21 Kasım 2024 Perşembe

Umut Erbay yazdı | İstismarcı tecavüzcü çeteci cemaate faşist şeflik koruması!..

Faşist şeflik ve bakanlığı için dehşet verici olan 6 yaşındaki bir kız çocuğunun yaşadıkları değildir, Hiranur Vakfı çatısı altında yaşanan çocuk istismarı ile basına ve kamuoyuna yansımış olmasıdır. İstanbul Sözleşmesi'nin gasbıyla, kadınlara dönük her gün arttırılan saldırılarla gönlü hoş tutulan, tarikat ve cemaatlerle ilişkiler söz konusu olduğunda çocukların yaşadıkları istismar mevzu bahis dahi değildir. Ne de olsa faşist şeflik rejimi için kimi dönemlerde ortalığa saçılan cinsel istismarın üzerini örtme, cemaatlerin adını temize çıkarmada görevli mahkemeler hazır kıta beklemektedir.

H.K.G'ye dönük cinsel istismar saldırısının faillerinin yargılanacağı davanın görüldüğü 30 Ocak günü İstanbul Anadolu Adliyesi önünde ve mahkeme salonunda yaşananlar, faşist şeflik rejimi, erkek adalet sistemi ve cemaatler ilişkisini net biçimde resmetti.

Suç; 6 yaşında bir kız çocuğuna, cemaat lideri baba Yusuf Ziya Gümüşel eliyle, Kadir İstekli tarafından yıllarca devam eden cinsel istismar. Nereden bakılırsa bakılsın, 6 yaşında bir kız çocuğunun yanında durmamak ve çocuk istismarcılarını korumak akıl ya da vicdanla açıklanamaz denilebilir. Ya da hiç kimse, hiçbir kurum bu suçu savunmaya cüret edemez diye düşünülebilir. Bu genel önermeye karşın, 30 Ocak günü, faşist şeflik rejimi kendine has gerçeğiyle adliye binasındaydı.

İstismarcıların savunmanlık listesi somut durumun özeti. Faşist şef, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, cemaat müridi güruh ve tutulan avukatlar hazır kıta adliye binasındaydı. Erkek egemen rejim, kadın düşmanı, istismarcı devlet-yargı-cemaat kardeşliğinin birlikteliğidir söz konusu olan. Binlerce kadın, çocuk ve LGBTİ+'nın yaşadığı cinsel istismar, tecavüz ve katliamlar sonrasında alışılagelen devlet-yargı birlikteliğinin yanına eklenen, cemaat gerçeği de ilk değildir. Ensar Vakfı başta olmak üzere, faşist şeflik rejiminin koruması altında çocuk istismarından aklanan tarikat ve cemaatler hafızalardadır.

Hiranur Vakfı, Yusuf Ziya Gümüşel tarafından İsmailağa Cemaatine bağlı olarak, 2006 yılında İstanbul Sancaktepe'de kurulmuştur. Vakıf, faşist şefin valilikleri, kaymakam ve belediyeleri ile sıkı ilişkiler içindedir. Vakıf tarafından 2021 yılında "icazet töreni" adı altında düzenlenen etkinlikte, en ön safta yer alanlar arasında Sancaktepe kaymakamı, belediye başkanı ve AKP yöneticileri vardır.

Faşist şefin, cemaatleri koruma ve aklama gerçeğini salt kadına bakışı ve seçimlerde oy meselesine indirgemek, cemaatlerin güncel konumunu eksik kavramak anlamına gelir. Cemaatler, işgalci, tecavüzcü çete örgütleri ile ilişkilerde de temel kurumlar arasında bulunmaktadır. Cemaatler, geçmiş konum ve rollerine ek olarak, Suriye'yi işgal ve Rojava'ya dönük sömürgeci savaş söz konusu olduğunda, çete güçlerini büyütme, lojistik olanaklarını örgütleme ve çetecilerin eğitim merkezleri konumundadırlar. Faşist şefliğin paramiliter güçlerinin, insan kaynağı ve eğitim merkezlerine dönüşen cemaatlerle arasında stratejik düzeyde bir birliktelik söz konusudur. Hiranur Vakfı, bu düzeyi kazanmış cemaatler arasındadır. Vakfın kendi Facebook hesaplarından, Urfa Valiliği ile koordinasyon halinde 300 kadar Suriyeli çocuğu hocaları ile birlikte getirerek, bünyesinde barınma ve eğitim ihtiyaçlarını karşıladıkları duyurusu buzdağının sadece görünen yüzüdür. İsmailağa Cemaatinin ve bağlı vakıflarının "Müslümanlara yardım, cihat" adı altında DAİŞ'e yüzlerce çete kazandırdığı, Rojava'da yakalanan DAİŞ üyelerinin itiraflarına sayısız defa yansımıştı.

