7 Kasım 2024 Perşembe

Lenin gibi yaşayın, Lenin gibi kazanacaksınız

Lenin irade ve umuttur. Lenin okurken öğrenirsiniz, devrimler yaparsınız, Lenin okurken tarih olur bugüne sarılırsınız. Lenin, en umutsuz, en yalnız, en zor zamanların ve düzenin cazibesinin alabildiğine genişlediği dönemlerin devrimci ayrım çizgisidir.

Tarih, 21 0cak 1924. Emperyalizm ve proleter devrimleri çağının önderi Lenin, hayata gözlerini yumduğunda Bolşevik Parti, başta kadroları olmak üzere, Sovyet yurttaşlarına ve tüm dünya devrimcilerine şöyle sesleniyordu. "Lenin gibi yaşayın, Lenin gibi kazanacaksınız."

Elbette ki, bu çağrı, muhataplarını kelimenin yalnızca basit anlamıyla devrimci mücadeleye çağırmıyordu. Vurgulanan Lenin'in inşacısı ve uygulayıcısı olduğu yeni devrimcilik tarzının sürdürülmesi, Marksizm'e açılan yeni teorik, politik ve örgütsel kapının son haddine kadar zorlanmasıydı.

Onun yolunu takip edenler, ustalarının "proleter devrimler çağı" belirlemesinin hakkını verircesine tarihin çarklarını ileri çevirdiler. Muzaffer devrimlerin bayrağını göndere çeken devrimci önderlerin hemen hepsi bu büyük öğretmene bağlı olduğunu ilan ediyordu. Coğrafyamızın devrimci gelişimi için de durum böyleydi. Lenin, devrimci mücadelenin amentüsü, onun külliyatı başucu kitaplarıydı. Anlaşılsın ya da anlaşılmasın, onun eserlerini okumak ve gerekirse sayfa sayfa ezberlemek devrimci yaşamın temel ritüelleri arasındaydı. Ve onun yolunu benimseyenler ihtilalin yoluna bağlı kalmak zorunda hissediyordu kendilerini.

Bu yüzden dünya burjuvazisinin "şeytan" diye anmaya başladığı Lenin, ölümsüz varlığıyla karşıdevrim cephesi için yaşayan bir tehditti. Ancak ona dokunmaya kimse cesaret edemiyordu. Ne düşman ne de revizyonizm olarak adlandırılan ideolojik akım Lenin'e saldırabilecek kudretten yoksundu. Çapsız varlıklarıyla, proleter devrim önderinin karşısına çıkma cesareti gösteremediler. Bu yüzden Lenin bayrağını ellerine aldılar ve yine aynı bayrakla onun parti teorisine, temel devrimci politikalarına, kadro ölçülerine, devrimci savaş ve ayaklanma yaklaşımına karşı akınlar düzenlediler. Uğursuz amaçlarının bir yöntemi olarak Lenin namına Stalin'i paslanmış ideolojik kurşunların hedefi yaptılar. Dünya burjuvazisi haklıydı, o sosyalizmin prestijini zayıflatmak adına sınıf tavrının gereği olarak Stalin'i hedef belliyordu. Ancak sosyalizm adına Stalin'e saldıranlar, Leninizm'e ve onun somuttaki pratik-politik var oluş biçimine kurşun sıktıklarının farkında bile değildi.

"Reel sosyalizmin" çözülüşü, tüm bu kesimlerin cesaretini attırdı. Artık yalnızca düşmanlar değil, önemli tarihsel sorumluluklar üstlenmiş kimi devrimci örgüt ve partiler de "Lenin'e, Leninizm'e ve Leninist partiye" itirazını yükseltiyordu. Beklenti şuydu; Berlin duvarının çöküşüyle birlikte Leninizm de Marksizm'in yakasından düşecekti.

