16 Eylül 2024 Pazartesi

Metin Botan yazdı | Emperyalist küreselleşme ve Ortadoğu'ya yansımaları- 2

İran bölgesel bir savaşa çekilmek istediğini görüyor, hamlelerini bu savaşa girmeyecek şekilde yapıyor. ABD-İsrail ve NATO ittifakı İran'ın iradesini kırmak için saldırının dozajını artıracaktır. İran bir varlık yokluk savaşına girmemek için stratejik planlarından vazgeçmeden geri adım atabilir, gizli-açık geçici anlaşmalar yapabilir. Eğer İran emperyalist tekellerin çıkarlarını tehdit etmeye ve onun önünde engel olmaya devam ederse İsrail-ABD ve NATO tarafından daha büyük saldırılarla karşı karşıya kalabilir. Emperyalist tekellerin önündeki engeller ve tehditler kaldırılmadığı sürece İran'a karşı yürütülen irade kırma savaşı durmayacaktır.

Emperyalist küreselleşmenin neoliberal politikaları dünya ölçeğinde en belirgin bir biçimde 1970'ler ve 80'lerin başında uygulanmaya başlanmıştır. Neoliberalizmi öne çıkan iki uygulama ile somutlarsak; birincisi Şili ve ikincisi Türkiye'de emperyalist ABD öncülüğünde yapılan askeri faşist darbelerdir. Böylece, dünyanın yeniden yeni biçimde paylaşılması için devrimci hareketler ve bütün direniş merkezlerinin dağıtılması, ezilmesi hedeflendi. Şili ve Türkiye örneğinde olduğu gibi bütün dünyada neoliberal politika devreye konuldu. Böylece emperyalist tekellerin önündeki engeller kaldırılmış ve sermayenin serbestçe dolaşımı sağlanmış oldu. Bu da yeterli değildi emperyalist tekeller için. Devletlerin de dizayn edilmesi kısmi ve göreceli sosyal yanlarının da ortadan kaldırılması gerekiyordu. SSCB'nin ve benzeri cumhuriyetlerin dağılması/dağıtılması yine aynı dönemin yansıması olarak hızlandırıldı. 2000'lere gelindiğinde ABD eksenli emperyalist devletler önemli oranda hedeflerine ulaşmışlardı.

Ama emperyalist tekellerin önünde hala önemli engeller vardı ve işler hiç de istedikleri gibi gitmemeye başlamıştı. Örneğin Sovyetlerin dağılmasından sonra Rusya ilk dönemler emperyalistlerin pazarı haline gelebilecek adımlar attı ama çok geçmeden kendi rotasını çizdi. Ayrı bir emperyalist güç olarak yönünü değiştirdi. Ardından Çin emperyalist küreselleşmenin parçası olmasına rağmen bağımsız gelişim stratejisi geliştirdi ve kendini yeni bir emperyalist merkez olarak tanımlamaya, örgütlenmeye ve güç olmaya yöneltti. Kapitalizmin parçaları olmalarına rağmen Libya, Irak, İran, Suriye gibi devletler yer yer emperyalist tekellerin çıkarlarına aykırı (örneğin petrolün ulusallaştırılması vb.) hamleler yaptı. ABD eksenli emperyalist devletler dünyayı istediği düzeyde sömürgeleştirip yağmalayamadığı gibi politikalarının önüne engel olan odaklar çıkmaya başladı.

Emperyalist küreselleşmenin dünyayı yeniden paylaşma politikasının önündeki en önemli engeller kuşkusuz Ortadoğu eksenliydi. İran'da Amerikan-İngiliz işbirlikçisi şah yıkılmış, iktidara Amerikan karşıtı mollalar gelmişti. ABD'li emperyalist tekeller için en büyük darbelerden birisi bu oldu. Ardından Irak'ın emperyalizmin altın kuyusu Kuveyt'i işgal etmesi Libya'nın petrolü devletleştirme adımları, ABD ve İngiltere tekellerine vurulan yeni darbeler oldu. Ortadoğu ve çevresinde ABD eksenli emperyalist devletlerin önünde engeller oluşturması ABD-NATO müdahale ve işgallerini beraberinde getirdi.

