'Aç sabahlayıp da kılıcını çekmeyenin aklına şaşarım'
"Müslümanlar da erk egemen siyasete kurban edilen tarafları yeniden ele almalıdır ve bunun için eteğindeki taşları dökmenin vakti gelmiştir. Gençler artık geleneksel İslam'ın sus, itaat et, huzur bul anlayışına kanmıyor" dedi, Hediye Yolcu. Emre Ergül ise Ebuzer'in sözünü hatırlattı: "Aç sabahlayıp da kılıcını çekmeyenin aklına şaşarım."
İslam ve Sol Çalıştayının ikincisi, 25-26 Ocak tarihleri İnşa Kültürevi'nde gerçekleştirilecek. İki gün sürmesi planlanan çalıştayda, "Tarihsel Tecrübeler", "Çağdaş Tecrübeler", "Kişisel Tecrübeler", "Karşılaşmalar, Yüzleşmeler", "İslam, Kadın ve Sol" başlıklarıyla tartışmalar yürütülecek. İslam ve Sol Çalıştayı düzenleme kurulundan Hediye Yolcu ve Emre Ergül, ETHA'nın sorularını yanıtladı.
"İnançların ve ideolojilerin hayat yolculuğunda kişiyi nereye taşıdığını görebilmek açısından veriler sunacaktır bize. Toplumu şekillendiren de bunlardır aslında. Sizi, taraf kılan, bir şeye düşman eden veya dost eden inandıklarınızdır ve neye inandığınız önemlidir. Hakikat derdinde olanların arayışı hiçbir zaman bitmeyecektir" diyen Yolcu, bir yönüyle de çalıştayın amaçlarına da dikkat çekiyor. Emre Ergül ise, "İslami bir anlayışla yetişen ve Sosyalist hareketin bir parçası olmaya karar veren kişilerin yaşadıkları çelişkileri, zorlukları ve bunları aşma noktasındaki adımları masaya yatırıyoruz" dedi.
Yolcu ve Ergül'ün ETHA'nın sorularına verdikleri yanıtlar şöyle:
KARA PROPAGANDAYA VE BİLGİ KİRLİLİĞİNE IŞIK TUTMAMIZ GEREK
İslam ve solun birbirini çok daha fazla tanımaya ihtiyaç duyduğu coğrafyamızda, güncel olarak bu durumun neresindeyiz? Geçen yıl ilki düzenlenen çalıştay, en azından bir başlangıç olması açısından, İslamı referans alan kesimlerle sol düşünce/hareketleri buluşturabilme noktasında beklentilerini karşılayabildi mi?
H. Yolcu: Uzun yıllardır birbirine mesafe koyan bu iki kesimin birbirini anlamaya ihtiyacı var. Ne kadar ortak yanı var ya da neden mesafeliler en azından bunları tespit edebilmek, tarihe not düşebilmek gibi sonuçları gözeterek yola çıktığımız bu çalıştayın bir ihtiyaç olduğunu gördük. İlkinde fazla ilgi gören çalıştayın devamını gerekli kılan da bu ilgi ve üzerine daha çok söz söylenmesi gerektiğini görmemizdi. Elbetteki yılların araya koyduğu mesafe ve kara propagandalarla oluşan bilgi kirliliğine de ışık tutmalıydı. Birkaç oturumla uzun yıllarca oluşan mesafe kapanmaz maalesef, dolayısıyla bu çalıştaylar devam edecek. Her iki kesimin de birbiri hakkındaki önyargıyı ortadan kaldırmak bile büyük kazançtır toplumumuz için.
