DÜNYA
ABD'nin INF'yi bozması ve savaş santajı
ABD INF anlaşmasını bozarak, 6 ay içinde Rusya'nın nükleer yetenekli yeni gelişkin füze geliştirmesini durdurmayı emrederek, değilse nihai karar alıp rekabeti şiddetlendirerek, rakiplerinin bağımsız emperyalist politikalar uygulamalarını engellemek istiyor. Bu, bir kez daha ancak işçi sınıfı ve ezilenlerin devrimleri geliştirilerek, başta ABD gelmek üzere, emperyalist nükleer ve gelişkin konvansiyonel savaşların püskürtülebileceği INF'yi berhava eden ABD kararı tarafından kanıtlanıyor.
ABD savaş bakanı Mike Pompeo, 1 Şubat'ta Kısa ve Orta Menzilli (500 ile 5000 km) Nükleer Füze'leri (INF) kaldırma anlaşmasını iptal edeceklerini ilan etti.
Anlaşma, 1987 yılında SB ile ABD arasında imzalanmış, kapitalist emperyalizmde barışçı bir gelecek yalanını yaymanın aracı olmuştu.
Fakat ABD, 2014'ten başlayarak ama özellikle 2018'de yoğunlaşan biçimde, INF anlaşmasından tek taraflı çekilmek isteğini dile getirdi. Nihayet Trump'ın ikinci savaş bakanı Pompeo tarafından tek taraflı karar dünya kamuoyuna deklare edildi.
Bu, her şeyden önce kullanılması daha olanaklı kısa ve orta menzilli nükleer füzelerin daha da geliştirilmesi anlamına geliyor.
ABD, Gorbaçov'un SB'ni teslim ederek ABD liderliğindeki kapitalist-emperyalist sisteme entegre etmesi şartlarında yeni ve daha küçük ülkelerin nükleer silah sahibi olmasını engelleme, bu yolla nükleer silah tekelini koruma dışında, soruna ilişkin pek de bir şey yapmaya ihtiyaç duymaz hale gelmişti.
Ancak geçen yaklaşık 30 yıllık süreç, ABD emperyalizminin yalnızca mali-ekonomik bakımdan dünya ekonomisindeki açık ara hakimiyetini kaybetmeye başlamasına, ardından Çin ve Alman mali sermayesinin yükselerek ABD'yle açık arayı kapatmaya başlamasına tanıklık etmekle kalmadı.
Rusya da bu süreçte, geçmişteki nükleer silah sanayiini değilse de özellikle konvansiyonel silah sanayiini koruduğu gibi geliştirebildi de. Havacılık alanındaki S-400 hava savunma sistemini geliştirmesi buna örnek verilebilir. Böylece, denizden ve havadan fırlatılan füzelere karşı daha etkili bir savunma sistemi geliştirmesi, ABD'nin üstünlüğünü ve dolayısıyla bu alandaki tekelini ortadan kaldırdı.
Çin, hayalet uçak geliştirmede -ABD'nin yeni F-35'leri düzeyinde olmasa da- j-20'leri geliştirerek, Rusya'nın yanında ABD üstünlüğünü bu alanda yakalayacağını gösteren diğer bir rakip ülke oldu.
Suriye'yi işgal ve paylaşım savaşında, ABD'nin füze sistemleri ve hava silahları üstünlüğünün pek de açık ara önde olmadığı görüldü, hatta kanıtlandı. ABD müttefiki İsrail'in hava saldırılarına karşı Esad rejimi Rusya'nın S-300'leriyle bile korunabildi.
ABD, Trump'la, 2018 strateji belgesinde stratejik düşman olarak Çin ve Rusya'yı hedef aldığını resmen duyurdu. Yanı sıra Avrupa emperyalistlerini de konjonktüre göre uyaran, eleştiren, dahası ticaret savaşlarıyla tehdit eden, Transatlantik Ticaret Anlaşması'nı tasfiye eden bir tavra yönelerek Almanya‘ya rekabeti şiddetlendireceğini gösterdi.
ABD, kapitalist emperyalizmin liderliğinden, tek süper gücü olmak konumundan, rakip güç odaklarının ortaya çıktığı bir durumu, kabullenip kabullenmeme konumuna geriledi.
