2 Ekim 2024 Çarşamba

3 gazeteci tahliye edildi

Libya'da ölen MİT mensubunun cenaze törenini haberleştirdikleri için yargılanan 8 gazeteciden 5'ine hapis cezası verildi. Tutuklu yargılanan 3 gazeteci tahliye edildi.

Libya'da ölen MİT mensubuna ilişkin yapılan haberler nedeniyle Oda TV Genel Yayın yönetmeni Barış Pehlivan, OdaTV muhabiri Hülya Kılınç, Yeniçağ yazarı Murat Ağırel, OdaTV Haber Müdürü Barış Terkoğlu ve Yeni Yaşam gazetesi yöneticileri Ferhat Çelik ve Aydın Keser hakkında açılan davanın ikinci duruşması İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.

Duruşmayı çok sayıda basın meslek örgütü, HDP, CHP milletvekilleri, demokratik kitle örgütü temsilcisi ve gazeteci takip etti. Duruşmaya tutuksuz yargılanan gazeteciler Mehmet Ferhat Çelik ile Barış Terkoğlu ve avukatları hazır bulunurken, tutuklu yargılanan Barış Pehlivan, Murat Ağırel ve Hülya Kılıç bulundukları Silivri Hapishanesi'nden duruşma salonuna getirildi.

Pandemi nedeniyle salon yeterli olmadığı için izleyicilerin bir çoğu içeri alınmadı. Bunun üzerine tartışma yaşandı. Milletvekillerinin araya girmesiyle tartışma son buldu, sınırlı sayıda gazeteci içeri alındı. 

Kimlik tespitinin ardından savcı mahkemeye sunduğu mütalaanın özetini okudu. Savcı mütalaada tüm sanıkların cezalandırılmasını, Erk Acarer'in dosyanın ayrılmasını, Barış Pehlivan, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel'in tutukluluklarının devamının yönünde karar verilmesini istedi.

HÜLYA KILINÇ: HER AÇIDAN BİR CENAZE HABERİ
Ardından gazetecilerin savunmasına geçildi. İlk olarak savunma yapan gazeteci Hülya Kılınç, daha önce verdiği savunmasını tekrar ettiğini hangi bakış açısıyla bakılırsa bakılsın sadece bir cenaze haberi yaptığını söyledi. Haberde yayınlanan fotoğraflarda MİT mensuplarının olduğunu bilmediğini, bilmesinin de mümkün olmadığını ifade etti. Kılınç, "Cenazede çekilen fotoğraflar gizli çekilmemiştir. Akhisar Belediyesi'nden temin edilmiştir. Fotoğrafta sadece cenazeyi taşıyan köylüler görünmektedir. Eğer cenazenin köylülerin taşıdığını gösteren bu fotoğraflarda MİT mensubunu deşifre etmek isteseydim, haberde 'şehidin mesai arkadaşları da cenazeye katıldı' ibaresi yer alırdı. Ben yalnızca gazetecilik yapmak kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla haberi hazırladım. Mahkemenizden tutukluğumun kaldırmasını ve beraatımı talep ediyorum" dedi.

BARIŞ PEHLİVAN: İFŞAYI SAVCILAR YAPTI
Gazeteci Barış Pehlivan, "MİT mensubuna dair fotoğraflar ve bilgiler, Odatv'den çok önce açıklandı, yayınlandı ve yayıldı. Yani bizim yayınladığımız haberde MİT mensubuna dair özel hiçbir yeni olgu yok" dedi. 

MİT mensubunun bilgilerinin daha önce yayınlanmasına rağmen kendilerinin soyadı başta olmak üzere özel hiç bir bilgiye haberde yer vermediklerini söyleyen Pehlivan, "Sözün özü, yazmadığımız hatta ima dahi etmediğimiz bir şeyle suçlanıyoruz. Ayrıca, savcıların iddia ettiğinin aksine bizim MİT mensubu ifşa etmek gibi bir planımız ve kastımız olmadı. Sadece gazetecilik saikıyla hareket ettik. Tüm bunları, yani işlenen bir suçun olmadığını, şüphe bırakmayacak bir şekilde ilk duruşmada ayrıntılarıyla anlattım. 'Kuvvetli suçsuzluk şüphesi' varken aksi yönde karar verdiniz ve tutukluluğuma devam ettirdiniz" diye konuştu.

