Arzu Demir yazdı | Cumhurbaşkanı adayımız neden bir kadın olmalı?
HDP'nin erkek egemen kapitalist sistemin bir elmanın ikiye bölünmüş hali gibi Cumhur ve Millet ittifakları'nın karşısına bir kadın cumhurbaşkanı adayıyla çıkmasının gerekli ve önemli olduğu fikrindeyim.
HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan, 7 Ocak'ta partisinin Kars il kongresinde cumhurbaşkanlığı seçimine dair açıkladığı tutumun altını son grup toplantısında da kalınca çizdi. Pervin Buldan, "Cumhurbaşkanı adayımızı yakında halklarımıza müjdeleyeceğiz" dedi ve ekledi: "Uğruna ağır bedeller ödediğimiz demokrasi mücadelemizin tabii ki kendi cumhurbaşkanı adayı olacaktır." Bu yaklaşım aynı zamanda Emek ve Özgürlük İttifakı'nın da şu anki yaklaşımı. Zaten Pervin Buldan, Kars'taki açıklamayı, İttifak'ın seçimi de tartıştığı 6 Ocak tarihli toplantısının hemen ardından yapmıştı. Toplantının sonuç bildirgesinde, "Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendi adayımızı belirleme sürecinde, ilkelerimize uygun, mutabakat ile belirlenmiş ortak aday seçeneğine daha yakın olduğumuzu ilan ediyoruz" ifadesi yer almıştı.
Şimdi hep beraber Pervin Buldan'ın bahsettiği "müjdeli haberi" bekliyoruz.
HDP'nin cumhurbaşkanı adayı kim olmalı?
HDP'nin erkek egemen kapitalist sistemin bir elmanın ikiye bölünmüş hali gibi Cumhur ve Millet ittifakları'nın karşısına bir kadın cumhurbaşkanı adayıyla çıkmasının gerekli ve önemli olduğu fikrindeyim.
Bu gereklilik ve önem için birkaç neden var.
Birincisi; HDP bir kadın partisi olarak burjuva siyasette birçok şeyi değiştirdi. Ağır bedellerle savunduğu eşbaşkanlık sistemi, kadınların siyasetteki eşit temsiliyeti ve eşit varlığı adına çok önemli bir kazanımdır. Parlamentoda kadınların sayısının artması, kadınların siyasette daha fazla görünür olması HDP sayesinde oldu. Kürdistan'da belediyeler HDP'nin kurucu fikri sayesinde kadından yana politikalar üretti, kadın kurumları inşa etti. HDP'nin kadınların hayatında ve kadın özgürlük mücadelesinde yarattığı değişikliklere elbette başkaca örnekler de eklenebilir. Cumhurbaşkanı adayı denildiğinde toplumun büyük bir kesiminin aklında hemen bir ünlü erkek siyasetçi ya da figürün belirdiği kesin. HDP, bir kadın aday göstererek bu erkek egemen ezberi de bozabilir.
İkincisi; kadın cumhurbaşkanı adayı, kadın özgürlük mücadelesinin hem tarihsel birikiminin hem de faşist şeflik rejimi karşısındaki bir direniş odağı olarak taşıdığı güncel niteliğinin de sonucudur. Bu mücadelenin hem şu anda hapiste hem de dışarıda sayısız kadın öznesi cumhurbaşkanı adayı olma niteliğini, erkek siyasetçilerden daha fazla taşıyor ve hak ediyor.
Üçüncü noktayı ise şöyle özetleyebilirim; geçtiğimiz pazar günü Kartal Meydanı'nda binlerce kişinin katılımıyla miting gerçekleştiren Emek ve Özgürlük İttifakı, kadın bir cumhurbaşkanı adayı göstererek, üçüncü yol seçeneğinin altını çizebilir. Bu üçüncü yol, aynı zamanda faşist şeflik rejiminin erkek egemen karakterine de itirazdır.
Emek ve Özgürlük İttifakı, bu rejim karşısında kitlelerin gerçek alternatifidir. Faşist şeflik rejiminin mimarı Cumhur İttifakı'nın karşına "güçlendirilmiş parlamenter sistem" vaadiyle çıkan Millet İttifakı'nın diğerinden özsel bir farkı olmadığını, açıkladıkları bildirgelerde, yaptıkları açıklamalarda gördük. Bu ittifakın kimi bilişenleri, başbakanlık, bakanlık yaparak zaten halk düşmanı yüzlerini defalarca sergilediler. Millet İttifakı'nın "düzenin bekası"nı "güçlendirilmiş parlamenter sistem"le devam ettirmekten başka niyeti yok. "Düzenin bekası" dedikleri ise Kürt halkına yönelik inkarcı sömürgeci boyunduruğun devam etmesinden başka bir şey değil. Kürt halkının, bir ulus olarak kolektif haklarının yok sayılması, örgütlülüğünün dağıtılması, Önderliği'nin yok edilmesinden başka bir şey yok programlarında. İşçinin, emekçinin yaşamlarının, geleceklerinin, kapitalist sistemin çarklarında yok edilmesini de dert etmiyorlar. Kadınların ve LGBTİ+'ların yaşam ve geleceklerinin ise erkek egemen devletin çalması da umurlarında değil.
Cumhur İttifakı da, Millet İttifakı da burjuvazinin iki cephesi ve her iki cephe de kendisinden başka bir seçenek olmadığına ezilenleri ikna etmek istiyor. Emek ve Özgürlük İttifakı ise kitleleri üçüncü cephede örgütlerken, seçim taktiğinde bir kadın cumhurbaşkanı adayı ile ezilenlerin karşısına çıkabilir.
Bir kadın cumhurbaşkanı adayı göstermek, faşist şeflik rejiminin kadını, "makbul kadınlık" tanımı ile eve hapseden, kadını "koca", "baba" ve "erkek çocuk" karşısındaki görev ve sorumlulukları ile tanımlayan iktidara karşı da bir yanıt olacaktır. İstanbul Sözleşmesi'ni gasp eden, çocukları "evlililik" adı altında ömür boyu cinsel şiddete mahkum eden yasal düzenlemeleri yapan, kadın katillerinin sırtını sıvazlayan, çocuk tecavüzcülerini savunan, kadın kurumlarını kapatarak kadınları erkek devlet ve erkek şiddeti karşısında tek başına bırakmayı amaçlayan bu iktidarın karşısına bir kadın cumhurbaşkanı adayı çıkartmak, tüm bu kadın düşmanı politikalara da bir yanıt olacaktır.
Siz kadınları yok saydınız, ancak biz işte buradayız. Sokaktayız, mücadeledeyiz. Seçim zamanı da adayız. Hem de devletin başı olarak bir kadını hiçbir zaman yakıştıramadığınız o makama, cumhurbaşkanlığı makamına da adayız.
Neden olmasın!