'BİZLER İSYAN OLAN DİNLERİN TARAFINDAYIZ'
E. Ergül: İslam ve sol deyince birbirine taban tabana zıt gözüken iki kavram akla geliyor. Böyle bir algının oluşmasının ciddi bir projenin sonucu olduğunu düşünüyorum. Çünkü tarihsel olarak tüm tek tanrılı dinler sınıf mücadeleleri tarihinin devrimci duruşları olarak doğmuşlardır. Partilerin olmadığı dönemlerde sınıf mücadeleleri din kisvesi altında yürümüştür. Mazlumların ve ezilmişlerin içli çığlığı, var olan durumlarına bir protesto, kalpsiz dünyanın kalbi ve ruhsuz koşulların ruhu olarak doğan tek tanrılı dinler, peygamberlerin ölümü ve iktidarlaşmayla beraber karşı devrime uğramıştır. Bu karşı devrime cevap Ortodoks egemen anlayışa muhalif heterodoks mezhepler aracılığıyla verilmiştir. Şii İslam anlayışı bu cevabın bayraktarlığını yapmıştır. Daha sonra mezheplerin karşı devrime uğramasıyla egemen mezhep anlayışına muhalif çeşitli akımlar doğmuştur. Senkretik ve mehdici/kurtarıcı bir karakter taşıyan bu akımlar, o dönem ezilen kitlelerin kendilerini ifade biçimi olmuştur. Bu akımlar, bugün modern sol ve sosyalist literatüre dair oldukça fazla motifi içerisinde barındırmışlardır. Birbirlerine "yoldaş" diye hitap etmekten tutun, bayraklarının renginin kızıl olmasına kadar birçok motif ilk dönem din tandanslı ve kurtarıcı karakterli eşitlikçi hareketlerinin başlıca motifleridir.
Örneğin üç yüz bine yakın siyahi köle "Bir insanın efendisi yalnız Allah olabilir. Allah'tan başka tüm efendiler yıkılacaktır." Deyip kızıl bayrakların üzerine "Allah, müminlerin canlarını ve mallarını cennet karşılığı satın almıştır." ile "Köleleri özgürlüğüne kavuşturun." Ayetini yazarak dönemin köle sahiplerine isyan edip "Özgürlük Şehri" adında bir kent kurmuş ve uzun süre komünal yaşam sürdürmüşlerdir. Yine Karmatiler yaklaşık 150 yıl boyunca ayakta kalan bugünkü iz düşümü sosyalist bir devlet modelini andıran bir pratiği yaşama geçirmişlerdir. Öteki İslam Tarihi'nin Hz. Muhammed, İmam Ali, Ebuzer el- Gifari ve İmam Hüseyin ile başlayan, tarih boyunca Ebu Müslim Horasani'den Babek Hürremi'ye, Zenc Hareketi'nden Karmatiler'e ve Nizari İsmailileri'ne dek uzanan "Mülk Allah'ındır" temelli eşitlikçi ihtilalci anlayışı Anadolu topraklarındaki iz düşümleri Horasan Erenleri, Babailer, Şeyh Bedreddin ve Celaliler olmuştur.
Her din isyanla başlamış, her isyan da dinle bastırılmıştır. Bizler isyan olan dinlerin tarafındayız. İnsanlar dillerini çabuk unuturlar ancak dinlerini uzun süre korurlar. Egemen sistemler tarafından istismar edilerek asıl amacından saptırılan ve geniş Müslüman halk kitlelerini düzen içinde tutmaya yarayan en önemli araç haline gelen çarpıtılmış din anlayışına karşı ilk dönem İslam anlayışının komünal ve özgürlükçü özünü savunuyor ve bu alandan politik bir hat üretmeye çalışıyoruz. Bu politik hattın da temelde kanalize olması gereken yerin sosyalist mücadele olmasını gerektiğini düşünüyorum.