Libya (Kaddafi), Irak (Saddam) ve diğer benzer yerlerde neler olduğu biliniyor. Bu eksende yakın döneme gelecek olursak; İran, ABD ve Avrupa merkezli emperyalist tekellerin tam olarak pazarı (Fransa ile ekonomik askeri ilişkileri çok gelişkin olmasına rağmen) haline gelmemesi, üstelik bölgesel düzeyde yürüttüğü politikalarla Rusya-Çin bloğunun çıkarlarına daha yakınlaşması, ABD ve Avrupa merkezli emperyalist teklerin çıkarlarını tehdit eden bir olgu olmaktadır. Bu engelin ortadan kaldırılması ve İran'ın da tıpkı Libya ve Irak'ta olduğu gibi emperyalistlerin pazarı haline getirilmesi stratejik hedeftir. ABD bunu şimdiye kadar başaramadı ama görünen o ki bu durumu sonlandırmak istiyor. İsrail-İran arasında yaşanan gerilim, çatışma bu eksendedir. Kuşkusuz İsrail ve İran arasındaki gerilim, çatışma her iki taraf bakımından da iç politika unsuru olarak da kullanılmakta ve çeşitli iktidar kavgalarının uzantısı haline gelmektedir. Bölgesel güç olma istekleri vb. buna eklenebilir. Bunlar elbette mümkün, olanaklı ve kaçınılmazdır. Şimdilik emperyalist küreselleşme paylaşım savaşı boyutuyla ele alındığı için diğer etkenlerin değerlendirilmesini geçiyoruz.

Görünürde yaşanan Rusya-Ukrayna savaşı yine ironik bir biçimde görünürde Rusya-ABD, AB ve NATO devletlerine karşı yaşanmaktadır. Rusya'nın emperyalist küreselleşmenin merkezindeki ABD tekellerinin pazar alanı olması bir yana önündeki en büyük engellerden biri olarak durmaktadır. Rusya'nın en büyük müttefiklerinden biri Çin diğeri de İran'dır. Bu iki devlet de emperyalist tekellerin onların istediği gibi ve düzeyde pazar alanı haline gelmemiş ve getirilememişlerdir. Üstelik Çin ve Rusya ayrı bir emperyalist merkez olma yönünde ilerlemektedirler. (Bu üç devletle de emperyalist devletlerin ekonomik, ticari ilişkileri son derece gelişkindir, bu ayrı, emperyalist devletlerin sınırsız bir biçimde pazarı haline gelmesi ise ayrı bir konudur).

Emperyalist kapitalist sistemin rekabet, pazar savaşı ve iç çelişkileri onları dünyanın her tarafında karşı karşıya getirmekte, diplomasinin çözüm alanları daralmakta, şimdilik yerel ve tekil savaşlarla çelişkileri aşmaya, karşı tarafın iradesini kırmaya çalışmaktadırlar. Pazar alanlarının sınırlılığı çelişkilerin kaçınılmazlığını getirmektedir. Çelişkilerin de ancak ve ancak savaşlarla aşılacağı kesindir. Emperyalist küreselleşmenin ortaya çıkarttığı tablo en genel hatlarıyla bu şekildedir. O zaman bu tabloyu değiştirmek isteyen güçler bu durumu hangi hamlelerle ve nasıl değiştirmek istiyorlar sorusu gündeme gelir. Şimdi İran ve Ortadoğu eksenli bu soruya yanıt vermeye çalışalım.

