DÜNYA
İran'da isyan Rojhelat'ta serhildan!
İsrail ve ABD'nin İran'ı ekonomik, diplomatik ve askeri olarak kuşatma politikası ve eylemcilere destek açıklaması, Kuzeyden Güneye, Doğudan Batıya İran halklarının haklı taleplerini karartmaz. Ekonomik ve politik hareketin meşrutiyetine halel getirmez.
Geçtiğimiz hafta Güney Kürdistan'daki (Başûr) eylemlerin hedefinde başta Barzani olmak üzere iktidarı paylaşan tüm partiler vardı. Yolsuzluğa, yoksulluğa, yozlaşmış ve çürümüş oligarşik yapıya karşı Başûr halkının eylemleri günlerce devam etti. Örgütsüz ve devrimci bir önderlikten yoksun olan kitle hareketi sisteme darbe vurup şimdilik geri çekilmek zorunda kaldı.
Perşembe günü ise İran'ın ikinci büyük kenti olan Meşhed'de yüzlerce kişinin hayat pahalılığı, yoksulluk ve yolsuzluğa karşı başlattığı eylemler hızla bir çok kente yayıldı. Başkent Tahran'dan Şiraz'a, Kum'dan Kirmanşah'a kadar ülke çapında gelişen eylemler de temel talepler ekonomik olsa da çok geçmeden rejim karşıtı bir muhtevaya dönüştü. Zira sömürgeci molla rejiminin bölge de yayılmacı, içerde baskıcı karakterinin insanların yaşam şartlarını doğrudan etkilediği gerçeği her geçen gün kitleler tarafından daha fazla bilince çıkartılıyor.
81 milyonluk İran'da son 10 yılda insanlar yüzde 15 daha fazla yoksullaştı. Resmi rakamlara göre bu yıl yüzde 13,1 olarak açıklanan işsizlik 3.2 milyon insan demek! Yıllardır devam eden ambargoya rağmen dünyanın 18. büyük ekonomisine sahip İran'da asgari ücret 8 milyon 120 bin riyal (227 dolar) iken bürokratların yüksek maaşları büyük tartışmalar yaratmıştı. Buradan bakıldığında Türkiye ile benzerliklerini görmek mümkün! Cumhurbaşkanı 35 bin TL, Bakanlar 15 bin TL maaş alırken birkaç gün önce açıklanan asgari ücretle milyonlarca emekçiye bin 603 TL reva görülüyor! Tüm kapitalist ülkeler de olduğu gibi İran'da da bir avuç azınlık ülke gelirinin ve zenginliklerinin tamamına yakınını kullanırken, on milyonlarca İranlı sefalete mahkum edilmektedir.
Şiilerin kutsal kenti Meşhed'den başlayıp yayılan protesto gösterileri hem bu ekonomik tabloya hem de teokratik başkanlık rejiminin bölgesel yayılmacı politikalarına bir isyanı yansıtıyor. Eylemlerin ilk günün de daha çok "Yoksulluğa hayır", "Yolsuzluğa ölüm", "Hayat pahalılığına hayır", "Suriye'yi bırak, yoksulluğa bak" ve "Halk açlıktan ölüyor, mollalar tanrıcılık oynuyor" gibi sloganlar atılırken; daha sonra Dini liderler, Cumhurbaşkanı ve İslami Meclis Şura başkanını hedef alan sloganlar öne çıktı. "Kahrolsun Ruhani", "Kahrolsun Laricani", "Diktatörlüğe ölüm", "İslam Cumhuriyet yıkılsın" sloganlarının dışında özel olarak idamlar ve yaygın tutuklamaların olduğu Doğu Kürdistan (Rojhelat) da "Siyasi tutsaklara özgürlük" ve "Ya ölüm ya özgürlük" şiarları öne çıktı. Loristan Eyaletine bağlı Dirûd kentinde göstericilerin üzerine ateş açılması sonucu iki kişi katledildi. Sokakları terk etmeyen eylemciler başta kaymakamlık ve polis merkezi olmak üzere devlet kurumlarını ateşe verdiler. Rojhelat Kürdistanı'nda eylemler şimdiden bir Serhildan düzeyine varmış durumda. Halklar arası düşmanlığı körükleyen, mezhep savaşlarına zemin hazırlayan ilhak politikasına ve dini söylemlerle meşrulaştırılmaya çalışılan bölgesel yayılmacılığa karşı tepkilerin yükselmesi Ortadoğu ve Kürdistan halklarının geleceği bakımından anlamlıdır.
