ÇEVİRİ | Karabağ savaşına katılan Suriyeli cihatçılar: Türk devleti için kullan-at güçleriz
Azazi “SMO'daki herkes, hatta Türkiye'ye en sadık olanlar bile, Türkiye'nin Suriyelilere yardım etmeye çalışmadığını biliyor” diyerek sözlerine şöyle devam etti: "[Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'a karşı] devrimimizi desteklemiyorlar. Çünkü devrim artık yok. Türkiye onu yok etti ve şimdi sadece Türkiye’nin çıkarları için savaşıyoruz. Yemin ederim, burada büyüyen bir kesimimiz, savaştan önceki zamana 2011 öncesine geri dönebilmeyi arzuluyor. Çünkü [Türkiye’nin] boyunduruğu altında yaşamak Esad yönetimi altında yaşamaktan daha kötü."
Erdoğan’ın Türkiye’si tarafından yeniden paralı askere dönüştürülen Suriye'nin muhalif silahlı güçleri, cazip ücret karşılığı Azerbaycan'a gönderildi. Ancak kurdukları hayaller yerine aşağılanma, taciz ve ölümle karşılaştılar.
2020 Ekim ayının ilk haftasında, Ahmed Hadad** ile sözde Suriye Milli Ordusu'nun (SMO) Hamza Tümeni’nden 20 başka savaşçı ile Azerbaycan’ın İran sınırına yakın dağlık bir bölgesinde durdular. Kaybolmuştular.
Ermenistan ordusu dağları ağır topçu ateşiyle dövmeye başladıktan sonra, Suriyeli askerlerin arkasında konumlanan Azerbaycanlı askerler hızlıca kaçmışlar, Suriyeli askerleri de kendilerine yabancı olan bu coğrafyada kendi başlarına bırakmışlardı. Topçu ateşinin hedefi olan Hadad’ın komutanlarından Muhammad Shaalan orada ölmüştü.
Timin en genç ve güçlü savaşçıları Shaalan'ın cenazesini yüklenip dağlardan ayrılarak üslerine geri dönmeye çalıştılar. Cenazeyi taşıyanlar yorulduklarında komutanlarının bedenini dağın yamacından aşağı yuvarlanması için bıraktılar, böylece onu taşımak zorunda kalmayacaklar ve enerjilerini saklayabileceklerdi.
Saatler sonra, Suriyeli savaşçılar artık geri dönüşün mümkün olmadığını anladı. Üç savaşçı Shaalan'ın cenazesi başında diğerlerinin yardımla gelmesini beklemeye karar verdi. Aksi durumda cenazenin sonsuza dek dağlarda kaybolacağını düşünüyorlardı.
Diğerleri gittikten sonra kalan üç kişi güneyden gelen kurşun yağmuru ile karşılaştı. Bir başka SMO savaşçısı bu kurşun yağmurundan sağ kurtulamayarak orada öldü. Hayatta kalan iki kişi ise Hamza Tümeni'nden diğer savaşçılarında toplandığı bölgeye doğru kaçmayı başardı.
"Ortam gergindi. Komutanımız Türklerle birlikte Azerbaycan askerlerinin bizi neden terk ettiğini öğrenmeye çalışıyordu." O anki durumu özetleyen Ahmad Hadad konuşmasının devamında, "Cenazelerimizi aldılar ve Suriye'ye götürdüler. Ancak işler bizim için daha da kötüleşiyordu. Bir çoğumuz Azerbaycan'da öldü" dedi.
BAKÜ'YE UÇUŞ
Geçtiğimiz temmuz ayında Türk devleti tarafından desteklenen ve denetlenen SMO'dan bir grup militan, birçoğunun daha önce ismini bile duymadığı Azerbaycan'a gönderileceklerini öğrendi. Sınır muhafızı olarak görevlendirileceklerini, bu hizmetin ise kolay ve savaşın dışında olacağı onlara belirtildi.
22 Eylül 2020'de SMO'ya bağlı Sultan Murad bölüğünden bir kaynak bana düzinelerce militanın kargo uçağının içinde olduğu bir fotoğraf yolladı. "Bakü'ye gidiyorlar" notuyla yollanan fotoğrafta diğer dikkat çeken not ise "Daha fazlasının geleceği"ydi.