İran politik olarak ABD karşıtlığı söylemi kullanmasına rağmen tepeden tırnağa kapitalist ve kapitalizmin de en çürümüş ve yoz halini yaşamaktadır. İran'da, halk düşmanı, emekçi düşmanı, kadın düşmanı faşist molla diktatörlüğü hüküm sürmektedir. Kapitalist İran, yeraltı zenginliklerini ve Şii ideolojisini kendisine dayanak yaparak, Rusya ve Çin ile ittifak kurarak ABD karşıtlığı temelinde kendisini bölgesel bir güç olarak örgütlemeye çalışıyor. Bundan dolayı da emperyalist ABD ve onun müttefikleriyle çelişiyor/çatışıyor. İran'ın ve onunla herekte eden devlet ve güçlerin hamleleri emperyalist tekellerin çıkarlarına büyük zarar veriyor. Dünyanın yeniden paylaşımı temelinde bu iki blok arasında yeni ticaret yollarının yapılmasından tutalım da yeni sömürge ve pazar alanlarının oluşturulması ve buna bağlı olarak yürütülen gerilimler, çelişkiler, savaşlar tüm hızıyla devam ediyor. Örneğin, Filistin İsrail savaşı, Hizbullah-Lübnan İsrail savaşı, Suriye İsrail gerilimi ve çatışmaları, Ensarullah-Yemen İsrail füze savaşları, yine Ensarullah-Yemen'in ABD-İsrail-Avrupa tekellerinin gemilerini ve ticaret yollarını, Ortadoğu'daki üslerini hedef alan saldırıları, Şii grupların ABD'nin Ortadoğu'daki üslerine yönelik saldırıları. ABD emperyalizmi Ortadoğu'da ciddi müttefikleri olmasına rağmen bölgesel çıkarları ve dünya ticaretini etkileyen çok büyük bir risk altındadır. Bu riski yaratan faktörlerin başında da İran gelmektedir. Bundan dolayı da İran'ın iradesi kırılmaya çalışılmaktadır. Aksi durumda emperyalist tekeller ve onların neoliberal politikaları Rusya-Çin bloğu karşısında yaklaşan bölge ve dünya savaşı karşısında zemin kaybedecektir.

İsrail ve ABD tarafından yapılan tekil askeri saldırılar, suikastlar, sabotajlar İran'ın iradesini kırmaya, onu teslim almaya ve Ortadoğu'yu emperyalist tekellere sınırsızca açmaya, Rusya ve Çin'in pazar ve egemenlik alanını daraltmaya yönelik stratejinin birer parçasıdır. İran'a karşı uygulanan irade kırma savaşı devam edecektir. Şu anda karşılıklı vuruşlar farklı biçimler ve içerikler alarak sürecektir. İran bölgesel bir savaşa çekilmek istediğini görüyor, hamlelerini bu savaşa girmeyecek şekilde yapıyor. ABD-İsrail ve NATO ittifakı İran'ın iradesini kırmak için saldırının dozajını artıracaktır. İran bir varlık yokluk savaşına girmemek için stratejik planlarından vazgeçmeden geri adım atabilir, gizli-açık geçici anlaşmalar yapabilir. Eğer İran emperyalist tekellerin çıkarlarını tehdit etmeye ve onun önünde engel olmaya devam ederse İsrail-ABD ve NATO tarafından daha büyük saldırılarla karşı karşıya kalabilir. Emperyalist tekellerin önündeki engeller ve tehditler kaldırılmadığı sürece İran'a karşı yürütülen irade kırma savaşı durmayacaktır.

İrade kırmak isteyenlerin de iradesinin kırılabileceği unutulmamalıdır. Emperyalist kapitalist sistemin halk düşmanı, emekçi düşmanı faşist politikaları bütün ezilenler bakımından karşılık bulacaktır. Tek yol, halk düşmanı faşist molla diktatörlüğüne de emperyalist kapitalist sistemin dünyayı yeniden paylaşmak ve yağmalamak isteyen politikalarına karşı da devrimci halk savaşını yükseltmektir.