Rojhat Rüzgar yazdı: Libya iç savaşı belirsizlikler dönemecinde
Libya çok büyük bir pasta. Akdeniz üzerindeki hegemonya avantajları ile Afrika'ya giriş kapısı olması stratejik açıdan önem taşırken, sahip olduğu petrol rezervinin paylaşımı ekonomik açıdan herkesin iştahını kabartıyor. Bu nedenle, yeni bir denge durumuyla birlikte büyük belirsizlikler taşıyan Libya'da her şey hızla değişebilir.
Libya'da iç savaş yeni bir labirente girdi. Tobruk merkezli Hafter güçleri (Libya Ulusal Ordusu) ile Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) arasında yeni bir denge durumu oluşuyor.
Nisan 2019'dan bu yana askeri üstünlüğü elinde tutan Hafter güçleri, ülkenin neredeyse yüzde 90'ında kontrolü eline geçirmiş, Trablus kentini kuşatacak kadar ilerlemişti. Sarrac hükümetinin işi zordu, düşmek üzereydi. Arap ülkelerinden Avrupa'ya kadar pek çok ülke Hafter'i desteklerken, Sarrac hükümeti, petrol ve kimi ekonomik anlaşmalar karşılığında ABD ve Türkiye desteğine kavuştu.
ABD'nin diplomatik girişimleri, Türkiye'nin askeri desteğiyle UMH, son bir ayda bir karşı hamle başlattı. Türk devletinin, her ne kadar gizlemeye çalışsa da Libya iç savaşına doğrudan katıldığı gözler önüne serildi. Bu dönemde MİT Başkanı Hakan Fidan'ın Libya'ya gittiği, bazı noktalara TSK'ya bağlı özel birliklerin konuşlandırıldığı haberleri uzun süre gündemde kaldı.
Sömürgeci Türk devleti, Cerablus, Efrin ve Serekaniye işgalleri için kullandığı çeteler ve DAİŞ artıklarını da UMH güçlerine takviye etti. Türk işgaline uyum sağlamayan ve kendi aralarında çatışan kimi çete grupları bu yolla tasfiye edildi. Moskova Anlaşması öncesinde İdlib'teki çatışmalarda yer alan çetelerin bir bölümü de Libya'ya kaydırıldı.
Türk devletinin 'Sarrac hükümetine sattık' dediği zırhlı araçlar ve SİHA'lar savaş sahnesine sürüldü. Bu yeni hamleyi Trablus sınırlarında püskürtemeyen Hafter, ağır kayıplar vererek güneye doğru geri çekilmek zorunda kaldı. Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır'ın hava savunma sistemi ve askeri teçhizat desteği de gelişmeleri Hafter lehine çevirmeye yetmedi.
SAHADA SON DURUM NEDİR?
Faşist şef ve AKP'nin yandaş medyası, büyük operasyonlarla yeni alanlar ele geçiriliyor algısı yarattı. Oysa ki Hafter, defalarca saldırı düzenlenen Watiye Üssü'nü kaybedip, Trablus çevresindeki savaşı kazanamayacağını anlayınca, güçlerine Tarhuna'ya kadar geri çekilme talimatı vermiş ve bölgeyi boşaltmaya başlamıştı. Çekilme esnasında Hafter güçleri özellikle Türk devletinin SİHA saldırılarıyla epeyce yıpratıldı. Boşalan alanlara UMH ve çeteler hızla yerleştirilirken, AKP trolleri zafer naraları atıyordu.
