21 Kasım 2024 Perşembe

Tahir Laçin yazdı | Kimin, neyin savaşı?

Lenin "Devrimci sınıf, gerici bir savaşta kendi hükümetinin yenilgisini istemek zorundadır" der. Bu bağlamda, her ülkenin marksist leninist komünistlerinin ilk görevi, şovenizme, sosyal şovenizme karşı mücadeleyi yükseltmektir. Savaşın yaratacağı ağır sonuçları, savaş yanlısı parti ve akımların halklara ihanetini deşifre etmektir. 

"Avrupa savaşı başladı" diyordu Lenin. Ve şöyle devam ediyordu: "Silahlanmanın artması ileri ülkelerde (...), emperyalist gelişme aşamasında pazarlar uğruna savaşın şiddetlenmesi, (...) kaçınılmaz olarak bu savaşa yol açacaktı, ve açtı. Toprak ilhakları ve yabancı ulusların boyunduruk altına alınması, rakip ulusun yenilgiye uğratılması, servetinin yağmalanması, emekçi kitlelerin dikkatinin (...) iç politik krizden saptırılması, işçi sınıfının parçalanması, milliyetçilikle aptallaştırılması, ve onun öncüsünün, proletaryanın devrimci hareketinin güçsüzleştirilmesi amacıyla yok edilmesi, bugünkü savaşın tek ve gerçek içeriği, önem ve anlamı budur." (S. E. Cilt 5, s. 133)

Lenin bunları Ekim 1914'te söylüyor. Bir asrı aşkın bir zaman sonra, emperyalist küreselleşme koşullarında, topyekün bir emperyalist savaşın eşiğindeyiz. Sovyetler Birliği'nin (SB) dağıtılması ve emperyalist kapitalist sisteme iltihak etmesi ardından ABD ve AB emperyalistlerin, yeni pazarlar ele geçirmek, hakimiyet kurmak, diğer ulusları boyunduruk altına almak, servetini yağmalamak vs.'yi gerçekleştirdiler. SB ve Arnavutluk halklarının elde ettikleri tüm kazanımlar bir bir yok edildi ve bir avuç sömürücü, işbirlikçilerin milyar dolarlar elde ettiği bir düzeni inşa etmeyi başardılar. Eski SB'yi oluşturan ülkeler ve diğer ülkeler emperyalizmin yeni sömürgeleri haline getirildi. Küresel emperyalist tekellerin sınırsız hakimiyeti sağlandı. Öncüsüz, öndersiz bırakılan proletarya ve diğer ezilenlerin, bu sömürü ve soygun düzenine karşı savaşımı burjuva parlamentonun çerçevesine hapsedilerek boğuldu. Revizyonist ihanetin hem de emperyalist kapitalist dünyanın, sosyalizm, komünizm ve işçi sınıfının tarihsel rolü ve kurtuluş davasına karşı yürüttüğü saldırılar, ideolojik, politik, örgütsel yıkım tarihte görülmemiş bir boyut kazandı. Emperyalist kapitalist dünya koro halinde: "Marksizm, Leninizm, sosyalizm, komünizm rüyası bitti. Sınıf savaşımı bitti. Tarihin sonu geldi. Savaşlar bitti. Kapitalizm artık ebedi bir sistem olduğu"nu, her yol ve yöntemle gece, gündüz işçi ve ezilenlerin üzerine boca ettiler. Adeta başka bir dünya, düzenin hayal edilmesini yasakladılar. 

Emperyalist kapitalist sisteme iltihak eden Rus revizyonistleri eski hakimiyet alanlarını, pazarlarını peş peşe büyük oranda kaybetti. Diğer emperyalist ülkeler karşısında aldığı yenilginin sonucu olarak her alanda sürekli geriledi. Bu gidişata, Yeltsin'in ardından Rus burjuvazisi Putin ile müdahale etti. Ekonomik olarak toparlanmaya, başta eski hakimiyet alanları olmak üzere, farklı ülkelerle siyasi, askeri, ekonomik etkinliğini yeniden geliştirmeye koyuldu. NATO'nun varlığını koruması ve genişleme adımlarına karşı "Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ)" ile başlayan askeri, güvenlik ve işbirliği oluşumlarına vs. hız verdi. NATO'nun Rusya'yı çevreleme adımlarına karşı, kimi karşı hamleler ile yanıt verdi. Gürcistan'ın, ABD'nin yönlendirmesiyle attığı adımlara Rusya savaş açarak dur dedi. Abhazya ve Osetya'da tam hakimiyet kurarak ABD'nin planını bozdu. Ortadoğu'daki durumdan yararlanarak Akdeniz'e inmeyi, Suriye'de kalıcı üs elde etmeyi, başta Çin olmak üzere birçok ülkeyle stratejik işbirliği geliştirmeyi başardı.