'AÇ SABAHLAYIP DA KILICINI ÇEKMEYENİN AKLINA ŞAŞARIM'
Bu bağlamıyla İslam ve Sol Çalıştayı "Hangi Din" sorusuna da bir cevap arıyor. Sarayların ve saltanatların dışında gelişen bir anlayışı olduğunu ortaya koymaya da çalışıyor. Bunu yaparken de İslam'ın esas muhtevasındaki özün bugün modern dünyada sol ve sosyalist değerlere denk düştüğünü ve bu denk düşüşün politik bir hat üretilebilmesi noktasındaki arayışına da kafa yoruyor. Aynı zamanda bu çalıştay Komünizmle Mücadele Dernekleri ve Yeşil Kuşak Projesi'yle bir yüzleşme ve onların mirasını reddetme amacını da güdüyor. Bu bağlamıyla sadece İslam ve Sol isminin bile yan yana gelmesi oldukça önemlidir. Bu çalıştaylar, uzunca yılların biriktirdiği tortuyu ve önyargıyı aşmaya yönelik bir başlangıç adımıdır. "Ya bir yol bulacağız ya da bir yol açacağız." Şiarıyla yoluna da devam edecektir. Bu bağlamıyla beklentileri karşılayabilmesi ve ezilenlerin kurtuluş mücadelesinde yan yana gelebilmesi olanaklarını tartışabilmenin henüz çok başında olduğumuzu düşünüyorum. İçinde bulunduğumuz dönem açısından önemli ve gerekli bir başlangıçtır. Faşist rejime karşı ancak bu tarz etkileşim ve bir araya gelişleri mücadele edilebileceğini düşünüyorum. Bunu böyle yapmak zorundayız çünkü üst yapının bir bütününü oluşturan dinler, hem bu toprakların sosyolojik ve tarihsel bir gerçeğidir hem sistemin geniş kitleleri elinde tutmaktaki en önemli argümandır hem de sol ve sosyalist harekete karşı sistemin en önemli antipropaganda araçlarından birisidir. İslam'ı egemenlerin sultasından kurtarmamız gerekir. "Açlık ve yoksulluk imtihandır, sabredin." diyen devletli din adamına karşı "Aç sabahlayıp da kılıcını çekmeyenin aklına şaşarım." diyen Ebuzer'in yolunu savunuyoruz.
ÇALIŞTAY AYNI ZAMANDA YÜZLEŞMEYİ DE İÇİNDE BARINDIRIYOR
Geçen yılki çalıştay deneyiminden de yola çıkarak, bu yılki hazırlık ne düzeyde?
H. Yolcu: Geçen yıla nazaran tabi ki tecrübeli bir mutfak var çalıştay hazırlığında. Ekip, çalıştayın başlığına uygun şekilde her iki kesimden de gelen ortak çalışanların hazırlığıdır. Salonun durumu, katılımcıların ağırlanması gerek İstanbul içi gerekse şehir dışından gelenler, çalıştay boyunca misafirlerin ağırlanması, teknik hazırlıklar, duyuru kısmı ve çalıştay oturumlarının katılımcılarla iletişimde kalarak belirlenmesi gibi hemen hemen her şey hazır durumda.
E. Ergül: Geçen yıl yaptığımız çalıştayda İslami ve sol gelenekten gelen çeşitli yazar, akademisyen ve siyasetçiler İslam ve Sol üzerine serbest sunumlar yapmıştı. Bu çalıştay da ise birincisinden farklı olarak İslam ve Sol arasındaki ilişkiyi çok yönlü olarak irdelemek, iki geleneğin buluşma ve ayrışma noktalarını açığa çıkararak yeni bir ilişki kurma imkanlarının ortaya çıkarılması amaçlıyoruz. Bunu yaparken de tarihte ve günümüzde İslam ve Sol'un bir araya geldiği ve zıt düştüğü örnekleri, Komünizmle Mücadele Dernekleri, Çorum, Maraş ve Madımak Katliamları'yla yüzleşmeyi de içinde barındırıyor. Çalıştayın yaklaşık 20 kişiden oluşan bir düzenleme kurulu var. Bu düzenleme kurulunda sosyalist ve İslami gelenekten gelen arkadaşlarımız var. İşin mutfak kısmından tutun çalıştayın içeriğine kadar birbirimize karşı önyargıları aşmak ve ayaklarındaki zincirlerinden başka kaybedecekleri bir şey olmayan bizlerin yeni bir dünyanın mümkün olabildiğini anlatabilmek ve bu uğurda mücadele imkânlarını ortaya koymak için çalışıyoruz.
