21 Kasım 2024 Perşembe

Göksu Çağan yazdı | Millet İttifakı'ndaki at pazarlığı ve emekçi solun tutumu

İşbirlikçi Türk egemen sınıflarının Millet İttifakı bloku bu süreçte iç krizini çözerken emekçi solu yedekleyen ve araçsallaştıran bir politik atraksiyon da yaptı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun sofrayı büyütme esprisini Sol Parti ve TİP ziyaretleriyle somutladı. Seçimler sürecinde CHP angajmanıyla Millet İttifakı'na yedeklenmeye meyyal ve hazır bir emekçi sol hareketin varlığı bu uğrakta bir kez daha görüldü.

Her gerçek ve kurgusal hikayenin düğüm ve çözüm noktaları vardır. Millet İttifakı'nın 6'lı masa adlı hikayesinde bir düğüm daha çözüldü. Faşist Meral Akşener ortaklarına kendi taleplerini dayattı ve kabul görmeyince masayı terk etti. 72 saat sonra kirli pazarlıklar sonucu Akşener tükürdüğünü yaladı ve ittifak masasına döndü. Uzun ve son krizli bir sürecin ardından Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayını belirledi ve kamuoyuna ilan etti.

Ancak bu aşamaya gelene kadar tam ve yalın bir burjuva siyaset draması yaşandı. Bir yandan can-ciğer kuzu sarması kıvamında ortak amaçta kaynaşma görüntüleri ve bol retorikli anlatımlar, diğer yandan birbirine çelme atmalar, hakaretler/sövmeler ve zayıflatma pratikleri bir madalyonun iki yüzü gibi dönüp durdu. Sayın-şerefsiz hitaplarına kısa devre geçişler, işbirlikçi Türk burjuva siyasetinin klasiği olarak bir kez daha başatlaştı. Kılıçdaroğlu'na sıtma/mikrop diyen Akşener iktidar ortaklığını kaybetmemek için sıtmaya razı oldu. Cumhurbaşkanlığı adaylığını aldıktan sonra Meral Akşener'e övgüler dizen Kemal Kılıçdaroğlu'nun tavrı aynı burjuva ilkenin geçer akçe olduğunu kanıtladı. Berbat bir burjuva pragmatizmi ve Türk burjuva siyasetinin alamet-i farikalarından biri olan at pazarlığı tarzı bütün zenginliğiyle gerçekleşti. Türk burjuva sınıfının çıkarları ittifakından başka bir şey olmayan Millet İttifakı içinde cereyan eden olası bir iktidardan en iyi payı kapma isteği olarak başlayan gerilim ve kriz bir ayak kaydırma operasyonu girişimine değin vardı. Türkiye Cumhuriyeti'nin ikinci yüzyılını ve tarihini yazma iddiasıyla bir araya gelen müesses nizamın eski ve yeni çeşitli siyasal meşrepten burjuva partileri daha iktidar olmadan siyasal rant dalaşıyla birbirine girdi. Millet İttifakı'nın ikinci büyük partisi konumundaki İYİP lideri gedikli faşist Meral Akşener, CHP liderine ağır hakaretler etmekle yetinmedi, İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlarına cumhurbaşkanlığı adaylığı çağrısı yaptı. Açıktan CHP'yi yarma hareketinde bulundu.

