24 Kasım 2024 Pazar

AB Mülteci Politikası mültecilere faşizan uygulamaları hayata geçirecek

AB Mülteci Politikasındaki kararlarla mültecilere yönelik faşizan uygulamalar hayata geçirilecek. Mülteciler gözaltında tutulacak, sığınma başvuruları gerekli inceleme yapılmaksızın reddedilecek, işgücü piyasasında sömürülebilecek ve tekellere, devlete uygun bir tutum uygulanacak. Almanya Marksist-Leninist Partisi (MLPD), "Krizin yükünün kitlelere yıkılmasına, enflasyona ve sosyal zorluklara karşı ancak ortak mücadele etkili olabilir. Mültecilere karşı kışkırtılmak yerine, tekellere ve hükümete karşı militan muhalefet güçlendirilmelidir" dedi.

Almanya Marksist-Leninist Partisi (MLPD), AB içişleri bakanlarının kararlaştırdığı mülteci politikasındaki faşizan ve yeni nitelikteki sıkılaştırmayı protesto etti. Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser "insan haklarının korunması" için "tarihi bir an"ı kutladığını öne sürdü. "İnsan haklarını korumak" için artık AB'nin sınırlarının dışında kamplar kurulacak. "Güvenli menşe ülkelerden" gelen mülteciler buralarda gözaltında tutulacak. Gelecekte çocuklu aileler bile hapishaneye atılacak. Sığınma başvuruları, bireysel vakalar incelenmeden hızlı prosedürlerle reddedilecek. Kapitalist kullanılabilirlik anlamında, sadece işgücü piyasasında sömürülebilecek ve tekellere ve devlete uygun bir tutuma sahip olan mülteciler seçiliyor. Birçok mültecinin Libya'daki gibi toplama kamplarına benzeyen kamplarla ilgili deneyimleri var. Oysa Cenevre Mülteciler Sözleşmesinin 31. Maddesi göçün suç sayılmasını yasaklamaktadır.

İTALYA VE ALMANYA'NIN FAŞİST BAŞKANLARININ TALEPLERİ
Koalisyon anlaşmasında "trafik ışığı" hükümeti "mültecilerin koruma haklarını genişletme" sözü vermişti. Şimdi ise SPD, Yeşiller ve FDP'den oluşan federal hükümet bunları kabul etti. CSU'nun nefret edilen eski İçişleri Bakanı Seehofer'in, İtalya'nın faşist başbakanı Meloni'nin ya da Almanya'daki faşist AfD'nin uzun zamandır talep ettikleri, "ilerici koalisyonun" da onayıyla bunlar Avrupa'da gerçeğe dönüşüyor. AfD bu durumu "#AfDwirkt" etiketiyle alkışlıyor.

ÜÇÜNCÜ ÜLKEDEN GELEN MÜLTECİLER DERHAL SINIR DIŞI EDİLECEK
Sözde "güvenli menşe ülkeler" listesi büyük ölçüde genişletilecek. Gelecekte sınır dışı etme, ülkede savaş ve sefalet hüküm sürse bile "güvenli alt bölgelere" de yapılabilecek. "Güvenli üçüncü ülke"den gelen mülteciler herhangi bir incelemeye tabi tutulmaksızın derhal sınır dışı edilecek. Bu ülkeler arasında, örneğin, acımasız bir ırkçı mülteci politikasına sahip olan Tunus da bulunuyor.

YUNANİSTAN MÜLTECİLERİ AKDENİZ'DEN BOTLARLA GERİ GÖNDERİYOR
Benzer prosedürler Yunanistan'da da uygulanmaktadır. Orada da düzinelerce mülteci, başvuruları reddedildikten sonra kimse onları kabul etmediği için defalarca denize elverişsiz botlara bindirilip Akdeniz'e geri gönderiliyor. Yunanistan'ın Midilli adasındaki Kara Tepe kampında, sığınma başvuruları reddedilen mültecilere son zamanlarda ne su ne de yiyecek veriliyor bu durum 250'si çocuk 500 kişiyi etkiliyor. Bu tamamen insanlık dışı!

SINIRDAKİ GERİ İTMELER BÜYÜK ÖLÇÜDE ARTACAK
Peki ya "dayanışma mekanizmalarının" sözde başarısı? Bu mekanizmalar, AB ülkelerinin kendilerini mülteci kabul etme yükümlülüğünden kurtararak, bunun yerine mültecileri uzak tutmak için Avrupalı olmayan üçüncü ülkelere para ödemesinden ibarettir. Bunu "önleyici sınır koruması" olarak meşrulaştıran AB düzenlemeleri yürürlüğe konmuştur. Sınırlardaki geri itmeler de ayrıca büyük ölçüde artacak.

HÜKÜMETİN SAĞA EĞİLİMİ YOĞUNLAŞIYOR
Scholz'un açık savaşa doğru "zamanın dönüşümünü" ilan etmesinin ve savaşa destek veren çok sayıda kırmızı çizginin aşılmasının ardından, artık mülteci politikasında ya da demokratik hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırılmasında neredeyse hiçbir koruyucu çizgi kalmadı. Hükümetin sağa doğru eğilimi yoğunlaşıyor. Savaş, dış saldırganlık - iç gericilik - emperyalistlerin artan krizlerinden "çıkış yolu" budur.