SOL VE İSLAMIN KENDİLERİNİ SÜZGEÇTEN GEÇİRMESİ GEREKİR
Çeşitli inançlara ve özellikle sola yönelik tutumlar söz konusu olduğunda, coğrafyamızda gerçekten bir yüzleşmeye ihtiyaç olduğu kesin. İslami hareket bu yüzleşmenin neresinde duruyor? Sol, kendi eksikliklerini giderme, yanlışlarını düzeltme noktasında adım atmaya hazır mı?
H. Yolcu: İslami hareket henüz geleneksel İslamın, gerek iktidar, resmi ideoloji, gerek çoğunluğun değişmeyen katı muhafazakâr anlayışı içerisinde sıkışan kalıplardan yeterince kurtulabilmiş değil. Bu da işimizin kolay olmadığını gösteriyor.
Bu çalıştay sadece Sol ile İslamın yüzleşmesi değil, her iki kesimin kendini yeniden süzgeçten geçirmesi de olacaktır, yeniden aynaya bakması, bugüne dek nerde durduğunun yeniden sorgulanması noktasında iki tarafa da fırsat vermiş olacak.
Sol da elbette adım atacaktır, dine mesafeli durabilirsiniz fakat o dine mensup insanlarla aynı toplumda ne kadar mesafeli yaşayabilirsiniz, ya da gerçekten mesafeli misiniz? Ortak acılarınız olan, ortak dertleriniz olan insanlarla sırf inanç veya ideoloji farklılığından mesafeli durmak doğru mudur? Bunların hepsi çalıştayda konuşulanlar arasında olacak.
'İSLAMİ HAREKET YÜZLEŞMENİN EN ZAYIF NOKTASINDA DURUYOR'
E. Ergül: Belirli bir süre İslami hareketin içerisinde bulunan ancak uzun bir süredir kendimi sosyalist olarak tanımlayan birisi olarak diyebilirim ki İslami hareket bu yüzleşmenin en zayıf noktasında duruyor. Özellikle AKP iktidarı ile beraber başlayan iktidarlaşma süreci zaten sisteme tam bir karşı paradigması olmayan Türkiye İslamcılığını düzenle bütünleştirdi. Türkiye'deki İslami Hareketler, Neo-Osmanlıcı, Sünni Saltanatçı ve Tek tipçi İslam anlayışından henüz kopamadılar. Gerek AKP içerisinde yer alan gerekse de şu anda AKP'ye muhalif bir çizgi izleyen İslamcı hareketlerin kendi mahalleleriyle ideolojik olarak yüzleşmeleri gerekir. Mevcut iktidarın politikalarıyla yüzleşmek için o iktidarı doğuran mahalleyle yüzleşmek gerekir. AKP gökten zembille inmemiştir. İçinden çıktığı bir mahalle vardır. Milli Görüş ile yüzleşmeden AKP ile yüzleşilmez. Bundan dolayı bu alanda işimizin oldukça zor olduğunu düşünüyorum ancak çok umutsuz değilim. Özellikle yeni kuşakta içinde doğduğu ideolojik mahalleye karşı ciddi eleştirel tutumlar olduğunu ve bu tutumların o mahalleyi hem değiştirme hem de dönüştürmeye yönelik adımları doğuracağını düşünüyorum. İslam ve Sol konusunda bir özeleştiri verilecekse bunu her iki mahallenin de yapmasını gerektiğini ancak özellikle de İslamcı mahallenin yapması gerektiğini düşünüyorum. Bu ülkede İslamcılar Komünizmle Mücadele Dernekleri açmıştır ama Sosyalistler İslam ile Mücadele Dernekleri açmamıştır. Sol hareket açısından baktığımızda bu konuda uzun süredir ciddi tartışmalar yapıldığını ve çeşitli arayışlara girildiğini söyleyebilirim. Bu konuya gerek yeni politik bir hat üretilebilmesi noktasında yaklaşan gerek ideolojik yerelleşme bağlamında yaklaşan hareketler var. Bu bağlamıyla bazı sol hareketlerin burjuva aydınlanmacılığıyla ve elitizmle yüzleşmeyle beraber İslam inancına karşı kurduğu "dini olan her şeyin gerici, dinsel olmayan laik olan her şeyin de ilerici" olduğu şeklindeki burjuva aydınlanmacı ilişkiyi aşabileceğini ve İslam inancına karşı Marksist bir bakış açısına kavuşabileceğini düşünüyorum.
