Serpil Arslan yazdı | NATO zirvesinde 'güvenlik için' silahlanma çağrısı
Nitekim, Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün nisan ayında açıkladığı rapor; dünya çapında askeri harcamaların 2,4 trilyon dolar ile tarihinde görülmemiş rekor düzeye geldiğini gösteriyor. Buna göre, ABD yüzde 37, Çin yüzde 12, Rusya ise yüzde 4.5'lik bütçeyi savaş harcamalarına ayırmaktadır. 2023'te NATO üyesi ülkelerin askeri harcamaları 1,3 trilyon dolara ulaşarak dünya çapındaki harcamaların yüzde 55'ine denk düşüyor.
9-11 Temmuz'da Washington'da yapılan NATO toplantısına 32 ülkenin liderleri katıldı. Toplantıda, Ukrayna'ya önümüzdeki yıl en az 43 milyar dolar fon sağlanması kararlaştırıldı. Polonya'daki hava savunma üssünün göreve hazırlanacağı duyuruldu. ABD'nin 2026'da Almanya'ya uzun menzilli füze yerleştirmeye başlayacağı açıklandı. Bu karar, daha geniş menzilli silahların Avrupa'ya uzun vadeli yerleştirilmesine ilişkin de bir ön adım olarak görülüyor. NATO ülkeleri zirve toplantısında Çin'i, Ukrayna'daki savaşta Rusya'nın "önemli bir suç ortağı" olarak tanımladı. Bildirgede Çin'e, Rusya'nın savaşına maddi ve siyasi destek sağlamaya son vermesi çağrısı yapıldı.
Zirvede yapılan konuşmalarda "güvenlik" için silahlanma, daha çok silahlanma çağrısı yapıldı. Burada "güvenlik" kavramının bir savaş örgütü olan NATO için savaşa hazırlık anlamı taşıdığını vurgulamak gerekiyor.
2. emperyalist paylaşım savaşının ardından Sovyetler Birliği'nin, sosyalizmin etkisini, halk demokrasilerinin kuruluşunu, kendi varlığına tehdit olarak gören ABD, İngiltere ile birlikte güç birliği oluşturmaya yöneldi. Ve bu arayışın bir sonucu olarak 4 Nisan 1949'da kurulan 12 üye ülkenin bulunduğu Kuzey Atlantik Paktı (NATO), bugüne ABD'nin mutlak egemen olduğu; batılı emperyalist devletlerin savaş arabası, işçi ve emekçilere, ezilenlere karşı işgal ve yağma sopası olageldi. Üye sayısını sürekli genişletti. Rusya'nın Ukrayna işgalinin ardından Finlandiya ve İsveç'in katılımı ile üye sayısını 32'ye çıkardı. Kuruluşundan bugüne savaş ve işgal birliği örgütü olan NATO; Bosna Hersek'den Kosova'ya, Afganistan'dan Irak'a kadar birçok bölgeye asker gönderdi, askeri eğitim verdi ve silah yardımında bulundu.
NATO, bir bakıma, 24 Haziran 1948'de Sovyetler Birliği'nin Hitler faşizminin yenilgisini getiren Berlin zaferine karşı bir yanıttı. Giderek genişleyen NATO'nun bugün dünya genelinde 200 bin askeri bulunmaktadır. NATO üyelerinin toplam askeri harcaması dünyada bulunan savunma harcamalarının ise yüzde 70'inden daha fazlasını içeriyor.
Kapitalist sistemin varoluşsal kriz koşullarında olduğu, emperyalistler arasında süren hegemonya krizinin daha fazla boyutlandığı bir dönemde NATO toplantılarında, "güvenlik" konferanslarında "güvenlik" için silahlanma daha fazla silahlanma çağrısı her zamankinden daha fazla öne çıkmaya başladı.
9-11 Temmuz tarihlerinde Washington'da yapılan NATO zirvesine de yine "güvenlik" için; siz onu yeni işgal ve savaş harcamaları için okuyun, çağrıları yapıldı. ABD-NATO, AB üyesi ülkeler Rusya ve Çin'e karşı hegemonya mücadelesini daha fazla kızıştırmak için Ukrayna'ya sundukları fonu daha da arttırma kararı aldı.
