Yaşar Yeter yazdı | Nicelik güç biriktirmekle, nitelik güç biriktirmek arasındaki ilişki
Gramsci, bir ordu-subay üzerinde uzman yetiştirmeyle ilgili şunları belirtir: "...Aslında bir orduyu eğitmek bir subay yetiştirmekten daha kolaydır. Eğer yeterli subaylar yoksa oluşturulmuş bir ordu yok edilir; oysa aralarında birleşmiş, düşünce birliğine varmış bir subay grubunun varlığı hiçbir şeyin bulunmadığı bir yerde bile bir ordu çıkarmakta gecikmez." Gramsci'nin bu görüşü birçok yanıyla referans alınabilir.
Kolektifin nitelik güç biriktirmesinin birden çok kaynağı vardır. Bunlardan biri de kitle gücünü artırmak, nicelik güç biriktirmektir. Partiyle işçi ve emekçileri keza bir bütün olarak tüm ezilen kesimleri buluşturup kaynaştırmak, parti kuvvetlerinin ve bu kuvvetlerden teşkil çalışma alanlarının görevi, sorumluluğudur. Bu cephelerin bazıları nicelik güç biriktirmeye dolaylı katkıda bulunurken, bazıları da bunu doğrudan yerine getirirler.
Yerel örgütler, kimi sendikalar, dernekler, platformlar, işçi, gençlik, kadın, memur, semt meclisleri vb. kitleler arasında örgütlenme araçlarıdır. Semtlerde, okullarda, örgütlenecek spor etkinlikleri, piknik vb. çeşitli etkinlikler ile doğrudan kitle çalışmaları, birebir ilişkilenmeler vb. de kitleler arasında örgütlenme ve kalıcı bağlar kurma çalışmalarında değerlendirilebilecek başkaca araç ve biçimlerdir. Partinin geliştirilip büyütülmesinde iddialı olan, kendine etkin rol biçen her devrimci sosyalistin bu iddiasına denk düşen bir pratik sergilemesi asli görevlerinin başında gelir.
Nicelik güç biriktirme çalışmalarında asgari düzeyde de olsa başarı elde etmek için devrimci sosyalistlerin yerine getirmeleri gereken kimi öncelikli görevleri vardır. Bunların başında ise partinin programının, stratejisinin, politika yapış tarzının, parti çizgisinin ve parti tarihinin tüm detaylarıyla birlikte, onun bir ayağını oluşturan işçi sınıfı içerisinde ve kitleler arasında çalışma deneylerini tekrar tekrar inceleyip kavrayışımızı derinleştirmemiz gelir.
Bu görevleri yeterince yerine getirmeyen, belli bir düzey yakalamayan bir devrimci sosyalist, partisinin kendisinden olan beklentilerine yanıt vermede zorlanır. Yüzeysel, parçalı, sığ bir program, çizgi, politika yapış tarzı kavrayışı kitleleri aydınlatma, partiyi tanıtma, parti çizgisi etrafında ezilenleri örgütleme faaliyetlerinde tıkanmaya, yetersiz kalmaya yol açar. Aynı zamanda yüzeysellikler ve bilgisizlikler somut durumlara göre yeni etkili biçimler, farklı yöntemler bulmayı da zorlaştırır.
Kısacası yüzeysel, genellemeci, yarım yamalak kavrayışla kitle çalışması topal ördek yürüyüşüne benzetilebilir. Böylesi bir çalışma tarzıyla yol alınamaz. Nedenine gelince, çünkü bu bilinç düzeyi nicelik güç biriktirmenin sorunlarını irdelerken kökenine inmeyi değil, salt görünür olanı bulmayı getirir, biçimciliğe yönlendirir.