Bundan beş gün sonra Azerbaycan, Dağlık-Karabağ bölgesinde bulunan Ermenilere yönelik bir saldırı başlattı. Bu bölge Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki anlaşmazlığın en keskinleştiği bölge olarak da biliniyor. Saldırının gücü, Şam'daki hükümeti devirmek için savaşan paralı askerlere dayanıyordu.
ILIMLI SURİYE MUHALEFETİ MİTİ
Suriye (iç) savaşının başlangıcından bu yana, Türkiye Suriye silahlı muhalefetini destekleyen en saldırgan devlet oldu. Türkiye Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) ilk askeri operasyonuna ev sahipliği yaptı. Aynı zamanda Batı'dan ve Körfez ülkelerinden gelen desteği kolaylaştırmanın da aracısı oldu.
Türkiye sözde "ılımlı" muhalefet gruplarından militanlara eğit-donat programıyla silah sağlamak için ABD ve Suudi Arabistan ile ortaklık kurdu.
2014'te Halep'te, ABD hükümeti tarafından "ılımlı" olarak kabul edilen ÖSO'ya bağlı iki gruptan, Mücahitler Ordusu ve Hazm Hareketi'nden, iki savaşçı ile röportaj yaptım.
Halep'te, Mücahitler Ordusu'ndan bir militan "Ilımlı Müslüman diye bir şey yoktur" dedi: "Hepimiz Müslümanız. Hepimizin sakalları var. Hepimiz dua ediyoruz. Hükümetiniz ılımlı olduğumuzu söylüyor, ancak [muhalefetin kontrolündeki] Suriye'nin hiçbir noktasında ılımlı bir savaşçı bulamayacaksınız."
ÖSO'ya bağlı Hazm Hareketi'nden ilk militanlar eğitilip onlara silah verildikten sonra, Suriye El Kaide üyesi El Nusra Cephesi ile savaşını kaybetti. El Nusra Cephesi, ÖSO'nun silah depolarındaki silahlara el koydu ve askeri araçlarını aldı. Böylece eğit-donat programı dolaylı olarak El Kaide'yi silahlandırmış oldu.
Eğit-donat programının dışında da Türkiye doğrudan El Nusra Cephesi'ni silahlandırdı. SMO'ya bağlı Mücahitler Ordusu eski militanı Ziad İbrahim şu sözlerle bunu doğruluyor: "Ben doğrudan Suriye sınırından 2013 ve 2014 yıllarında üç kez silah aldım". İbrahim sözlerine şöyle devam ediyor: "Sınıra gider, bir Türk ajanıyla buluşur ve ekipmanla dolu üç araçla merkezimize geri dönerdik. Daha sonra Türkiye'nin bize verdiği silahların bir kısmını alıp belli bir yere bırakırdık. El Nusra Cephesi silahları bıraktığımız yerden alırdı.
(***)
IŞİD yenildikten ve SDG güçleri bu bölgelere konuşlandıktan sonra Türkiye sınırda duvar örmeye başladı.
'BİZ ZATEN PARALI ASKER VE HIRSIZDIK'
Aralık 2017'de ÖSO, Suriye Milli Ordusu (SMO) oldu ve muhalif grupları Türkiye kontrolü altında birleştirdi. Türkiye, Ocak 2018'de, yeni kurulan SMO'daki grupları kullanarak, Suriye'nin kuzeybatısındaki Kürtlerin çoğunlukta olduğu bir şehir olan Efrin'de Zeytin Dalı Harekatı'nı başlattı.
Mart 2018'de Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Efrin'i ele geçirip işgal ettikten sonra, Türkiye'nin bir sonraki aşamada hedef almayı planladığı Suriye bölgelerini vurgulayan bir konuşma yaptı. Sırada Minbic, Kobani, Ras al-Ain, Tel Abyad, Kamışlı olacak" dedi. Ekim 2019'da Türkiye ve SMO ile birlikte Serekaniye (Ras al-Ain) ve Gire Spi'ye (Tel Abyad) saldırdı ve işgal etti. Şu an Minbic bölgesine de düzenli olarak saldırıyorlar.
