Kanal İstanbul, esas Marmara için beka sorunu
Kanal İstanbul Projesi hayata geçirilebilir mi? En sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyelim: eğer toplumsal muhalefet İstanbul'un kellesini kesme projesine dur demezse, evet, hayata geçirilebilir. Kanal İstanbul büyük bir iklim sorunudur. Kanal projesi iktidar kadar, muhalefet için de, İstanbullu için de, tüm Marmara için de beka sorunudur.
Kanal İstanbul Projesi hayata geçirilebilir mi?
En sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyelim: eğer toplumsal muhalefet İstanbul'un kellesini kesme projesine dur demezse, evet, hayata geçirilebilir. Ekonomideki bütün eksi göstergelere rağmen… Tam da bu ekonomik göstergeleri iyileştirmek, iktidar etrafına kümelenen rant ve sermaye çevrelerini krizden kurtarmak için bunu yapacak.
Kanal İstanbul Projesi, 3. Köprü, 3. Havaalanı gibi mega inşaat projelerinin üçüncü etabı -bir sonraki etabı, 3. Kent İstanbul Projesi olur herhalde.
AKP'nin inşaat ve enerji üzerinde yükselen sermaye birikim rejiminin tökezlemeye başladığı "ustalık dönemi"ne denk düşen bu projeler için, yaşanan ekonomik ve siyasi krizlerden dolayı hayata geçirilemeyeceği farz edildi, hala da böyle bir beklenti var. Öyle ya, inşaat şirketleri iflas ediyor, faizler yüksek, uluslararası kredi kuruluşları sürekli eksi puan açıklıyor, Damat tarafından açıklanan her "paket" fos çıkıyor vs. İktidarın, ABD-Rusya arasındaki manyetik alanda yaptığı ‘serbest' hamleleri, AB ile mülteciler üzerinden "Kayserili pazarlığı", İngiliz bankerlerinden kredi dilenmeler… Üstelik de üç büyükşehirde belediye başkanlıklarını da kaybettikten sonra...
BÖLGEDEKİ TÜM CANLI YAŞAMI OLUMSUZ ETKİLENECEK
2011'den bugüne dek gündemi meşgul eden Kanal İstanbul Projesi ile neler hedefleniyor, yaşama, doğaya etkilerinin neler olacağına dair gerek TMMOB gerekse de başka kurumlar tarafından kapsamlı bilimsel raporlar yayınlandı.
Yaklaşık 45 km uzunluğunda ve 250 metre genişlikte yapılması planlan "Kanal" güzergâhı; Küçükçekmece ilçesi, Lagün deniz ara kesitinden başlayıp, Altınşehir ve Şahintepe mahalleleri arasından geçirilerek, Sazlıdere Barajı üzerinden Sazlıbosna ve Dursunköy mahallelerinin yakınından Arnavutköy'ün batısına varmakta, Baklalı, Terkos ve Durusu mahallelerinin arasından Karadeniz'e çıkmaktadır. Sözkonusu güzergâhı orman, tarım vb. ve yerleşme alanlarını, dünyada nadir coğrafik varlıklardan olan Küçükçekmece Lagün ve Kumul alanlarını, İstanbul'un içme suyu ihtiyacının bir kısmını karşılayan Sazlıdere Barajı ve havza alanlarını kapsamaktadır. Küçükçekmece Gölü'nün Sazlıdere Baraj Gölüne kadar olan bölümü sulak ve bataklık alanları oluşturmaktadır. Gölün gelgitleri ile oluşan bataklık alan kuşların göç yolu üzerinde dinlenme ve üreme bölgesi durumundadır. Bölge barındırdığı dere ve doğal topografyası nedeniyle de çok önemli yer altı suyu ve bir yağmur suyu toplama havzası ve İstanbul'un en önemli ekolojik koridorudur. Kanal planlandığı güzergahta açılırsa, Karadeniz-Marmara arasında deniz akıntısı kara ekosistemini, akiferleri ve havzadaki yüzeysel suları tuzlandıracak, bölgedeki canlıların yaşamını olumsuz etkileyecek, meralarda, otlaklarda, tarlalarda tarım ve hayvancılıktan vazgeçilmek zorunda kalınacaktır.
KAMUSAL ALANLAR SERMAYENİN MÜLKÜNE GEÇECEK
KİP, tam da bunu yaparak, İstanbul'un son derece önemli bir alanını etrafında kümelenen, uluslararası ilişkide olduğu başta Arap sermayesine, yeni değerlenme alanı sunacak. 152 milyon metrekarelik bir alanı inşaat alanına çevirerek yıllarca sürecek büyük bir inşaat furyası başlatacak. Bunun için bir kez daha kamusal alanlar ve küçük mülk sahiplerine, köylülere ait alanlar büyük sermaye gruplarının mülkiyetine geçişi sağlanacak. Şirketlere garantiler sunarak, vergilerle halkın sırtına yüklenen borç miktarı katlanacak.