Meral Akşener'in Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığını engelleme girişimi bir devlet refleksi ve operasyonuydu. Bir nevi faşist devlet vetosuydu. Akşener sadece Millet İttifakı'nda iç pazarlıklar yürütmüyordu. Aynı zamanda egemen ve muktedir sermaye ve devlet mahfilleriyle de türlü pazarlıklar sürdürüyordu. Beşli Çete olarak anılan sermaye grubunun temsilcileriyle yaptığı pazarlık ve görüşmeler bu sürecin açığa çıkan bir yanıdır. Daha fazla kirli ve gizli pazarlığın yapıldığına kuşku yoktur. M. Akşener kontrgerilla tedrisatından geçmiş ve bunu içişleri bakanlığı göreviyle mühürlemiş, devlete rüşdünü ispatlamış ülkücü faşist devlet siyasetçisidir. Faşist devletin meşrebine ve ihtiyacına uygun bir cumhurbaşkanı adayı bu devlet siyasetçisinin temel amacı olarak vuku bulmuştur. M. Akşener'in devletin başına gelecek en uygun siyasetçi profilleri olarak Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu'nda ısrar etmesi bu nedenledir. Kemal Kılıçdaroğlu yerine devlet geleneğine uygun Türk, Sünni ve devletlu siyasetçi profiline uyan Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlarının aday olarak önerilmesi ve dayatılmasına sadece İYİP'in talebi olarak bakılamaz. Ancak bu ahlaksız teklif reel politiker siyasetçiler olan Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu tarafından bir siyasal kariyer pazarlığı olarak ele alındı. Her iki burjuva siyasetçi de CHP desteği olmadan ve üstelik CHP genel başkanına karşı cumhurbaşkanı adayı olmayı siyasal gelecekleri için uygun bulmadı. Bu uğrakta İYİP ciddi bir iç kriz ve yıpranma kulvarına yuvarlandı. Dahası devletin kontrgerilla kanadının partilerinden biri olan İYİP'in ittifak dışı kalması faşist rejimin bekası bakımından sorundu. Sömürgeci faşist rejim için en rasyonel seçenek İYİP'in masada olmasıydı. Zira Millet İttifakı'nın kontrgerilla partisi İYİP'ti. MHP'nin Cumhur İttifakındaki asli misyonu ne ise İYİP'in Millet İttifakı'ndaki siyasal misyonu da oydu. İYİP'in çekildiği "ittifak boşluğu"nun bir biçimde HDP'yle dolması riski vardı. İşte bu momentte bir dizi arabulucu devreye girdi. İktidar pazarlıklarının dolaylı ve dolaysız sürmesini sağladı. Aynı süreçte K. Kılıçdaroğlu Sol Parti ve TİP'i ziyaret ederek Millet İttifakını soldan tahkim etme atraksiyonlarıyla güçlendirme ve genişletme tavrını ortaya koydu. Müstakbel iktidar sofrasını büyütmeden söz etti. Faşist İYİP açısından yeni bir durum ve pazarlık koşulları kendini dayattı. Üç günlük süreçte Meral Akşener yeni oluşan toplam tabloyu devletteki efendileriyle değerlendirdi. Millet İttifakıyla attığı köprüyü yeniden kurma yolunu seçti. Tam bir tornistan yaptı. Akşener 6 Mart akşamı Saadet Partisi Genel merkezinde yapılan toplantıya katıldı. Bu toplantı da yapılan pazarlıklar sonunda yeni bir anlaşmaya gidildi.

Beklendiği gibi Kemal Kılıçdaroğlu Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı ilan edildi. Cumhurbaşkanının güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş süresi boyunca devleti nasıl yöneteceği 12 maddelik bir mutabakat anlaşmasıyla belirlendi. Tüm siyasi parti liderlerinin cumhurbaşkanlığı yardımcısı olarak görev yapacağı bu yönetim tarzında kararların kolektif alınıp uygulanması prensibi benimsendi. Bir nevi Devlet Konseyi yönetimi olarak varlık kazanacak olan 12 maddelik anlaşmayla yönetim prosedürü belirlendi.

İttifak masasını devirerek K. Kılıçdaroğlu'nun adaylığına karşı açık bir mücadele yürüten ve karşısına M. Yavaş ve E. İmamoğlu seçeneklerini çıkartan M. Akşener, belli ölçüde amacına ulaştı. Önceden 6 partinin üzerine anlaştığı 11 maddelik Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçişte cumhurbaşkanlığının işleviyle ilgili Mutabakat Metnine 12. maddeyi ekletti. Böylece Millet İttifakı'ndaki kriz at pazarlığıyla sona erdi.