'KORKUNUN DEĞİL GERÇEĞİN SESİ OLUN'
Koltuk sahiplerinin gazetecileri sevmediğini dile getiren Pehlivan, "Hep alkış, hep övgü, hep dalkavukluk isterler. Buna karşı durup kalemin namusuna sahip çıkanlara ise bedel ödetirler. Hiç önemi yok. Önemli olan toplumun ve tarihin gözünde yazdıklarımızın değeri ve etkisidir.Ben yazacaklarım konusunda seçimimi yaptım. Ya siz Sayın Heyet? Burada, bu davada bir haber değil, tüm haberciliğim cezalandırılmak istendi. Ben bunu, yani niye sanık sandalyesinde olduğumu bildiğimden dolayı korkmuyorum. Sizden de talebim; vereceğiniz kararda korkunun değil, gerçek neyse onun sesi olmanızdır" dedi.

AĞIREL:ELİMDE FENERLE ADALET ARIYORUM 
Ardından Murat Ağırel savunma yaptı. Mütalaada istenen cezayı duyunca umudunun kırıldığını söyleyen Ağırel, "Biz bunları adaletle aşacağız. Siyasi gücün mahkeme salonlarına girmesini engelleyerek yapacağız bunu. Adalet duygusu zedelenmiş hiçbir devlet, hükümet ve toplumsal yapı ayakta kalamamıştır. Tarihsel kayıtlar, zalimlikleri ayyuka çıkmış iktidarların, adalet duygusunun zedelenmesi sonucunda yıkılıp gitmesiyle doludur" şeklinde konuştu.

Davanın siyasi olduğunu belirten Ağırel, "Gazeteci toplumun vicdanıdır. Ülkeyi karanlık tünele sokmaya çalışanlar, tarih boyunca ışık tutanlardan hoşlanmazlar. Korkuyu örgütleyenler, baskıyı şiddeti, hukuksuzluğu, yargıyı enstrüman olarak kullananlara karşı mücadelemiz dün olduğu gibi bugün de devam edecektir. Ben de gündüz vakti bu salonda elinde fener adalet arıyorum" diye belirtti.

BARIŞ TERKOĞLU: ÖNEMSEMİYORUM
Bu mahkemede çıkacak kararı önemsemediğini söyleyen gazeteci Barış Terkoğlu, şunları söyledi: "Seçilmiş sanıklar için yaratılmış böyle davaların bir özelliği var. Daha soruşturma bile açılmadan hakkınızda hüküm veriyorlar. Gözaltına bile alınmadan cezanız kesiliyor. Savcılar iddianame hazırlamak için gösterecekleri çabayı yandaşlarına evrak sızdırmaya harcadıkları için, duruşmaya çıkmadan iddia tüketiliyor. Haberlerin savcı bilgisayarında mı yoksa iddianamelerin bazı gazetelerde mi yazıldığını bilmediğimiz bu davada, hüküm namına bir şey bırakmadılar."

"Gazetecilik budur" diyen ve yaptığı gazetecilikten dolayı huzurlu olduğunu belirten Terkoğlu, "Bugün yargılandığımız dava da bir uslandırma davasıdır. Benim için bu nedenle de hükümsüzdür. Tek dileğim; kararınız başından sonuna suç olan bu soruşturmanın, bu iddianamenin, bu davanın, bu mütalaanın devamı olmasın. Bırakın bu suç, bu kağıttan kuleyi kuranların üstüne devrilsin" dedi.

FERHAT ÇELİK: ELİNİZDE KALACAK
Yeni Yaşam gazetesinen Mehmet Ferhat Çelik ise 7 aydır casus değil de gazeteci olduklarını ispatlamaya çalıştıklarını vurguladı. 

