GÜNCEL
ILO'yu boykot
ITUC ve ETUC bünyesinde ortaya çıkan ILO İstanbul toplantısını boykot kararı işçi hareketinin uluslararası mücadelesinin gelişmesinin de bir işaretidir. Boykot, ILO'daki yarılmayı ortaya çıkarmış, "toplumsal uzlaşmayı", "konsensusu", "sınıf barışı"nı temel alan bu kurumun misyonunun bittiğini göstermiştir. Sınıf barışının yerini daha da güçlenen sınıf mücadelelerinin alacağının işaretini vermiştir.
Uluslararası çalışma Örgütü'nün (ILO) İstanbul toplantısı işçi sendikaları tarafından boykotla karşılandı. Tarihinde ilk olan bu boykot uluslararası sendikal işçi hareketinin nasıl bir rotaya evrildiğini gösteriyor.
BOYKOT
2-5 Ekim günlerinde düzenlenen ILO 10. Avrupa Bölge Toplantısı, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) ve Avrupa Sendikalar Konfederasyonu'nun (ETUC) boykotlarıyla karşılandı. Türkiye'de iktidarın işçi ve emekçilerin haklarını askıya almasından ve 125 bin çalışanın işine son verilmesinden dolayı toplantının Türkiye'de yapılmasına karşı çıkan ITUC ve ETUC, ILO yönetiminin bu kararından vazgeçmemesinden dolayı toplantıya katılmayarak hem ILO'daki krizi büyüttü hem de Türkiye'de iktidarın emek düşmanı politikalarına sessiz kalmadı.
ILO, Avrupa ve Orta Asya olmak üzere iki ayrı bölgeden oluşmakta ve 4 yılda bir bölge toplantıları örgütlemekte. Ayrıca yılda bir uluslararası çalışma konferansı örgütlemekte. Üçlülük ilkesi gereğince her üye ülkeden bir işçi, bir işveren ve hükümet temsilcileri toplantılara katılıyor.
10. Avrupa Bölge Toplantısı 51 ülkeyi kapsıyor. İşçi sendikalarından toplantıya 4 ülkenin dışında katılan olmadı. Rusya'dan gelen sendika konfederasyon düzeyinde olmazken, Kazakistan, Azerbaycan ve Belarus'dan katılan sendikalar ise sınıf işbirlikçi ve iktidar yandaşı olmakla tanınıyor.
ITUC üyesi 91 sendika konfederasyonunun 88'i toplantıyı boykot etti. Boykota katılım yüzde 97 oranında. ITUC üyesi 3 sendika konfederasyonu ise boykota katılmadı. Bunlar Azerbaycan Sendikalar Konfederasyonu, Türkiye'den Türk-İş ve Hak-İş. Türkiye'den DİSK ve KESK boykota katıldılar.
ILO TARİHİ
ILO, fikri Amerikan İşçi Sendikaları Federasyonu Başkanı S. Gonpers'in başında bulunduğu bir işçi sendikaları komisyonu tarafından Barış Konferansı'na önerildi ve kabul edildi.
ILO, Milletler Cemiyeti'nin idari ve mali bakımdan özerk bir örgütü olarak 1919'da kuruldu. Milletler Cemiyeti'nin dağılmasıyla birlikte 1946'da Birleşmiş Milletler'in uzmanlık örgütü oldu. İlkeleri toplumsal adalet "toplumsal adaletsizliğin dünya barışı için yarattığı tehlike" ve "uluslararası alanda çalışma koşullarındaki farklılıkların giderilmesi" olarak belirleyen örgüt 1944 yılında ise uluslararası insanlar için daha çok özgürlük adil bir gelir dağılımı ve yaygın tam istihdam öngörerek çerçevesini genişletti. Bu ilkeler işçilerin kapitalizm koşullarında görece refahın düzeltilmesini işçi ve işverenler arasında sınıf barışının sağlanmasını öngörerek işçi sınıfı ve emekçilerin çıkarlarını kapitalistlere, kapitalist sistemin bekasına bağlamaktadır. Bu nedenle "iş barışı", "sınıf barışı" yalanıyla sınıf işbirliğini kutsayan örgüt bu yolun sonuna geldiğinin işaretlerini veriyor.
