DÜNYA
Rojava-Suriye hattında yeni arayışlar
Gerici ve işgalci savaşın yürütücüleri olan bu emperyalist görüşmeler ve açıklamalardan halklar için çözüm çıkmaz. Halkımızın gözü, kulağı ve aklı bu görüşmelerde değil, kendi örgütlü mücadelesinde olmalıdır. Ezilenlerin neler yaptığına, neler yapacağına, bunları nasıl başaracağına odaklanmalıdır.
Rakka'nın özgürleştirilmesiyle birlikte Rojava ve Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu'nun statüsü ve Esad'lı Suriye'nin geleceği hem emperyalistlerin hem sömürgeci bölge devletlerinin hem de devrim güçlerinin öncelikli gündemi haline geldi. Ortadoğu'da, Rojava'da başlayan ve Kuzey Suriye'yi kapsayan halkçı ve özgürlükçü kadın devrimi DAİŞ'i yenilgiye uğrattıktan sonra nasıl bir yolda ilerleyecek? ABD ile olan taktik ittifak ne olacak? Rusya ve Suriye ile ilişkilerinde anlaşmaların önde olduğu bir yoldan mı yoksa Rakka-Tabka-Mınbıç gibi kentlerde yeni bir savaşla mı devam edilecek? Bu soruların yanıtları henüz belli değil.
KUZEY SURİYE FEDERASYONU
Kuzey Suriye Federasyonu komün seçimlerini başarıyla gerçekleştirdi. Meclis seçim çalışmalarının ikinci aşamasına hazırlık sürüyor. Deyr a Zor'da DAİŞ'in elindeki son toprakları özgürleştirmek için QSD'nin öncülüğündeki savaş devam ediyor. Afrin'in etrafındaki kuşatma ve işgal tehditlerine karşı hem askeri hazırlıklar hem de siyasi ve diplomatik çalışmalar sürüyor.
Kuzey Suriye Federasyonu sözcüleri, Federasyonu'nun kabulü temelinde Suriye rejimi ile müzakereye açık bir politika yürüteceğini belirtti. Fakat Suriye rejimi bu öneriye şimdiye kadar ciddi bir cevap vermiş değil. Kürtlerin taleplerini dikkate alacaklarının ötesinde bir şey söylemiyorlar.
Mevcut söylemleri ve yaklaşımları, Esad rejiminin demokratik bir çözüme henüz uzak olduğunu gösteriyor. Esad, İran ve Türkiye ile kurduğu ittifakı derinleştirip Irak devletinin Başur Kürdistan'da referandum sonrasında yaptıklarını tekrar etmeyi hayal edebilir. Fakat burada Esad'ın karşısında KDP ve YNK çizgisi değil özgürlükçü devrim çizgisi olacağı için sonuçlarının aynı olmayacağı da açıktır.
YPG, bir yandan ABD ile taktik ittifakı sürdürürken diğer yandan ise Rusya ile Afrin merkezli görüşmeler ve kimi taktik adımlar atıyor. Esad, İran ve Türkiye'nin tehditleri sürdükçe devrimin de bu tehditleri bertaraf etmek için çeşitli taktik ittifaklara başvurması gerekli olmaya devam edecek.
Rojava ve Kuzey Suriye halkları bakımında DAİŞ'in Suriye'deki varlığının sona yaklaşması demokratik devrimimizi siyasi ve askeri olarak önemli oranda rahatlatacağı bir gerçektir. Fakat Suriye-Esad, İran, Türkiye, ABD ve Rusya'nın emperyalist ve sömürgeci politikaları nedeniyle devrimin etrafındaki kuşatma ve risk devam edecektir. Dolayısıyla, devrimimizin antiemperyalist ve antisömürgeci politik ve askeri görevleri sürmektedir. Bu nedenlerden dolayı mevcut sınıfsal, inançsal ve toplumsal/sosyolojik ittifaklarda bir değişikliğe gidilmesi hemen beklenmemelidir.
Devrimin kazanımlarını savunmak için antiemperyalist ve antisömürgeci bir bilincin öncü tarafından geliştirilmesi daha elzemdir. ABD ile taktik ittifakın ortaya çıkardığı kimi riskleri ve halkımızın Esad'ın olası saldırılarına karşı savaşı sürdürebilmesi için bu bilincin yükseltilmesi gerekecektir. Mevcut programatik bilinç ve örgütlülüğün bu bakımdan yetersizlikler taşıdığı sır değildir. Kuzey Suriye Federasyon toprakları içinde yaşayan Arap ve Süryani halklarının bir bölümünün (hatta buna kimi Kürt çevrelerini de ekleyebiliriz) Suriye rejiminden beklentileri bitmiş değil. Sadece bu veri bile bize halklar arasında devrimimizin özgürlükçü çizgisini daha fazla anlatmanın ve onların yönünü sosyalizme yönlendirmek için daha fazla çaba sarfetmenin önemini gösterir.
