GÜNCEL
Figen Yüksekdağ yazdı | Özgürdür ellerimiz kelepçelerde bile
İnsanın zulasında, zor zamanlarda çekip çıkaracağı şarkısı, şiiri olmalı. Yapı her zaman şarkı söyler gibi yapılmaz, hapiste şiir gibi yatılmaz tabii. Ama bazen denk gelir ve iyi gelir. O eski devrimci marşın gümbür gümbür ezgisi, bıçkın temposu, kafa tutan sözleri ve kimilerine gereğinden fazla görünen kendine güveni, biraz asabi, biraz neşeli ruh hali tam da böyle denk geldi işte.
“Kötü komşu insanı hacet
sahibi yapıyorsa, kötü iktidar da
mücadele yaratıcılığını kamçılıyor.”
Son zamanlarda aklımda ve dilimde eski bir şarkı dolanıyor. Hani şu kriz ve tehlike halinde camı kırıp ruhuna, diline dolayacağın türden marşlardan… “Dönsün zulmün çarkları yüreklerin üstüne, özgürdür ellerimiz kelepçelerde bile…”
İnsanın zulasında, zor zamanlarda çekip çıkaracağı şarkısı, şiiri olmalı. Yapı her zaman şarkı söyler gibi yapılmaz, hapiste şiir gibi yatılmaz tabii. Ama bazen denk gelir ve iyi gelir. O eski devrimci marşın gümbür gümbür ezgisi, bıçkın temposu, kafa tutan sözleri ve kimilerine gereğinden fazla görünen kendine güveni, biraz asabi, biraz neşeli ruh hali tam da böyle denk geldi işte.
KANDIRA’DA SEÇİM KAMPANYASI
Kaç gündür bir F tipi hapishanesinde, çok kötü bir prova ve performansla sergilenen seçim ve siyaset oyunlarını izliyoruz. Kandıra’da yürüttüğümüz seçim kampanyasından arta kalan zamanlarda(!) bize a, a, a ve a seçenekleriyle sunulmuş medya kanallarından kampanya manzaraları izlemek pek de sevilesi değil takdir edersiniz ki.
İyi olan tarafı şu; “tek”leyen iktidar ve medya organının tek seçenek dayatması karşısında kendi seçeneğini yaratıyorsun. Baskı rejimi bu kadar üstümüze üstümüze gelmeseydi, hapishaneler siyasetçilerle, gazetecilerle, muhaliflerle doldurulmasaydı, halklarımız canıyla ekmeğiyle, geleceğiyle uğraşırken yangından mal kaçırır gibi seçim kararı alınmasaydı ve her şey pek olağanmış numarası yaparak siyaset yapanlara tepemiz atmasaydı, cezaevinden cumhurbaşkanı adayı çıkarmak ve dahi kampanya yürütmek gibi benzersiz bir sosyal- siyasal buluş gerçekleştirmeyecektik. Kötü komşu insanı hacet sahibi yapıyorsa, kötü iktidar da mücadele yaratıcılığını kamçılıyor.
DAHA ÖZGÜR DAHA MEŞRUYUZ
Bugün makbul ve muktedir siyaset alanının dışında, her şerre direnerek varlığını büyüten yeni bir siyaset alanı oluştu. HDP merkezli yeni bir varlık ve gelişme alanı… Cezaevinde seçim kampanyası yürüten cumhurbaşkanı adayı ve siyasetçiler ise bu yeni hakikat alanının bir parçası. Her gün, “Seçim şartları adil ve demokratik-miş gibi, vatandaşa OHAL yok-muş gibi, 6 cumhurbaşkanı adayından biri hapiste değil-miş gibi, herkesi çekiyor-muş gibi çek medya!” havasında poz verilen kampanya haberlerinde bu gerçeği göremezsiniz ama vardır ve var olacaktır. HDP’nin ve cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın yürüttüğü seçim kampanyası, hüküm süren siyaset sahtekarlığına, faşizmin daralan kıskacına, yalan ve inkar dünyasında iktidar olanlara karşı demokratik siyasetin güçlü varlığı ve meydan okuyuşudur.