[Azerbaycan-Erministan] Savaş(ı) süresince Azerbaycan'da bulunan Hamza Tümeni militanı Mahmoud Azazi**, "Efrin, sadece Türkiye için savaşmaya başladığımız zamandı" dedi. Efrin, savaşçıların en çirkin davranışlarını sergiledikleri yerdi. [SMO] mülkleri ve arabaları çaldı. Kürt sivilleri kaçırdılar ve ailelerinden fidye talep ettiler. Sivilleri öldürdüler ve kadınlara tecavüz ettiler. "Erdoğan iki yıl sonra [SMO savaşçılarını] Libya'ya göndermeye karar verdiğinde biz zaten paralı asker ve hırsızdık" diye ekledi.
Aralık 2019'da, Türkiye, Libya'nın Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile bir anlaşma imzaladıktan sonra, UMH'nin rakibi Bingazi merkezli Libya Ulusal Ordusu'na karşı mücadelesini desteklemek için SMO militanları Libya'ya uçtu. Geçen Haziran ayında bir ateşkes anlaşması imzalanmadan önce, SMO kaynakları Türkiye'nin Tripoli ve Misrata'ya 15 binden fazla Suriyeli paralı asker gönderdiğini tahmin ediyordu.
Ateşkes öncesinde Libya'daki SMO militanları, UMH ve Türkiye tarafından en tehlikeli savaş bölgelerinde piyade kuvvetleri olarak kullanıldığını bildirdi. Dağlık Karabağ anlaşmazlığında olduğu gibi, paralı askerler Libya'ya gönderilmelerinin nedeni konusunda kendilerine yalan söylendiğinden şikayet ettiler. Sultan Murad'lı bir militan, "Küçük bir çatışma olacağını söylediler" dedi ve ekledi, "Ama şimdi ölü askerlerimiz sokaklarda yatıyor".
Libya'da geçirdikleri süre boyunca SMO militanlarıyla iletişim halinde olmak nispeten kolay oldu. Batı Libya'daki çatışmalardan ve milis baskısından kaçan siviller tarafından uzun süredir terk edilmiş olan Trablus'taki iyi donanımlı villalardan fotoğraflar ve videolar gönderdiler.
SMO savaşçıları, sivillerin evlerini nasıl yağmaladıklarını ve hurda metal için elektrik kablolarını nasıl soyduklarını, eşyaları kendi şahsi çıkarlarına satmak için Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne bağlı Libyalı militanlara yöneldiklerini samimi bir şekilde anlattılar.
Şubat 2020'de Erdoğan, SMO militanlarının Libya'ya gönderildiğini itiraf etti. "Türkiye orada eğitim gücüyle yer alıyor" dedi. "Ve ayrıca Suriye Ulusal Ordusu'ndan insanlar da var" diye ekledi.
Türkiye'nin Azerbaycan'daki Suriyeli çetelere karşı tutumundaki fark hemen dikkat çekiyor. 25 Eylül'de, Azerbaycan ve Türkiye'nin Karabağ'daki savaşa başlamasından iki gün önce İdlib'de Hamza Tümeni militanı olan Ahmed Halid**, Azerbaycan'a konuşlandırılan Suriyelilerin hiçbirinden haber alamadığı için endişelendiğini belirtirken, "Kardeşim, kuzenlerimden üçü, köyümden birçok başka insan… Türkiye'den ayrıldıklarından sonra hiçbirine telefonla ulaşamadım" dedi.
Savaşın başlamasından kısa bir süre sonra Halid, nihayet Azerbaycan'daki kardeşinden WhatsApp üzerinden bir dizi sesli mesaj aldı. Kardeşi sesli mesajında, "Önce telefonlarımızı aldılar" diyordu, sesli mesajın arka planında ağır patlama sesleri duyuluyordu. "Şu anda, internete erişimimiz genelde olmuyor. Bizi doğrudan savaşa soktular. Ayrılmadan önce bize savaş olmayacağını ve sadece Azerbaycanlılar için sınırı koruyacağımızı söylediler, ancak grubumuzdan beş kişi bombardımandan öldü. Nerede olduğumuzu bilmiyoruz. Burayı terk etmemiz gerekiyor."