ZORLA KAMULAŞTIRMA
Kanal İstanbul Projesi'nin, Suriye'de TOKİ arsaları yaratma için işgale kalkışan iktidar tarafından içeride inşaat şirketleri için "güvenlik bölgesi" olarak tesis edileceğini söylemek işten bile değil. Gerek uluslararası koşullar gerekse de içerde AKP-asker-sermaye arasında kurulan ittifak, karşısında örgütlü bir siyasal güç çıkmadıkça, zorla el koyma, "kamulaştırma" (yani devlet eliyle şirketlere devretme), sürgün, açık polis/asker şiddeti, devlet garantili krediler sunma, ve daha birçok yolla iktidara projeyi uygulama gücü vermektedir.
EMEK SÖMÜRÜSÜ
Kanal projesinin, 3. Havaalanı inşaatında deneyimlediğimiz gibi, en vahşi çalışma koşullarında emekçilerin canına mal olacağını da şimdiden söylemek, işten bile değil. "Cumhuriyet tarihinin en büyük projesi" olarak reklam edilen havaalanı, aynı zamanda Cumhuriyet tarihinin de en vahşi çalışma koşullarında inşa edildi. Hatırlayalım; "Servis sorunu çözülecek", "Yatakhane, lavabo, banyo temizlikleri düzenli olarak yapılacak, tahtakurusu sorunu çözülecek", "Revir personelinin işçilerle ilgilenmesi, gerekli sağlık malzemelerinin temin edilmesi sağlanacak, işçilere dönük aşağılayıcı muamele engellenecek", "Maaşların tamamı hesaba yatırılacak, elden maaş ödemesi yapılmayacak"... İşçilerin bazı talepleri bunlardı.
MARMARA VE EGE DENİZİ'NİN ÖLÜM İZNİ
Kanal projesinin, bu açılardan iktidar tarafından bir "beka sorunu" derekesinde ele alındığını görmek gerekiyor. Dolayısıyla karşımızdaki sorunun önemini muhalefetin de bu düzeyde kavraması gerektiği çok açık. İktidar bloğu içindeki "Montrö Sözleşmesi" tartışması da, projenin başka bir boyutlarının da olduğunun bir göstergesi saymak lazım.
Montrö-Lozan tartışması, ulusalcı, askeri/güvenlikçi strateji bakış açısının muhalefeti darkafalıkla ve şovenizmle zehirleme potansiyeli de var. Oysa sorunun asıl uluslararası boyutu, Marmara'nın ve devamında Ege Denizi'nin ölümüne izin verilmesidir. Kanal'la birlikte Karadeniz'deki kirlenmenin olduğu gibi Marmara'ya ve Ege'ye taşınacak. Zaten ölüm sinyalleri veren Marmara Denizi ve sularındaki ısınma nedeniyle ciddi ekolojik kriz yaşayan Ege Denizi'nin ekosisteminin yokoluşunu hızlandıracak bir adım olacak.
Ayrıca Kanal projesi, yıllarca sürecek inşaatın dolgu için binlerce taş ocağının açılması, hafriyatının taşınması, Karadeniz'e yeni dolgu alanları yapılması gibi büyük faaliyetlerin yaratacağı karbon salımı, tozlanma, ormansızlaşma gibi etkileriyle büyük bir iklim sorunudur.
MESELE BÜTÜNSELLİKLE KAVRANMALI
Bütün bu nedenlerden, Kanal projesi, iktidar kadar, muhalefet için de, İstanbullu için de, tüm Marmara için de beka sorunudur. Çevre ve ekoloji hareketleri, siyasi partiler, meseleyi tam da bu bütünselliği içinde kavrayarak bir mücadele örgütlemelidir. Belediyeler, siyasi partiler, odalar, konfederasyonlar, yöre ve mahalle dernekleri, kent ve çevre platformları, biliminsanları ve hukukçular, sanatçılar, medya gibi mücadelenin çok katmanlı, çok bileşenli ve biçimli olarak inşa edilmesi de muhalefet güçlerine, yeni bir demokrasi inşa etme fırsatı sunduğuna da dikkat çekmek gerekir. İstanbul merkezli bu mücadele, başta Kazdağları ve Hasankeyf olmak üzere diğer bütün doğa, tarih ve kültür katliamlarına mücadele eden yerel hareketlerin damarlarına da cansuyu olacaktır.