21 Kasım 2024 Perşembe

Rojhat Rüzgar yazdı | Erdoğan'ın İdlib savaşını savuşturma çabası

Faşist saray rejimi bölgedeki işgalci varlığını uzatmak isterken, İdlib tartışmasını bir yana itmeye ve Şehba/Minbic bölgelerine yönelik yeni pazarlıkların kapısını açmaya çalışıyor. Şehba direnişi var oldukça, Efrîn'e geri dönüş ve devrim topraklarının yeniden özgürleştirilmesi, mücadelenin temel konularından biri olacaktır. Faşist şef, işte Şehba'daki bu yaşam ve direniş odağını dağıtmayı arzuluyor.

Faşist şef Erdoğan'ın tehdit savurmaya başlamasıyla, eşrafının tüm mesaisi yeni bir işgal saldırısına odaklandı. Yandaş kalemler, yine sınır boylarındaki askeri hazırlıkları öncelikli haberler listesine aldı. Ordu sözcüleri "harekat için talimat beklediklerini" dillendirmeye başladı. Sosyal medya trolleri hedef alınacak kent isimleri zikretmeye, anketler düzenlemeye başladı.

TSK, Soçi'den sonra İdlib hattına çok sayıda sevkiyat gerçekleştirdi. Son 6 ayda Türk devletinin bu bölgedeki askeri üslenmeleri tahkim edildi, tank ve obüs benzeri ağır silahların geçişi devam etti. İdlib'de sular ısınıyor ama Erdoğan, dikkatleri Fırat'ın batısındaki Şehba ve Minbic bölgelerine, özellikle de Şehba'nın sınır hattı konumundaki küçük kasabası Til Rıfat'a çekmeye çalışıyor.

Tüm bu gelişmeler, yeni bir işgal saldırısının sinyalleri mi? Birleşmiş Milletler kulislerinde elde edilemeyen icazet, Rusya'dan koparıldı mı? Yoksa sadece nabız mı yükletiliyor? Til Rıfat kasabasının adı neden bu kadar duyuluyor? Faşist şefin gürlemeleri, yaklaşan İdlib savaşını geciktirmeye yönelik bir hamle olabilir mi?

Soruların yanıtları için sahada neler yaşandığına iyi bakmak gerek. Şu an, "Türk devletinin saldırı koşulları yok" demek için de "Saldırı an meselesi" demek için de erken.

Çünkü faşist saray rejimi bölgedeki işgalci varlığını uzatmak isterken, kartların yeniden karılmasını sağlamaya çalışıyor. Erdoğan, İdlib tartışmasını bir yana itmeye ve Şehba/Minbic bölgelerine yönelik yeni pazarlıkların kapısını açmaya çalışıyor. ABD ve Rusya'nın buna pek de razı olduğu söylenemez.

Kürt düşmanlığını siyasetinin merkezine koyan Türk burjuva devletinin, Rojava devrimini boğmak ve Kürt halkının kazanımlarını yok etmek için yapamayacağı şey yok. Yeter ki fırsatını bulsun.

Öyle ki, dünyanın bir başka köşesinde yaşanan gelişmeleri dahi işgale sessiz kalınması için koz olarak kullanmak istiyor. ABD Afganistan'dan çekilirken, Rusya'nın bölgede kalan personeli için Türkiye'den yardım istemesi ile Ayn İsa/Til Temir'e yönelik bombardıman yoğunluğu aynı dönemdedir. Türk devleti, Afganistan'daki yardımı karşılığında Rusya'dan Kuzey Suriye hava sahasının belli süreliğine açılmasını dahi istemiş!

Suriye'nin kuzeyine ilişkin tehditlerde vites yükseltme çabasının, işgal saldırısı için zemin yaratma isteği olduğu çok açık. Faşist şeflik rejimi, Suriye'de iç savaşın sürmesi ve "tampon bölge" adı altında çetelerini yerleştirdiği işgal alanlarını kaybetmemek için elinden geleni ardına koymuyor.

İDLİB'DE ÇEMBER DARALIYOR
Türk devletinin işgal ettiği bölgelerde, "gözlemci" olmakla kalmayıp (Rusya ile yapılan anlaşmalara göre misyon bu) askeri noktalarını artırması, Suriye tarafına ağır silah geçirmesi ve askeri noktalarının sayısını artırması gerçek niyetinin kalıcı olduğunu tüm çevrelere göstermiş oldu. Bu bakımdan, tarafların Türk devletinin Suriye'den yeni bir parça işgal etmesine onay verme niyetinde olmadığı açık.

Soçi, faşist şef için bir "umut" kapısıydı. ABD'den Joe Biden tarafından reddedilerek dönen Erdoğan, elinde bir dosya ile Putin'in kapısını çaldı. Cephe hattı konumundaki Şehba, Til Temir, Minbic ve Ayn İsa'da işgal güçlerine karşı devam eden direnişi gündeme getirerek, yeni saldırılara gerekçe yaratmak istedi. Kobanê için pazarlık yapmaya çalıştığı dahi söyleniyor. Ancak, açılmaması için dua ettiği Rusya'nın İdlib ajandasıyla yüzleşerek geri döndü.

