16 Eylül 2024 Pazartesi

Adana'da Kürtçe'ye dönük saldırılar protesto edildi

Adana'da Kürtçe'ye ve Kürt halkına dönük saldırıları protesto eden gençlik örgütleri, "Kürt halkının kendi topraklarında onurlu bir yaşam kurabilmesi için bir an evvel Kürt diline yönelik engellemelere son verilmeli, eğitimin her kademesinde anadilde eğitim hakkı tanınmalı ve Kürtçe resmi dil olarak kabul edilmelidir" ifadelerini kullandı.

Adana'da gençlik örgütleri, Kürt halkı ve Kürtçeye dönük saldırılara karşı eylem yaptı. Atatürk Parkı'nda toplanan gençlik örgütleri, buradan sloganlarla İnönü Parkı'na yürüdü. Eylemde, "Asimilasyon ve katliam politikalarınız yenilecek! Halkların ortak mücadelesi kazanacak" pankartı açıldı.

Gençlik örgütleri adına ortak basın açıklamasını okuyan Sıla Güler, Kürtlerin anadilini kamusal alanda kullanabilmelerinin önündeki engellemelerin devam ettiğine, Kürtlerin kolektif hak ve taleplerinin yok sayıldığına dikkat çekti. Devlet her ne kadar Kürtçe üzerindeki inkar ve asimilasyon politikalarını sonlandırdığını iddia etse de Kürtçe'ye dönük yasakçı politikaların "çöktürme planının" bir parçası olarak derinleştirildiğini ifade eden Güler, "Zira kayyumlar ve KHK'lar eliyle, bir yandan Kürt halkının iradesi gasp edilirken diğer yandan Kürt dili ve kültürü hedef alınarak Kürt dilini, kültürünü ve edebiyatını araştıran dernekler ve akademiler; Kürtçe yayın yapan televizyon ve gazeteler; kültür merkezleri çok dilli kreşler kapatılmış, parkların Kürtçe isimleri Türkçeleştirilmiş, mezar taşlarında bulunan Kürtçe yazılar sebep gösterilerek mezarlar tahrip edilmiştir" dedi.

'KÜRTLERİN HER HALİ KRİMİNALİZE EDİLİYOR'
Kürtçe şarkılar eşliğinde halay çekenlerin gözaltına alınıp tutuklandığına, Diyarbakır, Batman, Mardin gibi kentlerde yaya geçitlerine yazılan "Peşi Peya" yazılarının silindiğine işaret eden Güler, Balıkesir'de Kürt işçilerin Kürtçe konuştuğu için tutuklandığını, HD İskender'de Kürtçe konuşan işçilerin işten atıldığını hatırlattı.

Güler, şöyle devam etti: "Kürtlerin geleneksel kıyafetlerinden kültürel etkinliklerine, müziğinden düğünlerine, özel yaşam alanlarından siyasetine kadar uzanan bu düşmanlık hali daha da körüklenmekte ve derinleştirilmektedir. Yargı da bu sürecin aparatı haline getirilmiş ve sayısız emsal kararla sabit olmasına rağmen Kürtçe şarkılar eşliğinde halay çekmek suça gerekçe sayılmıştır. Kürtlerin her halinin kriminalize edildiği, Kürt olmanın dahi suç teşkil eden bir sebebe dönüştüğü bu ırkçılığın iktidar ve kurumları eliyle meşrulaştırılmaya çalışıldığı açıktır. Devletin yüzyıllardır Kürtlere uyguladığı baskılar sadece devlet organlarıyla da sınırlı kalmamış ırkçı kitlelerin daha da saldırganlaşmasına sebep olmuştur."

'KÜRTÇE'YE DÖNÜK ENGELLEMELERE SON VERİLMELİ'
İktidarın savaş politikalarını derinleştirdiğini ifade eden Güler, sözlerini şöyle sonlandırdı: "Kürt meselesi başta olmak üzere tüm toplumsal meselelerin çözümü için sivil ve demokratik siyasetin önündeki engellemeler bir an önce kaldırılmalıdır. Kürt halkının kendi topraklarında onurlu bir yaşam kurabilmesi için bir an evvel Kürt diline yönelik engellemelere son verilmeli, eğitimin her kademesinde anadilde eğitim hakkı tanınmalı ve Kürtçe resmi dil olarak kabul edilmelidir. Bu gerekçeler temelinde ve bunlar gibi onlarca hukuk dışı baskıların karşısında durmaya devam edeceğiz. Tekrarlıyoruz: Kürt halkı yüzyıllardır bu topraklarda vardır, ana dilleri Kürtçedir ve yaşadıkları bölgenin adı Kürdistan'dır. Tek bir kişi kalıncaya dek sizin baskılarınıza ve asimilasyon politikalarınıza boyun eğmeyeceğiz. Bu ülkede yaşayan bütün halkların toplumsal ve kalıcı barışını savunacağız."