ÇEVİRİ | '21. yüzyıl sosyalizmi'nden ilerlemeciliğe
Dünyanın bütün ülkelerinde olduğu gibi Latin Amerika'da da sınıf mücadelesi, kapitalist sınıfın ayrıcalıklarıyla işçilerin çıkarlarının, uzlaşmaz zıtlıkla ve şiddetli bir şekilde karşı karşıya gelmesi, gerçek kurtuluş için duyulan özlemdir. Sokaklarda ve barikatlarda birlik bağları güçlenmekte, hakların kazanılmasının yolunun mücadele olduğu fikri kabul görmekte ve geliştirilmektedir. İşçiler, bu mücadelelere yön vermekten ve önderlik etmekten sorumlu olduklarını, kurtuluş mücadelesinin liderlerinin burjuvazinin saflarından gelmeyeceğini, halk mücadelesinde öne çıkan erkek ve kadınlar olacağını anlıyorlar.
Latin Amerika'da işçilerin, halkların ve gençlerin 20. yüzyılın son on yıllarında emperyalizmin dayattığı neoliberal politikalara karşı gelişen mücadelesi, işçi ve halk hareketini güçlendirdi, ona seçim arenasında talepleri için mücadele etme kapasitesi sağladı.
Birçok ülkede, bu karşı karşıya gelişlerin bir sonucu olarak, geleneksel rejimlerden farklı olarak, neoliberalizm karşıtı tutumları yükselten ve işçiler arasında beklentileri uyandıran alternatif hükümetler ortaya çıktı.
İşçilerin ve halkların, nüfusun orta kesimlerinin, solun siyasi örgütlerinin, proletarya partisinin desteğiyle iş başına geldiler. Bu hükümetlerin birçoğu, "21. yüzyıl sosyalizmi" denilen anlayışın ifadeleri olarak kendilerini devrimci ilan ettiler.¹
Oyların devriminin bir sonucu olarak, 20. yüzyıl sosyalizminin "başarısızlığına" bir alternatif olarak, toplumsal ve ulusal kurtuluşa giden yeni yol olduklarını iddia ettiler.
Bu rejimler, yüksek hammadde fiyatlarından dolayı ortaya çıkan önemli ekonomik kaynaklara güveniyorlardı. Bazı reformist önlemler, kırsalın ve şehrin yoksul nüfusuna yönelik bazı refah politikaları ve çok sayıda kamusal çalışmayı geliştirdiler. Bu hükümetlerin iktidarda olduğu tüm ülkeler, borçlarını katladılar, kendilerini birkaç yıl içinde ana alacaklıları haline gelen Çin'in sunduğu yüksek faiz oranlarına ve kısa vadelere bağladılar.
Bu hükümetler ayrıca ekonomik ve sosyal yapılara dokunmadılar. Büyük kapitalistlerin ve bankacıların çıkarları önemli ölçüde kayrıldı; ABD emperyalist tekellerine olan bağımlılığa temelde saygı gösterildi ve esas olarak minerallerin çıkarılmasına ve petrol sömürüsüne yönelik Çin sermayesinin nüfuzu için kapılar açıldı.
Emekçi kitlelerin, istihdam, sağlık ve eğitim sorunlarının çözümüne yönelik taleplerine ancak yarısı katıldı. Kapitalist sömürü ve baskı bozulmadan devam etti. Patronlar şartlarını dayattı. Ülkeler altyapı çalışmaları, otoyollar, limanlar ve havalimanları ile modernleşirken az gelişmişlik bağından kurtulamadı.
İşçilerin sorunlarıyla yüzleşmenin ve çözmenin sözde yeni yolu büyük bir başarısızlık olup çıktı; devrime ve sosyalizme giden bu yeni yollar bir hayal kırıklığıydı.
"Yurttaş devrimi", "Bolivarcı", "Andcı" devrimi olduğu iddia edilen çeşitli süreçler aslında devrimin grotesk bir karikatürüydü.