EMPERYALİSTLER ARASI REKABET KESKİNLEŞTİ
ABD başta Ortadoğu'da olmak üzere dünyadaki hakimiyetini yitirmeye başladı, "Dünya İmparatorluğu" kurma rüyası ezilenlerin, sömürülenlerin büyük bedellerle yürüttüğü direnişler sonucunda yıkıldı. Bu koşullarda, Çin, ekonomik, teknik, askeri alanda güçlü bir emperyalist güç olarak öne çıktı. AB emperyalistlerinin yeni koşullarda rekabet gücünü artırma, çıkarlarını koruma ve çoğaltma hamleleri ile öne çıktı. Kısaca emperyalist devletler arasında rekabet kelimenin gerçek anlamıyla keskinleşti. "Renkli devrimler", seçimler, parlamento vs. rekabetin vardığı boyuta cevap veremeyecek düzeye vardı. Suriye, Libya ve başkaca ülkelerde dolaylı, dolaysız savaşlar yürütüldü. ABD'nin yeni koşullarda, ekonomik, askeri gücünü büyük ölçüde emen kimi çarpışma alanlarından, yenilgiyi zımnen kabul ederek geri çekilme kararı aldı. Afganistan bunun en çarpıcı örneği oldu. Bütün bu gelişmeler ABD'nin yeni stratejiler belirlemeye ve adımlar atmaya sevk etti. Bu bağlamda daha önce SSCB'ye karşı oluşturulan "Soğuk Savaş" cephesinin, yeni koşullarda yeniden yapılandırılması acil olarak devreye sokuldu. Nitekim son NATO toplantısında kabul edilen stratejik belgeyle Rusya ve Çin'e karşı savaş cephesi ilan edildi. 

1990'larda ABD-NATO-AB ile Rusya arasında varılan temel anlaşmalar zamanla, adım adım rafa kaldırıldı. NATO'nun "Doğu Avrupa"ya doğru genişlemeyeceği taahhüdü bir yana itilerek, eski SSCB ülkeleri bir bir NATO üyesi yapıldı. Rusya bu adımlara doğrudan cevap verme durumunda olmasa da farklı biçimlerde hamleler yaparak, tepkiler gösterdi. Rusya için "kırmızı çizgi" olan ise Ukrayna'nın NATO'ya üye yapılması girişimiydi. Nitekim bugün ABD-NATO-AB ile Rusya'nın çarpışma merkezi Ukrayna oldu. 

2014 yılında, 2004'teki liberal gerici bir kitle eylemleri devamı olan "meydan darbesi" sonucu ABD-NATO-AB işbirlikçisi klik iktidarı ele geçirdi. Batı yanlısı Ukrayna oligarşisi, faşist Azov Taburu ve Neonazi güçlerini orduyla birleştirip ordunun yönetimine kattı. Rus azınlığa komünist, sosyalist, demokratik tüm güçlere karşı iç savaş yürütüldü. Katliamlar yapıldı. Komünist, sosyalist, sol ilerici parti ve diğer örgütlenmeler yasaklandı. Nüfusunun yüzde 40'ını oluşturan Rus azınlığının hakları rafa kaldırıldı ve Rusça yasaklandı. Bütün bu ırkçı, faşist saldırılar AB-NATO-ABD desteğinde ve gözetiminde gerçekleşti. Donbass bölgesinde yoğun olarak yaşayan Rus azınlık ve diğer muhalifler özerk bölge ilan edip kendilerine dönük faşist saldırı ve katliamlara karşı koymaya giriştiler. SSCB dönemi deneyimlerinin verdiği bilinçle Sovyetleri örgütlediler. Askeri birlikler oluşturdular. Rusya'nın bu gelişmelere aktif müdahil olduğunu söylemeye gerek yok. Donbass bölgesindeki direnişi aktif (ekonomik, askeri vs.) desteklerken, Karadeniz'e kıyı olan Kırım'ı ele geçirdi. Yaptığı bir referandumla da kendine bağlı bir bölge olarak ilan etti. 

AB-ABD ile Rusya arasındaki rekabet sürekli tırmandı. Ukrayna sorununu çözmek adı altında yapılan "Minsk" anlaşması herhangi bir sonuç vermedi. Sonuç vermesi de olanaklı değildi. Çünkü her iki taraf da zaman kazanmaya, Ukrayna'da kendi konumunu sağlamlaştırmayı hedefleyip odaklandı. Sonuçta Donetsk ve Luhanks Halk Cumhuriyetleri ilan edildi. Ukrayna oligarşisi faşist Azov ve Neonazi güçleriyle büyüttüğü ordusuyla, Donbass bölgesini ele geçirme hazırlığını ve saldırılarını artırdı. Devamında Ukrayna'nın NATO'ya üye olma hamlesi geldi.