Erdoğan, Putin ile Mart 2020'de imzaladığı mutabakatta, Halep-Lazkiye yolunda (M4) kuzey ve güney hattında 6 kilometrelik güvenli alan açılmasını ve bu yol üzerinde devriye çıkarılmasının koşullarını hazırlayacaktı. Ancak, bölgedeki çeteler bu planı kabul etmedi. Çetelerin hamisi olarak iş gören Türk devleti, bırakalım Rusya ile ortak devriyeyi, kendi askeri güçleri bile tek başına bölgede dolaşamaz durumda kaldı. En yakın örneği 15 Ekim'de İdlib'in kuzeyindeki Ma'arrat Misrin'de vurulan TSK konvoyu oldu. TSK araçlarına yönelik bu saldırıları, Türk devletinin misyonuna yönelik olarak da okumak gerekir.

Rusya, Şam ve İran'ın ilk etapta, İdlib'in güneyinde M4 yolunun altında kalan bölgeyi çetelerden temizlemeyi amaçladığı biliniyor. Dera'da askeri hareketliliğin azalmasının ardından Şam hükümeti yüzünü bu bölgeye döndü. Yakın dönemde bir kara harekatı başlatma olasılığı güçleniyor. Bir süredir Rusya'nın havadan, rejim güçlerinin ise İran desteğiyle karadan bombardımanları geniş bir alana yayıldı.

"İdlib karşılığında şurası isteniyor" şeklindeki tartışmaların sahada özel bir karşılığı yok. Türk devleti, Serakip/M5 yolu için yaşanan savaşta önemli kayıplar yaşadı. İlk İdlib pazarlığı o dönem yapıldı. Rusya ve rejim güçlerinin İdlib'in üzerine yürümesini engellemek için Halep'in batısını boşaltmayı kabul ettiler. Buradaki çeteleri konvoy halinde çıkarıp Efrîn'e götürmek zorunda kaldılar. Bu pazarlık masasında, Türkiye'nin hamiliğine soyunduğu İdlib kozu elinden büyük oranda alındı.

Erdoğan, şimdi umudunu İdlib'i büyük oranda işgal altında tutan El Nusra'yı, kendisine bağlı çete ordusu ÖSO'ya dahil etmeye bağlamış görünüyor. Bunu başarabilirse, İdlib'i bir süre daha elinde tutabileceğini umuyor.

AMAÇ ŞEHBA'DAKİ DİRENİŞ ODAĞINI DAĞITMAK
Türk devletinin tehditlerinin başında, işgal nedeniyle Efrîn'i terk etmek zorunda kalan halkın yaşadığı Şehba bölgesi yer alıyor. Aylardır her gün onlarca kez bombalanan Şehba köylerinin boşalması ve bölgenin çeteler eliyle işgal edilmesi amaçlanıyor. Ancak, Efrîn halkının işgalcilere karşı direnişi kararlılıkla devam ediyor.

Devrime bağlı yurtsever Efrîn halkının, bölgedeki kamp ve köylerdeki kolektif yaşamı, Türk devlet işgaline karşı mücadelenin simgesi durumunda. Kuzey ve Doğu Suriye'den fiziken kopuk haldeki bu "devrim adacığı", işgal güçlerinin Efrîn'deki suçlarının görünür hale gelmesinde önemli rol oynuyor. Şehba direnişi var oldukça Efrîn'e geri dönüş ve devrim topraklarının yeniden özgürleştirilmesi, mücadelenin temel konularından biri olacaktır.

Faşist şef, işte Şehba'daki bu yaşam ve direniş odağını dağıtmayı arzuluyor. Rusya ile yapılan görüşmelerde, Şehba'nın sık sık gündeme getirildiği biliniyor. Til Rıfat isminin gündeme getirilmesinin nedeni tam da budur. Olası bir saldırı, tüm Şehba bölgesine genişletilmek istenecektir. Bu, aynı zamanda Halep'i kuzeyden kuşatan bir stratejinin başlangıç noktası olarak düşünülmektedir.

İŞGALE KARŞI MÜCADELE BÜYÜTÜLMELİ
Erdoğan yeni bir planı tartışırken, Rojava devrim topraklarına yönelik işgal saldırıları son bulmadı. Aksine her gün onlarca kez bombalanan köyler var.

Son dönemde Özerk Yönetim temsilcileri, başta ABD, Rusya ve Avrupa Birliği ülkeleriyle önemli diplomatik görüşmeler gerçekleştirdi. Cenevre'deki Suriye Anayasa Komitesi toplantıları öncesindeki bu diplomasi atağında, Türk devletinin işgal saldırıları teşhir edildi. Ancak, Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası kuruluşlar, Türk devletinin işlediği savaş suçlarına karşı sessiz kalma tutumlarını sürdürüyor. Bu tutumu, olası yeni bir saldırı karşısında sürdürme ihtimalleri de bir o kadar güçlü.

Kuzey ve Doğu Suriye halkları, işgal güçlerine karşı mücadelelerini hem özsavunma hazırlıklarıyla hem de eylemli biçimde sürdürüyor. İşgalcilerin devrim topraklarından sökülüp atılacağı silahlı halk direnişi güçleniyor. Halkın silahlı örgütlülüklerinin geliştirilmesi ve özyönetimini bu yolla savunmanın dışında başka bir yolu yok.

Ancak, işgale karşı mücadele sadece Rojava halklarının sorunu olarak kalmamalı. Dünya halklarına özgürlük için mücadele çağrısı olan Rojava'nın savunulması, bölgenin tüm ezilen halklarının mücadele konusu olmalı.