1 Temmuz'un birikimini özgürlük sözleşmesine çevirmek…
Kadın hareketi ile erkek egemen faşist rejim arasındaki Sözleşme çarpışması, Saray-cins çelişkisinin derinliği, geride kazanımlarla yetinilecek, onları koruma temelinde ilerlenecek bir menzil bırakmaksızın ilerliyor. Şimdi çarpışmanın, saflaşmanın bu düzeyini göğüsleyecek, 1 Temmuz birikimde ortaya çıkan düzeyi pratik özeleştiri temelinde irdeleyecek olan politik özneler yol yürüyecek.
1 Temmuz, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden resmen çekildiği, Sözleşme'nin feshedildiği tarih. Sözleşme için neredeyse 1 yıldır sokakta, eylemde, isyanda olan kadın ve LGBTİ+ hareketi için 1 Temmuz, yeni bir irade beyanı, mücadele ilanı.
Bu iki durum, iki irade düzleminde 1 Temmuz; siyasi mücadelenin, kadın özgürlük mücadelesinin önemli bir an'ıdır. Yarattığı imkan, düzey, birikim ile bitiş-başlangıç kesişimidir. Bu kesişimi belirleyen; kadın özgürlük mücadelesinin öznelerinin politika ve eylemde somutlaşan pratik hattı, birleşerek ve kitleselleşerek ilerleme gücüdür. An'ı yeni bir eşiğe, sıçrama imkanına dönüştüren de bu yeni başlangıç momentidir.
Şimdi o büyülü sloganı yeniden anlamlandıran, hareketlendiren bir 1 Temmuz var; bu daha başlangıç!..
Erkek egemen faşist şeflik rejimi, 1 yıl önce İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmeyi ilan etmekle; 6284 sayılı yasanın iptal edilmesi ve devamla kadına yönelik şiddetle mücadelenin kazanımlarının gasbına dayalı bütünlüklü bir saldırı planını devreye sokmuş oldu. Kadın kazanımlarını kırmanın, tüm hakların gasbı üzerine yerli-milli sözleşmeler ile nihai bir düzenleme yapmanın, "aile yapısını bozmayacak", "eşcinselliği özendirmeyecek" söylemleri ile toplumu bu temelde şekillendirmenin planı işletilmeye başlandı.
Bu plan faşist rejimi tahkim için devreye sokulmuş en esaslı saldırılardan biridir. Rejim için çarpışmanın konusu ve kapsamını belirleyen, kadınlar ve LGBTİ+'lar karşısında erkek egemenliği cephesi kurmak ve özgürlük mücadelesini sindirmek kadar; kitleleri erkek egemen değerler üzerinden faşist şeflik rejimine çekerek, sistemin beka sorununu çözmektir. İstanbul Sözleşmesi'nin varlığı-yokluğu meselesi, faşist rejimin kaderine bağlanmış bir konu olarak 1 yıllık siyasi savaşımın temel odaklarından biridir.
Faşist rejimin krizli siyasi gerçeği ve savaşım iradesi içerisinde kadın ve LGBTİ+ hareketinin "İstanbul Sözleşmesi Bizim, Vazgeçmiyoruz" söylemi ve pratiği, gerçek bir çarpışma ve saflaşma mücadelesi olarak şekillendi. Kadın özgürlük mücadelesinin tüm özneleri bu gündem etrafında birlikte yürümeyi, politik kampanya somutluğu ile ilerlemeyi büyük oranda başardı. Kadın hareketi ve LGBTİ+ hareketi ittifak ve eylem birliği konularını sokakta deneyimledi, pratikleştirdi. 1 yıllık siyasi mücadele nihayet 1 Temmuz günü rejimin karşısına bileşik bir politik odak olarak çıkmayı başardı. 1 Temmuz gününden yansıyan fiili direniş pratiği, tüm bayraklar ve gökkuşağının özgür bir yaşam için aynı anda dalgalandığı kitle gücü, Deniz Poyraz'ı sloganlaştıran bilinç, ezilen tüm kadınların ekmek, aş, adalet, eşitlik söylemlerini arkalayan duruş bu başarının, var olmanın sonucudur. Kadın ve LGBTİ+ hareketi kazanımlarını içererek, kazanımlarının siyasi ve toplumsal yaşamdaki karşılığına daha fazla yakınlaşarak yürüdü ve 'yaşamın olduğu her yerde savaşacak' bir kuvvet olarak 1 Temmuz alanlarında buluştu.