Ancak bir şey hesaplanamadı. Sovyetler Birliği'nin dağılması, devrim ve sosyalizm savaşımında yaratılan geleneğinin yıkılması anlamına gelmiyordu Aksine geleneğin en güçlü yanı örgütlü mücadele tarzıydı. Leninizm, nerede bir kavga nerede sosyalizm sancağı yüceltilmişse yeniden beliriyordu. Bitti denilen yerden Lenin, 3. Enternasyonal alışkanlıklarıyla ve Stalin'le birlikte var oluyordu. Dimitrov, Enver Hoca, Mao, Fidel ve daha sayısız devrimci bu geleneğin güçlü halkaları olarak tarihe eklendiler. Lenin, bu halkanın kurucu öznesiydi ve tam da bu yüzden bitirilmek isteniyordu.

Ancak devrimciler, devrimci bir yol arayanlar hiçbir zaman Lenin'siz kalmadı. Lenin'i raflarından çıkaranlara, 'siz hala bunları mı okuyorsunuz' diyenlere, Leninist partiye karşı kişisel özgürlüklerin önemini anlatanlara, 'iktidar olmadan dünyayı değiştirelim' diyenlere inat Lenin hep aydınlattı yolu. Öncülük, devrimci kalkışma, devrimci durum, örgüt ve kadro sorunları, zayıf halka, tek ülkede sosyalizm, iktidar ve daha birçok konuda kilometre taşı olmaya devam etti.

Evet, böyle bir ortamda Lenin'i okumalı, anlamalı ve eylemeli her devrimci. Yalnızca yeni kadrolar değil, her dönemin devrimci kadroları da dönüp bakmalı Lenin'e. Her defasında yeni şeyler yakalamanın devrimci coşkusu hissedilmeli ve eylem için şimşekler çakmalı.

Çünkü Lenin irade ve umuttur. Lenin okurken öğrenirsiniz, devrimler yaparsınız, Lenin okurken tarih olur bugüne sarılırsınız. Lenin, en umutsuz, en yalnız, en zor zamanların ve düzenin cazibesinin alabildiğine genişlediği dönemlerin devrimci ayrım çizgisidir.

LENİN PARTİYSE PARTİ DE LENİN'DİR
Lenin bir devrim partisi olarak Bolşevik Parti'yi yüksek bir disiplin, özgüven ve kararlılıkla inşa ettiğinde devrimcilerin eline hiçbir zaman paslanmayacak olan güçlü bir silah hediye ediyordu. O, tüm teorik ve politik eserlerinin uygulayıcı kuvveti olarak gördüğü ve büyük bir devrimci tutkuyla inşa ettiği parti ve örgüt teorisinin yanı sıra devrimin zorlu merhalelerini yönetecek olan adanmış bir kadrolar kuşağının da yetiştiricisi oldu. Ancak bunu da yine kendisine ait bir edinim ve öğrenme metoduyla gerçekleşti. Devrimci olanı içermenin ve Marksizm'in konusu haline getirmenin sayısız örneğini veren Lenin, devrimci parti ve kadro sorununda da Rusya'nın devrimci toprağında yetişen Tkaçev'leri, Narodnikleri kapsayan bir Marksizmi geliştirmeyi başardı. Sverdlovlar, Stalinler, Dzerjinskiler bu tarzın öğrencisiydiler.

Bu aynı zamanda devrimin kurucu öznesi olan devrimci örgütü yetkinleştirme iddiasının da sonucuydu. Öyle ki Lenin, bütün politik yaşamı boyunca sadece düşmanlarına karşı savaşmadı; onun enerjisinin önemli bir kısmı iç ideolojik mücadeleyle, devrime zararlı akımların kesin bir yenilgiye uğratılması mücadelesiyle doluydu. Bu amaca bağlılığın gereği olarak hiçbir çarpışma düzleminde geri adım atmadı, örgütsel sorunlardan bunalmadı ve devrimci mücadeleye iğne ucu kadar olumsuz etki edebilecek hiçbir düşünceyle uzlaşma yolunu tercih etmedi. Lenin'in bu anlamdaki sarsılmaz iradesi, hasımları arasında dahi çatallaşma yaratmayı başarıyordu.