1990'lı yılların başında muhtemel rakipleri Avrupa emperyalistlerine ve Japonya'ya karşı, askeri işgallerle, Balkanlar'daki işgallerle, BM'leri takmayan Irak işgaliyle gözdağı veren, sonuçta da belirli bir başarı sağlayan ABD, Suriye savaşındaki başarısızlığıyla artık bu yöntemde de istediğini elde edemez bir gerileme durumunda.
Şimdi yeniden bir başka yöntemi kullanıyor. Kullanılabilir nükleer silah alanında INF'yi tek taraflı lağvederek, Rusya ve Çin'e gözdağı veriyor. Bunda Rusya'nın 9M729 kuyruk numaralı orta menzilli nükleer füze geliştirdiği iddiasını öne sürerek, kendisinin var olan B31 nükleer bombalarını B31-62 olarak geliştirmek istiyor. Oysa, Rusya'nın iddiası geliştirdiği füzenin bu sınıftaki nükleer silah yeteneğine sahip olmadığı biçiminde oldu. Dahası INF'nin bozulmaması gerektiği, ABD tarafından bozulursa Rusya'nın nükleer silahı kullanan ilk ülke olmayacağı açıklamasıyla da yanıt vermiş oldu.
Rusya bu açıklamasıyla yeni bir nükleer silah geliştirme rekabetine, ekonomik olanakları gelişkin olmadığından olsa gerekir, pek taraftar olmadığını yansıtıyor. Ama potansiyel olarak ABD'nin bu sınıftan B31-62 nükleer bombalarını geliştirmesine karşılık verebilecek kapasiteye kendisinin de sahip olduğunu açıklayan Rusya ABD tehdidine karşı psikolojik alanda yanıt vermiş oluyor.
Öte yandan Almanya dahil, AB emperyalist ülkeleri, NATO üyeleri olarak, ABD'nin INF'yi lağveden kararını onayladılar. BM'de Rusya'nın INF'nin BM kararıyla korunması için verdiği karar tasarısına red oyu verdiler. Böylece, esasen ABD'nin kullanılabilir olandan başlayarak nükleer silahları tırmandırma rekabetinin, kendileri için ABD karşısında boyun eğmeyi getirecek olan sonuçlarını sineye çekerek, desteklemiş oldular.
ABD geçen yıl Polonya'da nükleer silah başlıkları da kullanabilen füze rampaları yerleştirmiş, Rusya'yı buradan da tehdide başlamıştı. Çin ile de savaş gemilerini Güney Çin Denizi ve tartışmalı insansız adalardan geçirerek, Kuzey Kore Demokratik Cumhuriyeti'ni savaş tehdidi altında tutarak, savaş şantajı oyununa girişmişti. Bu oyun devam ediyor.
Ama muhtemelen ABD üslerinin olduğu Güney Kore ve Japonya'da, Çin'in burnunun dibinde ABD'nin kullanılabilir nükleer silahları depolanmış durumda. INF anlaşmasından çekilerek, ABD şimdi bunları kullanma ve geliştirme keyfiliğiyle Çin'i de tehdit altında tutarak, mali ekonomik rekabette frenleme aracı olarak kullanacak.
Wikileaks belgelerinin sızdırdığına göre kullanılabilir nükleer bombalardan (B31) 50'si de İncirlik üssünde depolanmış durumda. Şimdi yeni rekabetten Erdoğan faşizmi yararlanmaya çalışarak ABD'yle işbirliğini geliştirme aracı olarak kullanacak. Fakat bu kez de Rusya ve Çin'le ilişkisinin bozulması, Rusya vasıtasıyla Suriye'de elde ettiği avantajı kaybetme riskiyle karşı karşıya.
Sonuç olarak, ABD INF anlaşmasını bozarak, 6 ay içinde Rusya'nın nükleer yetenekli yeni gelişkin füze geliştirmesini durdurmayı emrederek, değilse nihai karar alıp rekabeti şiddetlendirerek, şimdilik tehdit olarak rakiplerinin bağımsız emperyalist politikalar uygulamalarını engellemek, sonrasında ise ihtiyaç duyduğunda bu silahları kullanmak istiyor.
Bu, bir kez daha ancak işçi sınıfı ve ezilenlerin devrimleri geliştirilerek, başta ABD gelmek üzere, emperyalist nükleer ve gelişkin konvansiyonel savaşların püskürtülebileceği INF'yi berhava eden ABD kararı tarafından kanıtlanıyor.