25 Kasım 2024 Pazartesi

Almanya'da tutsaklarla dayanışma panelleri: Seslerini yükseltelim

Almanya'nın Bielefeld ve Köln kentlerinde devrimci tutsaklarla dayanışma panelleri düzenlendi. Bielefeld'de TSP'nin, Köln'de ise TSP ve Filistin Tutsaklarla Dayanışma Ağı Samidoun'un birlikte düzenlediği panellerde tutsakları sahiplenme ve ortak mücadelesinin geliştirileceği belirtildi.

Tutsakların Sesi Platformu (TSP) Almanya'nın Bielefeld ve Köln kentlerinde devrimci tutsaklarla dayanışma paneli düzenledi. Tutsakların tüm saldırılara karşı direndiği kaydedilen panelde tutsakların sesi olma ve dayanışma çağrısı yapıldı.

BİELEFELD'DE HAPİSHANELERDE YAŞANANLARIN TEŞHİRİ ÇAĞRISI
TSP Bielefeld'de düzenlediği panelde, faşist Türk devletinin tutsaklara uyguladığı tecrit, baskı ve fiziki işkence ile tutsaklar üzerinde yaratılmak istenen tahribata dikkat çekti; teslim olmayan ve direnen siyasi tutsakların dışarıdaki sesi olma çağrısı yaptı. Hasta tutsakların tedavisinin engellendiği ve tahliye edilmeyerek ölüme mahkum edildiği vurgulanan panelde, faşizme karşı tek yolun örgütlü mücadele olduğu da vurgulandı. Bu nedenle tutsak yakınlarıyla dayanışma içinde olmanın önemine dikkat çekilen panelde, uluslararası kamuoyuna Türkiye ve Kürdistan hapishanelerinde yaşananların teşhirinin görev ve sorumluluk olduğunun altı çizildi.

'FAŞİST SARAY REJİMİ HALKLAR NEZDİNDE TEŞHİR EDİLDİ'
Deprem ve seçimlere ilişkin de bilgilendirmenin yapıldığı panelde, Türkiye'de on binlerce kişinin hayatını kaybettiğini ve yüz binlerce kişinin de yaralı olduğu aktarıldı. Faşist saray rejiminin halkların nezdinde teşhir edildiği de belirtilen panelde, "Bilinçli ve geç müdahale ulusal ve uluslararası yardım ve kurtarma ekipleri engellendi. Hala devam eden çadır, konteyner evler, hijyen malzemeleri gibi ihtiyaçların yeterince karşılanmaması halkın öfkesini artırdı, halkın yardımına ilk andan itibaren koşanlar ise sosyalistler ve devrimciler oldu. Depremzedelerle dayanışmanın devam etmesi gerek" denildi.

'EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI DESTEKLENMELİ'
Seçimlere ilişkinde burjuva ittifaklar olan Cumhur ve Millet ittifaklarının işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların, gençlerin haklarını savunamayacakları, doğru seçeneğin Emek ve Özgürlük İttifakı etrafında mücadeleyi büyütmek olduğu, yurt dışında yaşamak zorunda bırakılan göçmenlerin de Emek ve Özgürlük İttifakı'nı desteklemesinin doğru seçenek olacağı belirtildi.

SAMİDOUN İSRAİL HAPİSHANELERDEKİ VAHŞETİ ANLATTI
Köln'de ortak panel düzenleyen TSP ve Filistin Tutsaklarla Dayanışma Ağı Samidoun, tutsakları sahiplenme mücadelesini birlikte büyüteceklerini belirtti. TSP ve Samıdoun'un yaptığı çalışmaların anlatıldığı panelde, faşist Türk devletinin ve İsrail devletinin, işgalci, sömürgeci ve ırkçı politikalarının hapishanelerdeki yansımalarının benzerlikleri görüldü.

TSP temsilcisi Türk devletindeki hapishane ve tutsak sayıları hakkında bilgiler aktararak, depremden önce 54 binden fazla hapishanelerin kapasitesinin üzerinde tutsak olduğunu, deprem dolayısıyla bazı hapishanelerin boşaltılması sonucu, bu kapasite fazlalığının arttığını ve bunun da hapishanelerdeki tutsakların koşullarını daha da ağırlaştığını belirtti.

HAPİSHANELERDE YAYGINLAŞAN MUTLAK TECRİDE DİKKAT ÇEKİLDİ
Hapishanelerde devrimci tutsaklara yönelik hak ihlallerinin ve saldırıların arttığını, Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'a uygulanan mutlak tecridin yaygınlaştırılmaya çalışıldığını, infazların yakıldığını, hasta tutsakların tedavi ve tahliye edilmeyerek ölüme sürüklendiğini, onlarca tutsağın hapishanelerde katledildiğini, işkencelerin yaygınlaştığını, kadın ve LGBTI+ tutsakların cinsiyetçi saldırılara uğradığını belirten TSP temsilcisi, tüm bu saldırıların tutsakların iradelerini kırıp teslim almayı hedeflediğini, ancak bunu başaramadığını belirtti.

'DEVRİMCİ TUTSAKLAR BÜYÜK BEDELLER VEREREK FAŞİZME DİRENDİ'
Hapishanelerde tutsakların direnişini de anlatan TSP temsilcisi, devrimci tutsakların tüm baskılara direndiğini, ancak dört duvar arasında yapılabileceklerin sınırlı olduğunu, bundan dolayı sıkça açlık grevi ve ölüm orucu direnişine geçtikleri vurgulandı. 1950'de Nazım Hikmet'in başvurduğu açlık grevi eylemine 12 Mart askeri faşist cuntasının ardından devrimci önderlerden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın da başvurduğu, 12 Eylül askeri faşist darbesinden sonra ise devrimciler tarafından sıkça başvurulmak zorunda kalınan eylem biçimi olduğu; 1982, 1984, 1987, 1996, 2000-2002 ve 2012 yıllarında çoğu kitlesel açlık grevleri ve ölüm oruçlarına dönüşen eylemlerle, büyük bedeller vererek faşizmin saldırılarına direndiklerini belirtti.

TUTSAKLARI SAHİPLENME, MÜCADELESİNİ BÜYÜTME ÇAĞRISI
TSP temsilcisi, faşist Türk devletinin son dönemlerdeki saldırılarına ve hak gasplarına karşı açlık grevi eylemlerinin tekrardan hapishanelerde gündeme geldiğini, birçok hapishanede açlık grevleri yapıldığını, deprem sürecinde bazı yerlerde ara verildiğini, ancak baskılar devam ettiği için tekrar gündeme gelebileceğini söyledi. Tutsakların bedenlerini açlığa yatırmak zorunda kalmamaları için dışarıda tutsakları sahiplenme mücadelesini büyütme çağrısı yaparak sözlerini tamamladı.

SAMİDOUN İSRAİL HAPİSHANELERİNDEKİ VAHŞETİ ANLATTI
Dayanışma Ağı'nın İsrail hapishanelerindeki Filistinli tutsaklarla dayanışmayı ören Filistinli aktivistlerin kurduğu bağımsız ve enternasyonal bir örgütlenme olduklarını belirten Samidoun temsilcisi de yürüttükleri mücadeleyi anlattı. Filistin'de tutsak hareketinin birinci emperyalist paylaşım savaşının ardından Filistin'in parçalanmasıyla başladığını belirten temsilci, siyonist İsrail'in Filistinlilerin mücadelesine her zaman saldırdığını, çocuklar katlettiğini veya tutukladığını, "4 yaşındayken askerlere taş attı" gerekçesiyle sonradan tutuklanan çocuk olduğunu ve mevcut durumda 160 çocuğun hapiste olduğunu belirtti.

'CENAZELER HİÇ VERİLMİYOR'
İsrail devletinin fiziksel ve psikolojik işkenceyle tutsakları intihara sürüklediğini, her türlü saldırıyı uyguladığını, ancak tutsakların içeride de direnişleriyle işgali bitirme mücadelesinin bir parçası olduklarını belirterek, bir kaşık ile sabırla tünel kazıp firar eden tutsakların gösterdiği iradeyi anlattı. Filistinlilerin hapiste de olsalar hayatı sevdiklerini vurgulayan temsilci, İsrail devletinin katlettiği Filistinlilerin cenazelerini vermeyerek ailelere zulüm yaptığını belirtti. Dışarıda veya hapishane de katlettiği Filistinlilerin bir kısmının cenazesini gömerek sadece numara verdiğini, yani mezarının başında bir numara dışında hiç bir şeye müsaade etmediğini, bir kısmının ise cenazesini hiç vermediğini belirtti. Şu ana kadar bilinen 132 Filistinlinin naaşının ailelere verilmediğini belirten temsilci, tutsakların her yıl Ramazan ayında kitlesel açlık grevleri yaptıklarını, Samidoun'un tutsaklar için bir kampanya başlattığını ve bunun desteklenmesi çağrısı yaptı.

'ÇOCUKLARI NUMARA İLE GÖMÜLEN AİLELER ŞANSLI SAYILIYOR'
Maha Rawajbeh gözaltında kayıpları anlattı. Panele canlı bağlantı ile katılan Maha Rawajbeh işe giderken askerler tarafından vurulan, vurulduktan sonra askerler tarafından götürülen ve sonrasında kendisinden bir daha haber alınamayan kardeşi Bilal Rawajbeh'i ve bu durumda olan ailelerin yaşadıklarını anlattı. Kardeşi Bilal'i İsrail devletinin katlettiğini düşündüklerini, ancak cenazesini alamadıkları için yaşıyor mu, yaralı mı, nerede sorularını devamlı sorduklarını, büyük acı çektiklerini anlatan Rawajbeh, çocuklarının bir numara ile gömüldüğünü öğrenen ailelerin şanslı sayıldığını söyledi.

ENTERNASYONAL DAYANIŞMA ÇAĞRISI
Kardeşi Bilal'in katledilerek bir askeri alana gömülmüş olduğunu tahmin ettiklerini, dünyanın İsrail devletinin Filistinlilere yaptıklarına sustuğu için İsrail devletinin her türlü vahşeti yaptığını belirten Rawajbeh, bu durumda olan ailelerin kendi aralarında iletişime geçerek, acılarını paylaştıklarını, birbirlerine destek verdiklerini ve ortak mücadele yürüttüklerini anlattı ve enternasyonal alanda dayanışma çağrısı yaptı.

'CENAZENİZ VERİLECEK DİYORLAR AMA VERMİYORLAR'
Rawajbeh, bazen verilen cenazelerin yanlış cenaze olduğunun DNA testlerinin tutmamasından anlaşıldığını, katlettikleri bir Filistinlinin sadece bir kolunu ailesine verdiklerini, birçok Filistinlinin katledildikten sonra hastanede organlarının çalındığını, ABD'de bir araştırma kurumunun Dünyada en fazla organ rezervinin İsrail'de olduğu bilgisini paylaştığını, bazen ailelerin aranarak "bu yıl cenazenizi vereceğiz" dendiğini ancak verilmeyerek acı çektirdiklerini anlattı.

Panel daha sonra katılımcıların da söz almasıyla devam etti. TSP ve Samidoun ortak mücadeleyi geliştireceklerini vurguladı.