4 Ekim 2024 Cuma

Ankara'da 'Ekim devriminin ışığında devrimin güncelliği' konulu panel düzenledi

SGDF, Ankara'da "Ekim devriminin ışığında devrimin güncelliği" konulu panel düzenledi. Panelde, kapitalist sistemin çürüyen yanlarının ortaya konulması gerektiğine değinilerek, "Devrimci hareket de her taktiği kendi programına göre yapmalı ve gelişmeleri ona göre okumalı" denildi.

Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF), Ankara'da "Ekim devriminin ışığında devrimin güncelliği" konulu panel düzenledi. Konuşmacı olarak SGDF Eşbaşkanı Okan Danacı ve Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) Genel Sözcüsü Çiçek Otlu katıldı.

'ÇÜRÜYEN YANLARI ORTAYA KOYMALIYIZ'
Panelde ilk sözü alan SKM Genel Sözcüsü Çiçek Otlu, devrimci kazanımların yok edildiği dönemde "devrimin mümkün olup olmadığını" tartışıyoruz dedi ve "Çelişkilerin bu kadar yoğun olduğu, politik özgürlüklerin gerilediği dönemde biz sosyalistler devrim mümkün mü diye soruyoruz" şeklinde konuştu.

Birinci emperyalist paylaşım savaşı sonrasında, emek sermaye çelişkinin yoğunluğuna dikkat çeken Otlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Yalnızca işçinin sefaletinden değil, çürüyen sistemi de görmek gerekiyor. Daha çok proletaryanın sefaleti üzerinden propaganda yapılır ama sistemin krizlerini de görmeliyiz."

Lenin'in devrim önderi olmasını sağlayanın örgütlü devrim mücadelesinin güncel ihtiyaçlarını strateji ve taktik çevresinde değerlendirmesi olduğunu kaydeden Otlu, "Bolşeviklerin parti tarihindeki en önemli atılımları 2. parti kongreleridir. Bolşevik ve Menşevik diye iki gruba ayrılıyorlar ve Lenin, her bakımdan devrimi isterken diğerlerinde ise 'siyaset yapalım' anlayışı var" hatırlatmasında bulundu.

Otlu, bugünle 1917'yi karşılaştırdı ve şöyle devam etti: "Bugünkü gibi o dönemde sosyalizmi savunan gazeteler veya partiler yasak. Sosyalizmi savunan hiçbir şeye izin verilmiyor. Grev de yasak. Durumu değiştirmek isteyen işçiler Petersburg'da 'çar baba bizi kurtar' diyerek koşulların iyileştirilmesi amacıyla greve çıkıyor, kışlık saraya yürüyor. Bizim de emekçi halkımız, 'devlet babanın' yoksulluğu çözeceğini düşünür. Fakat Rusya'da işçiler saray önünde katlediliyor ve işçi sınıfı bakımından Rusya'da bir bilinç sıçraması oluyor. Çarın asla onlarla olmayacağını, kendi çıkarı için her türlü katliamı gerçekleştireceğini görüyorlar. Lenin, devrimden sonra dönemin işçileri için 'sosyal demokrat bile değillerdi' diyor."

Güncel tarihe değinen Otlu, Gezi Ayaklanmasıyla Ekim Devrimine giden sürecin aynı olduğu tespitinde bulunarak, "1 yıl önce Taksim'i işçilere veren Erdoğan, 1 yıl sonra çelişkilerin büyüdüğünü gördüğü için Taksim'i yasakladı. Sokaktaki eylemlere saldırdı, aynı Ekim Devrimi öncesindeki gibi. Gezi dönemine gidilirken kadınlar için cins çelişkisi, gençler bakımından ise toplumsal yaşama müdahale gerçekleşiyordu. Deniz Gezmiş anması yasaklanıyor, Reyhanlı'da yaşanan canlı bomba saldırısını protesto etmek isteyenlere saldırıyorlardı. Erdoğan'ın ODTÜ'de açılış yapması sebebiyle polis, gençlere saldırıyordu" hatırlatmasında bulundu.

1915 ile Gezi Ayaklanmasını oluşturan nesnel koşullara değinen Otlu, Arap İsyanı'na da değindi. Bir gencin seyyar tezgahına el konulması sonucu 2011'de kendini yaktığını hatırlatan Otlu, "Sadece bundan dolayı Arap İsyanı başlamadı. Rejimlerin baskıcı olması ve yoksulluğun geldiği nokta isyanları başlattı" diye belirtti.