Savaşın ilk birkaç gününde, SMO militanları, Twitter kullanıcıları hızlı bir şekilde Dağlık Karabağ'a ait olduğunu anladığı iki video sızdırdı. Ana akım medya kuruluşları, Suriye'nin paralı asker varlığına ilişkin haberler yayınlamaya başladı. Rusya, Fransa ve ABD'den yetkililer, Türkiye'nin SMO militanlarını Azerbaycan'a gönderdiğine dair kanıtlarının olduğunu belirtti.
11 Ekim'de Hamza Tümeni'nden bir savaşçı, Ermeni savaşçılara ait cenazelerin videosunu Facebook'a yükledi ve bu video çok hızlı bir biçimde yaygınlaştı.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 14 Ekim'de France24 ile yaptığı röportajda, Dağlık Karabağ'da Suriyeli paralı askerlerin varlığını yalanladı. Aynı gün Erdoğan da bir konuşmasında paralı asker iddialarına değindi. "Karabağ'a Suriyeli savaşçıları gönderdiğimiz söyleniyor" diyerek iddiaları yalanladı: "Suriyelilerin kendi topraklarında işleri var. Oraya gitmediler."
O akşam, videoyu yayınlayan Hamza Tümeni savaşçısı ile aynı kampta bulunan Ahmed Hadad, Azerbaycan ve Türk istihbaratından kişilerin videoyu internete yükleyeni zorla araca almasını izledi. "Onu dövdüler ve tekmelediler. Bunu hepimizin önünde korku uyandırmak için yaptılar" dedi Hadad. Türkler bu adamı alıp götürdü ve o zamandan beri ondan haber alamadık. Karabağ'daki Suriyelilerden bilgi sızıntısını durdurmaya çok kararlıydılar."
Savaş devam ederken, Dağlık Karabağ'daki SMO savaşçılarıyla temas giderek azaldı. SMO komutanları, ön cepheden gelen herhangi bir bilgiyi paylaşmamaları konusunda adamlarını düzenli olarak uyardı. 25 Ekim'de Sultan Murad tugayının komutanı Fahim İssa, adamlarına bir ses kaydı dağıttı. "Fotoğraf çekmeyin!" diye haykırdı: "Kimseye bir şey göndermeyin, yoksa tutuklanacaksınız!"
Dağlık Karabağ'daki savaş 10 Kasım 2020'de Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya arasında üçlü bir barış anlaşmasıyla sona erdi. Kasım ayının sonunda, SMO paralı askerleri Suriye'ye geri döndü.
Aradan biraz zaman geçtikçe ve tutuklanma korkusu azaldıkça, SMO görevlilerinin çoğu Azerbaycan güçleri ile birlikte geçirdikleri zamandan fotoğraf paylaşmayı daha çok istedi.
TÜRKMEN ÜSTÜNLÜĞÜ
Suriye Ulusal Ordusu kaynakları, Türkiye'nin Azerbaycan'a tahmini 2.700 SMO militanı gönderdiğini söylüyor. Muhtemelen Türk hükümetine paralı askerleri inkar etme kozu veren şeyin, paralı askerlerin lojistiği Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eski baş askeri danışmanı Adnan Tanrıverdi'ye ait bir Türk özel savunma sanayicisi olan SADAT tarafından idare edilmesi oldu. (SADAT, Türkiye'nin Libya'ya gönderdiği binlerce SMO savaşçısının askeri lojistiğini de idare ediyor)
Sultan Murad fraksiyonundan bir Türkmen komutanı olan Khaled Turkmani Abo Suleyman'ın Dağlık Karabağ'da SADAT ile Azerbaycan arası iletişimden sorumlu olduğuna inanılıyor.
Dağlık Karabağ'daki SMO militanları öncelikle üç gruptan geliyordu: Sultan Murad, Sultan Süleyman Şah ve Hamza Tümeni. Mahmud Azazi, gönderilenlerin yaklaşık 500'ünün Suriye Türkmenleri olduğunu ve çoğunlukla kuzey Suriye'de yoğunlaşan bir Türk azınlıktan olduğunu söylüyor.
