22 Kasım 2024 Cuma

Arzu Demir yazdı: Ertelettik, sıra iptalde

İktidar İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararından vazgeçmiş değil. Ancak Saray faşizmi bir kez daha kadın iradesine çarptı. Hem de fena halde. Çünkü bu kez çarpışma, Saray içinde de kriz açığa çıkardı. Şimdi kadın özgürlük mücadelesinin öncüleri çok daha geniş bir kesimi harekete geçirme sorumluluğu ile karşı karşıya.

Şef Erdoğan, sözleşmeye ilişkin kararını vereceği, 5 Ağustos tarihli AKP MYK toplantısını ertelemek zorunda kaldı. Böylece İstanbul Sözleşmesi ve kazanımlarını koruma mücadelesinde ilk muharebeyi kadınlar kazandı.

Elbette, süreç henüz tamama ermedi. Çünkü, iktidar İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararından vazgeçmiş değil. Fırsatını bulduğu ilk anda gündeme getirecektir. Dolayısıyla da kadınların mücadelesi sürecek.

AKP MYK neden ertelendi? Yanıtı açık. Saray faşizmi bir kez daha kadın iradesine çarptı. Hem de fena halde. Çünkü bu kez çarpışma, Saray içinde de kriz açığa çıkardı.

Söz konusu MYK öncesinde AKP'nin kadın milletvekillerinden sözleşmenin çekilmesine karşı itirazlar geldi. Bu vekillerden biri de Betül Sayan Kaya. Eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı'ydı. Halen de AKP Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı. AKP'nin elinden gelse sonsuza dek yeryüzünden silmek istediği sosyal medya platformu twitter'den açıklama yaptı. "Bizi biz yapan kadim değerler" gibi gerici söylemleri ile yaptığı AKP propagandası ve reklamının yanı sıra şunu söyledi: "Ayasofya'nın zincirlerinin kırıldığı, tüm dünyanın Türkiye'yi konuştuğu tarihi bir atmosferde, yıllardır yürürlükte olan bir sözleşmenin gündeme oturtulmasını manidar buluyorum." AKP İstanbul Milletvekili Canan Kalsın da, "Amacı şiddet uygulananı şiddetten korumak olan bir sözleşmenin toplumu bozduğunu söylemek akla ziyan bir tutum ve düşüncedir" diyerek itiraz etti.

Bütün bu gelişmeler içinde faşist şefi en çok yaralayan ise KADEM'in açıklaması olmalı. Çünkü KADEM, Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan'ın derneği. 16 soruya yanıt veren uzun açıklamasıyla faşist şeflik rejiminin İstanbul Sözleşmesi'ni uygulamadan kaldırmak için ileri sürdüğü tüm tezleri çürüttü. Örneğin en çok konuşulan konu olan LGBTİ+'lara ilişkin "İstanbul Sözleşmesi'nde LGBT gibi yönelimlere kapı aralayan maddeler var mı?" sorusuna verdiği yanıt hayli dikkat çekici. Yanıtın küçük bir bölümünü aktaralım: "Maddenin kapsamına bütün insanlar girmektedir. Zaten herhangi bir insanın şiddetten korunma şemsiyesinin dışında tutulması düşünülemez." Her ne kadar "Onlar da insan" babında LGBTİ+'lara yönelik şiddete itiraz etse de, Saray'ın arka bahçesi KADEM'den böyle bir itirazın gelmesi, kadınların direnişinin Saray cephesinde yarattığı sarsıntının boyutunu gösteriyor.

"Tek adam" rejiminde "tek adamın" partisinin içinden kadınların çıkardığı bu sesler önemli. Elbette her şey değil. Kadınların direnişi, iktidarın planını tamamen bozamayıp da sözleşmeden çekildiği durumda, AKP'li kadınların bu kez de iktidardan yana tutum alması da kuvvetle muhtemel.

Bizim üzerinde durmamız gereken şu: Toplantının ertelenmesi ve AKP'li kadınların da itirazlarını dile getirmesi, kadın özgürlük mücadelesinin bir sonucu. Hatırlayalım, iktidar uzunca bir süredir çocuk tecavüzcülerine "evlilik" yoluyla af getiren düzenlemeyi yasalaştırmak istiyor. Kaç kez denediler, ancak kadınların sokaktaki direnişine çarptılar. Konu, iktidarın da kadın örgütlerinin de gündeminde kalmaya devam ediyor.

Şimdi bir yandan AKP içindeki bu krizi derinleştirmeye çalışırken, diğer yandan kadın özgürlük mücadelesinin öncüleri çok daha geniş bir kesimi harekete geçirme sorumluluğu ile karşı karşıya. Ancak, bu sorumluluk kadar elzem olan bir başka konu da, kadınlarının "kazanımlarını koruma" mücadelesinin faşist şeflik rejimini yıkacak bir mücadelenin bileşeni olması. Çünkü faşist şeflik rejimi var oldukça, hiçbir kadın kazanımının garantisi olmadığı gibi, hiçbir kadının can güvenliği de yok.