Hareket, kadın kitleleri ve LGBTİ+'lar arasında ideolojik ve politik çalışmayı geliştirdikçe faşist şeflik rejiminin cinsel çelişki etrafında şekillendirmeye çalıştığı, gerici temelde yönetmeye giriştiği politik saflaşmayı parçaladı. Kitleselleşti. Çok farklı toplumsal, siyasi kesimlerden kadınları tereddütsüz bir sahiplenişte birleştirirken; kadın kazanımlarını sahiplenmeyi toplumsal-insani bir değer, ölçü haline getirerek, kitle bilincine etkide bulundu.
Bir hakkın savunulması, korunması temelinde yükselen mücadele, erkek egemenliğinin hukuki, siyasi, ideolojik mevzilerine vurarak, erkek egemenliğini alanını daralttı. Kadınların ve LGBTİ+'ların toplumsal yaşam ve mücadelede özneleşmelerinin önünü daha fazla açarken, geniş kadın kitleleri için eğitim, kolektif bilinç ve siyasi mücadele deneyimi oldu.
Bu etkileşim, kadın kitleleri ile öncüler arasındaki mesafeyi daraltırken, kadın özgürlük mücadelesinde birleşik politik odağın, örgütün, öznenin yaratılması konularında da yeni bir düzey ortaya çıkardı. İşte şimdi kadın özgürlük mücadelesinin politik özneleri, ortaya çıkan bu birikimden hareketle gerçeğe cesur sorular sormak ve yeni bir yol bulmak ile mükelleftir. Bu her şeyden önce açığa çıkarılan mücadele dinamiğine, bundan beklentisi olan milyonlarca kadına, LGBTİ+'lara karşı verilmiş ve eylemle mühürlenmiş bir sözdür.
Kadın hareketi İstanbul Sözleşmesi etrafında şekillenen 1 yıllık siyasi mücadele içerisinde ayrışmaların ve hareketi ilerletmeyen saflaşmaların sınavından geçti. Sözleşme'den çekilme kararının ilanı üstüne hızla pek çok kentte binler olup, "Vazgeçmiyoruz" diyen kadınlar, Newroz alanlarında boy gösteren, HDP kapatma saldırısı ile İstanbul Sözleşmesi'nin feshine aynı anda yanıt veren kadınlar ve nihayet 1 Temmuz'a kadar nöbet eylemleri, işgaller, fiili biçimler ve kitlesel buluşmalar ile ilerleyen hareket; 25 Kasım, 8 Mart ve 19 Haziran eylemleri zemininde kimi ayrışmalar yaşadı.
Sıraselviler'den Taksim'e ya da Karaköy'e yürümek tartışmasında somutlaşan taktik ayrışma; miting alanında "yumruklu mor femina" bayrağına yasak koymakta somutlaşan ideolojik bir tutuma, kadın özneler arasında gerilime dönüştü. Kitlesel buluşma ve yürüyüş ile fiili direniş; alanlar ve temsiliyetler kadın hareketi içinde dar grupçuluğa tekabül eden bir hegemonya mücadelesinin konusu oldu. Yaşanan gerilimin bir yanını, feminist hareketin bugüne kadar yarattığı mücadele birikimini hegemonik ve grupçu temelde sahiplenmesi oluştururken; diğer yanını komünist kadınların da parçası olduğu karma yapılardan kadınların hareketi 'siyasallaştırma-toplumsallaştırma' mücadelelerini ittifaklar, taktik plan çerçevesinde işletme darlıkları oluşturdu.