Tüm kriz ve kısmi yıpranmalara rağmen Komando Meral'in istediğini elde ettiğini söylemek mümkündür. Zira cumhurbaşkanlığı mutabakat metnine eklenen 12. madde Akşener'in temsilcisi olduğu tüm egemen sınıf bölüklerinin, faşist devletin ve İYİP'in somut bir kazanımı olmuştur. Bu şartlı anlaşmayla K. Kılıçdaroğlu'nun yanına ülkücü faşist M. Yavaş ve onun kadar Türk milliyetçisi E. İmamoğlu dahil edilerek müstakbel iktidar dengesi tesis edilmiştir. Diğer bir anlatımla bu iki devlet siyasetçisi faşist devlet düzeninin emniyet sigortası olarak konumlandırılmıştır. Olası Cumhurbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu adeta çifte kayyum vesayetine alınmıştır. İcra görevleriyle iktidarın ve yönetimin paydaşı kılınmıştır. Faşist diktatörlük rejiminin ihtiyaç duyduğu bir yönetim mekanizması oluşturulmuştur.

İşbirlikçi Türk egemen sınıflarının Millet İttifakı bloku iç krizini çözerken emekçi solu yedekleyen ve araçsallaştıran bir politik atraksiyon da yaptı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun sofrayı büyütme esprisini Sol Parti ve TİP ziyaretleriyle somutladı. Seçimler sürecinde CHP angajmanıyla Millet İttifakı'na yedeklenmeye meyyal ve hazır bir emekçi sol hareketin varlığı bu uğrakta bir kez daha görüldü. Kılıçdaroğlu'nun adaylığının ilan edilmesinden sonra başta TİP olmak üzere emekçi solun reformist bölükleri Kılıçdaroğlu üzerinden Millet İttifakı'nı destekleme tavrını örgütlemeye başladı. Kimi TİP'lilerin "bir oy Kılıçdaroğlu'na bir oy TİP'e" kampanyası başlatması bu sol yedeklenme ve burjuva siyaset kuyrukçuluğunun somut ifadesidir. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar'ın Kılıçdaroğlu daveti benzer bir jesti içeriyor. Kılıçdaroğlu emekçi solun geniş reformist bölüklerinin bu zayıf, özgüvensiz ve sinik halini görüyor. CHP'ye angaje emekçi sol partiler dolayımıyla emekçi sol hareketin en geniş desteğini almayı umuyor ve istiyor. Bu bağlamda Kılıçdaroğlu'nun Millet İttifakının siyasal hegemonyasını büyütmek ve iktidar hedefine varmak için gerekli politik esnekliği ve pragmatizmi göstereceği kuşkusuzdur. Faşist Meral Akşener Millet İttifakı'ndaki krizin çözümünün ardından yaptığı açıklamalarda koşullu biçimde HDP'yi yedeklemeyi CHP'ye ihale etmiştir. Ölüm ve sıtma mecazı tamda emekçi sol hareketin bugün karşı karşıya kaldığı durumu betimliyor. Emekçi sol hareket ölüme de sıtmaya da razı olmak zorunda değil. Millet İttifakı'nın halklarımıza vaat ettiği bir burjuva ilerici-demokratik programı yok. İttifakın islamcı, faşist, liberal, düzen solu ve burjuva sınıfsal karakteri ve tarihsel-güncel suçları ortadadır. Emekçi sol harraket bunları bile bile Millet İttifakını destekleyemez, desteklememelidir. Bunu yapmak tam bir siyasal yenilgi, kuyrukçuluk ve ideolojik teslimiyet olacaktır. Emekçi solun bu tarihsel uğrakta yapması gereken şey ezilenlerin birleşik cephesini örgütlemek, halklarımızın mücadele kutbu haline gelmek ve seçeneğini yükseltmektir.