Otlu, "Rojava Devrimi sizce 2012'de mi başladı" diye sordu ve ekledi: "Devrime gidilen süreçte aynı Rusya'daki gibi yaşanılan gerginlikler, Esad rejiminin Kürtlere vatandaşlık hakkını tanımaması, Suriye topraklarında kimliksiz yaşayan Kürt halkı, bu yaşanılanlardan ötürü bir hazırlık vardı. O topraklarda yaşayanlar Esad rejimiyle karşı karşıya gelineceğini biliyordu ve hazırlık tartışmaları yapılıyordu. Emperyalistler her hamlesini kendini korumak için yapıyorsa devrimci hareket de her taktiği kendi programına göre yapmalı ve gelişmeleri ona göre okumalı."

'DEVRİMİN GÜNCELLİĞİ, ALTÜST OLUŞUN HAZIRLIĞINI YAPMAKTIR'
Ardından söz alan SGDF Eşbaşkanı Okan Danacı ise devrimin güncelliğini tartışırken, "Bugünkü konjonktür içinde gelinen noktada nesnel olanı analiz etmeli ve buradan sonuçlar çıkararak subjektif olanı, yani günün bize düşen siyasal görevlerini, üzerimize yüklenen her türlü sorumluluğu saptamalıyız" diye konuştu. Emperyalist küreselleşme çağında kapitalizmin yaşamakta olduğu iktisadi ve siyasi krizleri aşamadığına dikkat çeken Danacı, kapitalizmin burjuva iktidarlarını korumak amacıyla faşist saldırıları artırdığını, baskıcı rejimlerle, faşizm gibi rejimlerle ayakta durmaya çalıştığını ifade etti.

'Bu düzen değişmez, bunlar gitmez' yorumların yapıldığı dönemlerde yaşanan ayaklanmaları ve pandemi öncesi dünyanın değişik ülkelerindeki halk isyanlarını hatırlatan Danacı, "Coğrafyamızda ulusal özgürlük hareketinin, birleşik devrimci çizgisinin, kadın hareketinin, işçi hareketinin, öğrenci gençlik hareketinin, ekoloji hareketinin ve LGBTİ+ hareketinin mücadelesinin gelişmeye başladığını görüyoruz. Buradaki can alıcı nokta çoğu zaman kendiliğinden gelişen bu hareketlerle devrimci hareketin nasıl ilişki kurduğudur. Kapitalizm bir sınıra dayandı, kar oranları düşüyor ve sermaye kendini üretemiyor, sadece ve sadece her geçen gün sömürüyü artırıyor. Bu nesnel bir durum olarak önümüzde duruyor, çelişkiler her geçen gün derinleşiyor, peki biz bu gerçeklikle nasıl ilişki kuruyoruz, bu önemli noktadır. Devrimi, sürekli örgütlenen günlük siyasi çalışmanın odağına koymamız gerekiyor. Devrim; hayali, soyut bir şey değil, örgütlenebilir, inşa edilir bir gerçekliktir. Bilimseldir, somuttur. Güncellik esas olarak bu devrimin hazırlanması sürecidir. Altüst oluşun hazırlığını yapmaktır" dedi.

Özgür bir yaşam için devrimin örgütlenmesi gerektiğini belirten Danacı, "Kapitalist sömürü düzenin ezilenlerin sorun, talep ve özlemlerini karşılayabilecek bir yeteneği de kendini yeniden daha güçlü örgütleyecek zemini de yoktur" diye vurguladı.

Özgürlüğün kazanılabilmesinin tek yolunun devrimin örgütlenmesi olduğunu kaydeden Danacı şunları söyledi: "Güncellik tartışması bir an'ın değil, toplam bir sürecin, dönemin kavranmasıdır. Lenin'in ifade ettiği gibi, 'yönetenlerin yönetemediği, yönetilenlerin eskisi gibi yönetilmek istemediği' bir durum, yani 'devrimci durum' var. Faşist iktidar yönetemiyor, krizlerini aşamıyor ve rejimler nereye müdahale etse nesnel koşullar dolayısıyla eline yüzüne bulaştırıyor. Bu zemin devrimin güncelliğinin esas kaynaklarından birini oluşturmaktadır. İşte bu yüzden günlük siyasal çalışmanın süreklileşmesinden tutalım da kitlelerin içinde etkin biçimde konumlanmaya kadar, siyasal çalışmanın her aşaması, her şey 'devrimin' güncel bir gerçeklik olarak kavranmasıyla ele alınmalıdır."

Panel ikinci bölümde yapılan soru-cevaplarla son buldu.