ALTERNATİF HÜKÜMETLERİN SEÇİM YENİLGİSİ
"21. yüzyıl sosyalizmi" rejimleri, sendikalara ve halk hareketine, yerli halkların ve ulusal toplulukların örgütlenmesine ve mücadelesine, solun siyasi oluşumlarına ve başta proletaryanın partisine ve onun güçlerine karşı baskıcı olduklarını gösterdiler.
İşçilerin sendikal örgütlenmesini bürokratik ve kurumsal hale getirmeye çalıştılar, sendika liderleri satın alındı, sendika federasyonları bölündü ve yenileri hükümetin planlarına göre inşa edildi, aynı zamanda birkaç sendika örgütü ve soldan siyasi parti de yasadışı ilan edildi; toplumsal protestolar kriminalize edildi. Ekvador'da toplumsal mücadelelerde yer alan 600'den fazla eylemci terörist ve sabotajcı olmakla suçlandı; bu insanlar yargılandılar ve otuzdan fazlası hapse atıldı, iki yerli lider öldürüldü.
Alternatif hükümetlerin maskeleri, egemen sınıfların ifadeleri olarak, aynısının devamı şeklinde, yozlaşmış hükümetler olarak işçilerin, halkların ve gençlerin önemli bir bölümünün önünde düştü. Her yerde yeni zenginlerin ortaya çıkmasına neden oldular.
Çıkarları ve hakları için savaşan kitlelerin, tutarlı bir çizgideki solun siyasi oluşumları ve partilerin karşı koyuşuyla yüzleştiler; gericilik ve burjuvazinin geleneksel siyasi partileri tarafından "sosyalist" olmakla, devrimci olmakla suçlandılar. Yetersizlikler, hatalar, yoksulluk, işsizlik ve yolsuzluklar sanki sosyalizm, devrimmiş gibi gösterildi; devrimci değişim özlemlerini gayrimeşrulaştırmaya çalıştılar.
2008 ekonomik krizi bu rejimlerin yönetme kapasitesini etkiledi. İlk yılların bol mali kaynakları olmadığında sınıfsallıklarını gösterdiler, büyük işletme sahiplerinin ve bankacıların, uluslararası tekellerin çıkarlarını gözettiler ve krizin yükünü işçilerin omuzlarına yüklediler.
İşçilerin ve halkların mücadelesi ve burjuva muhalefetinin suçlamaları nedeniyle tüm bu hükümetler, neoliberal sağın, neoliberal politikalara muhalif olan ve bu hükümetleri sosyalizmle suçlayan burjuva siyasi partilerin siyasi olarak teşhirine uğradılar ve seçim süreçlerinde yenildiler.
Brezilya, Arjantin, Ekvador ve Bolivya'da burjuva partileri siyasi iktidarın başına geri döndüler. Emekçi kitleler, hakları için ve halk karşıtı politikalara karşı mücadele eden sol oluşumlar, sonuçları etkileyebilecek kendi seçim alternatiflerini inşa etme kapasitesine sahip değillerdi. Siyasi seçim mücadelesinde yer aldılar, geliştiler, ancak yine de kendilerini işçilerin çoğunluğu için kesin bir alternatif olarak görünür kılma kapasitesine sahip değillerdi.
YENİDEN NEOLİBERALİZM
ABD emperyalizmi, onun sözcüleri ve geleneksel burjuva partileri "sosyalizm"in başarısızlığını kınadılar; "neoliberalizmin cömertliğini" yeniden piyasaya sürdüler ve Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) lütuf ve desteğiyle neoliberal politikaları yeniden başlattılar.
Brezilya'da faşizmi dayatmaya çalışıyorlar; ekonomik uyum önlemlerinin uygulanması milyonlarca işçiyi işsizliğe sürüklerken bazı üretim alanları özelleştirildi; sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik alanlarındaki bazı sosyal kazanımlar ortadan kaldırıldı. Bunlar işçilerin ve halkların kararlı mücadelesiyle karşı karşıya kaldılar; emekçi kitleler ve gençler arasında gördükleri kabul azaldı ve zemin kaybettiler.