Çelik, savunmasını şöyle sürdürdü: "Tutuklandığımız günleri biraz hatırlatmayı önemli buluyorum. İdlib'de müttefik denilen Rusya'nın havadan bombalaması sonucu 33 Türk askeri yaşamını yitirmişti. İnanılmaz militarist bir söylem tutturulmuş, bu koroya katılmayan veya eleştiren medya organları ise açık hedef haline getirilmişti. Tüm bu etkilerle birlikte masa başında acemice üretilen ve nereden tutarsanız tutun elinizde kalacak olan bir suçlamalar silsilesiyle itham edildik. Defalarca vurguladığımız gibi ne bu haberden istihbarı bir suç oluşturulabilir ne de Yeni Yaşam gazetesinden casusluk faaliyeti çıkar."

'GÜNDEMİMİZE BİLE GİRMEMİŞTİR'
Yapılan haber içeresinde haber kaynağının açıkça yazıldığını belirten Çelik, internet yoluyla ya da başka bir şekilde kamuoyuna açıklanan bir bilginin daha sonra yazılı basında yer almasının özel bir suç oluşturmayacağını dile getirdi. Savcılık doğrudan Yeni Yaşam gazetesinin ifşa suçunu işlediğini ileri sürdüğünü aktaran Çelik, "Her şeyi bir kenara bırakıp, bu haberin ilk kez bizde yayınlandığı savı üzerinden gidelim. Peki haberlerimizin neresinde yaşamını yitirenlerin MİT mensubu olduğu yazıyor? Adı geçen personellerin önlerine eklenen sıfatlar, açık biçimde bu kişilerin asker olduğu varsayımına dayanıyor" dedi.

'BİR DELİL BİLE SUNULMAMIŞTIR'
Çelik, mütalaaya ilişkin ise şunları söyledi: "Mütalaada 'Sanık Murat Ağırel tarafından yapılan ifşa eyleminden birkaç gün öncesinde şehitlerin MİT mensubu olduğu bilinmeksizin ve beyan edilmeksizin bir kısım paylaşımların yapıldığı tespit edilmiş ise de söz konusu paylaşımların hiçbirinde şehitlerin MİT mensubu olduğuna yönelik herhangi bir ibare veya ima bulunmadığı, Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu olduklarının belirtildiği anlaşılmıştır.' Yine mütalaada bu haberin 'MİT faaliyetlerinin ve mensuplarının bir plan dahilinde koordineli şekilde deşifre edilmesi, MİT'in görev ve faaliyetleri kapsamında devletin gizli kalması gereken bilgilerinin açıklanması, yayınlanması, yayılması ve MİT mensuplarının açık kimlik, görev ve unvanlarıyla birlikte ifşa edilerek MİT mensuplarının hem kişisel hem de ailelerinin can güvenliklerinin tehlikeye atılması eylemidir' yorumu yapmaktadır. Ancak böylesi önemli bir organizasyon iddiası ortaya atılırken bir delil bile sunulamamaktadır. Oysa biz Yeni Yaşam gazetesi olarak bu haberin yayınlandığı dönemde bırakın başka yayın organlarıyla irtibata geçip organize ve planlı bir faaliyetin içine girmeyi, kendi yayın toplantımızda dahi bu haber gündemimize girmemiştir."

İKİ SATIR HABER ÜZERİNDEN 19 YIL İSTENİYOR
Ülke demokrasisinin ayaklar altında alındığı, bir avuç muhalif medyanın davalar, kapatma ve para cezaları ile susturulmak istendiği bir dönemden geçtiklerini ifade eden Çelik, "En çok tutuklu gazeteci bizde. Yasaların kişilere göre değil, herkese adil ve eşit biçimde uygulanmasını istiyoruz. Katliam çağrıları yapan, taciz tecavüzü meşrulaştıran, ötekileştirici bir dil kullanan, ırkçılık ve mezhepçilik yapan, açıkça küfür ve hakaret eden medya organlarına hoşgörü gösterilecek, ancak muhalif ve eleştirel yayıncılık yapanlar, bizim örneğimizde olduğu gibi eften püften gerekçelerle ezilmek istenecek. Özgür basın, eleştirel yayıncılık bu ülkenin olmazsa olmazıdır. Bu damarlar kesildiği anda toplumun nefes alma kanalları da kesilmiş olur. Üstüne üstlük tüm toplum körü körüne uçuruma doğru sürüklenmiş olur. İki satır haber üzerinden 19 yıla kadar hapsimiz isteniyor. Bu bile başlı başına içine düştüğümüz durumun vahametini özetlemeye yeter de artar. Beraatımı talep ediyorum. Şayet heyet olarak kararı başka bir celseye bırakacaksanız şehir dışına çıkma yasağı tedbirinin kaldırılmasını talep ediyorum. Mesleğim gereği birçok kente gitmem gerekiyor, ancak bu yasak seyahat etmeme engel olmaktadır" şeklinde konuştu.