Yine teori ve program başta gelmek üzere parti tarihinin başarılı-başarısız, ileriye sıçrama-geriye düşüş gibi kritik eşiklerin yüzeysellikle birlikte sınırlı kavranışı da kitle çalışmalarına, yani nicelik güç biriktirmeye de olumsuz yansıdığı/yansıyacağı aşikar. Keza bu sınırlılık partileşmeyi, her bakımdan partiyle bütünleşmeyi zayıflatacağı gibi öncünün kolektif etkin bir bireyi olarak şekillenme çabalarını da etkisizleştirir. Bu konularda belli bir teorik, politik, ideolojik düzey yakalanmadan partili-komün yaşamı da içselleştirilemeyeceği için bu zayıf yan kitle çalışmasına doğrudan negatif olarak yansır. Aşılamadığı durumlarda bakmışsın kendine güvensizliğin başlaması, devamında işçi sınıfına ve ezilen diğer kesimlere de güvensizliğe dönüşür.
Nicelik güç, nitelik güç biriktirmenin, bunları geliştirip yaygınlaştırmanın sorunları ve bu sorunlara kaynaklık eden nedenler tartışılırken bunun tek müsebbibi iç etkenlermiş gibi değerlendirmek yanlış olacağı gibi eksik de kalır. Dolayısıyla da kolektife ve devrimci sosyalistlere haksızlık olur. Bu sorunun önemli bir ayağını da dış etkenler (karşıdevrim cephesi-politik koşullar) oluşturmakta. Tasfiye, olmadı kötürümleştirme saldırıları yadsınarak yapılacak değerlendirmeler, analizler nesnel olmaz.
Bu nedenle dış etkenler de göz önünde tutularak asıl dikkatleri içe çevirmeliyiz ki, kendimizle ilgili yanlarımızı daha görünür hale getirebilelim. Denilebilir ki bu yazılanlar, belirtilenler yeni değil. İlk defe söylenmiş olmuyor. Doğrudur. Bu konular çok yazıldı, tartışıldı. Her yoldaş kendi yaşamında onlarca deneyime sahip. Sonuç alınan birçok örnek, başarılmış işler de var.
O zaman şu sorular çıkar karşımıza; bunca deneyim, parti yayınları, örneklerimizin altında olduğu halde bunlardan ne kadar yararlanıyoruz? Yerel yönetici örgütler ile yönetici özneler başta gelmek üzere özellikle de birebir kitle çalışması, örgütlenme faaliyeti yürüten yoldaşlar kendi görevleriyle ilgili yayınlarda çıkan olumlu-olumsuz, başarılı-başarısız çalışmalardan çıkarılan yazıları, analizleri ne kadar okuyor ve inceliyor; yeni ve farklı bakış açıları ediniyor? Kampanyaların örgütlenmesinde, yürütülmesinde; işçi, kadın, gençlik, memur, semt çalışmalarının tecrübelerini konu eden yazıların kaçını eğitim konuları yaptık, yapıyoruz? Ne kadar amaca uygun, kavrayıcı-kavratıcı tartışmalar yürütüyoruz? Bu konularla alakalı parti kaynaklarına dayanarak kaç araştırma yaptık, kaç yazı hazırladık, eğitim konuları yaptık, yapıyoruz?
Örneğin, Süleyman Yeter yoldaşın yaşamını, onu tanıyanların dilinden anlatan; "Yeni bir yaşam savaşının sosyalist kartalı" kitabını işçilerle, aileleriyle, kitlelerle bağ kurmanın yöntemini anlamak için ne kadarımız okudu? Kaçımız yoldaşın yönteminden öğrenmek için kitaptan eğitim konuları çıkardık? Dolayısıyla, en başta kitleler arasında çalışma ve örgütler zinciri oluşturma konusunda kendimizi ne kadar geliştirdik; kendi eğitimimiz ne kadar yaptık, yapıyoruz? Yaptığımız eğitim çalışmaları gerçekten ne kadar amaca uygun yapılmakta, verimli olmakta?
Bu sorulara verilecek her bir yanıt, yeni dersler çıkarmamıza vesile olacaktır. Örneğin bu sorulara asgari ölçüde de olsa olumlu yanıtlar veremiyorsak partinin nicelik gücünün artırılması çalışmalarında nasıl ve ne kadar rol oynuyor ya da oynayabiliriz?