İran devlet yetkilileri eylemlere karşı "dış mihrak", "fitne", "Amerikan, İsrail oyunu" ve "bizi parçalamaya ve iç karışıklık çıkarmaya çalışıyorlar" açıklamalarında bulundular. (Farkındayız bu söylemler de çok tanıdık geldi.) Ruhani'nin yardımcısı İshak Cihangiri, eylemlerin arkasında "gizli eller"den bahsederken, İran ordusu Pasdaran ise eylemcileri açıktan tehdit etti: "Bazıları yeni bir fitne çıkarmak istiyor. Bazıları Amerika ve İsrail'in propagandasının etkisiyle toplumun içinde parçalılık çıkarmaya çalışıyor." Pasdaran komutanları daha sert müdahalelerde bulunacaklarını söyledi. Nitekim polislerin ve Devrim Muhafızları Ordusu'nun alt kolu olan Besic milislerinin göstericilere saldırıları her geçen saat artmaktadır.
Molla rejimin anti-Amerikancı ve anti-Siyonist propaganda ile eylemleri manipüle etmeye başlamasında şaşırılacak bir şey yok. Onlar zaten uzun yıllardır içeride halkın her türden tepkisini dini, Rojhelat'taki Kürt halkımızın özgürlük taleplerini ise şoven söylemlerle bastırmayı devlet politikası olarak uygulamaktadırlar. ABD'nin hemen eylemlere destek açıklaması yapmış olmasını da manipülasyonlarının dayanağı olarak kullanmaktadırlar. İsrail ve ABD'nin İran'ı ekonomik, diplomatik ve askeri olarak kuşatma politikası ve eylemcilere destek açıklaması, Kuzeyden Güneye Doğudan Batıya İran halklarının haklı taleplerini karartmaz. Ekonomik ve politik hareketin meşruiyetine halel getirmez.
Nüfusunun yüzde 60'nın 30 yaş altı olduğu İran ‘da eylemlere gençlerin ve kadınların katılımı dikkat çekmektedir. 2009'daki reform eylemlerini çağrıştıracak tarzda özgürlük isteyen kadınlar ve gençler sokaklarda ve sosyal medyada isyanlarını yüksek sesle dile getirmektedirler. İran Komünist Partisi (CPI) ve TUDEH'in ilerici ve özgürlükçü güçlerin birleşik mücadelesine vurgu yapıp, eylemlerdeki inisiyatifi güçlendirme çağrısında bulunmaları reformcu ve devrimci güçlerin birliğini sokakta inşa etmek bakımından değerli bir çaba olarak kaydedilmelidir.
Eylemlerin şimdiden nereye evrileceğini öngörmek mümkün değil. Ancak Molla rejimin işi bu sefer daha zor. 1999 ve 2009'daki Devrim Muhafızları ve milis örgütü besiclerin şiddeti ile her geçen gün kitleselleşen ve radikalleşen eylemleri kontrol altına almak kolay olmayacak. Ayrıca şu bir gerçek ki, gerek Ortadoğu'da gerekse de Kürdistan'da diktatörlükler din ve şovenizm ile halkların toplumsal adalet, eşitlik ve özgürlük taleplerini bir yere kadar bastırabilirler. Göstermelik anti Amerikancı ve anti Siyonist argümanları kapitalist sömürü çarklarını bir yere kadar perdeleyebilir. Polis-ordu şiddeti ve istihbarat örgütlerinin yarattığı korku duvarları kadınları, gençleri ve tüm emekçileri bir yere kadar sokağa çıkmaktan alıkoyabilir. Tahran'dan Kirmanşah'a, Süleymaniye'den Erbil'e, Amed'den Gezi'ye yolsuzluğa, yoksulluğa, hırsızlara ve savaş çığırtkanlarına karşı ezilenlerin isyanlarını diktatörler engelleyemez.
Ortadoğu halkları yüzlerini kapitalist tekellerin değil komünlerin; diktatörlüğün perdesine dönüşmüş meclislerin değil taban demokrasinin işletildiği halk meclislerinin; ataerkil, kadın düşmanı eril toplumsal düzenin değil kadın aklı ve iradesinin yön verdiği toplumsal yapının yaşam bulduğu Rojava Kadın Devrimine döndükçe isyanlar devrimlerin de yolunu açacaktır. Halkların emperyalizmin ve bölgesel gericiliğin kıskacından kurtulmasının, çıkışın yolu buradadır.
Şimdiden güvenle söyleyebiliriz ki, 2018 ezilenlerin isyan, serhildan ve intifadalarla diktatörlerin saraylarının duvarlarını çatlatacağı ve koltuklarını sallayacağı bir yıl olacak.