Akhisar Belediyesi basın çalışanı Eren Ekici, SEGBİS ile duruşmaya katılarak, önceki savunmasını tekrar ettiğini söyledi. 

Gazetecilerin ardından avukatları savunma yaptı.

Gazeteci Ferhat Çelik'in avukatı Özcan Kılıç ilk sözü aldı. Av. Kılıç, müvekkilinin bir suç işlemediğini belirterek, adli kontrol uygulamasının kaldırılmasını istedi. Aydın Keser'in avukatı da bir suç oluşmadığını kaydetti. Her iki kişi hakkında beraat talep edildi.

'YAMALI BOHÇA'
Ardından söz alan Barış Pehlivan'ı avukatı Hüseyin Ersöz, mahkemenin vereceği kararın insanların haber alma hakları açısından bir kriter olacağını belirtti. Pehlivan'ın bir diğer avukatı Emre Özmen ise, iddianameyi "yamalı bohçaya" benzeterek, "kopyalanmış" bir mütalaa ile karşı karşıya olduklarını dile getirdi.

'MİT'İN BİR ŞİKAYETİ YOK'
Avukat Celal Ülgen de, MİT üyelerinin görev yaptıkları sırada isimlerinin kullanılmadığını, "siz şurada görev yapan isimli kişisiniz" dendiğinde ifşa durumun oluşacağına dikkati çekti. Esas hakkındaki mütalaada savcının her sanık için "bir suç bulmalıyım" şeklinde düşündüğünü kaydeden Ülgen, davaya konu fotoğrafların içerisinde MİT tarafından "bunlar da bizim mensubumuzdur" diye bir şikayetin olmadığını ifade etti.

Murat Ağırel'in avukatı Ruşen Gültekin ise, her sanığa yöneltilen suçlamaların aynı olduğunu ancak bütün sanıkların aynı muameleyi görmediğini ifade etti.

GAZETECİLER SON SÖZLERİNİ SÖYLEDİ: BÖYLE DEVAM EDECEĞİZ
Avukatların savunmasının ardından mahkeme gazetecilere son sözlerini sordu. 

Gazeteci Ferhat Çelik, "Mahkemenizden ne karar çıkarsa çıksın halkın haber alma özgürlüğünü savunacağız" dedi. Barış Pehlivan, "Ben gazeteciliği başka şekilde yapmayı bilmiyorum. Böyle de devam edeceğim" derken, Murat Ağırel de, "Yaptığım gazetecilik faaliyetidir" dede tahliye ve beraatini talep etti.

Mahkeme, Barış Terkoğlu ve Eren Ekinci'nun "MİT mensupları ve ailelerinin kimliklerini, makam, görev ve faaliyetlerini ifşa etmek" iddiasından beraatine karar verdi. 

Gazeteciler Aydın Keser, Ferhat Çelik ve Murat Ağırel hakkında, "İstihbari faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek" iddiasıyla 4 yıl 8 ay 7 gün hapis cezası verildi.  
 
Yine, Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç hakkında benzer maddeden 3 yıl 9 ay hapis cezası verildi.  
 
Mahkeme, Murat Ağırel, Ferhat Çelik ve Aydın Keser hakkındaki adli kontrol şartını ise kaldırdı.  
 
Aynı dosya kapsamında yargılanan Erk Acarer'in dosyası ise ayrıldı.