Bu durumda emperyalist ABD ve müttefiki NATO üyeleri iki türlü kazanıyor. Bir yandan Rusya ve Çin ile rekabetinde yol alırken diğer yandan silah satışını artırarak kazanıyor. Emperyalistler arası rekabetin, silahlanma yarışının geldiği yer ise son NATO toplantısının da açığa çıkardığı gibi NATO-Rusya savaşının yollarının daha fazla döşendiğidir. Polonyalı Andrzej Duda, "NATO'nun savaşa hazırlanıp hazırlanmadığı" sorusuna şu yanıtı veriyor: "Bir bakıma evet. NATO bir savunma ittifakıdır ama kadim bilgelik şöyle der: Barış mı istiyorsunuz? Savaşa hazırlanın."
ABD, Rusya kutupları arasında derinleşen hegemonya krizi, bölgesel işgal ve savaşlarla "yeni" bir sürece evrilirken, ekonomik-siyasal kriz, ekolojik-toplumsal yıkımlarla, varoluşsal kriz içerisindeki kapitalist sistemin sorunlarını büyütmektedir. Rusya-Ukrayna arasında süren emperyalist savaş, İsrail siyonizminin Gazze'de başlattığı soykırım saldırıları, Asya Pasifik'te Çin'le militarist tırmanış ve gerilim olarak keskinleşen jeopolitik hegemonya, Ortadoğu, Balkanlar, Doğu Akdeniz sahasında yapılan hamleler vb., emperyalist güçlerin hegemonya mücadeleleri, işgal, savaş, soykırım saldırıları ezilenlerin üzerine karabasan gibi çökmeye devam ediyor.
Geçtiğimiz aylarda gerçekleştirilen son yılların en kapsamlı NATO tatbikatı, aynı zaman kesiti içinde Çin ve Rus donanmasının Güney Çin Denizinde ortak tatbikata başlaması, emperyalistlerin bloklaşmasını güçlendirip kendilerini kapsamlı bir dünya savaşına hazırladıklarının güncel görüngüleri oluyor.
Nitekim, Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün nisan ayında açıkladığı rapor; dünya çapında askeri harcamaların 2,4 trilyon dolar ile tarihinde görülmemiş rekor düzeye geldiğini gösteriyor. Buna göre, ABD yüzde 37, Çin yüzde 12, Rusya ise yüzde 4.5'lik bütçeyi savaş harcamalarına ayırmaktadır. 2023'te NATO üyesi ülkelerin askeri harcamaları 1,3 trilyon dolara ulaşarak dünya çapındaki harcamaların yüzde 55'ine denk düşüyor.
Alman Savunma Bakanı Boris Pistorius, Almanya'nın "savaşma yeteneğini ve becerisini" geliştirmesi gerektiğini söylüyor. Ardından sosyal harcamaların üç yıl dondurularak silahlanma harcamaları için oluşturulan 100 milyar Euro'luk özel fon, şirketlerin yeniden yapılanması için sunuldu. Yaklaşık bir ay önce NATO, Almanya'nın askeri harcamalarının 90,6 milyar dolara ulaştığını duyurdu. Böylelikle Almanya, silahlanmaya en fazla bütçe ayıran 4. ülke oldu.
Silah ihracatı 2019-2023 yılları arasında bir önceki döneme göre yüzde 47 artan Fransa, ilk kez Rusya'nın önüne geçerek dünyanın en büyük ikinci silah ihracatçısı oldu. Avrupa burjuva devletlerinin Ukrayna'ya silah ithalatı savaş nedeniyle yüzde 94 oranında artış gösterdi. Ukrayna'ya en fazla silah satanlar ise Avrupa'daki silah tekelleri.
Emperyalist devletler, bir yandan Almanya örneğinde olduğu gibi işçi ve emekçilerin sosyal harcamalarından, sağlık, eğitim, emeklilik giderlerinden keserek askeri harcamalara ayırarak rekabet mücadelesini sürdürürken savaş tamtamları çalarak dünyayı yok oluşun eşiğine taşımaktadır. Emperyalistlerin bu planını değiştirecek olansa dünya halklarının savaş karşıtı mücadeleyi yükseltmesi, savaşı, yok oluşu dayatan kapitalist sistemin karşına sosyalizmin bayrağını yükselterek dikilmesidir.