22 Kasım 2024 Cuma

Arzu Demir yazdı | 4. Yargı Paketi'ne dikkat!

Gerçekten erkek şiddetini cezalandırmak gibi bir niyetleri olsaydı, öncelikle İstanbul Sözleşmesi'ni "baş düşman" ilan edip, ortadan kaldırmak istemezlerdi.

Saray medyası, 4. Yargı Paketi'ni erkek şiddetini cezalandırmaya yönelik büyük bir adım olarak lanse etmeye çalışıyor. Ancak gerçek hiç de iddia ettikleri gibi değil. Aksine kadınlara yönelik erkek şiddeti cezasız kalmaya devam edecek. Üstelik cinsel şiddet faillerinin tutuklu yargılanması ve cezalandırılması da neredeyse imkânsız hale gelecek.

Türk Ceza Kanunu'na göre, evli olduğu kadını katleden ve suç vasfı "nitelikli kasten öldürme" olan bir erkeğe ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesi öngörülüyor. Elbette bu teorik/yasal olarak böyle. Yargı pratiğinin suçu cezasız bırakma yönünde işlediği zaten ortada. Katil erkeklerin hak ettikleri ağır cezaları aldığı örnekler de var. Ancak bu da kadınların yürüttüğü adalet mücadelesi sayesinde mümkün oluyor.

Meclis Adalet Komisyonu'nda görüşülmesine başlanan Yargı Paketi ile "boşanmış eşlere yönelik şiddet suçları" da kapsama alınıyor. Bu olumlu ancak çok eksik bir düzenleme. Çünkü "birlikte yaşanılan kadın, sevgili, partner ya da sokakta karşılaşılan herhangi bir kadının" katledilmesi ağırlaştırılmış ceza kapsamına alınmıyor. Kadınlar sadece evli ya da boşandıkları erkekler tarafından katledilmiyor. Erkekler, ilişkiyi ya da sevgili olmayı reddettikleri için kadınların canını alıyor. Ancak iktidar, kadın katillerini cezalandırmak için kadın ile erkek arasında devletin tanıdığı resmi bir ilişkinin varlığını arıyor. Ayrıca, erkek şiddeti, cinsiyet eşitliğinden kaynaklanan bir şiddet olarak görülmediği gibi -pratikte sayısız örneğinde olduğu gibi- ağırlaştırılmış hapis cezası hükmünün, hayatta kalmak için öz savunması uygulamak zorunda kalan kadınlar için de uygulanma tehlikesi söz konusu olabilecek.

İktidarın 1 Temmuz'da tamamen uygulamadan kaldırmayı planladığı İstanbul Sözleşmesi tam da bu nedenle kadınlar için önemli. Sözleşme, kadına yönelik erkek şiddetini bir "insan hakkı ihlali" ve bir "ayrımcılık" türü olarak kabul ederek, "toplumsal cinsiyet" ve "toplumsal cinsiyete dayalı şiddet" tanımını uluslararası düzeyde yapıyor. Buna göre, "toplumsal cinsiyete dayalı şiddet", kadınlara, sırf kadın oldukları için uygulanan ve orantısız biçimde etkileyen şiddet" olarak tanımlanıyor.

İstanbul Sözleşmesi yalnızca evli çiftleri değil, evli ve evlilik dışı tüm ilişkileri de kapsamına alıyor. Eş/ebeveynin yanında "partner" tanımını da yapıyor. Kadınlara erkek şiddetine karşı kapsamlı bir koruma sağlayan İstanbul Sözleşmesi'ni önce uygulamamak için ayak diretip sonra da uygulamadan kaldıran bir iktidarın elbette 4. Yargı Paketi'ndeki düzenlemeleri kadınların hayatlarını güvence altına almak için yaptığına inanacak değiliz. Gerçekten erkek şiddetini cezalandırmak gibi bir niyetleri olsaydı, öncelikle İstanbul Sözleşmesi'ni "baş düşman" ilan edip, ortadan kaldırmak istemezlerdi.

HDP'li avukatların, pakete ilişkin bilgi notunda da belirttiği gibi, "Kadın cinayeti davalarında haksız tahrik indiriminin uygulanması yasaktır" şeklinde bir maddenin yasalaşması gerekiyor. Çünkü bu uğursuz madde, kadın katili erkekler için bir can simidi. Takım elbiseleri ile iki dirhem bir çekirdek duruşmalara giderek "iyi aile babası" tavrı sergileyen erkekler, "iyi hal indirimi"nin yanı sıra uygulanan "haksız tahrik indirimi" ile cezasız bırakılıp sırtları sıvazlanarak toplum içine salınıyor.

4. Yargı Paketi'nde kadınların ve çocukların hayatlarını yakından ilgilendiren bir düzenleme daha var. TCK'da "katalog suçlar" olarak bilinen suçlarda sanığın tutuklanabilmesi için "kuvvetli suç şüphesi" kriteri aranacak. Bu ilk başta olumlu bir değişiklik gibi görünüyor. Ancak özellikle kadın ve çocuklara yönelik yargılamalarda yargının pratiği düşünüldüğünde, ispatı zor cinsel suçların, "kuvvetli suç şüphesi" olmadığı gerekçesiyle daha çok cezasız kaldığı durumlarla karşılaşacağız.

Zaten AKP-MHP iktidarı, çocuklara tecavüz eden failleri, "evlilik" yoluyla hapisten kurtarmak için sayısız kez yasa çıkarma girişiminde bulundu. Geçtiğimiz günlerde de Meclis'teki bir komisyon görüşmeleri sırasında AKP'li vekiller bu konuyu yeniden gündeme getirerek bir ortam yoklaması yaptılar. Gerçekten de çocuk tecavüzcülerini kurtarma niyetinden vazgeçmiyorlar. İktidarın tüm bu kadın düşmanı adımları, cins çelişkisinin daha da derinleşeceği ve bu çelişkinin ortadan kaldırılmasına dönük kadın mücadelesinin daha da sertleşeceğine işaret ediyor.