Erdoğan Libya'da ne arıyor?
Erdoğan Libya'da enerji kaynağı ve yeni bir maceraya kulaç atmanın yanında kendi istikbalini de arıyor.
Doğu Akdeniz açıklarında enerji konusunda rekabet ve gerilim sürüyor. Türkiye 27 Kasım'da Libya'da meşruluğu tartışılan "Türkiye ve Libya arasında imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması" (DYAS) anlaşması yaptı. Erdoğan bu anlaşma ile Akdeniz'de süren rekabette elinin güçlendiğini düşünüyor ve "Akdeniz'de egemen güç biziz" propagandası yapıyor. Yeni bir "Trablusgarp zaferi" havası estirmeye çalışıyorlar.
Erdoğan, Suriye işgalinden sonra şimdi de Libya'da süren iç savaşa daha fazla müdahil olma hazırlığında. Erdoğan, Libya ile yaptıkları anlaşmaya dayanarak Libya eğer isterse asker yollayacaklarını belirterek, "Libya'ya her türlü desteği vermeye hazırız. Hafter, orada Libya'nın bir ulusal temsilcisi değil. Oradaki temsilci şu anda Sarraj'dır. Sarraj ekibi ile İstanbul'da oturduk, bu konuları müzakere ettik" dedi.
LİBYA'DA İŞLER KARIŞIK
Libya'da Kaddafi'nin devrilmesinden sonra IŞİD, El-Kaide gibi politik İslamcı çetelerin Kuzey Afrika'daki üslenme alanı haline gelmişti. Kısa sürede aşiretlerin ve politik İslamcıların kendi arasında rekabet ve egemenlik çatışmasının alanı oldu. Libya bölünmüş halde, iki hükümet iki parlamento, birbiriyle çatışan ordular ve milisler var. Hafter güçlerinin etkin olduğu Tobruk'taki Temsilciler Meclisi, Erdoğan'ın anlaşmayı imzaladığı Trablus'taki Sarraj hükümetini meşru görmüyor. Temsilciler Meclisi'ne göre hükümetin anlaşma yapma yetkisi yok.
Bu meclis uluslararası anlaşmaların onay makamı. Üstelik Türkiye'ye alenen düşmanlık ilan eden bir pozisyona sahip. Erdoğan uluslararası tanınmış hükümetle anlaştığını söylüyor. BM Güvenlik Konseyi kararı ile bu hükümet Libya'yı temsil ediyor. Fakat Meclis bu anlaşmayı onaylamış değil. Velhasılı Libya'da işler oldukça karışık.
Her iki kanadın arkasında emperyalistler ve işbirlikçi ülkeler var. Hafter güçlerinin arkasında Fransa, Rusya, Suudi Arabistan, Mısır gibi ülkeler var.
Erdoğan'ın desteklediği Sarraj hükümetinin arkasında ise İtalya ve İngiltere görünüyor. İngiltere'nin de ne kadar bu kampın arkasında durduğu tartışmalı. Hafter güçlerini destekleyen ülkeler, Doğu Akdeniz'de enerji kaynaklarını paylaşmak için aralarında anlaşma yaptılar.
Yunanistan AB'ye başvurarak Türkiye'yi kınayan karar çıkarması kuvvetle muhtemel. Türkiye "Ege Kıta Sahanlığı" sorunu nedeniyle kitlelerde Rum karşıtlığını kaşımaya oldukça meyilli.
LİBYA'DAKİ KRİZDEN NEMALANMAK
Libya, Suriye'den sonra yeni bir "beka sorunu", "milli mesele" olarak tepe tepe kullanılıyor. Türk devletinin yayılmacı emelleri ve Akdeniz'in enerji kaynakları onun iştahını kabartıyor. Ne var ki, Türkiye bu rekabette yalnız. Üstelik Libya'da destek verdiği kuvvet askeri olarak güç kaybediyor.
Öyleyse neden Libya sorunu bu kadar ısıtılıyor?
Nedeni açık. Suriye'de iç savaşa müdahil olan ve kaybeden, işgal ettiği bölgeleri meşruiyete değil de emperyalistler arasında rekabetin sınırlı alanlarına dayanarak elde tutmaya çalışan, Kürt halkın demokratik kazanımlarını ortadan kaldırmaya çalışan, tüm geleceğini Rojava devrimini ezmeye yatıran Erdoğan ve faşist rejim için yeni bir kullanışlı malzeme haline gelmiştir.
Faşist rejim Libya'da iç savaşın doğrudan tarafı olarak yer almaya ve asker göndermeye istekli görünüyor. Çünkü Libya'da El Kaide türevlerinin egemenliği Türkiye'nin şimdiye kadar izlediği yayılmacı ve yağmacı Ortadoğu politikasında yeni bir başarı hikayesi olarak kullanılacaktır. Fakat bölgesel güçlerin dizilişi ve saflaşmalar Erdoğan'ın Libya politikasının başarısına da geçit vermeyecek kadar çetrefilli.
Erdoğan Libya'da enerji kaynağı ve yeni bir maceraya kulaç atmanın yanında kendi istikbalini de arıyor.