ILO GERÇEKTE İKİLİ
ILO yönetimi örgütün işçi tarafını oluşturan aktörlerin uyarılarını dikkate almayarak ILO'nun gerçekte ikili bir örgüt olduğunu ortaya koymaktadır. İşçi ve emekçileri temsil eden sendikaların ILO içinde bir gücün tarafı olarak algılanmadığı figüran olarak görüldüklerini göstermektedir.
SINIF BARIŞI YERİNE SINIF MÜCADELESİ
ITUC ve ETUC'un ILO boykotu birçok yönüyle önemli bir içerik taşımaktadır. Uluslararası sendikal hareketin bünyesindeki milyonlarca işçinin ve emekçinin eylemi Türk hükümetine, AKP iktidarına yönelmiştir. Onun uyguladığı OHAL düzenine, sınıf düşmanı politikalarına, onbinlerce çalışanın ihraç edilmesine, onlarcasının tutuklanmasına karşı işçi ve emekçilerin uluslararası protestosudur. Başbakan Binali Yıldırım tarafından "bizimle aynı düşünmeyenlerle birlikte çalışmak zorunda değiliz" sözlerinin somutlaştığı emekçilere, çalışanlara dayatılan biat politikasına karşı tepkidir.
Emperyalist küreselleşme koşullarında "sınıf barışı", "toplumsal uzlaşma" ve "iş barışı" gibi kavramlar önemsizleşti. Yerini sermayenin azgın sömürüsüne, sermaye iktidarının vahşetine, barbarlığına, neoliberal saldırılarına bıraktı. Sosyal devletin yerini sermaye ve iktidarların talanı aldı. Tekeller ve hizmetindeki iktidarların saldırıları emek cephesinde yanıtsız kalmadı.
Dağınıklığa, örgütsüzlüğe rağmen saldırılar karşısında işçi ve emekçilerin mücadeleleri yükseldi. "Sınıf barışı"nın yerini kaçınılmaz olarak sınıf mücadeleleri aldı. Emek-sermaye, proletarya-burjuvazi çelişkileri keskinleşti, çatışmalar büyüdü. Sınıf uzlaşması temeli üzerinde kurulan sendika konfederasyonları da sınıf çelişkilerinin keskinleşmesi karşısında sınıf uzlaşmacı politikaları yürütmekte zorlandılar. İşçi sınıfı ve emekçilerin alttan gelen baskısı sendika/konfederasyon yönetimlerinin sınıf işbirlikçi politikalarını zorlamaya, değiştirmeye ve mücadeleci politikalar benimsemek durumunda bıraktı/bırakıyor. Keza bu mücadeleler sendika yönetim kademelerinde değişiklikleri de koşullandırarak ilerlemekte.
HAREKETTE ULUSLARARASILAŞMA
Bugün ITUC ve ETUC bünyesinde ortaya çıkan ILO İstanbul toplantısını boykot kararı işçi hareketinin uluslararası mücadelesinin gelişmesinin de bir işaretidir.
Büyük boykot 51 ülkedeki işçi örgütlerini birlikte harekete geçirmiş, ortak bir irade oluşturmuştur. ILO bünyesine bugüne kadar bu çapta ve düzeyde bir eylem görülmemiştir. Son yıllarda tek tek ülkelerde belli işkollarındaki grev ve direnişler uluslararası destek ve dayanışmalarla yaygınlaşmaktadır. Grev ve direnişler uluslararası bir niteliğe bürünmektedir. Uluslararası sendikal hareket yoluyla dünyanın başka coğrafyalarına taşınmaktadır. Bir başka uluslararası biçimde aynı tekele ait farklı ülkelerdeki işletmelerde grev, direniş ve dayanışmalar ulusal sınırları aşarak uluslar arası eylemlere dönüşebilmektedir. Sermayenin küreselleşmesi karşısında işçi ve emekçi hareketinin küresel çapta eylemi, hareketi eğilim olarak gelişmektedir. Bu nedenle ILO'ya karşı gelişen bu boykot tekil bir eylem olmanın ötesindedir.
Boykot, ILO'daki yarılmayı ortaya çıkarmış, "toplumsal uzlaşmayı", "konsensusu", "sınıf barışı"nı temel alan bu kurumun misyonunun bittiğini göstermiştir. Sınıf barışının yerini daha da güçlenen sınıf mücadelelerinin alacağının işaretini vermiştir.
Gelecek, işçi sınıfının enternasyonal hareketindedir.