27 Temmuz 2024 Cumartesi

Politika zincirinin adalet halkasını tutmak

İçinden geçmekte olduğumuz koşullarda faşist rejimin halklarımıza karşı işlediği suçlarla büyüttüğü adalet mücadelesi, yeni alanlara doğru saçaklanıp büyüyor, politik alanı genişliyor. İşbirlikçi Türk burjuva devleti ve kapitalist düzen, baştan aşağı adaletsizlik üretiyor ve dayatıyor. Eşitsizlik ve adaletsizlik üzerine kurulu bu düzen durmadan yeni yeni suçlar işliyor; adaletsizliği derinleştiriyor. Adında adalet olan AKP faşist iktidarı koşullarında adaletsizlik bir krize dönüşüyor.

Gezi ve Kobanê, iki ayaklanma hakikati olarak haklarımızın mücadele tarihine kazınmıştır. İki büyük isyan da halklarımızın birleşik politik genel direnişleridir. Gezi, her bakımdan bir kent sınıfları ayaklanması olarak başlayıp bütün bir coğrafyayı kaplayan Türkiye ve Bakurê Kürdistan'ı politik açıdan sarsan bir halk ayaklanması olarak gerçekleşti. Gezi/Haziran ayaklanması batıdan doğuya dalga dalga yayılan bir halk ayaklanması oldu. Kobanê ise doğudan batıya doğru yayılan ve bütün bölge coğrafyasını sarsan bir serhildan olarak vücut buldu.

Gezi/Haziran politik genel direnişi Kürtleri, Alevileri, gençleri, kadınları, işçileri, köylüleri tüm ezilenleri faşist zorbalığa karşı onur ve özgürlük isyanında birleştirdi. Kobanê serhildanı haklarımızı DAİŞ faşizminin soykırımcı saldırganlığına ve onu destekleyen faşist sömürgeci rejime, DAİŞ işbirlikçisi AKP'ye karşı birleştirdi. Türk ve Kürt halklarını DAİŞ'e karşı ortak mücadelede yoldaşlaştırdı. Kobanê serhildanı haklarımızın birleşik genel politik direnişini örgütledi. Yüz binlerin yaygın, kitlesel ve militan bir kalkışması olarak sömürgeci faşist rejimin Rojava devrimini DAİŞ'le boğma hamlesini boşa çıkardı.

İki ayaklanmanın farklı kalkış noktaları olsa da faşist devlete karşı genel politik halk direnişleri karakterinde ve formunda geliştiler. Gezi ve Kobanê ayaklanmaları, Tayyip Erdoğan despotizmine ve diktatörlüğüne karşı açık politik itirazı yükseltti. Diktatörü politik olarak sarstı, toplumsal meşruiyetini zayıflattı. Politik islamcı faşist şefin Gezi/Haziran ayaklanması ve Kobanê serhildanına karşı tavrı bu yüzden tam bir zorbalık, pervasızlık ve intikam politikası olarak gelişti.

Politik islamcı faşist şeflik rejimi Gezi/Haziran ayaklanması davasında olduğu gibi Kobanê kumpas davasında da aynı faşist saldırı ve ezme konseptini uyguladı. Ağır cezalar vererek işçi sınıfı ve ezilenlerin faşist rejime karşı genel politik direnişe girişmemesi için net gözdağı verdi. Bu bir irade ezme ve teslim alma politikasıdır. Bu kararlarla politik islamcı faşist şeflik rejimi tüm işçi sınıfı ve ezilenlere, halklarımıza kendi ekonomik, politik ve toplumsal talepleri için mücadele ederken sokaktan uzak durmayı dayatıyor ve faşist düzen adına bir sınır çiziyor. Faşist şef Erdoğan arkasında durduğu yargı kararlarıyla tüm ezilenlere ve öncülerine fiili meşru mücadele yoluna sakın tevessül etmeyin mesajı veriyor. Hele isyana kalkışmayı ise kesinlikle düşünmeyin diyor. En ağır cezalarla bir gözdağı ve yıldırma politikası uyguluyor.

