5 Ekim 2024 Cumartesi

SGDF'li Yavuz ve Eryılmaz: Hapishanede de sokakta da aşağıya bakmadık

Altı ay önce düzenlenen operasyonla gözaltına alınıp, tutuklanan SGDF'li Yavuz ve Eryılmaz, özgürlüğü hiçe sayan politikalara karşı gençliğin itiraz etmeye devam edeceğini vurguladı. Hapishanelerde süren tecrit, işkence, çıplak arama, ayakta sayım dayatmalarını maruz kaldıklarını anlatan SGDF’li Yavuz ve Eryılmaz, devletin "gençliğin yükselen itirazını ve özgürlük talebini durduramayacağına" dikkat çekti.

Geçtiğimiz yılın Ekim ayında "örgüt üyeliği" iddiasıyla gözaltına alınan ve ardından tutuklanan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) Merkezi Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Yücel Yavuz ile SGDF üyesi Devrim Taylan Eryılmaz, yaklaşık 6 aylık tutukluluğun ardından 8 Nisan'da tahliye edildi. Ankara 27'nci Ağır Ceza Mahkemesi tahliye kararı verirken yargı sisteminin artık bir rutine dönüştürdüğü adli kontrol şartı uygulamayı da ihmal etmedi.

Mahkeme salonunda verdikleri ifadede, "sosyalist kimlikleri" sebebiyle hedef alındıklarına işaret eden Yücel ve Devrim, serbest bırakılmalarının ardından ETHA'ya konuştu.

'OKAN AĞIR TECRİT ALTINDA TUTULUYOR'
Tutuklamanın yanı sıra tutsak kalınan sürecin de devletin baskı ve sindirme politikalarının bir parçası olduğunun altını çizen Yücel Yavuz, tutsak kaldığı 6 aylık süreçte gazete, dergi yasağı, ayakta sayım, çıplak arama dayatması, mektup kısıtlaması, tecrit ve benzeri birçok keyfi uygulamaya maruz kaldıklarını belirtti.

"Faşizmin sopası fabrikada, kampüste, hapishanede kısacası her yerde karşımıza çıkıyor" diyen Yavuz, hapishanede yaşadığı hak ihlallerini şöyle anlattı: "Ayakta sayım vermediğimiz için hakarete uğradık. Sonrasında buna itiraz ettiğimiz için "ben devletim, ben ağayım; ben ne dersem o olur" denilerek darp edildik, işkenceye maruz kaldık. Bu şekilde tecrit odasına götürüldük ve çıplak aramaya maruz kaldık."

Aynı dosyadan daha sonra tutuklanan SGDF MYK üyesi Okan Danacı ile hiç görüştürülmediğini kaydeden Yavuz, "Okan ile aynı kampüste farklı hapishanelerde kaldık, dolayısıyla iletişimimizi engellediler" dedi. Yavuz ayrıca, Danacı'nın halen hukuksuz bir şekilde tutsak olduğunu ve kendileriyle beraber serbest bırakılması gerektiğine dikkat çekerek, "Okan halen hukuksuz biçimde bir tek başına tecrit altında tutuluyor. Bu tecrit uygulaması kabul edilemez" şeklinde konuştu.

Hapishanede kendisine "aşağıya bak" diyen polise karşı "aşağıya bakmayacağız" diye itiraz eden binlerce öğrenciyle aynı kaderi paylaşarak moral bulduğunu sözlerine ekleyen Yavuz, AKP-MHP iktidarının itiraz etmeyen toplum yaratmak istediğini vurguladı. İktidarın kendi karanlığını "fikri iktidar" olarak tanımladığını belirten Yavuz, kendisi hapishanedeyken yaşanan Boğaziçi direnişine ilişkisin ise "Direniş gösteriyor ki saray rejiminin 'fikri iktidarını' kurma çabaları gençliğin politik özgürlük mücadelesinden geçmez, geçmeyecektir! Sokak, kampüs, hapishane fark etmez; özgürlüğümüzü hiçe sayan politikalara itiraz etmeye devam edeceğiz" diye kaydetti.

'HUKUKSUZLUK HAPİSHANEDE DE SÜRDÜ'
Yavuz ile tutuklanan Devrim Taylan Eryılmaz ise pandemi bahanesiyle tecrit altında tutulduklarını fakat buna rağmen hijyenik koşul sağlamak için ihtiyaç duydukları temizlik malzemelerine günlerce ulaşamadıklarını anlattı.

Pandemi süresince temaslı tutsaklarla aynı koridor, telefon ve havalandırmayı kullandığını aktaran Eryılmaz, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "Şans eseridir ki virüs kapmadan L Tipi'nden F Tipi'ne sevk edildim. F tipine sevk olunca yanımda getirdiğim kitaplar inceleme adı altında alınarak tahliye olduğum güne kadar verilmedi. Ailem ve arkadaşlarımın mektupları haftalarca verilmedi. Girdiğimiz ilk günlerden itibaren ayakta sayım dayatmaları baş gösterdi. Telefon görüşünde arkadaşımla konuşmam disiplin soruşturmasına sebep oldu. Hukuksuzluk sadece mahkeme salonlarında değil, hapishane içerisinde de sürdü."

'DIŞARIDAKİ SAHİPLENME GARDİYANLARIN SALDIRGAN TAVRINI DEĞİŞTİRDİ'
Tutsaklık döneminde yaşadığı işkenceye ilişkin, "İşkence öncesi ayağa kalk dayatmaları, gardiyanların düşüncelerimizi yargılayan tavırları aslında yaşanacakların bir göstergesiydi. Bir gün öncesinde ayağa kalkmadığımız için hakaretlere ve tehditlere maruz kalmamız, ertesi gün arama adı altında yaklaşık 15 kişinin koğuşumuza gelmesi. Hepsi bilinçli ayarlanan işlerdi" diyen Eryılmaz, işkencenin dışarıda gündeme oturması ve insanların sahiplenmesi sebebiyle gardiyanların yaklaşımını değiştirmek zorunda kaldığına işaret etti.

Eryılmaz, halka savaş açıldığına dikkat çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Üniversitelerde kayyum rektöre karşı öğrencilerin özerk, demokratik üniversite talebine yönelik saldırılar, HDP'ye yönelik operasyonlar, kadınların önemli bir kazanımı olan İstanbul Sözleşmesinin feshedilmesi ve daha nicesi... Bizler de 6 ay önce düzmece bir dosya ile tutuklandık. Tutuklanmamız aynı zamanda iktidara büyük bir tehdit oluşturan gençlik hareketine yönelik de bir saldırıydı. AKP-MHP faşist iktidarı, tutuklamalarla, gözaltında, cezaevinde işkencelerle gençliğin devrimci mücadelesini büyütenleri sindirebileceğini sanıyor."

Eryılmaz son olarak, mücadeleye kaldığı yerden devam edeceğini vurgulayarak, "Okan'ı da alacağız, gençliğin yükselen itirazını ve özgürlük talebini durduramayacaklar" dedi.