Serpil Arslan yazdı: Kadın düşmanlığı ve cinsiyetçilik Şinanay'ı kirletemez!
Kapitalist sistemde futbol; cinsiyetçilik kadını aşağılayan küfürlerden, çalınan tecavüz marşlarına, takım maskotlarının birbirine tecavüz ederken resimlenmesinden, yenilen takım için kına gecesi ritüellerine, maçlarda yakılan şişme bebeklere kadar her türlü küfrün edildiği toplumsal erkekliğin, LGBTİ+ düşmanlığının en pervasız biçimde yeniden üretildiği bir alan olageldi. Spor gazeteleri, burjuva basın bizzat bu bayağı, cinsiyetçi dilin, argonun taşıyıcısı oldu. Bu cinsiyetçi suçların failleri cezasızlıkla ödüllendirildi.
Galatasaray'ın şampiyonluğu kutlamalarında kadın bedeni, kimliği, cinselliği yine cinsiyetçi küfürlerin hedefi oldu. Cinsiyetçi erkek egemen gericilik şaha kalktı.
Galatasaray Spor Kulübü Teknik Direktörü Okan Buruk, Sezen Aksu'nun Şinanay parçasını cinsiyetçi küfürlerle bezeyerek kameraların karşısında son derece rahat biçimde boca etti. Sosyal medyada bu cinsiyetçi saldırı "Okan Buruk'tan Şinanay resitali" olarak sunuldu.
Bunu, toplumun yaşadığı yoksulluğu, yoksunluğu şarkılarına konu eden, cız eden konular olan kadın ezilmişliği, Kürt sorunu, Ermeni soykırımı gibi dokunanın canı yanan konular üzerine şarkı sözü yazan, beste yapan, Kürtçe, Ermenice, Lazca şarkılar söyleyen "Bir şarkı ile ülke bölünmez" diyen bir kadın şarkıcı, Sezen Aksu'nun parçası üzerinden yapmaksa başka bir aymazlık, başka bir şiddet ve cinsiyetçi saldırganlık örneği oldu.
Ve şimdi biz kadınlar, onurlu insanlık, bu pervasızlığa, kadın düşmanlığına, bu ucubeliği üreten kaynağa yani erkek egemen düzenin yaratıcısı bu çarka öfkemizi yönlendirmeliyiz.
Nitekim dünyanın gözü önünde kameraların karşısında işlenen cinsiyetçi suça karşı kadın örgütleri dışında ses çıkaran olmadı. Yine aynı parçanın cinsiyetçi küfürlerin aracı yapılmasına 29 Ekim 2021'de Fenerbahçelilerin kullanması karşısında ses çıkarmayan Fenerbahçeli hukukçuların şimdi yapmış olduğu suç duyurusunu, rakibini alt etme girişimi olarak okuyoruz ne yazık ki… İnsana sorarlar, aynı şarkıyı aynı küfürler eşliğinde 2021'de sizin futbolcularınız, taraftarınız söylediğinde aklınız neredeydi diye?
Kadına yönelik şiddetin alabildiğine arttığı, taciz ve tecavüz saldırısının gündelik hayatın olgusu haline getirildiği, kadınların yaşam hakkı savaşı verdiği bugün bu cinsiyetçi saldırının geliştirilmesi ve erkek egemen yargı, devlet erkanının sessizliği de şaşırtıcı değil. O nedenle mücadele okunun sivri ucunu ona, erkek egemen düzenin ta kendisine yöneltmeliyiz.
Erkek egemenliğinin, eril şiddetin, alanı haline gelen futbol maçları bakımından yeni değil bu durum.
Kapitalist sistemde futbol, cinsiyetçilik, kadını aşağılayan küfürlerden, çalınan tecavüz marşlarına, takım maskotlarının birbirine tecavüz ederken resimlenmesinden, yenilen takım için kına gecesi ritüellerine, maçlarda yakılan şişme bebeklere kadar her türlü küfrün edildiği toplumsal erkekliğin, LGBTİ+ düşmanlığının en pervasız biçimde yeniden üretildiği bir alan olageldi. Spor gazeteleri, burjuva basın bizzat bu bayağı, cinsiyetçi dilin, argonun taşıyıcısı oldu. Bu cinsiyetçi suçların failleri cezasızlıkla ödüllendirildi. Gelenekler ve onların etkisinde kalarak hazırlanan yasalar başta olmak üzere, televizyon, basın, edebiyat gibi araçlarla da güçlendirilerek pekiştirildi.