Biliyoruz ki, faşist diktatör halklarımızın iki büyük isyanıyla sarsıldı. Faşist şef Erdoğan Gezi/Haziran ayaklanmasında iktidarı kaybetme korkusunu somut ve derinden yaşadı. 6-8 Ekim Kobanê'yi savunma serhildanında açık bir politik yenilgiyle yüzleşti. Tahtı sallanan diktatör ayakta kalmanın yolunu faşist rejimi şeflikle tadil ve tahkim etmek, kurucu terörü geliştirmekte buldu. Faşist iktidarını sürdürmenin koşulu olarak işçi sınıfı ve ezilenlerin genel politik direnişlerini bastırmak en temel yol oldu.

Gezi/Haziran onur ve özgürlük isyanının 11. yıl dönümüne Kobanê kumpas davasının intikam cezalarıyla girdik. Kobanê kumpas davası kararının gösterdiği gibi adalet mücadelesi en yakıcı ve öncelikli politik mücadele konularımızın başında geliyor. Gezi/Haziran ayaklanmasının adalet talebi ve mücadelesine Kobanê serhildanı davasının adalet mücadelesi de eklenmiş oluyor. Böylece büyüyen adalet talebi politik özgürlük mücadelesinin ortak ve birleştirici halkası olarak öne çıkıyor.

Faşist saray rejiminin uygulamaya koyduğu orta vadeli programın işçi sınıfı ve ezilenler bakımımdan tastamam bir ekonomik ve siyasi terör programı olacağı açıktır. İşbirlikçi sermaye düzeni ve faşist saray rejimi, bir kez daha işçi sınıfı ve haklarımıza acı ilacı içirmek için her türlü ekonomik ve siyasi terör aracını kullanmaktan asla geri durmayacaktır. Daha derin bir yoksulluk krizinin girdabına itilen işçi sınıfı ve ezilenler için zengin-fakir uçurumu ve kutuplaşması bir bölüşüm krizi ve aynı anlamda çarpıcı bir adaletsizlik olarak politik sınıf savaşımına yansıyacaktır. Süregiden yoksullaşma krizini daha da derinleştirip boyutlandıracak olan OVP ile en ağır sefalet koşulları ve kitlesel açlık emekçilerin bir gerçeği haline gelecektir.

Emekçi sol hareketimiz tüm adaletsizliklerin karşısında işçi sınıfı ve ezilenlerin adalet mücadelesinin bayrağını ve kavgasını yükseltebilir. Gezi/Haziran ayaklanmasını, Kobanê serhildanını birleşik mücadelesiyle yaratan emekçi sol hareketimiz ve halklarımız bir kez daha politik genel direniş pratiklerini geliştirme gücüne sahiptir. Yeni Gezi ve Kobanê ayaklanmalarını yaratmak ve faşist saray rejiminin ekonomik ve politik terör saldırganlığını püskürtmek ve yenilgiye uğratmak mümkündür.

Bugün dünden daha fazla mücadele imkanları artıyor, koşullar daha fazla olgunlaşıyor ve politik sınıf savaşımı için elverişli hale geliyor. Çıplak gözle bile görebiliyoruz. İşçi sınıfı ve ezilenlerin saflarında biriken öfke belli ekonomik ve politik talepleri bayraklaştırarak alanlara ve eylemlere akıyor. Mücadeleye tutuşma eğilimi sokaklara ve meydanlara yansıyor. Van serhildanından 1 Mayıs çarpışmasına, Kobanê davasına karşı protesto yürüyüşlerinden eğitim emekçilerinin kitlesel gösterilerine, emeklilerin, atanmayan öğretmenlerin, işçilerin, kadınların öfkeli eylemlerine değin sokaklar canlanıyor. Kınında bilenen toplumsal öfke siyasal eyleme yöneliyor. Burjuva muhalefetin bu biriken ve bilenen toplumsal öfkeyi sönümlendirmek için rol aldığı da görülüyor.

