21 Kasım 2024 Perşembe

Metin Botan yazdı | Sömürgeci faşizmin komünistlere karşı savaşı

Sömürgeci faşist diktatörlük, köklerini ezilen milyonlardan alan devrimcilere, komünistlere karşı irade kırmayı dayatmaktadır. Umutsuzluğu, inançsızlığı, teslimiyeti dayatmaktadır. Nafile! Kemalist diktatörlük Mustafa Suphilerden beri devrimcilere ve komünistlere karşı katliamcı politikalarını aralıksız sürdürdü. Ama Denizler, Mahirler, İbrahimler, Mazlumlar gibi on binlerce devrimcinin Anadolu'nun ve Kürdistan'ın devrim fideliğinde yetişmesini engelleyemedi. Devrimci saflar hiçbir zaman boş kalmadı.

Sömürgeci faşist diktatörlüğün yapısal krizi, kaçınılmaz sonuna doğru derinleşerek ilerlemektedir. Bu krizi aşmak için; Kürdistan da sömürgeciliği, Türkiye'de işçi, emekçi, köylülere karşı sınıfsal sömürüyü; kadınlara, Alevilere, gençlere, halklara, farklı inanç ve kimliklere karşı Türk ve Sünni Müslüman kimliği dayatmakta, ırkçı faşist kimliğin benimsenmesi için düşmanca bir politika gütmekte ve faşist bir savaş yürütmektedir. Faşist burjuva Türk devletinin halk düşmanı AKP-MHP ve onların faşist şefleri Erdoğan-Bahçeli ikilisi de bu politikaları uygulayan aktörlerdir.

Kapitalizmin varoluşsal krizinden dolayı sömürgeci faşist burjuva Türk devletinin ezilenlere karşı çelişkileri uzlaşmaz bir düzeye doğru ilerlemektedir. Politik islamcı faşist saray cuntasında cisimleşen bir burjuva sınıf tarafından yönetilen Türk devleti, bütün olanaklarını emperyalistlerden aldıkları destekle birlikte ezilenlere karşı amansız bir savaş sürdürmektedir. Kendi kokuşmuş düzenlerini sürdürmek, çıkarlarını ve iktidarlarını korumak için her türlü vahşi yöntemleri kullanarak, her türlü insanlık suçunu işleyerek ezilenlere karşı barbarca bir savaş yürütmektedir. Erdoğan-Bahçeli ikilisi, Hitler-Mussolini faşist diktatörlerin izinden gitmekte ve hatta bu diktatörlerin ruhuna rahmet okutacak, onları aratmayacak bir savaşı geliştirmektedir.

AKP-MHP faşist kliğinin önündeki en büyük engel kuşkusuz Kürdistan özgürlük mücadelesi, onun ortaya çıkarttığı Rojava devriminin bölgesel devrimci gücü ve rolüdür. Faşist Türk burjuva devletinin, bundan dolayıdır ki stratejik hedeflerinden biri de Kürdistan özgürlük hareketidir, onun en devrimci kanadı Rojava devrimidir ve devrimin öncü kadrolarını yenilgiye uğratmaktır.

Sömürgeci Türk devleti, emperyalist efendilerinden aldığı devrimleri ve devrimcileri ezme stratejisini uygulamaktadır. Faşist şeflik rejimi, Kürdistan özgürlük mücadelesini, Türkiye devrimci hareketini ezemediği gibi tam tersine daha güçlü bir mevzi olan Rojava devrimi doğmuştur. Rojava devrimini ortaya çıkaran yakın dönem Arap halk ayaklanma sürecinden ayıran en önemli niteliği sömürgeciliğe karşı savaşta örgütlülüğü ve önderliğine sahip olmasıdır. Bu sayededir ki Rojava devrimi gerçekleşmiştir. Sömürgeci faşist diktatörlük bu gerçekliği çok iyi bildiği için devrimin yenilgisinin de bu diyalektik çizgi ve gerçekliğin tersinden uygulanmasıyla başarılabileceğini hesaplamaktadır. Bu da devrimi var eden, koruyan, geliştiren öncü kadroların imhası, teslim alınması, yenilmesi demektir. Önder kadroların hangi biçimde olursa olsun tasfiye edilerek hem örgütlerin hem de bütün ezilenlerin iradesinin kırılması hedeflenmektedir.

Türkiye devrimci hareketini, Kürdistan özgürlük mücadelesini ve Rojava devrimini yenilgiye uğratmak için devrimin ve devrimci mücadelenin en bilinçli, iradeli, kararlı, cesur evlatlarını yok etmek onlar için temel stratejik bir politikadır, hedeftir. Faşist sömürgeci Türk devleti on binlerce devrimciyi ve önder kadroyu katletmesine rağmen hedefine asla ulaşamadı. Tam tersine bütün ezilenlerin teslim alınamayan mücadelesi faşizmin kâbusu olmuş durumdadır.

Sömürgeci faşist diktatörlük, köklerini ezilen milyonlardan alan devrimcilere, komünistlere karşı irade kırmayı dayatmaktadır. Umutsuzluğu, inançsızlığı, teslimiyeti dayatmaktadır. Nafile!