Rusya, bir yandan savaşa hazırlanmaya hız verirken, diğer yandan da Donetsk ve Luhansk Halk Cumhuriyetlerini resmen tanıma yoluna gitti. Keza "Ukrayna'ya operasyon" adı altında savaş başlattı. 24 Şubat'tan bu yana süren bu savaşta kim kime karşı, ne için savaşıyor? Bu sorulara doğru cevaplar vermek, savaşa karşı alınacak tavrı da koşullayacaktır. 

ABD ve AB emperyalistlerinin rakipleri olan Rusya ve Çin'i dizginlemek, yenilgiye uğratmak, servetlerini yağmalamak istediklerinin herhangi bir gizli saklı yanı yok. Rusya ve Çin'in de rakiplerinin dünyadaki hakimiyetlerini sınırlamak, geriletmek ve kendi hakimiyetlerini korumak, genişletmek için sahada olduğuna hiçbir kuşku yok. Özellikle 1990'lardan bu yana ABD, İngiltere ile birlikte Almanya ve Fransa'ya karşı çeşitli alanlarda, özellikle de Doğu Avrupa'da rekabet içinde oldular. Ancak ABD'nin "Dünya İmparatorluğu" hayali suya düşünce, AB emperyalist kampıyla, Rusya ve Çin'e karşı ortak savaş cephesini pekiştirme ve etkin kılma yolunu seçti. Ukrayna'yı NATO üyesi yapma girişimi, Rusya'nın buna verdiği tepki ABD-AB ittifakını güçlendirmesini beraberinde getirdi. Rusya, kapısına dayanan NATO'ya karşı savaşı bugün Ukrayna'da sürdürüyor. ABD ve AB emperyalist cephesinde savaşa resmen doğrudan dahil olmadığı söylense de, aslında Rusya'ya karşı ekonomik, askeri, diplomatik, kültürel, sosyal boyuta varan ağır yaptırımlarla, keza, Ukrayna'ya başta askeri olmak üzere ekonomik, mali, diplomatik, kültürel, sosyal her alanda sağladıkları aktif desteklerle, savaşa gönderilen uzman ve gönüllü asker ve savaşçılarla dahil oldukları aşikardır. Alman emperyalizminin sözcüsünün "Rusya Ukrayna'da kazanmamalı, ekonomisini mahvedelim" söyleminin anlamı açıktır. Ukrayna'da Rusya'nın kazanması demek, AB-ABD emperyalistlerinin kaybetmesi demektir. Bu sonuç aynı zamanda Rusya ve Çin'in, AB ve ABD himayesindeki diğer ülkelere, alanlara daha cüretli girme, saldırma, hakimiyet kurma vs.'yi koşullayacaktır. 

SAVAŞA TAM GAZ HAZIRLIK
Bütün bu olguların gösterdiği gibi; ne ortada özgürlüğü, bağımsızlığı için savaşan bir ülke var, ne de ezilenlerin-sömürülenlerin kurtuluşu için girişilen bir savaş var. ABD ve AB emperyalistlerinin himayesindeki faşist Ukrayna burjuvazisi ile birlikte Rusya'ya karşı hakimiyet savaşı var. Keza, Rusya'da Çin ve diğer ittifak güçlerinin desteğini yanına alarak, hakimiyet alanlarını koruma ve kendisine yönelen tehlikeyi savuşturma savaşı yürütmektedir. 

ABD ekonomik, mali güç olarak kendisi için stratejik tehlike olarak gördüğü Çin'e karşı AUKUS ve QUAD gibi askeri örgütler kurarak Çin'in bir parçası olan Tayvan'a askeri koruma sağlama anlaşması yaparak Asya Pasifik'i de savaş alanlarından biri haline getirdi. Çin, ABD'nin Avrupa'da NATO'ya benzer örgütler (AUKUS ve QUAD gibi) kurarak savaşa hazırlandığını görüyor. Ve bu adımlara karşı Rusya ile ittifakını daha da derinleştirmenin yanı sıra, başkaca hamleler de yapıyor. Savaşa tam gaz hazırlanıyor. 

