5 Ekim 2024 Cumartesi

SGDF 'Ekim devriminin ışığında devrimin güncelliği' paneli düzenledi

SGDF'nin düzenlediği "Ekim devriminin ışığında devrimin güncelliği" konulu panelde konuşan Marksist Teori yazarı Sıtkı Güngör, devrimin güncelliğinin, toplumdaki kaynaşmanın artması, mevcut, eskiyen yapılarının peşi sıra çökmesi, bunalım ve krize karşı gelişen hareketin hiçbir şekilde yalnız işçi sınıfıyla sınırlı olmaması, aksine bu kaynaşmanın toplumdaki tüm ezilen sınıf ve kesimlere doğru genişlemesi ve onları kapsaması olduğunu ifade etti.

Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF), Marksist Teori yazarı Sıtkı Güngör'ün katılımıyla Bilim Eğitim Estetik Kültür Sanat Araştırmaları Vakfı'nda (BEKSAV) "Ekim devriminin ışığında devrimin güncelliği" konulu panel düzenledi.

Panele Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş, Ölümsüzlerin ve Tutsakların Sesi Platformu'nun (ÖTSP) yanı sonra çok sayıda genç katıldı.

Panelin moderatörlüğünü yapan SGDF Eşbaşkanı Şükran Yaren Tuncer, gençliğin özgürlük arayışında olduğunu söyledi ve bunun devrimle mümkün olduğunu belirtti.

Ardından söz alan Marksist Teori yazarı Güngör, konuşmasına Rusya'da 1905 ve 1917 ayaklanmaları ile Rojava devrimi ve 2013 Gezi ayaklanmalarını tetikleyen kimi gelişmeleri örnek vererek başladı.

Verdiği örneklerin ardından "Faşizmin durmaksızın saldırdığı, kitle hareketinin belirli bir gerileme yaşadığı, tüm yasal-demokratik hakların gaspedildiği, işçi sınıfı ve ezilenlerin örgütlenmelerinin önemli oranda dağıtıldığı bir dönemde coğrafyamızda devrimden bahsetmek ve onun güncelliğini anlatmak mümkün mü? Rejim bu kadar 'güçlüyken', devrimci-demokratik öncüler bu kadar zayıfken devrim güncel midir? AKP-MHP iktidarına oy veren milyonlarca işçi ve emekçiyi toplumsal mücadelenin neresine koyacağız? Bu milyonlar, iktidar partisinin saflarından kopup devrimin saflarına gelebilir mi?" diye soran Güngör, bu soruların tek gerçek yanıtının yalnızca mücadelenin tarihsel gelişme eğilimlerinin diyalektik kavranışında yattığını, burjuvazi ile işçi sınıfı arasındaki mücadelenin zorunlu, nesnel yasalarının milyonlarca emekçiyi objektif olarak burjuvazinin karşısında konumlandırdığını belirtti, "Bütün bu tartışmanın temelinde ise devrimin güncelliği sorunu yatmaktadır" dedi.

Devrimin güncelliğinin Marks'ın deyişiyle "proletaryanın sefaletinde yalnızca sefaletin kendisini değil, 'eski toplumu altüst edecek' devrimci yanın da görülebildiği" anda anlaşılabileceğini söyleyen Güngör, burjuvazinin tarihsel ömrünü tamamladığını, onun insanlığın ve dünyanın sırtında bir yük olduğunu, ekonomik varlık koşulları ile demokrasi, özgürlük, barış, insan hakları gibi tüm insanlığa mal olmuş kavramlarla bağını kopardığını kaydetti. "Kapitalizm bir varoluşsal kriz yaşamaktadır. Artık dünkü gibi iktisadi krizlerin içinden çıkma kabiliyetini yitirmiştir ve dünyayı yokoluşa sürüklemektedir" diyen Güngör, tam da bu nesnel durum nedeniyle devrimin ve sosyalizmin güncel bir temeli olduğunu belirtti.

Konuşmasına Lenin'in sınıf mücadelesi ve devrimle kurduğu ilişkiyle devam eden Güngör, Lenin'in parti modelinin 20. yy'da devrimin güncelliğine verilmiş bir yanıt olduğunu ifade ederek, devrimci bir partinin örgütlenmesinin ve onun her günkü faaliyetinin esasta devrimin güncel kavranışının somut karşılığı olduğunu belirtti.