Kemalist diktatörlük Mustafa Suphilerden beri devrimcilere ve komünistlere karşı katliamcı politikalarını aralıksız sürdürdü. Ama Denizler, Mahirler, İbrahimler, Mazlumlar gibi on binlerce devrimcinin Anadolu'nun ve Kürdistan'ın devrim fideliğinde yetişmesini engelleyemedi. Devrimci saflar hiçbir zaman boş kalmadı.

MLKP'NİN ROLÜ VE HEDEFİN MERKEZİNDE OLMASININ NEDENLERİ
Dost ve düşman bütün herkes bilmektedir ki MLKP, ideolojisiyle, teorisiyle, programıyla, stratejisiyle; sınıfsal ve sosyalist yurtsever politik ve örgütsel özne olmasıyla hem Türkiye hem de Kürdistan'da kalın çizgilerle diğer bütün devrimci yapılardan ayrışmaktadır. Emperyalizmin, kapitalizmin ve onların faşist şeflerinin kendileri için en fazla tehdit olarak gördükleri örgütlerden birinin komünistler olması tesadüfi değildir. Komünistler; sınıfsal, ulusal ve toplumsal bütün çelişkilerin çözümünü bağrında taşıyan; eşit, özgür, cins ayrımsız, ekolojist, kadın özgürlükçü, sınıfsız, sömürüsüz bir dünyanın kurulmasını sağlayacak olan bir programın ve ideolojinin sahipleridirler. Sınıflar ve onların temsilcileri olduğu sürece sınıf savaşımları da en sert bir biçimde devam edecektir. Bundan dolayıdır ki burjuva devletler ve onların iktidarları, sınıf savaşımını bütün ezilenler adına son sınırına kadar götürecek komünizm ideolojisini en tehlikeli düşman ideoloji olarak görmektedirler. MLKP komünizm ideolojisinin; Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu'daki programatik, stratejik, örgütsel ve politik olarak; en savaşçı, en tutarlı en kararlı, boyun eğmez, inatçı yapısına ve kadrolarına sahiptir. Faşizmin, kapitalizmin, emperyalizmin hedefi haline gelmesi tesadüf değildir bundan dolayı.

MLKP'nin bütün bu niteliğinden dolayı Kürdistan politikası ve birleşik devrimde oynadığı, oynayabileceği rol bilinmektedir. Pratiği ortadadır. Rojava devriminin savaşçılığı ve tutarlı politikasıyla bedel ödeyen öznesi ve öncülerinden birisidir. 

AHMET ŞOREŞ VE FİRAT NEWAL NEDEN ÖZEL HEDEF ALINDI
Ahmet Şoreş yoldaşın sarsılmaz bir mücadeleci kişiliği, en zor dönemlerin ve koşulların devrimcisi olması; MLKP'nin programını, stratejisini engel tanımaksızın uygulama gücü ve başarıya kilitlenme tarzı onu özel hedef haline getirmiştir.

Hem Türkiye devriminde oynadığı rol hem de Rojava devrimine katkıları ve emeği düşünüldüğünde düşmanın hedefi olması kaçınılmazdır.

Ahmet Şoreş yoldaşın Kürdistan ve Türkiye birleşik devrimi için öncü pratiği; emperyalizme, kapitalizme, faşizme ve sömürgeciliğe karşı uzlaşmaz mücadele çizgisi onu düşmana hedef yapmıştır.

Keza Firat Newal yoldaş da dönemin genç devrimci kuşağın en iyi örneklerinden biri olmuştur. Bütün enerjisini, bilgisi ve becerisini, partinin, mücadelenin, devrimin ihtiyaçları doğrultusunda örgütlemiş ve pratikleştirmiştir. Özellikle silahlı mücadeleye teknik ve taktik düzeyde katkıları çok güçlüdür. Kapitalizmin mabedi olan emperyalist bir devletin ona sunduğu bütün olanakları ve imkânları reddederek aklını, yüreğini Türkiye ve Kürdistan devrimi ve bütün ezilenler için adayan, bunu büyük bir mutluluk ve ferahlıkla yapan devrimcilik inşa etmiş olması Firat Newal yoldaşı da düşmanın hedefi haline getirmiştir.

Düşman düşmanlığını yapıyor. Biz de devrimciliğimizi sınıf savaşımının en sert en uzlaşmaz koşullarına uyacak tarzda sürdürmeye devam edeceğiz. Faşist diktatörlük devrimcilere, komünistlere, sosyalist yurtseverlere karşı sayısız katliam ve operasyon yaptı şimdiye kadar. En değerli yoldaşlarımızı katletti, fiziksel olarak aramızdan ayırdı.

Ezilenlerin bilimsel ve ahlaki haklılığı sınıf çelişkisinin ilk ortaya çıktığı erkek egemenlikli toplum ve her türlü sömürü ve zulüm düzenine karşı, onlara, direnmeyi ve zaferi kazanma becerisini sağlamıştır. Faşist sömürgeci diktatörlüğün devrimci ve komünist partilerin önder kadro ve savaşçılarını katletmesi, hiçbir zaman, onların o kokuşmuş, yozlaşmış, çürümüş kapitalist halk düşmanı düzenlerini sürdürmeye yetmeyecektir. Sınıflı toplumlar tarihinin diyalektik serüveninde son sözü her daim serüvenciler söyledi ve söylemeye devam edecek.