İçinden geçmekte olduğumuz koşullarda faşist rejimin halklarımıza karşı işlediği suçlarla büyüttüğü adalet mücadelesi, yeni alanlara doğru saçaklanıp büyüyor, politik alanı genişliyor. İşbirlikçi Türk burjuva devleti ve kapitalist düzen baştan aşağı adaletsizlik üretiyor ve dayatıyor. Eşitsizlik ve adaletsizlik üzerine kurulu bu düzen durmadan yeni yeni suçlar işliyor; adaletsizliği derinleştiriyor. Adında adalet olan AKP faşist iktidarı koşullarında adaletsizlik bir krize dönüşüyor. Devlet-halk çelişkisini keskinleştiren başat bir tema oluyor. Değişik toplumsal dinamikler adalet talebiyle politik mücadele sahnesine çıkıyor.

İşte; Cumartesi Annelerinin 1000. haftada Galatasaray'da bir kez daha yükselttiği bitimsiz adalet çığlığı... İşte; sosyalist gençliğin hiç durmayan "Suruç için adalet herkes için adalet" mücadelesi ve yol açan kararlılığı... İşte; 1 Mayıs tutsakları için yükseltilen hepsini alacağız, Taksim'e, 1 Mayıs'a özgürlük talebinde somutlanan özgürlük ve adalet mücadelesi... İşte; Soma'dan İliç'e uzanan sermayenin işçi katliamlarına karşı yürütülen adalet kavgası... İşte; Çorlu tren katliamından bir cins kırımı olarak ardı arkası kesilmeyen kadın katliamlarına karşı aynı talep yankılanıyor: Adalet istiyoruz! Adaletsizlik bir çığ gibi büyüyor. Adalet olgusu en geniş ezilen ve sömürülen milyonların ortak can alıcı mücadele konusu ve kritik halkası olarak karşımıza çıkıyor.

Bugün birleşik mücadelenin genel bir politik direnişe doğru ilerletilmesinde politik zincirin yakalanacak halkası olarak adalet mücadelesi kritik bir yerde duruyor. Politika zincirini adalet halkasını yakalayarak birleşik mücadele güzergahında devrimci kazanımlarla ilerleyebiliriz. Halihazırda 1 Mayıs tutsakları, diğer tutsaklıklar, Kobanê davasına tepki somutluğunda birleşik mücadele ve dayanışma bir eğilim ve pratik olarak karşılık buluyor. Emekçi sol hareketimiz daha fazla birleşip mücadele etme istidadı gösteriyor. Tam da bu momentte Gezi/Haziran ayaklanmasının birleşik mücadele mayasını hatırlamak, Gezi'nin birleşik mücadele mirası ve çizgisini yeniden ayağa dikmek; Gezi'nin ve Kobanê'nin açtığı yoldan ileri yürümek gerekiyor. Gezi ve Kobanê ayaklanması sokaktır, halkın talebine yaslanarak yürümektir. Fiili meşru mücadeleyi özgür ve yaratıcı biçimde geliştirmek, politik özgürlük ve adalet taleplerini faşist şeflik rejimine dayatmak ve kazanmaktır. Mayalanan kitle hareketine katalizör olup isyanlar hazırlamaktır. Öncü ataklığı ve birleştirici emekçilik ve esnekliktir.

Emekçi sol hareketimiz, adalet mücadelelerini politik savaşımda ortak bir mücadele zemini ve halkası olarak sımsıkı tutmalıdır. Soma'dan Çorlu tren katliamına, İliç'ten Ankara Gar katliamına, Suruç'tan Cumartesi Annelerine ve diğer tüm güncel adalet mücadelelerinde öncü konumu ve sorumluluğuyla görev almalıdır. Adalet mücadelesinin görevlerini omuzlayan birleşik güçlü bir duruş örgütleyerek işçi sınıfı ve ezilen halklarımıza bir emekçi sol seçenek sunabilmelidir. Gezi/Haziran ayaklanmasının güncel çağrısına en anlamlı yanıt Gezi'nin birleşik mücadele yolunda ısrar etmek ve yeni Geziler yaratmaya hazırlanmaktır.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 31 Mayıs tarihli 169. sayı başyazısı.