Lenin'in partiyi "batırmasına ve ele geçirmesine" karşı tavır alınmadığından ve bu "diktatöre" karşı harekete geçmek gerektiğinden bahseden bir Bolşevik karşıtına, yine bir başka hasmının verdiği yanıt, bu tutkunun en yalın anlatımıdır. Ne deniyordu Lenin'le ilgili; "Günün yirmi dört saatinde devrimle uğraşan devrimden başka bir şey düşünmeyen, yatağına yattığı zaman bile düşünde devrim gören başka kimse yok! Böylesiyle başa çıkılır mı?"

Çıkılamadı da. Lenin, yalnıza devrimi düşünen insan olmaktan çıktı, devrimi düşünen ve devrimle uğraşan örgütlerin ilham kaynağı oldu. Tüm devrimcilerin ezberine, "örgüt ve onun gereklilikleri olmadan devrimler ilerlemez" fikrini buz gibi bir gerçek olarak yerleştirdi.

Bu bakımdan Lenin ve Leninist örgüt bir siyasi iradenin örgütlenmesidir. Leninizm, bir siyasal öncülük teorisi ve pratiğidir. Örgüt biçimi ve ona ait diğer tüm nitelikler, öncülük fikrinin ihtiyaçları doğrultusunda oluşturulmuştur. Leninist özne, her şeyden önce, öncülük yapabildiği sürece Leninist bir öznedir. Leninizm, devrimci örgüt teorisinin öncülük üzerine inşasıdır.

Tüm bunlardan yola çıkarak söylenebilir ki, Bolşevik Parti, hiçbir döneminde tüm örgütsel çalışmaların sorunsuz gerçekleştiği, tüm kadroların derin teorik hazineye sahip olduğu, her işin profesyonelce bir örgüt olmadı. Aksine defalarca örgütler dağıldı, gazeteler çıkarılamadı, yeri geldi o büyük coğrafyada gerçekten bir avuç kadro ve birkaç parti örgütü dışında bir şey kalmadı. Lakin Leninist örgüt ham hayallerin içerisinde değil yakıcı gerçeklerin ve olanakların üzerinde var edildi Komünistlerin işi, ideal örgüt yaratmak değil, devrimi gerçekleştirecek olan örgütü yaratmaktır. Ve devrimi gerçekleştirebilecek olan örgütün yapısı sınıf mücadelelerinin gelişimi içinde yetkinleşecektir.

LENİN VE LENİNİST SİYASET TARZI
Lenin, her zaman politik devrimciliğin hangi konjonktürde hangi çatlaktan belirebileceği üzerine siyasal yönelimini oluşturuyordu. Bunun temel halkası ise iktidar bilinciydi. O, komünist devrimcilere artık muhalefetle yetinmeyecekleri, devrimci toplumsal inşaya yönelecekleri bir yüksek eşik bıraktı.

Öyle ki Lenin'in siyaset üslubunda gelişigüzellikten hiç eser yoktu. Yaptıkları ve eyledikleri sürekli biçimde devrimi-iktidarı arayan bir ihtilalcinin hareket tarzıydı. Yöntemi somut durumun somut analizine dayanıyordu. İradesi sarsılmıyordu, çünkü hem Marksizm'in yöntemsel üstünlüğünü çok erken edinmişti hem de siyasal çalışmanın hedef noktasından hiçbir biçimde uzaklaşmıyordu.