UMH birlikleri, güneyde Tarhuna, Bani Walid ve en son El Qaryat gibi güney bölgelerini çatışma olmaksızın ele geçirdi. Doğuya doğru ise bir diğer önemli sahil kenti Sirte'ye kadar ilerleme sağladı. Kentlerin el değiştirmesi o kadar hızlı oldu ki, bir haftada 200 km derinliğe inildi. Yarım günde Sirte sınırlarına ulaşıldı. Hatta, kentin önemli bir kısmına girildiği, Hafter güçlerinin kaçtığı, birkaç saat içinde kentin tümüyle teslim alınacağı ilan edildi. Ancak, Hafter güçlerinin karşı koyuşu sonrasında aynı hızla kentten tekrar çıkıldı. Günlerdir çatışmalar kent çevresinde sürüyor. Askeri açıdan zora giren Hafter'in aşiretlerle ittifakı da çözülüyor. Birlikte hareket ettikleri aşiret gruplarının bir kısmının taraf değiştirerek Sarrac'la anlaştıkları öne sürülüyor.
RUSYA NE YAPMAK İSTİYOR?
Rusya, Libya savaşına Wagner paralı asker güçleriyle katılarak sahada önemli bir aktör haline geldi. Hafter'e silah ve teknik destek bu yolla ulaştırıldı. ABD'nin önemli bir zaman diliminde sessiz kalması, Avrupa ülkelerinden gelen Hafter yanlısı açıklamalar, Rusya'nın elini güçlendirdi. Wagner gücünün katkılarıyla Trablus kapılarına dayanılmış olmasına rağmen, kent uzun süre alınamadı.
Moskova ve Berlin toplantılarında Libya'ya ilişkin siyasi tartışmalar başlayınca, Tobruk'taki Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih, Nisan ayında çatışmalara son verilmesi, bölgeleri temsil eden üçlü bir başkanlık sistemi ve yeni bir hükümet kurulmasını öneren yol haritası açıkladı. Tobruk tarafının askeri liderliğini yapan Hafter ise bu öneriyi boşa düşürmek için kendisini Libya'nın tek lideri ilan etti.
Bu gelişmeler yaşanırken, Türkiye ve bağlı çeteleri UMH'ye destek hazırlığı yapıyordu. Hafter'in keskin çıkışının ardından kimi aşiretler ve bölge devletlerinin desteğini kaybettiği iddia edildi. Rusya, Hafter'in hesapsız ve tek yanlı adımlarını onaylamadığını açıkladı. Ardından iki önemli adım attı. Birincisi, Wagner gücünü aniden geriye çekti, ancak peşinden de ikinci bir adım olarak bölgeye savaş uçakları gönderdi. Bu, daha önce Moskova'da ateşkes masasını terk eden Hafter'e 'desteğim olmadan kazanamazsın' mesajı olarak yorumlandı. Gelişmeler, Hafter'i yıpratma ve geriye çekme sürecine dönüştürüldü. Aynı zamanda, Türkiye destekli UMH'yi ateşkese zorlayan bu hamle, Cufra ve diğer petrol sahalarının ele geçirilmesini de engellemiş oldu.
Peki, bu dönemde görüşmeler yapan Türkiye ile Rusya arasında bir anlaşma sağlandı mı? Bu sorunun yanıtı için henüz yeterli bilgi ve ayrıntı yok. Ancak, sahadaki gelişmeler, harita üzerindeki geri çekilme ve ilerleme hamleleri; Nisan 2019 sınırlarına geri dönüşü öngören bir anlaşmanın sinyallerini veriyor.
Rusya, Tobruk tarafına siyasi ve askeri destek verirken, Trablus hükümetinin temsilcileri ile de Moskova'da 'Kahire Bildirgesi'nin kabul edilmesine ilişkin Dışişleri düzeyinde görüşmeler yaptı.
MISIR'IN KAHİRE BİLDİRGESİ HAMLESİ
Türkiye ve Rusya'nın Libya'da dengeleri değiştiren adımları üzerine, Hafter ve Akile Salih ikili olarak gittikleri Mısır'dan askeri destek istedi. Cumhurbaşkanı El Sisi ile yapılan görüşmenin sonuçları, ikilinin sürecin askeri olarak değil, ateşkes sağlanması ve siyasi tartışmalar şeklinde devam etmesine ikna edildiğini ortaya koydu. Mısır basını, Hafter'in ülkede kalacağını ve bir süre sonra emekli edileceğini öne süren haberler yayınladı. Bu yazı yazılırken, Hafter'in nerede olduğuna ilişkin tam bir netlik yoktu.