Faşist şefliğin sınırsız imkan ve olanaklarından yararlanan, belediye araçlarını servis aracı olarak kullanan vakfın, Suriye'den getirerek eğittiğini iddia ettiği çocukları, ne için ve nasıl eğittiği sır değil. Suriye'de işgal gücü ve Rojava'ya saldırı gücü olarak kullanılan DAİŞ ve başkaca çete örgütleri için faşist şefin tarikat ve cemaatlerinin eğitim ve insan kaynağı olduğu sayısız örnekle deşifre olmuştur.

Yusuf Ziya Gümüşel ve Kadir İstekli, salt H.K.G'ye cinsel istismarın muhatabı olmadığından faşist şefin koruması altındadırlar. Cemaatleri korumamak, faşist şef bakımından üstü örtülen, kapalı kapılar arkasındaki sayısız suç ve ilişkinin deşifre olması risklerini de ortaya çıkarmaktadır. Dolayısıyla, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın H.K.G'ye yapılan istismarın üzerini iki yıl boyunca örtmesinin tek nedeni "saygın" cemaatlerinden birinin daha cinsel istismara konu olması değildir.

Faşist şeflik ve bakanlığı için dehşet verici olan 6 yaşındaki bir kız çocuğunun yaşadıkları değildir, Hiranur Vakfı çatısı altında yaşanan çocuk istismarının basına ve kamuoyuna yansımış olmasıdır. İstanbul Sözleşmesi'nin gasbıyla, kadınlara dönük her gün arttırılan saldırılarla gönlü hoş tutulan, tarikat ve cemaatlerle ilişkiler söz konusu olduğunda çocukların yaşadıkları istismar mevzu bahis dahi değildir. Ne de olsa faşist şeflik rejimi için, kimi dönemlerde ortalığa saçılan cinsel istismar ve tecavüzlerin üzerini örtme, cemaatlerin adını temize çıkarmada görevli mahkemeler hazır kıta beklemektedir.

Faşist şefliğin, ortalığa saçılan kirliliğini temizlik günlerinde tahammül edemediği şey ise tüm saldırılarına rağmen sokakları terk etmeyen, eşitlik ve özgürlük mücadelesinden vazgeçmediği gibi, durmadan kendisini suçüstü yapan kadın ve LGBTİ+ örgütleridir. Faşist şeflik, ilk günden itibaren "H.K.G. yalnız değildir" sloganını yükselten kadın ve LGBTİ+'lara, devrimci, demokratik kamuoyuna "Ne yaparsanız yapın cemaatlerim yalnız değildir, arkasında biz varız" demektedir. Cemaat üyelerine yönelik, göstermelik tutuklama ve davada hiçbir müdahillik talebine bu nedenle izin vermemektedir.

Dava için belirlenen mahkeme heyeti, Hiranur Vakfı üyesi çocuk istismarcılarını korumak üzere doğrudan görevlendirilmiştir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın talebiyle dava, kadın örgütleri başta olmak üzere kamuoyuna kapatılmış ve davaya ilişkin yayın yasağı getirilmiştir. Amaç, sonuna kadar istismarcıların korunması, bu yoldan tarikat ve cemaatlerin destek ve işbirliğinin sürdürülmesidir. Cemaat üyelerinin pişkince adliye binasına gelerek istismarcı, tecavüzcü lider ve üyelerine tezahüratta bulunmalarını sağlayan bu güvendir.

H.K.G'nin yaşadıkları ve başkaca H.K.G'lerin olması faşist şeflik rejiminin zerre umurunda değildir. Seçimler öncesinde davanın göstermelik cezalarla kapatılması kuvvetle muhtemeldir. Mahkeme salonlarındaki göstermelik aklama davaları ve sonuçları, yıllardır susmadan, korkmadan itaat etmeden mücadele eden kadınlar ve LGBTİ+'lar için yok hükmündedir.

"H.K.G. yalnız değildir" sloganıyla, "Mücadelemiz ne salonlara ne de adliye koridorlarına sığar" diyen kadın ve LGBTİ+'lar 27 Şubat'a ertelenen davanın takipçisi olmaya devam edecek. 27 Şubat günü, Anadolu Adliyesi önünde buluşacak binlerce kadın ve LGBTİ+ faşist şeflik rejimine karşı, kadın adaletini sağlama ve tüm suçlarının hesabını sorma kararlılığını bir kez daha haykırmalıdır. 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü öncesinde, Anadolu Adliyesi kitlesel bir mücadele durağı olabilmelidir.