Mahmud Azazi, "Azerbaycan'da beş paralı asker kampı vardı" diyor ve ekliyor: "Hamza Tümeni ve Sultan Murad'ın ikişer kampı, Sultan Süleyman Şah'ın bir kampı vardı. Beş kampın her birinde de bir Türkmen tugayı vardı."
Eski bir SMO komutanı olan Mustafa Kassab**, SMO'daki etnik Türkmenlerin özel statüye sahip olduğunu söylüyor: "Biz Suriyeli Araplar ve onlar yani Türkmenler arasında açık bir ayrım var. Onlara 'yeni Aleviler' adını koymaya başladık. Esad rejiminde Alevilerin [Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın mensup olduğu bir azınlık mezhebi] durumu Suriye toplumundaki herkesten daha iyiydi, Türkmenler [de bizim içimizde] böyle. Çünkü Türkiye için onlar Türk. Biz ise Arabız."
Mahmoud Azazi, "Türkiye'nin Türkmenlere nasıl bizden farklı değer verdiği Azerbaycan'a kadar netleşmemişti" diyor: "Araplar en tehlikeli koşullar altındaydılar. Türkmen savaşçılar bizim tercümanlığımızı yapıyor, mutfakta çalıştırılıyor ya da kamplarımızdan engellemek için nöbet tutuyorlardı. Azerbaycan'da tek bir Türkmen SMO savaşçısının öldüğüne inanmıyorum."
DAĞLIK KARABAĞ'DAKİ SAVAŞLAR
Bir Sultan Murad militanı, Ekim ayı başlarında yaşanan kanlı bir günü hatırladı: "Kuzenlerim ve ben tüm bu savaş boyunca Suriye'de savaştık ve hiç böyle bir şey görmedik. Kaybolmuştuk. Arazi hakkında hiçbir fikrimiz yoktu ve sadece nereye gitmemiz gerektiğine dair kabaca bir fikrimiz vardı. Çoğumuzun elinde AK-47 (Kalaşnikof) vardı. Bir savaşta 45 kişiyle alçak tepelerdeydik. Bir keskin nişancı, Sultan Murad'dan sekiz, Hamza Tümeni'nden iki kişiyi öldürdü. Keskin nişancılar, aynen filmlerde gördüğümüz gibiydi."
Sultan Murad militanı, Türk askeri personelinin Karabağ'daki SMO yakınına gelmediğini ifade ederek, "Azerbaycan'a uçak yolculuğundan sonra Türk ordusundan kimseyi görmedim" dedi: "Bazen Azerbaycan askerleri yakınlarımızdaydı ama onlar da 200 metre arkamızda duruyorlardı."
Yaklaşık iki ay Azerbaycan'da bulunan Sultan Süleyman Şah militanı, Azerbaycan askerlerinin Suriyeli paralı askerlerini gaddarca taciz ettiğini söyledi. "Doğrusu biz Azerbaycanlılardan, Ermenilerden daha çok korkuyorduk" dedi: "SMO'dan savaşa gitmekten korkan herkesi dövdüler. Bize köpek gibi davrandılar."
Sultan Süleyman Şah savaşçısı, "Özellikle başlangıçta işler çok kötü organize edilmişti" diye sözlerine devam etti: "Azerbaycan'a gitmek için SMO'ya alınan bazı erkekler daha önce hiç savaşmamıştı. [Bunlar] Suriye'deki kamplarda yaşayan çaresiz insanlardı. Azerbaycan ordusuyla aramızdaki koordinasyon berbattı."
"SMO askerleri birçok kez yanlışlıkla Azerbaycan topçusu tarafından vuruldu" diye ekledi: "Bir keresinde, savaşçılar topçu ateşi ile vurulduktan sonra, Azeriler kazara zırhlı bir araçla üzerlerinden geçtiler. Bu yüzünden yedi adamımız öldü."