Mısır Cumhurbaşkanı El Sisi, iç savaşın durması ve siyasi çözümü öngören bir ateşkes girişimi başlattıklarını söyledi. Sisi, çağrının yabancı askerlerin geri çekilmesi ve grupların silahsızlandırılmasını da içerdiğini ekledi. Mısır bu girişimiyle, Libya sorununun uluslararası müzakereler yoluyla çözülmesi yönünde inisiyatif almış oldu. Öte yandan Ulusal Mutabakat Hükümeti, Kahire Bildirgesi'ni ve ateşkesi kabul etmediklerini açıkladı. Rusya'nın girişimleriyle UMH'nin anlaşmaya razı edilmesi için görüşmeler başlarken, Türkiye'nin UMH'yi anlaşmadan uzaklaştırıp, çatışmaya zorlamasının iç savaşı derinleştireceğine ilişkin yorumlar yapıldı. Karşı atağa geçen El Sarrac'ın avantaj kazanmışken sonuna kadar gitmek isteyeceği, Türk tarafının da sahada elinde tuttuğu üstünlüğü masa başı görüşmelerine akredite etmeye çalışacağı hesaba katılmalı.
TÜRKİYE'NİN LİBYA PLANI NE DURUMDA?
İdlib savaşından kazanımla çıkamayacağını gören işgalci Türk devleti, yüzünü bir süredir Libya'ya çevirdi. Çetelerini buraya taşıdı. El Sarrac'a verilen destek karşılığında Libya petrollerinden pay istediğini açıkça ilan etti. Fransa'nın tepkilerine kulaklarını tıkadı, Berlin konferansında alınan dışarıdan savaş desteği verilmemesi kararını görmezden gelerek, pervasızca savaşın seyrini değiştirmek için tüm askeri olanaklarını seferber etti. Sirte'ye kadar gizli saklı götürdükleri askeri destek, zafer hayalinin baş döndürücü etkisiyle Türk donanmasından Sirte'ye yapılan topçu atışlarıyla ayyuka çıktı. Türkiye'nin gizlemeyi beceremediği doğrudan askeri destek, Bayraktar tipi insansız hava araçları satışı yapıldığı iddia edilmesine rağmen, Anka tipi uçakların düşürülmesiyle çoktan gün yüzüne çıkmıştı. Ancak Türk devleti sahadaki durumu ile diplomasideki zayıf konumunu dengelemekten henüz uzak görünüyor. İç savaşın siyasi tartışmalara evrilmeye çalışıldığı bu dönemde, arabuluculuğun Mısır ve Rusya eliyle gerçekleştirilmesi, Türk devletinin bugüne kadarki planlarını da zora sokuyor. Zira, taraflar arasında ateşkes ve barışı sağlamak siyasi etki alanını güçlendirmek ve pastadan büyük payı kapmak anlamına geliyor. Türk devleti, Libya'nın ikinci bir İdlip vakasına dönüşmemesi için krizi derinleştirmeye yönelik adımları zorlayacaktır.
Libya çok büyük bir pasta. Akdeniz üzerindeki hegemonya avantajları ile Afrika'ya giriş kapısı olması stratejik açıdan önem taşırken, sahip olduğu petrol rezervinin paylaşımı ekonomik açıdan herkesin iştahını kabartıyor. Bu nedenle, yeni bir denge durumuyla birlikte büyük belirsizlikler taşıyan Libya'da her şey hızla değişebilir. Çatışma yeniden tırmanabileceği gibi, siyasi çözüm tartışmalarıyla Moskova, Berlin, Kahire yolları tekrar tekrar yürünebilir. Bu dönemeçten sonrasını, önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz.