KADIN
Adanmış bir ömür: Kutsiye Bozoklar
Demir Çeneli Melekler, sizleri dünyanın sokaklarını adımlayan kadınların yaşamlarını keşfe çıkarıyor! Tarihin sayfalarında gizlenen kadınların hayatları, umutları ve mücadeleleri Kibele'nin nefesiyle ulaşıyor. "Hayatın her alanında savaşmak istiyorum" diyerek tarihe iz bırakmış kadınların hikayeleri Mart ayı boyunca her gün ETHA'da.
Hayatını "Yaşamak direnmektir" şiarıyla bütünleştirmiş komünist kadın militan Kutsiye Bozoklar. Polis kurşunuyla vurulduğu 19 Mart 1973 tarihinden 16 Temmuz 2009'da ölümsüzleşmesine kadar, "İçli bir ezgi tadında yaşamak istiyorum" diyerek, öyle yalın, öyle sade ve adanmış bir ömür geçirdi.
"Kelepçeyi yüreğinde taşıyanlara inat, kelepçem bırakmıyor ki, zeybek oynayayım" diyerek geçirdi bir ömürü. Hiçbir fiziki, sosyolojik ve psikolojik olay, olgu, durum yaşama bağlılığını ve kavgaya tutunuşunu engelleyemedi.
Kutsiye Bozoklar, 1953'de Mersin'de doğdu. İlerici bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Bozoklar'ın devrimci düşüncelerle tanışması da geç olmadı. Bozoklar, devrimcileşmesini "Babam Köy Enstitüsü kökenli ilerici bir öğretmendi. O, ilericilikten devrimciliğe geçerken biz de onunla aynı yollardan geçtik" diye anlatıyordu bir röportajında.
Kitaplar, Kutsiye Bozoklar'ın dünyasında ayrı bir yerdeydi. "Diyalektiği keşfetmem bir başka dünya oldu" derken, bu duyguyu, sonraki yıllarda yazılarıyla başka insanlara yaşatacaktı.
Che Guevara'yı, Ho Chi Minh'i, kitapları, insanları ve şiiri sevmeyi babasından öğrendiğini söylüyordu. Babasından öğrendiği en önemli şey ise mücadele etmek oldu. Kutsiye Bozoklar'ın ismi hep "mücadele", "direnmek", "insan" ve "sevgi" kelimeleriyle anıldı.
1968'li yıllarda dünyadaki gençlik hareketinden etkilendi. Kendi deyimiyle "DEV-GENÇ'li ağabeyleri"ni ve TİP'i heyecanla izledi. Ancak Devrim dergisinde çıkan TİP eleştirileri üzerine "Aydınlık"la tanıştı.
Liseden sonra İstanbul'da Eczacılık Fakültesi'ne girdi. Burada "inançlı, coşku dolu, kavgacı insanlar" olarak tanımladığı Meral Yakar, Ahmet Muharrem ve İrfan Çelik ile tanıştı.
"Şafak" adlı örgütün gizli gençlik örgütlenmesi olan "Devrimci Gençlik Birliği"nde yer aldı. Şafak için "Faşizme karşı mücadele edilmesi gerektiğine inanıyordum. O zaman ortada Şafak'tan başka mücadele edelim diyen hareket yoktu kanımca" diyor. Ardından Şafak'tan kopuş dönemi ve daha radikal bir mücadele dönemi başladı.
Bu dönem, 1973 yılının Mart ayı, 36 yıl boyunca sürecek olan tekerlekli sandalye ile yaşamasının başlangıcı oldu. 19 Mart'ta gittiği evde pusu kuran polislerle çatışmaya girdi ve sırtından vuruldu. Hastaneye bir polis minibüsünde karga tulumba götürüldü. Hastanede, kendi deyimiyle "karşı taraftakiler" ölümünü beklerken, o yaşamaya karar verdi.
O zamandan sonra yaşamak, direnmek oldu Kutsiye Bozoklar için. Kendi deyimiyle, "Direnmeyi yaşamak kılmayı ve de düşmana inat yaşamayı" ilke edindi.
36 yıl boyunca hastalıklarla boğuştu ancak hiçbir zaman direnmekten vazgeçmedi. Ve yaptıklarından hiçbir zaman pişman olmadı. Sorgucularına "Devrim benim için özgürlük ve mutluluk demektir" dedi, bu düşüncesi hiç değişmedi. Bir röportajında, bu mutluluğu şöyle anlatıyordu: "Sosyalist olmaktan, dünyayı ve ülkemi değiştirme mücadelesine katılmaktan onur ve mutluluk duydum. Yine de onur ve mutluluk duyuyorum. Yaşama anlam katan en önemli şey mücadele etmektir. Asi bir yürekle yaşamak en heyecan verici serüvendir."
Kutsiye Bozoklar, sosyalizm düşünü ve direnmeyi yazılarıyla, şiirleriyle yüzlerce kez, binlerce insanla paylaştı. Cezaevindeyken edebiyat ile uğraşmaya başlayan Bozoklar, sosyalizm, yeni insan, mücadele, sevgi, umut, devrimci romantizm konuları başta olmak üzere yazılarıyla yoldaşlarına öğretmen oldu. Bir röportajında "Haydi hep birlikte mutluluğu fethe çıkalım. Çünkü mutluluk fethedilir, kendi kendine gelmez" demişti. Yazılarında hep mutluluğu anlattı. En çok sanat ve edebiyat alanında yazılar yazdı, teorinin ve politikanın sorunlarını da ele aldı. Son yıllarında ise kadın sorunu üzerine önemli bir fikir üretimi gerçekleştirdi.
Bozoklar, yaşamını yitirene kadar Atılım Gazetesinde "Ortakça" köşesinde Işık Kutlu imzasıyla yazılar yazdı. Sanat ve Hayat dergisinin Yayın Kurulu Başkanlığını yürüttü. "Yaşama Dair", "Umuda Yazılı Sözler", "Hep Aynı İnatla", "Sanat ve Mücadele", "Türkiye Bu Tadı Seviyor mu?", "Hayatı Ellerinden Tutmak", "Emperyalist Küreselleşme ve Yalanlar", "Hangi Kültür" ve "Kavga Düştü Payıma" adlı kitapları yayınlandı. Ölümünün ardından ise Akademi Yayınları, yazılarını "Sosyalizm, insan, hayat" ve "Sosyalizm ve insan kadın" adlı kitaplarda derledi.
Kutsiye Bozoklar, cezaevindeyken Muzaffer Oruçoğlu'nun "yazmalısın" önerisine "Bir neferim ben, Ostrovski'nin Pavka'sı olamam" derken, bugün yoldaşları ve genç serüvenciler, Kutsiye Bozoklar'ı "O bizim Ostrovski'miz" diye anlatıyor.