Mahmud Azazi, iki hafta süren ağır kayıplardan sonra, yaklaşık 500 Suriye Milli Ordusu militanının savaşmaya devam etmeyi reddettiğini söyledi: "SMO liderliğine silahlarını kimseye karşı kaldırmayacaklarını söylediler ve Suriye'ye geri gönderilmeyi talep ettiler. SMO liderleri onları geri göndermeyi reddettiğinde protesto etmeye başladılar. Azerbaycanlıların çok korktuğunu bildikleri bir şey olan kamptan firar edip, Azerbaycan sınırları içinde izlerini kaybetmekle tehdit ettiler. Sonunda, adamların yaklaşık 300'ünü Suriye'ye geri gönderdiler. [Olaylardan] Sorumlu olduğuna inandıkları 10 kişiyi ise tutukladılar."
Çok zorlu koşullar ve ağır kayıplar, SMO paralı askerlerini Suriye ve Libya'da yaptıklarını tekrar etmelerini engellemedi. "Ne zaman konutların olduğu bir bölgede olsak, erkekler ellerine geçeni yağmaladı. Libya'ya benzemediğinden şikayet ettiler. Çalmak için yeterince iyi bir şey yoktu" dedi Mahmoud Azazi.
Azazi, "Suriyelilerin bir kısmı inek ve koyun çalmaya ve bunları Azerbaycanlı komisyonculara satmaya başladı" dedi ve ekledi: "Ancak bu Azerbaycan askerleri için çok rahatsız ediciydi ve Suriyelilerin başka ne yapabilecekleri konusunda onları tedirgin etmeye başladı. Bu yüzden, savaşa gitmediği sürece hiçbir Suriyelinin kampı terk etmesine izin verilmeyeceği yönünde bir kural koydular."
Azerbaycan'a konuşlandırılan SMO militanlarına vaat edilen ödeme yaklaşık olarak ayda 2000 dolardı. Aynı miktar Libya'daki paralı askerlere de vaat edildi, ancak Aralık 2019'dan günümüze kadar savaşan 50'den fazla erkeğe göre kimse ayda 400 dolardan fazla para alamadı.
Azazi, "Komutanlar Suriye'ye döndüğümüzde sesimizi çıkarmazsak, alacağımızın geri kalanının en hızlı biçimde ödeneceğini söylediler" dedi: "Sonra öğrendik ki komutanlara çoktan ödeme yapılmıştı ve tabii ki çoğu Türkmen savaşçı da parasını aldı".
Ocak ayında, Dağlık Karabağ'daki çatışmanın ikinci haftasında bir Sultan Murad komutanıyla birlikte öldürülen Sultan Murad militanının kız kardeşi, erkek kardeşinin ölümü için SMO yetkililerinin söz verdiği tazminatı henüz almadığını söyledi.
Azazi, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'a aşağılayıcı bir atıfta bulunarak, "Osmanlı halifesi padişahın bize yaptığı buydu" dedi: "Bundan sonra nereye gönderileceğimizi kim bilebilir. Yemen'i duyuyoruz. Katar'ı duyuyoruz. Türkiye'nin hedeflerine ulaşması için tek kullan-at bir güç gibiyiz. Savaş tecrübemiz var. Ölmemiz kimsenin umurunda değil."
Azazi, "SMO'daki herkes, hatta Türkiye'ye en sadık olanlar bile, Türkiye'nin Suriyelilere yardım etmeye çalışmadığını biliyor" diyerek sözlerine devam etti: "[Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'a karşı] devrimimizi desteklemiyorlar. Çünkü devrim artık yok. Türkiye onu yok etti ve şimdi sadece Türkiye'nin çıkarları için savaşıyoruz. Yemin ederim, burada büyüyen bir kesimimiz, savaştan önceki zamana 2011 öncesine geri dönebilmeyi arzuluyor. Çünkü [Türkiye'nin] boyunduruğu altında yaşamak Esad yönetimi altında yaşamaktan daha kötü."
*"Ölsek kimsenin umurunda olmayız: Eski Suriyeli isyancılar Dağlık-Karabağ kabusunu 'Türk devleti için kullan-at güçler' olarak aktarıyor" orjinal başlığı ETHA tarafından kısaltılmıştır. The Gray Zone'den ETHA için çevrilen yazının orijinalini buradan okuyabilirsiniz.
**Takma isimler bir gazeteci ile röportaj yaptığı için tutuklanabilecek SMO personelinin kimlik bilgilerini saklamak için kullanılmıştır.