Serpil Arslan yazdı | Burjuva partilerin kadın aday sefaleti ve eşbaşkanlık sistemi
Eşbaşkanlık her şeyden önce, uzun yıllar süren kadın özgürlük ve eşitlik mücadelesinin ürünü. Faşist şefliğin tüm saldırılarına rağmen hayata geçirilen bir sistem aynı zamanda. Bu açıdan eşbaşkanlık sistemi, kadınların merkezden yerele kadar egemen sisteme karşı fiili meşru mücadele tavrı ve tarihinin de bir yansıması.
"Kadınlar ve gençlerin içinde olmadığı bir demokrasi sürdürülemez."
Bu söz, faşist şef Recep Tayyip Erdoğan'a ait.
Peki, AKP yerel yönetimler listesinde kadın aday tablosu bu sözü ne kadar doğruluyor?
AKP, yerel seçimlerde 30 büyükşehir belediyesi arasında sadece Antep'te Fatma Şahin'i kadın aday olarak gösterdi. Diğer tüm büyükşehirler silme erkek aday. 51 il belediye başkan adayı arasında (MHP ile birlikte gösterdikleri adaylar da dahil) sadece üç kadın var. Geriye kalan 48 ilin adayı erkek.
"Kadın Kolları"nı kurmakla sıklıkla övünen, kadınların kapı kapı gezerek oy istedikleri AKP, tam bir "erkekler kulübü." Faşist şef, 8 Mart'taki konuşmasında, "Türkiye yüzyılı kadınların yüzyılı olacak" dese de kadınlara yönetim mekanizmalarında alan açmak söz konusu olduğunda sadece dolgu malzemesi, etraf toplayıcı olarak gördüğünü açıkça ortaya koyuyor.
Özgür Özel ile yeni bir dönem başlattığını iddia eden CHP'de de durum pek farklı değil. Her ne kadar yerel yönetim adaylıkları gündeme geldiğinde, "Toplumun yarısı kadın, adaylar da kadın" dese de Özgür Özel'in partisi CHP'nin de cins körü olduğunu rakamlar açıkça ortaya koyuyor. Üstelik bu seçim döneminde sözde ileri adım atan CHP 30 büyükşehirden sadece 5'inde kadın aday çıkardı.
İYİP'in 79 bölge adayından sadece 9'u kadın. Diğer burjuva partilerin kadın adaylıklar konusuna cins körü yaklaşımlarından bahsetmeye bile gerek yok. Tablo ortada.
Eşbaşkanlık, eşit temsiliyet ilkesini benimseyen DEM Parti, gözaltı, tutuklama, kayyum saldırısıyla alanı daraltılmaya çalışılsa da en fazla kadın aday gösteren parti. DEM Parti'de eşbaşkanlık sistemi ve eşit temsiliyet anlayışının gereği olarak bütün seçim bölgelerinde kadın adaylar var. 48 seçim bölgesinde 48 kadın başkan adayı var.
Kadını yok sayan erkek egemen siyaset anlayışına karşı geliştirilen eşbaşkanlık, eşit temsiliyet, fermuar yöntemi ile kadın adaylarını belirleyen DEM Parti, faşist şeflik rejiminin saldırı hattında durmaya devam ediyor.
Kadın kazanımlarına savaş açan, günde 8 kadının katledilmesine seyirci olan, kadın katillerini cezasızlık politikası ile ödüllendiren, politik islamcı restorasyonu kararlılıkla uygulayarak, kadını "şef tipi aile" ile dört duvar arasına hapseden, nafaka hakkını ortadan kaldırmaya çalışarak boşanmayı kadınlar bakımından zorlaştırmaya çalışan faşist şeflik rejimi, devrimci, yurtsever, öncü kadınları da süreklileşen gözaltı-tutuklama saldırılarıyla tasfiye etmeye çalışıyor.
Kayyum saldırılarıyla belediye başkanlıklarını gasp ederek toplumun kadın yarısının iradesini, tercihlerini ve bunun sonucunda elde ettiği hakları hedefliyor. Bir taraftan da eşbaşkanlık uygulamasını, yasadışı ilan ederek, hayati bir kadın kazanımını geri dönüşsüz olarak tasfiye etmek istiyor. Bu şekilde, demokratik siyasetin, kadın özgürlükçü çizginin hayat damarı kesilmeye çalışılıyor. Bu nedenle, DEM Parti ve kadın örgütlerinin "eşbaşkanlık mor çizgimizdir" diyerek ortaya koyduğu tepki son derece anlamlıdır.
Eşbaşkanlık sistemini faşist şeflik sistemi neden hedef almaktadır?
Çünkü eşbaşkanlık sistemi, faşist sistemin tüm engellemelerine rağmen 2014 yılından itibaren fiili olarak kadına yasaklanan siyaset alanında kadın aklının yerel yönetimlere eşit düzeyde sirayet etmesini sağlıyor. Ben merkezci, tekçi erkek egemen yönetim anlayışının yerine kolektif yönetim anlayışını hayata geçirerek kadın kazanımlarını daha da ileriye taşımaya çalışıyor. Bu sayede yerel yönetim mekanizmalarından dışlanan kadınları karar mekanizmalarına erkek ile eşit düzeyde dahil ederek toplumsal cinsiyet eşitsizliğine darbe vuruyor.
Eşbaşkanlık, her şeyden önce uzun yıllar süren kadın özgürlük ve eşitlik mücadelesinin ürünü. Faşist şefliğin tüm saldırılarına rağmen hayata geçirilen bir sistem aynı zamanda. Bu açıdan eşbaşkanlık sistemi, kadınların merkezden yerele kadar egemen sisteme karşı fiili meşru mücadele tavrı ve tarihinin de bir yansıması. Eşbaşkanlık sistemi ile kadın erkek eşitliği konusunda sadece yerel yönetimlerde değil aynı zamanda eşit temsiliyet konusunda bir zihniyet değişimi yaratarak kadın özgürlük mücadelesinin sokakta, sendikalarda, derneklerde, siyasi partilerde, belediyelerde, parlamentoda belirginlik ve etki kazanmasını sağladı. Kadının siyasete, yönetim
mekanizmalarındaki varlığına işaret ederek bir zihniyet değişimi yarattı.
Siyasal mücadeleye eşitsiz koşullarda katılan kadının etkinleşmesi, yönetim deneyimi kazanması, erkek egemen işleyişte gedikler açmasını sağlayarak kadın aklının bu mekanizmalara içerilmesini sağlayarak kadın özgürlük mücadelesine alan açtı. Kadın kitlelerinin değişim ve dönüşüm mücadelesinde önemli rol oynadı.
Bu nedenle eşbaşkanlık sisteminin korunması, yaygınlaştırılması, güçlendirilmesi demokratik haklar ve özgürlükler mücadelesi bakımından hayatidir. Faşist şeflik sisteminin eşbaşkanlık sistemi ve kazanımlarını yok sayması, saldırması da bu nedenledir.
Faşist şeflik rejiminin erkek gericiliğini arkalayarak toplumu gerici temelde saflaştırmaya çalıştığı bugün, eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet, kadınların hak ve özgürlüklerini genişleterek toplumsallaşmasını sağlayacaktır. Kadınların günlük hayatlarından, mahallelerinden, evlerinden çıkarak kendilerini o yasaklı alana, yani politikaya, üretime katmasının alanını açacaktır.