'MÜSLÜMANLAR DA ERK EGEMEN SİYASETİ YENİDEN ELE ALMALIDIR'
Çalıştayın en ilgi çeken başlıklarından birisi de, "İslam-Kadın ve Sol" görünüyor. Tarihsel olarak sol, kadın sorunsalına bakışında kendini geliştirerek/değiştirerek ilerlemesini sürdürüyor diyebiliriz. İslam bu konuda ne yapacak, ya da yapmalı?
H. Yolcu: Konuyu Türkiye toplumunda ele alıyoruz, 2019 yılında bu toplumda 474 kadın öldürüldü ve bu artarak devam ediyor. Bu toplumda bu gerçekler değişmediyse kimse bir ilerleme kaydedememiş demektir. Ortak acılarımıza ortak çözümler üretebilir miyiz? İşte dert budur. Ve çalıştay ile atılan adım da bunu hedeflemektedir aslında, bir başımıza değişime gücümüz yetmiyorsa birlikte mücadele etmemizin önündeki engelleri konuşabilmektir.
Müslümanlar da erk egemen siyasete kurban edilen tarafları yeniden ele almalıdır ve bunun için eteğindeki taşları dökmenin vakti gelmiştir. Gençler artık geleneksel İslam'ın sus, itaat et, huzur bul anlayışına kanmıyor. Islamın bugün çağdaş insana verecek cevapları nedir, sosyal hayatın içinde olan kadın-erkek konusunda düşünceleri nelerdir bütün bunlar hakkında da söylenecek çok söz vardır. Ve bu çalıştaylar daha çok yapılmalıdır.
BU OTURUMLAR BİZİM HAKİKAT ARAYIŞIMIZDIR
Çalıştayın başlıklarından biri de kişisel tecrübeler. Bu sadece deneyim aktarımı mı yoksa aynı zamanda empati kültürü de yaratmayı mı amaçlıyorsunuz?
H. Yolcu: Kişisel tecrübeler bir bakıma toplumu oluşturan bireylerin neye göre tutum geliştirdikleri açısından önemlidir. İnançların ve ideolojilerin hayat yolculuğunda kişiyi nereye taşıdığını görebilmek açısından veriler sunacaktır bize. Toplumu şekillendiren de bunlardır aslında. Sizi, taraf kılan, bir şeye düşman eden veya dost eden inandıklarınızdır ve neye inandığınız önemlidir. Hakikat derdinde olanların arayışı hiçbir zaman bitmeyecektir. Bu oturumlar bizim hakikat arayışımızdır. Birini komşunun kapısını işaretlemeye iten sebepler ne olabilir, kendi inandığı dine inanmayan birinin çocuğunun zorla o dinin dersini almaya zorlanmasını desteklemeye iten sebep, yahut kendi doğrusu diye başını açıp okula gitme zorunluluğuna inandıran veya tam tersi şeyler nelerdir. Bunların konuşulması bu toplumun faydasınadır.
EMPATİ KURMA VE ÖNYARGILARI AŞMA AMACI GÜDÜYORUZ
E. Ergül: Her ikisini de yapmayı amaçlıyoruz. İslami bir anlayışla yetişen ve Sosyalist hareketin bir parçası olmaya karar veren kişilerin yaşadıkları çelişkileri, zorlukları ve bunları aşma noktasındaki adımları masaya yatırıyoruz. Ayrıca her iki mahalleden gelen ve birbirine karşı önyargıları olan kişilerin birbirleriyle empati kurmalarını ve birbirlerine dair önyargılarına aşma amacını da güdüyoruz. İslami kesimden gelen birisi neden sosyalizme düşman olmuştur? Ya da ona sosyalizm ona nasıl tanıtılmıştır gibi soruların cevapları bulmaya çalışacağız.