Çıkan fırsatları, somut koşullarla bağı içerisinde anında ve nesnel değerlendirme tarzı, işçi sınıfıyla, diğer ezilen kesimlerle daha kolay empati kurmamızı sağlar. Partinin veya yerel kolektiflerin belirlediği bir gündemle ilişkilenirken, onu yarım bırakıp ya da o çalışmayı, kampanyayı aksatacak şekilde şurada da bulunalım, şu gelişmeye de müdahale edelim düşüncesine kapılmak bir güç dağılmasına, hedef kaymasına yol açacağı gibi planlanmış, başlatılmış çalışmayı da zaafa uğratır. Partinin politika yapış tarzında geri düşmeden, özellikle de güçlerin sınırlı olduğu koşullarda oradan oraya koşarak güçleri dağıtma biçiminden kaçınmak farklı şekillerde avantajlar sağlayacaktır.
Üzerinde durulması gereken bir başka konu ise kitleler arasında çalışma yürütürken statükocu yöntemden ve bizleri tutuk bırakan katı kuralcı mekanik düşünüş tarzıdır. Alışılmış tekdüze çalışma biçiminden uzak durup yaratıcı, etkili, farklı biçimler bulmak, kitlelerle daha enerjik ve daha rahat bir ilişki kurmamızı sağlar.
Kitle çalışmalarında hedeflediğimiz kesimlere nasıl ulaşacağımıza, ne şekilde empati kurup hangi araç ve biçimlerle örgütleyeceğimize ilişkin -deneyimleri kılavuz edinme dışında- önceden yazılmış reçeteler, hazır şablonlar pek işe yaramaz. Kitleler arasında bu tarz bir çalışmayla kalıcı bağlar kurulamaz.
Çünkü her işyerinin, semtin durumu, sosyokültürel biçimleri, inanç ve gelenekleri ile aydınlanma ve örgütlenmeye yatkınlık düzeyleri farklıdır. Kitleler arasında faaliyet yürüten, örgütlenme çalışmaları içinde olan her partili özne bunları göz önüne almakla kendini sorumlu tutması gerekir. Bu nesnel gerçekliği gözeterek ilişki kurma ve örgütleme biçimleri bulmada yaratıcılıklarını kullanırlarsa harcadıkları enerjiyi maddi örgütsel güce dönüştürebilirler. Bütün mesele kendine etkin rol biçmek ve yaratıcı özellikleri verimli kullanmak için ısrarlı davranmaktır.
Proletarya ve ezilen kesimler arasında partiyi daha görünür kılmada daha fazla kalıcı bağlar kurmada en fazla sorumluluk payı yerel kolektifler ile kitle çalışması yürütenlerin omuzlarındadır. Bu bağlamda merkezi ve yerel örgütlerin, kitleler arasında faaliyet yürüten devrimci sosyalistlerin birebir eğitimlerini aksatmamak için özel olarak planlama, denetleme ve yönetme gibi bir sorumlukları vardır.
Gramsci, bir ordu-subay üzerinde uzman yetiştirmeyle ilgili şunları belirtir: "...Aslında bir orduyu eğitmek bir subay yetiştirmekten daha kolaydır. Eğer yeterli subaylar yoksa oluşturulmuş bir ordu yok edilir; oysa aralarında birleşmiş, düşünce birliğine varmış bir subay grubunun varlığı hiçbir şeyin bulunmadığı bir yerde bile bir ordu çıkarmakta gecikmez." Gramsci'nin bu görüşü birçok yanıyla referans alınabilir. Bu yazının konusu bakımından değerledirilecek olunursa, yerel örgütün bileşenleri-yöneticiler, örgütçüler için örnek gösterilebilir.
Nicelik güç biriktirerek partinin nitelik gücünü büyütme sorumluluğu tek başına bir cephenin, bir alanın işi değil. Bu görev, bir bütün olarak parti kuvvetlerinin omuzlarındadır. Her mücadele cephesi ve kesimsel çalışma alanları dolaylı-dolaysız kitleselleşmeye kendi cephelerinden katkı sunarlar. Bu bilinç, bakış açısı partide ne kadar yaygınlaşarak kökleşirse, partinin kitlelerle kitlelerin partiyle daha çok buluşturulup kaynaşması o kadar fazla olur.