Kuşkusuz İstanbul Sözleşmesi'ni sahiplenme temelinde yükselen mücadele feminist hareketin bugüne kadar getirdiği hak savunuculuğundan ve kazanımından besleniyor. Oy hakkı mücadelesi, kürtaj hakkı ve beden politikaları temelli taleplerle politik bir kadın kitle hareketi olarak gelişen feminizm, bu mücadelelerin bir kısmını sonucuna vardırdı. Mücadelenin toplamı, kadın cinsi için önemli siyasi ve ideolojik mevzi kazanımları oldu. Kadını toplumsal devrimci bir dinamik olarak değil, toplumsal mücadelenin talep eden bir parçası olarak gören feminist hareket, kadın politikasını da sadece hak savunuculuğuyla sınırlandırdı. Hak savunuculuğu yeni kazanımlar ile burjuva düzen içinde bir sınıra gelmişti. Bu durum yeni bir kadın politikasının ihtiyacına da işaret ediyordu. Bugün gelinen noktada ise faşist rejiminin erkek egemen gerici temelde yapılanışının kadınların kazanılmış haklarının bir bir gaspı temelinde ilerletilmesi; bu politikanın sınırını, sonunu ve güncel siyasetin yakıcı ihtiyacını işaret ediyor. Feminist hareket İstanbul Sözleşmesi eksenindeki çarpışma boyunca bu somut-maddi durum ile yüzleşti ve şimdi yeni bir gelişim yönü tartışmalarının ihtiyacını ifade ediyor.
Komünist kadınların da parçası olduğu karma yapılar içindeki kimi kadın örgütleri, antifaşist, devrimci, yurtsever kadın özneler, İstanbul Sözleşmesi'ni savunma mücadelesine girerek, doğrudan bir kadın gündemi etrafında ve dolaysızca kadın mücadelesi yürütmek yolundan ilerledi. Bu pratik durum, kadın gündemleri ekseninde politika yapmayı sıklıkla toplumsal mücadele gündemlerinden uzaklık eleştirisine tabi tutan, bu haliyle feminist hareketin erkek egemen eleştirisine denk düşen yaklaşımın aşılmasına katkı sundu. Bu devrimci pratik zeminde dururken, feminist hareket ve kadın kitlelerinin politik eylemini sınıfsallık-toplumsallık temelindeki tartışmak, kadın politikasını daha geniş bir siyasal kurtuluş programına dönüştürme tartışmasını alanlar, bayraklar, taktikler temelinde yapmak ise hareketin darlığına, ezberlerine işaret etti. Kadın kitlelerinin eylemi ve birleşik hareket içinde feminist hareket ya da devrimci hareketin toplumsal-siyasal kurtuluş bakımından yeteneklerini sorgulamak boş bir iştir. Kadın özgürleşmesi için birbirimizle kıyaslanacak ve bundan anlamlı bir politik sonuç çıkarmayı hedefleyeceksek, mesele program ve politik hattımızın hangisinin kadın özgürlüğüne varmaya muktedir olduğunu pratik biçimde ortaya koymaktır.
Feminist hareketin hegemonik biçimde sahiplendiği kadın kurtuluşu mücadelesinde ve başarılarında dar grupçuluğu aşacak bir pratik politika ile ilerlemesi; komünist devrimci hareketin cinsiyet politikasında daha fazla derinleşerek, feminist akımlarla ittifak ve ideolojik mücadele ilişkisinde yol alması hareketin ve kadın kitlelerinin ihtiyaç duyduğu politik mücadele ve politik taktikleri ortaya çıkarabilir. Politik bir kadın kitle hareketi yaratmak için, örgüt-politika bütünlüğüne ve sürekliliğine kavuşmak zorundayız. Kadınların toplumsal mücadelenin gündemlerine seferber edilmesi, kadınların kendi cinsel talepleri ve gündemleri temelinde mücadeleye seferber edilmesi ve toplumsal devrimin dinamiklerinin, toplumun ilerici kuvvetlerinin de cinsel gündemler ekseninde toplumsal yüzleşmeye ve siyasi mücadeleye seferber edilmesini kapsar bu politik süreklilik.
