için çağrı yaptı.
Madem devlet, Kürt halkına karşı sömürgeci, işgalci savaşta kararlı, o zaman, 43 ay sonra Ömer Öcalan'ın İmralı adasında, sayın Öcalan'la "aile görüşmesi" yapmasına neden izin verildi? Aylar sonra yoldaş Abdullah Öcalan'dan bir haber gelmesi, sağlığının iyi olduğunu öğrenmek, selam göndermesi, Kürt halkı gibi, Türkiyeli devrimci ve sosyalistleri de sevindirdi. Ancak sürecin net anlaşılabilmesi için, bu sorununun yanıtı önemli.
Bu soruyu, Özgür Tv'de 5 Kasım Salı akşamı konuğum olan Kongra-Gel Eşbaşkanı Remzi Kartal'a sordum. Remzi Kartal, soruma yanıt verirken iki noktaya dikkat çekti. Birincisi; sayın Öcalan'dan 44 aydır tek bir haberin bile alınmamış olmasının Kürt halkı ve dostlarında yarattığı gerilimdi. Bu konuda, Remzi Kartal, "Önder Apo'ya yönelik bu görüşme yapılmasaydı, sağlığı ve yaşamı ile ilgili kaygılarımız nedeniyle halkımız ve dostlarımız her tarafta ayakta olacaktı. Devlet de bunu gördü" dedi. İkinci olarak ise sayın Öcalan'ın mesajındaki "Tecrit devam ediyor" cümlesine işaret etti. Kürt hareketi, bu ifadeyi, İmralı'daki tecrit gerçekliğinin ifadesi olmasının yanı sıra, sürece dair somut bir bilgi olarak da yorumluyor. Remzi Kartal bu konuda şunu söylüyor: "İmralı'da tecrit devam ediyor. Çözüm eksenli bir diyalog yok. Önder Apo ile görüşmeler var. Önder Apo'yu bir şekilde rehin tutuyorlar. Önder Apo ile daha doğru bir yaklaşım içinde diyaloğun geliştirilmesi gerekir. Bunu sağlayacak olan da halklarımızın dostlarımızın mücadelesidir. Görünen o ki, görüşmeler var. Onlar önder Apo'yu istedikleri noktaya getirmek istiyorlar. Tecrit sürüyorsa demek ki, önder Apo'nun direnişi sürüyor."
DEM Parti Milletvekili Ömer Öcalan'la görüşme "aile" görüşmesi olarak gerçekleşmişti. Yeni bir "aile görüşmesi"ne izin verilip verilmeyeceği bilinmiyor. Ancak geçtiğimiz günlerde sayın Öcalan'a görüş yasağı şeklinde disiplin cezası verilmesi, eğer hukuki gerekçeye ihtiyaç duyarlarsa şimdiden hazır ettikleri anlamına geliyor.
Gelinen noktada, Kürt sorununda demokratik çözüme bir adım bile yaklaşmamış bir iktidar var. Çözüm süreci değil, "çözüm süreci algı"sıyla Kürt halkını kendi yanına çekeceğini sanacak kadar da şirazeyi kaybetmiş bir iktidar bu. Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk, bu konuda Bahçeli'ye iyi bir yanıt verdi, "Kimse bizi istismar edecek durumda da değil. Kürtler bugün politize olmuş bir halk. Kürtler ne istediğini biliyor" dedi. Kürt halkının bu gerçekliğinin herkes tarafından bilinmesinde fayda olacaktır.