Devrim ve sosyalizm mücadelesi elbette -özellikle Türkiye ve Bakur'da- olağan koşullarda yürütülmemekte. Devrimci sosyalistler bu durumun bilincinde olduklarından devrimci eğitim, ideolojik donanım ve militan kişilik şekillenmesine özel bir önem atfederler. En zor şartlar altında bile zorlukların üstesinden gelmeyi bir şekilde başaran kadrolar-militanlar ancak nicelik güç biriktirmede aktif, etkin rol oynayabilir. Aynı şekilde, değişik biçimlerde yeni örgütlenme araçları kurarak partinin nitelik güç biriktirerek yaygınlaşmasına da katkıda bulunur.
'İnsan yok' diyen kadrolara Lenin'in şu yanıtı çarpıcıdır: "İnsan çok da onları örgütleyecek kadrolar, örgütler yok." Bu sözüyle Lenin, kadroların ve örgütlerin yeterince çalışmadıklarına, kendilerini gerektiği şekilde ortaya koymadıklarına dikkat çekerek eleştirir.
Stalin'in de yaptığı bir fabrika ziyaretinde içi komitesiyle diyaloğu oldukça öğreticidir. Uzun süre önce kurulmuş olan fabrika komitesinin üyelerinden çalışma hakkında bilgi alır Stalin. Her sorusuna kadrolar, ne kadar bildiri dağıttıklarını, ajitasyon propaganda çalışmaları yaptıklarını, toplantılar örgütlediklerini anlatırlar övünerek. Her soruda aynı şeyleri tekrarlayan komite üyelerine Stalin sonunda, "Tamam yoldaşlar bunları anladık. Peki, bu zamana kadar kaç hücre, kaç işçi örgütü kurdunuz?" der. Soru havada asılı kalır. Bunun üzerine Stalin, "Çok çalışmışsınız ama hiç hücre, örgüt kuramamışsınız" şeklinde düşüncesini belirtir ve komiteyi eleştirir.
Çünkü bir yerel örgütün, fabrika komitesinin, hücresinin ve her partili öznenin alanında ne kadar nicelik güç biriktirdiği çalışmalarının karşılığını aldığı kaç yeni örgüt kurduğuyla, grevlere, direnişlere, kutlamalara, çeşitli etkinliklere ne kadar örgütlü kitle kattıklarıyla ölçülür.
Nicelik güç biriktirerek partinin nitelik gücünü artırıp partiyi büyütmek için zorunluluklar dışında çalışmaları bireylere dayanarak değil de irili ufaklı örgütler sistemi oluşturup bunlar üzerinden faaliyetler yönetilerek sürdürülürse kitleler içinde kalıcı güç haline gelebilir parti. Olanaklar, kadro-militan rezervi ölçüsünde bu çalışma tarzının oluşturularak kalıcılaşması; çeşitli biçimler, araçlar, isimler altında anlık geçici, orta uzun ömürlü, kalıcı, esnek şekilde işçi, kadın, gençlik, memur, semt örgütleri, meclisleri, çalışma, eğitim grupları, platformların kurulmasıyla sağlanabilir.
Yeter ki dış etkenleri hafife almadan ama abartmadan da asıl yönümüzü içteki eksiklere, yetmezliklere çevirip bizimle ilgili yanlarını açığa çıkartarak yok edebilelim. Bu görevler yeterince başarılırsa dönemsel olarak bazen hızlı, bazen yavaş, bugünkünden katbekat fazla partinin kitleselleşememesi için bir neden yok. İddialı, kararlı, özgüvenli şekilde kendimize rol biçerek etkin şekilde konumlanmak tıkanıklıkları aşmada, sorunların çözümünde işleri kolaylaştırmanın anahtarıdır.