KADIN
Hollwood'dan sonra Cannes'da kadınlardan yeni perde
Cannes Film Festivali'ndeki kadınların tepkilerinin ardından sinema dünyasında kadınlar için her şey güllük gülistanlık olmayacak elbette. Verilen vaatler seneye tutulacak mı bilmiyoruz. Sosyal medyada çokça dolaşan ve Nuri Bilge Ceylan'ın "Ahlat Ağacı" oyuncularını gösteren bir fotoğraf karesi bile tek başına kadınların işinin zorluğuna işaret ediyor.
Gördük ki erkek şiddeti her yerde ve her bir kadın tacizden tecavüze erkek şiddetinin hedefi olma tehdidi altında. Başka bir ifadeyle "nabız attığı" sürece her bir erkek, psikolojikten fiziksele şiddetin herhangi bir biçimini uygulama potansiyeline sahip.
Ekranlarda kimi zaman can verdikleri karakterler ya da güzellikleri ile bizleri büyüleyen kadınların da erkek şiddetinin çeşitli biçimlerine maruz kaldığını, geçtiğimiz yıl başlatılan Time’s Up ve Metoo kampanyaları ile gördük. Elbette, sinema sektöründe çalışan kadınların erkek şiddetine maruz kaldığını tahmin ediyorduk ya da varsayıyorduk. Bunu şiddetin, tecavüzün, tacizin mağduru olan kadınların kendi beyanları ile öğrenmiş olduk. Erkek, ister Hollowood'da olsun ister Antalya Film Festivali'nde kadınları, üzerinde tahakküm kuracağı bir "nesne" olarak görüyorsa, şiddet uygulama hakkını da kendinde buluyor demektir. Kadının kimliği ve bedeni, erkek karşısında “şey”leştikçe, örneğin; "hayır" demenin "hayır" demek olduğunu İstanbul'da da Cannes'da da anlamayan erkekler köşe başlarını tutuyor demektir.
Sinema sektöründeki kadınların cesareti ile kadın düşmanı bu erkekleri dünya alem gördü. Ve bu cesaret, Hollwood'dan sonra 71. Cannes Film Festivali'ni sardı, kadınların eylemleri birbirini takip etti. Örneğin, cinsiyetçiliği protesto etmek için bugüne kadar festivalde yarışan bin 645 erkek yönetmene karşı 82 kadın yönetmeni temsilen 82 kadın kırmızı halıda yürüyerek eylem yaptı. Festivalin jüri başkanı Cate Blanchett'in öncülüğünde kadın sinemacılar, “eşit işe eşit ücret” istedi. Gelecek yıl film seçiminde ve festivalin bütün çalışmalarında cinsiyet eşitliğinin sağlanacağına dair yöneticiler herkesin gözü önünde bir taahhütname imzaladı. 80 yaşındaki oyuncu Jane Fonda, üzerinde Time’s Up yazılı bir tişörtle Nice kentinde görüntülendi.
Festivalin son günlerine doğru ABD'li oyuncu Kristan Stewart, topuklu ayakkabı giyme zorunluluğunu, kırmızı halıda ayakkabısını çıkartarak protesto etti. Bu eylem de son derece önemliydi. Çünkü kadınların, film festivalinden iş yerine belli bir normlarda giyinmeye zorlanması da cinsiyetçiliğin bir başka biçimi. Kimse erkeklerin hangi kıyafeti nasıl giydiğiyle ilgilenmiyor, varsa yoksa kadınlar nasıl giyiniyor.
Doğudan batıya, kuzeyden güneye dünyanın hemen her yerinde kadınlar ve kazanımları erkek egemen iktidarların ve dinci gericiliğin saldırısı altında. Türkiye’de kadınlar, en yakınlarındaki erkekler –ki o erkekler kocalar, babalar, erkek kardeşler ya da erkek çocuklar oluyor- katlediliyor. Suriye’de cihatçı çetelerin tecavüz saldırısına maruz kalıyor. Hindistan’da tecavüz ve lince maruz kalıyor. Avrupa’da iş yerlerinde mobinge uğruyor ya da kürtaj gibi kazanılmış hakkı elinden alınmak isteniyor. Fransa'da olduğu gibi çocuklara yönelik cinsel suçlarda "rıza yaşı" tartışması gündeme getirilerek cinsel istismar suçu olağanlaştırılmak isteniyor. Aslında, kadınlar şu dünyada aldıkları her nefesi mücadele ederek alıyor. Örneğin Türkiye’de diktatörlük rejimine karşı sokağa çıkma iradesi gösterenler kadınlar oldu. 8 Mart buzkıran rolü oynadı. İspanya'da toplu tecavüz saldırısına "düşük ceza" verilmesine karşı sokağa çıkan kadınlar, birkaç gün önce yine sokaklardaydı. Metoo kampanyası, ABD ve Avrupa'da pek çok gizli kalmış cinsel istismar suçunu açığa çıkardı; örneğin Nobel Vakfı'nda.
Bir kadın oyuncunun, Amerikalı yapımcı Harvey Weinstein'a "tacizcisin" demesi, çorap söküğü gibi kadınların açıklamalarını beraberinde getirdi, kadın düşmanlığı gözler önüne serildi. Cannes Film Festivali'ndeki kadınların tepkilerinin ardından sinema dünyasında kadınlar için her şey güllük gülistanlık olmayacak elbette. Verilen vaatler seneye tutulacak mı bilmiyoruz.
Sosyal medyada çokça dolaşan ve Nuri Bilge Ceylan'ın "Ahlat Ağacı" oyuncularını gösteren bir fotoğraf karesi bile tek başına kadınların işinin zorluğuna işaret ediyor. Fotoğraf özetle şöyle; erkek oyuncular, kadın oyuncuları resmen dirsekleyerek fotoğraf karesinden çıkarmaya çalışmışlar.
Görülüyor ki, kadınların işi hiçbir yerde kolay değil. Ancak kadın dayanışması ve örgütlenmesi karşısında erkeklerin işi de kolay değil. Hem de hiç değil!