PARTİZANLIĞA DAYALI GENİŞ BİR EYLEM BİRLİĞİNİN  ZAMANI
Yeşiller ve SPD'nin tabanına kadar yaygın bir muhalefet var. "Pro Asyl" örgütü "mülteci korumasının baltalanmasını" kınıyor. "Freundeskreis Flüchtlingssolidarität" (Mülteci Dayanışması Dostluk Grubu) ülke çapında mültecileri ve mülteci dayanışmasını destekleyenleri örgütlemektedir. 700 ilerici avukat, "Nasyonal Sosyalizmin derslerinden doğan" mülteci hukukunun fiilen ortadan kaldırılmasını dikkat çekici bir mektupla protesto etmişti. Yeşillerin gençlik sözcüleri "insanlık dışı" kararlar karşısında "hayrete düştüklerini" söyledi. Baerbock, Habeck ve arkadaşları ise tabanlarına rağmen hükümet üyeleri olarak bu kararları tek başlarına onayladılar. Şimdi, antikomünist dışlama olmaksızın, mücadeleye ve gerçek partizanlığa dayalı geniş bir eylem birliğinin zamanıdır.

MEDYA ELİYLE KARALAMA KAMPANYASI HAZIRLANDI
AB'nin kararları aylardır burjuva medyasında mültecilere karşı çirkin bir karalama kampanyası ile hazırlandı. AfD ve CDU tarafından "yasadışı göçe" karşı acımasız önlemler talep edildi. Oysa Almanya'ya ulaşan çoğu insanın resmi olarak kaçma hakkı var. Son iki yılda koruma oranı yüzde 72 gibi rekor bir seviyedeydi.

'HİÇ KİMSE ÖNLEMLERİN CAYDIRICI ETKİSİNE İNANMIYOR'
Almanya'ya gelen mültecilerin ve emekçilerin ortak mücadelesini savunan Almanya Marksist-Leninist Partisi (MLPD), açıklamasında şu ifadelere yer verdi: "Emperyalizm insan yaşamının temellerini yok ediyor. Küresel çevre felaketinin başlamasıyla birlikte milyarlarca insanın artık evlerinde yaşayamayacak hale gelmesi kaçınılmazdır. AB kararları, emperyalistlerin kaçışın nedenlerini değiştiremeyeceklerinin ya da değiştirmek istemediklerinin, ancak etkilenen insanlara savaş ilan ettiklerinin açık bir itirafıdır. Sorunların bir kısmı Avrupa'nın ve diğer ülkelerin dış sınırlarına kaydırılmıştır. Hiç kimse bu önlemlerin caydırıcı bir etkisi olduğuna ciddi olarak inanmıyor. Evlerini terk edip hayatlarını tehdit eden bir yolculuğa çıkacak kadar felaket yaşamak zorunda kalanlar da bu önlemlere katlanacaktır.

"Krizin yükünün kitlelere yıkılmasına, enflasyona ve sosyal zorluklara karşı ancak ortak mücadele etkili olabilir. Mültecilere karşı kışkırtılmak yerine, tekellere ve hükümete karşı militan muhalefet güçlendirilmelidir.

'BİZİM İÇİN BİRİNCİ, İKİNCİ, ÜÇÜNCÜ SINIF İNSAN YOKTUR'
MLPD, insanın insan tarafından sömürülmesini ve ezilmesini ve doğanın sömürülmesini ortadan kaldıran bir toplum olan gerçek sosyalizmi temsil ediyor. MLPD için birinci, ikinci ya da üçüncü sınıf insan yoktur. Ancak birinci, ikinci ve üçüncü sınıf insanların olması kapitalizmin DNA'sının bir parçasıdır. Bu nedenle, bunu ortadan kaldıran ve zulmedenleri, çevre yıkıcılarını ve savaş çığırtkanlarını alaşağı eden bir topluma ihtiyacımız var. Sadece kapitalizmin devrimci bir şekilde aşılması ve dünyanın birleşik sosyalist devletleri sınıfsız bir topluma, komünizme giden yolu açacaktır. İlk kez gerçekten insancıl ve gerçekten insani olan bir toplum."

'TÜM EZİLENLER İÇİN ANTİFAŞİST TEMELDE SINIRSIZ SIĞINMA HAKKI'
Merkezinde yer aldığı ve birçok göçmen örgütünün, çeşitli ketli örgütlerinin dahil olduğu Almanya çapında çalışma yürüten Enternasyonalist İttifakın parçası MLPD, şu çağrıyı yaptı:
🔹"AB kararları derhal geri çekilsin!
🔹Kaçma hakkı!
🔹Tüm ezilenler için antifaşist bir temelde sınırsız sığınma hakkı!
🔹Sağcı kalkınma, faşizm ve savaşa karşı Enternasyonalist İttifakın inşasını destekleyin!
🔹Faşizme ve savaşa karşı uluslararası antiemperyalist birleşik cephenin inşası için!
🔹Kamuoyunun ırkçılık ve antikomünizm tarafından manipüle edilmesine karşı mücadele edin!
🔹Şimdi konuşuyoruz! İlerici mülteciler, uluslararası dayanışma aktivistleri ve Marksist-Leninistler için kitle iletişim araçlarına ücretsiz erişim!"