Ayrıca altını çizmek gerekir ki, egemen siyasetin boğazına kadar yalana-yanlışa battığı seçim kampanyalarına nazaran daha tutarlı, inandırıcı ve ahlakidir. Anlayacağınız bizler hapishaneden kampanya yürütürken bile, dışarıdaki güç ve iktidar bağımlılarından daha özgür, meşru ve gerçekçi pozisyondayız.
HDP KİLİT PARTİDİR
Bugün HDP, demokratik siyasete yapılan bütün komplolara, koca bir gövdesinin hapiste, aktif çalışmadaki ana bölüğünün de saldırı ve kuşatma altında olduğu koşullarda, özgür ve meşru siyasetin temel belirleyenidir. Dahası HDP, seven – sevmeyen herkesin ortaklaştığı gibi cumhurbaşkanlığı seçiminin de milletvekili seçiminin de kilit partisi ve belirleyenidir.
Bir parti düşünün ki, her türden şiddet ve baskı yöntemine maruz kalsın, perişan edilmek, tasfiye edilmek istensin, yok sayılarak yok edilmeye çalışılsın ve tarihsel, kritik bir anda ne olacağını o belirlesin. Bütün bu zulmü uygulayanların aklının ve içinin almadığı da bu zaten. Onlar vurdukça güçlenen bir bünye tahayyül edemiyorlar ya da tahammül edemiyorlar. Egemen siyaset aklı için HDP bugün ya “sandığa gömülmesi”, baraj altında boğulması gereken bir hedef ya da bir kısım muhalefetin gözünde, seçim taktikleri gereği hesaba katılması gereken bir “özgül ağırlık”. Hakim siyaset, HDP’li de HDP’siz de duramıyor ve yeni bir yola kapı açamıyor.
İŞ YİNE BİZE DÜŞTÜ
Yükselen faşizm ve keskinleşen çelişkiler, eskisi gibi yönetme dinamiklerini tüketti ve hakim siyaset tam bir kilitlenme yaşıyor. Böyle bir durumda bizler için asıl önemlisi kilit konumundaki siyasi irade olan HDP’nin cumhurbaşkanı ve milletvekili seçiminde rolünü nasıl oynayacağıdır.
Evet, bir kez daha tarihin akışını, tarih dışına sürülmek istenenler belirleyecek. Evet, hem de bütün yollar tutulmuşken, eller-kollar bağlanmışken, zalimler çok zalimken, acının ve öfkenin kor ateşinde sabrın ve direncin çeliği dövülürken…
Yani yine iş başa düştü ve yine bizlere düştü. “Bu devran böyle dönmeyecek” diyebilmek ve dediğini yapabilmek. Şimdi yeni yaşamın, yeni siyasetin, yeni yönetimin gönülleri, her biri ve hepsi birden nice devranın dönüşünü değiştiren güçle ayağa doğrulacak yeniden.
NE OLURSA OLSUN KAZANACAĞIZ
Zulmün çarkları dönerken bir kadın kabuğunu çatlatıp evinden çıkacak, bir işçi vardiyayı kıracak, gençler köşe başında toplaşacak, bir ana zılgıt çekecek, ağaçlar, bayraklar ve insanlar inancın, direncin meydanlarında harman olacak. Büyük insanlığın, yeni yaşamın onurlu ve özgür yurttaşları bir kez daha barikatları, barajları aşacak. Zalim ve hilekar kumarbazların çarkıfeleğini kıracak.
Biz mahpushanede şarkı söylerken, aklımızda ne siyaset matematiği var ne aşılması zor engeller ne de kaybedeceğimize dair bir ihtimal. Sadece kendimizi biliyoruz, biz halklarımızı kendimiz gibi biliyoruz. Zulmün çarkları azgınca dönerken, bizlerin ellerinde, yüreğinde, bilincinde, kazanmak dışındaki bütün seçenekler silinir. İşte bu yüzden ne olursa olsun kazanacağız.
Kandıra F Tipi Hapishanesi