Tezer Marmara yazdı: Kadınları erkek şiddetine karşı 'ev'de kim karantinaya alacak?
Koronavirüs salgını nedeniyle günün 24 saatini geçirmek zorunda kalacağımız o evler, biz kadınlar için hiç de güvenli değil. Koronavirüse karşı belki karantinadayız ama ondan daha tehlikeli egemen erkekliğe karşı tehlike altındayız.
Evler, kadınların erkek şiddetine en çok maruz kaldıkları yerler. Başka bir ifade ile aile kurumu, kadının hapishanesi, mezarı. Çünkü toplumun amentüsüne göre, dört duvar arasındaki bu "mahremiyet" alanında yaşanan erkek şiddeti, "kol kırılır yen içinde kalır" misali o evde kalır. Erkek şiddeti görülmez, duyulmaz. En yakınlarındaki erkekler -ağırlıklı olarak eşler, babalar, ağabeyler- tarafından katledilen kadınların tabutları çıkar ancak o evden. O kadar.
Koronavirüs salgını nedeniyle günün 24 saatini geçirmek zorunda kalacağımız o evler, biz kadınlar için hiç de güvenli değil. Koronavirüse karşı belki karantinadayız ama ondan daha tehlikeli egemen erkekliğe karşı tehlike altındayız.
Herkes biliyor. Ama yine de hatırlatalım. Katledilen kadınların sayısında çok ciddi bir artış var. 2018 yılında en az 440 kadın erkekler tarafından katledildi. 2019 yılında bu sayı 474'e yükseldi. Kadın örgütleri bu rakamın son 10 yılın en yüksek rakamı olduğunu söylüyor. Bu cinayetlerin yüzde 72'si evlerde işleniyor. Katiller de eşler, sevgililer ya da en yakın erkek akrabalar.
Çok açık ki, koronavirüs salgınına karşı alınan karantina önlemleri nedeniyle bu evlerdeki şiddet daha da artacak. Önümüzde bir Çin deneyimi var. Çin'de kadın hakları savunucuları, erkek şiddetinin karantina ile birlikte arttığını söylüyor. BM raporlarına göre de şubat ayında yerel polis teşkilatına bildirilen erkek şiddeti vakaları üçe katlanmış durumda.
Türkiye'de de karantinanın başladığı günden 24 Mart'a kadar 10 kadın evlerinde öldürüldü. Bu rakam da endişe verici. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü'nün söyledikleri de şiddetin boyutunu gösteriyor. Karantinanın başladığı günden bu yana, acil telefon hatlarına darp şikâyetiyle başvuran kadınların sayısının arttığını söylüyor, "Eskiden daha çok danışmanlık için telefon alırken şimdi 'Darp edildim, evden de çıkamıyorum ne yapmalıyım' diyen kadınlar arıyor" diyor.
Kadına yönelik erkek şiddeti maalesef çekilmek zorunda kaldığımız o evlerimizde artacak. Çünkü belirsizlik, işsizlik tehdidi, geçim derdi, çocukların, hastaların ve yaşlıların bakımı gibi birçok nedenle evler yaşanmaz hale gelecek. Erkekler tüm bunların hıncını kadınlardan çıkartmaya kalkacak. Bu belirsizlik, kaos ve kriz dönemi kadınlara şiddet olarak yansıyacak. Elbette, kadınların ev içindeki yükü ve harcadıkları emek de artacak. Örneğin çocuklar okul yerine, erkekler de iş ya da kahvehane yerine evde olacak.
İşin en kötüsü de kadınların gördüğü şiddet ve yaşadıkları, dünyayı sarsan salgın karşısında ihmal edilebilir görülecek, normal kabul edilecek. Hastalıktan ölen on binlerce insanın yanında birkaç bin kadının ölümü ya da şiddet görmesi önemsenmeyecek. Tıpkı savaş dönemlerindeki kitlesel ölümlerin yanında kadınların yaşadıkları tecavüzün ihmal edilebilir kabul edilmesi, normalleşmesi gibi.
Karantina ve salgın günlerinin kadınlar bakımından tehlikeli bir başka yönü de normal günlerde bile şiddet korunma mekanizmalarına ulaşamayan kadınların, olağanüstü bugünlerde bu imkânlara hiç ulaşamayacak olması. HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu'nun hazırladığı rapor bu gerçeği gözler önüne seriyor. Rapora göre, salgın günlerinde kadınların, şiddet korunma mekanizmalarına ulaşabilmesi için iktidar hiçbir şey yapmamış. Gerçeği ortaya çıkarmak için 8 büyükşehirdeki Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri ile 183 Sosyal Destek Hattı arandı, "Koruyucu ve önleyici tedbirlerin önceki gibi çalışıp çalışmadığı" soruldu. Yanıt kötü. İktidarın, bu konuda hiçbir hazırlığı yok. Şu anda ŞÖNİM'lerin hizmetleri telefonla bilgi verme, yönlendirme ve resmi evraklar üzerinden sığınak kabul işlemleriyle sınırlı. Kadınlar, gerek sığınak başvurusu gerekse 6284 sayılı kanun tedbirlerinden faydalanmak için karakola gitmek zorunda. Psikolojik destek hizmeti tamamen durmuş durumda.
Peki, ne yapacağız?
İktidarı bu konuda önlem almaya zorlamalıyız. Erkek şiddetine karşı tüm kurum ve politikaların koronavirüs salgını durumuna göre adapte edilmesini istemeliyiz. Koruma tedbir ve kararlarının gecikmemesi, karakola giden şiddet mağduru kadınların başvurularının alınması, kadınların koruma ve destek mekanizmalarına her an her durumda ulaşabilmesinin sağlanması gibi sayısız önlem var. Erkek şiddeti gören kadınların başvurabileceği özel bir hat olmalı. Uygulamadaki Alo 183, "Kadın, çocuk, özürlü sosyal hizmet danışma hattı." "Erkek şiddeti salgını"na karşı her şeye bakan bir hat yetersiz. Şiddeti önleyici tedbirler için özel bir birim kurulmalıdır. Buraya gelen başvurular beyan kabul edilmeli ve harekete geçilmelidir. Kadınlar, karakol-adli tıp-savcı cenderesinden kurtulmalıdır. Sığınma evleri açık kalmaya devam etmeli. Ancak kalan kadınlar, acilen testten geçirilmesi, temel sağlık ihtiyaçları karşılanmalı ve salgına karşı gerçek ve önleyici tedbirler alınmalı.
Elbette, her şeyden önce ise "dayanışmanın hayat kurtaracağı" ilkesinden hareket edeceğiz. Hızlıca kadınlar arasında dayanışma ağları kurulmak zorundayız. Bu konuda da çeşitli girişimler oluşturuluyor. Apartman meclisleri, mahalle meclisleri gibi oluşumları kadınların arasında kurulabilir. Kadınlar olarak birbirimize güveneceğiz, birbirimizden güç alacağız. Birlikte başardığımızı asla unutmayacağız.