Devrimci taktikteki ustalığı, somut duruma teslim olmamanın, zincirin halkalarını birbirinden ayırmamanın sırrıydı. Bu görüş açısı aynı zamanda Lenin'i alabildiğine esnek yapıyor, onu kırtasiyecilikten ve dogmatizmden kurtarıyordu. Leninist politikanın sırrı, zamana ve mekana bağlı olmayan önermelerden çok, önemli dönemeçlerde yaptığı radikal müdahalelerde açığa çıkmaktadır. O müdahalelerin arka planını, müdahalenin zeminini ve muhataplarını belirginleştirmeden Lenin'in başarılı bir öğrencisi olmak zordur.

Bu yüzden Lenin'in karşısına Lenin'i çıkartmak boşunadır. Onun kimi yazılarında çelişki gibi gözükenler aslında onun devrimci siyasetinin yansımalarıdır. Çünkü Lenin sağa ya da sola kayan biri değil; her daim devrimi arayan ihtilalcidir. Her somut durumdaki tavrı da bu yüzden başkadır. Tek bir kesit gösterilemez ki Lenin, konjonktüre göre davranmamış olsun. Ancak o, konjonktür gereği geri çekilirken dahi ileri atılmak için hesap yapan birisidir. Leninist tarzın özü budur. Her an hazır olmak, her yerde sisteme karşı saldırı için hazır beklemek. En geri çekildiği zamanda bile fırsat bulduğu zaman atağa geçmek.

Bu yüzden Lenin'den demokrasi ya da barış mücadelesi teorisyeni çıkmaz, Lenin'den devrim fikrini öteleyen bir stratejist çıkmaz. Geriye çekilişler, reformlar, parlamenter mücadele vb., bunlar geniş bir ırmağı besleyen küçük derelerdir. Ancak Lenin küçük derelerde mutlu mesut yaşayanlardan değildir. Devrimin önünü açmıyorsa hiçbir "başarı"ya prim vermez.

Öte taraftan, Lenin devrimlerin, silahsız olamayacağını, silahsız gerçekleştirilemeyeceğini gösteriyor. Leninist siyaset, devrimci örgütlerin, devletin şiddet tekelini kırmak için sürekli teyakkuz halinde olmalarını salık veriyor. Lenin, güncel bir tabirle söyleyecek olursak "zamanı gelince silahlı mücadele yürütürüz" diyenlerin ve politik ömürlerini barışçı mücadele ile geçirmiş olanların devrim anında silahı ellerine alamayacağını alsalar dahi tutamayacağını herkese ilan etmiş bir devrimci önder olarak ayrıca okunmak zorundadır. Onun bütün mücadelesi bu metaforu tersine çevirmek ve ayaklanmayı hazırlık görüş açısına yerleştirmek üzerine kuruludur. Devrimci savaşı, önce partisine kazandıran Lenin sonrasında ise dünya devrimcilerine devrimci şiddet ve hazırlık eylemini kazandırarak güçlü bir devrimci savaşım teorisi ve politikası yaratmıştır.

Öyleyse gün Lenin'in günüdür. Günümüzün devrimci gelişim sorunlarına Lenin'in vereceği yanıtlar hala günceldir. Zaman; Ne Yapmalı'nın, Şubat Dersleri'nin, Nisan Tezleri'nin, Devlet ve Devrim'in zamanıdır. Yeter ki Lenin'i, onun devrimci yöntemiyle okuyalım ve öyle anlayalım.

Lenin, Devlet ve Devrim'i yarıda bırakıp harekete geçtiğinde "devrimi yapmak, onun hakkında yazmaktan daha zevklidir" diyordu. O zaman Lenin'i okumanın bağlanacağı görüş açısı da "devrim yapmak, devrimi kazanmak" olmalıdır. Ona vereceğimiz söz, Nazım ustanın yıllar önce söylediklerinden farklı değildir.

"yüzyılların dönüm yerini en önde geçen adam, / fırtınalarda feneri ilkönce seçen adam / nasıl yumar/ ebediyen gözlerini? / lakin arkasında kolu bağlı bırakmadı bizi. /bize sanatın sırrını öğretip öldü. /tamamlayacağız şaheserimizi!"