İstanbul Sözleşmesi için verilen 1 yıllık mücadele kadın hareketinin gelişim yönü bakımından irdelenmeye, yeni bir yol açmaya yetecek kadar pratik veri ortaya çıkardı. Kadın kitlelerinin siyasi mücadeleye kanalize olma bilinci ve yönelimi, hareketin politik öznelerinin sınırlarını belirginleştirdi, zorladı. Kadın hareketi ile erkek egemen faşist rejim arasındaki Sözleşme çarpışması, Saray-cins çelişkisinin derinliği, geride kazanımlarla yetinilecek, onları koruma temelinde ilerlenecek bir menzil bırakmaksızın ilerliyor. Şimdi çarpışmanın, saflaşmanın bu düzeyini göğüsleyecek, 1 Temmuz birikimde ortaya çıkan düzeyi pratik özeleştiri temelinde irdeleyecek olan politik özneler yol yürüyecek.
Kadın hareketinin yeni bir yol/yön tartışması yeni bir siyasal stratejinin oluşturulması ve siyasal kurtuluş programı temeline şekillenecek politikaya, ittifak ilişkisine ve taktiklere doğru yol alıyor. Bu yolda feminist hareket ve komünist kadınlar, tek tek kadın özneler kadının özgürlüğü sorununu merkezine alan bir örgütlenme ve politika anlayışı ile yol almayı başardıkça sonuç alacak. Öte yandan kadın hareketi LGBTİ+ hareketi ile daha fazla buluştuğu, birleştiği ölçüde erkek egemenliğine karşı daha büyük ve güçlü bir özgürlük cephesi inşa edecek.
1 Temmuz'la beraber 1 yıllık mücadelenin ortaya çıkardığı hareketin politik özneleri; 'Bizim! Vazgeçmiyoruz'u taktik plana, 'Buradayız'ı kolektif bir önderlik gücüne, yaşamlarımızı, kimliklerimizi erkek egemen faşist rejimin karşısına dikilecek mücadele kuvvetine dönüştürmenin somut politikasını inşa etmelidir. Savaşa ve savaş politikasının derinleştirdiği iktisadi krize, kadın yoksulluğuna söz söylemek; Kobanê davasına, HDP kapatma saldırısına, kayyum saldırısına siyasetteki kadın kazanımlarını savunmak adına karşı durmak, Doku'nun, Yeldana ve Nadira'nın devlet bürokrasisi içerisindeki faillerini arayıştaki adalet mücadelesini büyütmek, Simbo'da, SML'de direnen kadın emeğini yaygınlaştırmak; hayatı üreten, toplumsal yaşamı besleyen kadın emeğini durdurarak dünyayı oynatmak, kadın bilincini yükselterek erkek egemen faşist şeflik rejimini temelinden sarsmak ellerimizde. Tek ihtiyaç, yürüdüğümüz yolu ve biriken isyanı özgürlük sözleşmemize çevirmek.
1 Temmuz'un ve kadın hareketinin tartışmaları aynasından bakıldığında komünist kadınların önünde duran ödev, kadın özgürlüğünün çok değişik konularını her günkü mücadelenin gündemi yapacak günlük politik mücadele ve politik taktiktir. Bunlar temelinde yürütülecek kesintisiz kadın kitle çalışmasıdır. Komünist kadınlar ancak bu yoldan kendi önlerini açabilir, kadın özgürleşmesinin gelişim sorunlarını aşabilir ve toplumsal mücadelede kadın önderleşmesinin politik-örgütsel kanalını yaratarak, muhatabı olan kadın kuvvetlerine ittifak zemini sunmayı, birleşik kanalların inşasını hak edebilir.
*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 09 Temmuz tarihli 20. sayı başyazısı.