Emperyalist ülkelerin bitmek tükenmek bilmeyen haydutlukları, savaş dehşetleri, canavarlıkları birbirinden geri kalmadığı bir gerçek. Her emperyalist ülke burjuvazisini o ülkenin işçi ve ezilenlerini milliyetçi palavralarla kuşatarak kendisinin ve diğer ülkelerin işçi ve ezilenlerinin kurtuluş savaşımından alıkoyar. Emperyalist burjuvazinin iktidarını, egemenliğini güçlendirir. İşçi sınıfı ve ezilenleri kendi emperyalist, gerici savaşımının bir parçası haline getirir.

İçeride ve dışarıda işçi ve ezilenlerin ortak savaşımını, enternasyonal ruhunu paramparça etmiş burjuvazi, koyu bir baskı politikalarını uygulamaya koyar. "Ülkenin yüksek çıkarları" (!) adı altında işçi ve ezilenler burjuvazinin, emperyalist çıkarların gönüllü köleleri haline getirilmesi hedeflenir. İşçi sınıfı ve ezilenler içinde burjuvazinin ajanlarını devreye sokarlar. Kimi sosyal demokrat, sahte sosyalist ve komünist partiler, "çevreci, nükleer ve savaş karşıtı" adı altında kurulan yeşil parti ve örgütleri sahaya sürerler. Bugün Batı Avrupa, Amerika, Rusya, Çin emperyalist ve burjuva devletlerdeki, yukarıda adını andığımız parti ve örgütler kendi burjuvazisinin işçi sınıfı ve ezilenler içindeki güçleri konumundadırlar. Burjuvazinin savaş bütçesinin onaylanması, savaş örgütlerine güçlü desteğin sağlanması, emperyalist, gerici savaş için seferber olunması pratikleriyle, işçi ve ezilenlerin özgürlük ve kurtuluş davasına ihanetin en büyüğünü sergilemekteler. 1. Emperyalist Paylaşım Savaşında proleter enternasyonalist tavır almak yerine, "anavatan savunması" ya da "barış" çağrısı adı altında kendi burjuvazisinin yanında saf tutan sosyal demokrat, "sosyalist" partilerin işçi sınıfına ve ezilenlere ihanetinin izinde yürümeye devam ediyorlar.

EMPERYALİST SAVAŞA KARŞI ENTERNASYONAL DİRENİŞ
Bu tarihi süreçte marksist leninist harekete düşen, güçleri ne denli sınırlı zayıf vs. olursa olsun, bu savaşın gerçek yüzünü ortaya koymak, işçi ve ezilenlerin bu savaşta zerre çıkarı olmadığı gibi, büyük bir yıkım yaşayacağı gerçeğini milyonlara anlatmaktır. Emperyalist savaşa karşı işçi ve ezilenlerin ortak savaşımını her yerde örgütlemektir. Savaşın yarattığı yıkımı, yokluk ve yoksulluğu, büyük acıları teşhir ederek, kurtuluş için, sosyalizm için, dünyanın işçi ve ezilenleri için, ortak çıkarları için birlikte savaşmaya çağırmaktır. Keza, Ukrayna'nın Donbass bölgesinde inşa edilen demokratik, devrimci Sovyet Cumhuriyetlerini ve benzer devrimci, demokratik, sosyalist yapıların haklı savaşımlarını her biçimde dile getirmek, desteklemek marksist leninistlerin tarihsel sorumluluğudur. Bu cumhuriyetlerin, akımların Rusya tarafından aktif desteklenmesi, bu haklı mücadeleyi gölgeleyemez, gölgelememelidir.

Lenin "Devrimci sınıf, gerici bir savaşta kendi hükümetinin yenilgisini istemek zorundadır" der.

Bu bağlamda, her ülkenin marksist leninist komünistlerinin ilk görevi, şovenizme, sosyal şovenizme karşı enternasyonalist mücadeleyi yükseltmektir. Savaşın yaratacağı ağır sonuçları, savaş yanlısı parti ve akımların halklara ihanetini deşifre etmektir. İşçi sınıfını ve ezilenlerin burjuvaziye gönüllü köle olmaya çağıran, NATO yanlısı parti, örgüt, sendika vs.'yi milyonlar nezdinde teşhir etmenin güncel bir görev olduğunun bilincinde hareket etmek zorundadır. NATO'nun tüm libaral, sosyal demokrat vb. yeni kontra yapılarının işçi ve ezilenlerin düşmanı olduğunu her yere büyük harflerle kazımaktır. 

Emperyalist haydutluğa, talana, yağmaya karşı, işçilerin, halkların kardeşliğini şiar edinip özgürlük ve kurtuluş için devrimci savaşımı örgütlemek, yürütmek, yürütenleri desteklemek, sosyalizmin kurtuluş için tek seçenek olduğunu milyonlarca işçi ve ezilene taşımayı tarihsel, güncel görev olduğunu bir an bile unutmamalıdır.