Futbol maçlarında cinsiyetçi saldırganlık, ırkçı saldırılarla, Kürt düşmanlığı ile at başı gitti. Maçlarda üretilen ırkçılık, şoven, heteroseksist anlayış ile erkek egemen düzen yeniden tahkim edildi. Hrant Dink'in katledilmesinin ardından katil Ogün Samast'ın beresine gönderme yapılarak beyaz bere giyilerek, "Hepimiz Ogün'üz" sloganlarının atılması ırkçılığa örnek oluştururken, 2023 yılının Mart ayında Bursa'da Amed spor oyuncuları ve taraftarlarının ırkçı, cinsiyetçi sloganlar eşliğinde linç edilmek istenmesi, ırkçılık ve cinsiyetçiliğin nasıl içe içe olduğunu gösteren başka bir örnekti.
Sömürü düzeninin üzerini ırkçı ve cinsiyetçi perde ile kapatmaya çalışan faşist rejim ise bu saldırılara alan açtı. Eril dil ve erkekliğin yeniden üretim alanı futbol karşılaşmalarındaki cinsiyetçi erkek şiddeti normalleştirilerek gündelik hayatın bir parçası haline getirdi. Bu yolla erkeklik en kaba biçimde yeniden üretilirken işçi ve emekçilerin apolitikleştirilmesi yoluyla erkek egemen düzenin sorgulanmasının da önüne geçildi. Açlığın, yoksulluğun girdabındaki emekçi yoksulların beyinleri dumura uğratılarak sanal bir dünyada takımı ile özdeşleştirilirken kendi yoksulluğunu sorgulama yetisinden uzaklaştırıldı. Ezilenler, kadın, Kürt, LGBTİ+ düşmanlığında birleştirilerek erkek egemen gericiliğin yeniden inşası sağlanmaya çalışıldı.
Devasa bir endüstriye dönen, kara para aklamaktan her türlü kirli dolabın çevrildiği futbol, oyun, spor olma niteliğinden uzaklaştırılarak toplumun gerici temelde saflaştırılmasının aracı yapıldı. Bursaspor maçından sonra LGBTİ+’lara yönelik linç saldırıları, 2015 yılında yine bir Fenerbahçe-Galatasaray maçı sırasında bir grup taraftarın tribünde şişme kadın oyuncağına Galatasaray forması giydirerek tecavüz etmesi belleklerde insanın kendisine yabancılaşmanın en pespaye örnekleri olarak kaldı. Bu pespayeliğin failleri ise hak ettikleri cezayı almadı. Çoğu zaman devlet erkinin gündemi bile yapılmadı. Buna rağmen şimdiye kadar spordan sorumlu yetkililerin herhangi bir girişimi söz konusu olmadı. Nitekim, bu sloganları atan ve attıran herhangi bir kimseye ve takıma, ırkçılıktan, cinsiyetçi saldırganlıktan ya da ayrımcılıktan dolayı ceza verilmedi.
İroniktir ki her gün aileyi kutsayan, genelgeler yayınlayan, yargı paketleri çıkarıp, gerici eğitim müfredatı oluşturan faşist şeflik rejimi, kutsadığı ailenin "yapı taşı" annenin aşağılanmasında beis görmemektedir. Nitekim aksi olsaydı, Okan Buruk tribünlerden bu kadar rahat cinsiyetçi küfür edemezdi. Bunun bir karşılığı olurdu. Olmadığını, olmayacağını bilen küfürbaz erkek mi Okan Buruk, yoksa sırtı sıvazlanan düzen erkeği mi? İkincisi olduğu çok açık.
Dil, kültürün kodlarını oluşturur, algımızı, kabullerimizi, retlerimizi biçimlendirir. Kapitalist sistem üst yapı kurumlarını kadının ikincilleştirilmesinin üzerine kurdu. Erkek egemen argümanların topluma içerilmesi dil aracılığı ile yapıldı. İktidarı elinde tutanlar erkek egemen dili kadın cinsine saldırı aracı olarak kullanageldi. Nasıl ki haksız savaşlarda, işgal edilen topraklarda, kentlerde kadın bedeni üzerinden hakimiyet kuruyorsa futbolda da yenmek erkekliğin yüceltilmesi, yenilmek kadının aşağılanması üzerinden gerçekleştirildi. Ve bu kültür işçi ve emekçilerin düşünüş kodları haline getirilmeye çalışıldı.
Bu nedenle tam da şimdi erkek egemen düzenin kadın bedenine, cinselliğine, onuruna yönelik saldırısına karşı harekete geçme zamanı. Kadın örgütleri, emekten, özgürlükten yana olan herkes, her birey başta Futbol Federasyonu, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Galatasaray Spor Kulübü Teknik Direktörü Okan Buruk'un istifasını ve cezalandırılmasını istemeliyiz. Ama asıl olarak onlara bu aklı ve cesareti veren faşist şeflik rejiminin ve onların kara, karanlık erkek egemen düzenlerinin karşısına dikilmeliyiz.
Şarkılarımızı, hayatlarımızı kirletmelerine izin vermeyeceğiz çığlığını yükseltmeye!