ABD, RUSYA VE DİĞER SÖMÜRGECİ GÜÇLER
Esad'ı yıkıp ve buradan hareketle Suriye'ye yeni bir dizayn vermek isteyen ABD ve onunla birlikte hareket eden güçler istenilen başarıyı elde edemediler. Esad yıkılmadığı gibi Rojava devrimiyle birlikte Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu gibi yeni bir seçenek ortaya çıktı. Sahada tutunamayan ABD, daha önce öngörmediği bir kuvvetle yani devrim güçleriyle ittifaka girmek zorunda kaldı. Ayrıca Rusya, bölgede önemli bir emperyalist güç olarak varlığını ortaya koydu. İran ve Hizbullah'ın etki alanı genişledi. Yani, umulanlarla ortaya çıkan tablo hayli farklı oldu.
Türkiye ve İran, Kürt halkının özgürlük mücadelesine ve Ortadoğu halklarının özgür ve demokratik yaşam tercihine karşı daha saldırgan bir politika ortaya koyacaklarını gösterdiler. Her iki ülkenin her fırsatta yaptıkları açıklamalar, Başur Kürdistan'ındaki referanduma müdahaleleri, medya savunma alanlarına koordineli saldırıları, İran'ın Rojhilat'a yönelik askeri yığınağı ve Suriye ordusunun Rakka'yı geri alacağı açıklamaları, Türkiye'nin Afrin üzerinden Rojava'ya yönelik tehditleri bu bakımdan açıklayıcıdır.
Rusya, Esad'ın etrafında yürüttüğü politikayla Ortadoğu'da söz söyleyen bir güç haline geldi.
ABD ve Rusya'nın oyalama politikası devam ediyor. Özellikle Türkiye üzerinden Kürtleri sınırlandırma çalışmaları, ABD'nin İran ve Hizbullah politikası nedeniyle Kürtler ve Kuzey Suriye halklarına ihtiyaç duyması, Rojava ve Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu'nun uluslararası düzlemde yakın zamanda bir statüye kavuşma ihtimalini zora sokan etkenler olarak ortada duruyor.
Suriye'de ortaya çıkan bu tabloda, ABD ve Rusya doğrudan birbirleriyle savaşmadan Ortadoğu'daki çıkarlarını korumak için görüşüyorlar. Bu görüşmelerin siyasi çözüm için atılan adımlar olarak anlaşılmasını istiyorlar. Bu nitelikte kaç görüşmenin yapıldığını saymaya gerek yok. Sonuç ne? Savaşa devam. Yani onların siyasi çözüm dedikleri şey aslında koordineli ve denetimli bir savaşı sürdürmektir. İki emperyalist güç Ortadoğu'daki politik varlıklarını korumak, etki alanlarını genişletmek için öne sürdükleri politik çözüm savaştır.
Emperyalistler ve onlarla ittifak halinde olan gerici bölge devletleri bu tür görüşme ve toplantılarla çözüm umudu oluşturmak istiyorlar. Aslında bu görüşmeler ve bu görüşmelerde ortaya çıkan kararlar, yürütülen savaş politikasının birer parçasıdır. Savaş dönemlerinde çözüm masaları da kurulur. En uygun anda kazançlı çıkanlar durumlarını resmileştirmek için buna ihtiyaç duyarlar.
YENİ ARAYIŞLAR NEYİN İHTİYACI?
Suriye'deki gelişmelerin seyri, yeni arayışlar ve adımları kaçınılmaz hale getiriyor. Rusya merkezli ittifak güçleri Esad'lı Suriye çözümünü kabul ettirmek için, ABD merkezli güçler ise Esad ve Şii merkezli eksene (İran ve Hizbullah'ın etki alanlarının genişlemesi nedeniyle) karşı yeni bir savaş ekseni oluşturmak için daha fazla mesai harcayacağa benziyor.
Rusya'nın Soçi'de gerçekleştirmek istediği konferans neyin ihtiyacı? Astana, Cenevre ve kimi ikili görüşmeler neden yetmiyor? Çünkü Astana ve Cenevre platformları Suriye'deki yeni durumu kapsamıyor. Yani, Rojava ve Kuzey Suriye güçlerini içermiyor. Dolayısıyla, alanda kendi çözümlerini tartıştırmak için doğrudan kendi denetiminde ve yönetiminde yürüyecek yeni adımlara ihtiyaç duyuyor Rusya. Cenevre, ABD'nin ağırlıkta olduğu, Astana ise Türkiye ve İran faktörlerinden dolayı bu yeni durumu kapsayacak platformlar olma özelliğini taşımıyorlar.
ABD'nin acelesi yok. O, savaşı nasıl sürdürebilirimin derdinde. Dolayısıyla, ABD ve Rusya arasındaki görüşmelerde hemen bir sonucun çıkmayacağının öngörülmesi zor olmasa gerek.
Gerici ve işgalci savaşın yürütücüleri olan bu emperyalist görüşmeler ve açıklamalardan halklar için çözüm çıkmaz. Halkımızın gözü, kulağı ve aklı bu görüşmelerde değil, kendi örgütlü mücadelesinde olmalıdır. Ezilenlerin neler yaptığına, neler yapacağına, bunları nasıl başaracağına odaklanmalıdır.