1905 yılı ocak ayında Rusya'da Papaz Gapon'un öncülüğündeki binlerce işçinin sarayın önüne ellerinde çarın resimleri, dinsel ikonalar ve "Çar Baba"ya yakaran sloganlarla yürüdüğünü söyleyen Güngör, bu yürüyüşün halkın beklemediği bir şekilde Çar askerlerinin kitleye saldırarak katliam yapmasıyla tarihe "Kanlı Pazar" olarak geçtiğini, ancak katliama karşı işçi sınıfı ve ezilenlerin ayaklanarak yanıt verdiğini ve devrimin patlak verdiğini ifade eden Güngör, birkaç hafta içinde milyonların gösterilere katıldığını kaydetti.

"Bu gelişmeleri önceleyen sürecin ele alınış biçiminin ya da devrimi güncel olarak kavrama yeteneğinin çarpıcı bir örneği var" diyen Güngör, "Kanlı Pazar"dan iki gün önce, Rusya liberallerinin o zamanki önderi olan ve yurt dışında yasadışı sansürsüz bir dergi çıkaran Pyotr Struve'un "Rusya'da henüz devrimci bir halk yok" diye yazdığını belirtti. Bu bir süreci okuma, ele alma biçimidir" diyen Güngör, buna karşılık devrimin teorisyeni ve önderi Lenin'in ise tüm iktisadi ve siyasi gelişmelerin Rusya'yı bir devrime doğru sürüklediğini gördüğünü, Bolşeviklerin tüm strateji ve taktiklerinin bu devrimi hazırlamak üzere kurgulandığını söyledi, "Lenin'e göre parti, devrimi bizzat hazırlamalıdır" dedi.

1905 Şubat ayaklanmasına kadar işçi ve emekçilerin eylem ve grev verilerini devrimin patlamasından sonraki verilerle kıyaslayan Güngör, "Birkaç hafta içinde 130 milyon nüfuslu dev bir ülke devrime gitti; böylece o uyuşuk denilen Rusya, devrimci bir proletaryanın ve devrimci bir halkın Rusya'sına dönüştü" diye konuştu.

1905 ayaklanmasıyla 1917 Ekim devrimi arasındaki sürece değinen Güngör, 1905'te yarım kalan devrimin 1917'de hangi koşullarda ve nasıl gerçekleştiğini aktardı. 1914'te milyonlarca Rus emekçisinin çarın emperyalist hayallerinin peşine takıldığını, bir avuç Bolşevik'in ise emperyalist savaşa karşı konumlandığını belirtti, "Ancak savaşa destek veren o milyonlar birkaç yıl içinde barış talebini yükseltti ve despot rejimin saflarından demokratik devrimin safına geçti. Bir şubat sabahı bir kez daha Kışlık Saray'a yürüdü ve bu kez yarım kalan işi tamamlayarak Çar'ı devirdi, demokratik devrimi gerçekleştirdi" dedi. Şubat demokratik devrimi ile Ekim Devrimi arasındaki süreci analiz eden Güngör, "Bolşeviklerin hareket tarzı, strateji ve taktikleri devrimin güncel kavrayışlarının berrak bir göstergesi oldu" dedi.

Tunus, Mısır ve Ortadoğu'nun diğer ülkelerinde sökün eden halk hareketlerinin gelişim zeminine değinen Güngör, Gezi ve Rojava'nın da bu sürecin ürünü olduğunu, Gezi'de önderlik boşluğunun ve hazırlıksızlığın geriye çekilişle, Rojava'da ise adım adım yapılan hazırlığın ve öncülüğün ulusal demokratik devrimle sonuçlandığını hatırlattı.

Güngör, devrimin güncelliğinin, toplumdaki kaynaşmanın artması, mevcut, eskiyen yapılarının peşi sıra çökmesi, bunalım ve krize karşı gelişen hareketin hiçbir şekilde yalnız işçi sınıfıyla sınırlı olmaması, aksine bu kaynaşmanın toplumdaki tüm ezilen sınıf ve kesimlere doğru genişlemesi ve onları kapsaması olduğunu ifade etti. Coğrafyamızdaki işçi, kadın ve gençlik hareketlerinin yükselişe geçtiğini, işçi sınıfı ve ezilenlerin üzerindeki ölü toprağını attığını, öte yandan egemenlerin bir bunalım içinde olduğunu belirten Güngör, "Bütün mesele karanlık bir tablo gibi görünen bu süreçte mücadelenin tarihsel eğilimin ne yönde ilerlediğini kestirmenizde ve ona göre konum almanızdadır. Yani devrimi bugünün gerçek ve güncel bir sorunu olarak mı yoksa güzel ama uzak bir hayal olarak mı gördüğünüzdedir. Devrimci sosyalistler ve sosyalist gençlik, devrimi güncel olarak kavramakta ve onu hazırlama görevini omuzlamaktadır" diyerek sözlerini tamamladı. 

Panel, soru-cevap bölümüyle tamamlandı.