Arjantin'de, krizi derinleştiren, işsizliği ve hayat pahalılığını artıran Uluslararası Para Fonu'nun politikalarını ve önerilerini dayatmak için zor yoluyla iktidara geldiler.²
Bolivya'da hükümette oldukları birkaç ay içinde işçilerin ve halkların bazı haklarını ortadan kaldırdılar.³
Ekvador'da Rafael Correa hükümeti 2017 seçim sürecini örgütledi ve seçim hileleri yoluyla başkan yardımcısı Lenin Moreno'yu halefi olarak atadı. Moreno yönetimi, sözde değişim adına Correismo'nun kendi içine çökmesine neden oldu; neoliberal politikaları destekledi, krizin derinleşmesine ve işçilerin yoksullaşmasına yol açtı. Başkan, görev süresini %10'un altında onay oranıyla bitirdi.⁴
Uruguay'da solcu ve alternatif olarak ilan edilen Frente Amplio (Geniş Cephe) rejimi de sağcı ve neoliberal partilerin eliyle seçim yenilgisine uğradı ve işçilere karşı alınan tedbirler şiddetle tekrar uygulanmaya başladı.
Alternatif hükümetlerin politikaları, emekçi kitlelerin sorunlarıyla ve ülkelerin bağımsız kalkınması konusundaki sorunlarla yüzleşememeleri ve bunlara çözüm getirmedeki başarısızlıkları nedeniyle gericilik ve burjuva siyasi partileri tarafından devletçi politikaların ifadeleri olarak kınanmış, devrimin meşruiyetini ortadan kaldırmak için, kitlelere sosyalizmin başarısızlığını "göstermek" için kullanılmıştır.
Alternatif hükümetleri takip eden neoliberal politikaların dayatılması, bu hükümetlerin halklar için, ülkelerin ilerlemesi için gerçek bir alternatif olmadığını da gösteriyor.
Hem "21. yüzyıl sosyalizmi" rejimleri, hem de onları takip eden neoliberal yönetimler, aslında, egemen sınıfların ve emperyalist tekellerin çıkarlarının temsilcisi olduklarını gösteriyorlar.
Kapitalist sömürü ve baskının ortadan kaldırılmasının, emperyalizme bağımlılık zincirlerinden kurtuluşun alternatifi, her zaman olduğu gibi, proletaryanın toplumsal devrimi, sosyalizmdir.
Toplumsal kurtuluşun ve tam bağımsızlığın kazanılması, sömürücülerin hiçbir kesiminden, hiçbir "iyi emperyalist" ülkeden gelemez; bunların elde edilmesi işçilerin ve halkların işi olacak.
YENİ BİR ALTERNATİF HÜKÜMETLER DÖNGÜSÜ MÜ?
Arjantin'de neoliberal hükümetin doğasını ve krizini halka teşhir eden Peronistler, seçimler yoluyla iktidara geri döndüler.⁵ İnsanlara refah, ülkenin bağımsızlığı ve kalkınması için sözler verdiler. Kısa bir süre sonra ise yolsuzluğa bulaştılar ve ülkeyi derin bir krize, emekçi kitleleri açlığa ve işsizliğe sürüklediler.
Arjantin işçi sınıfı ve halkı neoliberal rejime karşı sokaklarda, büyük kitle seferberlikleriyle ve grevlerle mücadele etti ve seçimlerde bu hükümetin yenilgisine katkıda bulundu. Şimdi yine barikatlarda ve grevlerdeler, ilerici hükümete karşı kendi çıkarları için savaşıyorlar. Emekçi kitleler ve gençlik, hiçbir seçeneğin halkın ve ulusun meşru çıkarlarını temsil etmediğinin farkındalar.
Bolivya'da, işçilerin yolsuzluğa ve neoliberal politikalara, baskıcı politikalara tepkisinin sonucu olarak başkanlık seçimlerini Evo Morales'in partisi kazanırken emekçi kitleleri ve gençleri vuran kriz derinleşmeyi sürdürdü. Belediye seçimlerinde, yolsuzluğa ve yoksulluğa tepki olarak kitleler, sağcı politikaları nedeniyle hükümete karşı oy kullandı. Her iki alternatifin de geleneksel büyük patronların çıkarlarını temsil ettiği bir kez daha görüldü.
Brezilya'da Bolsonaro'nun faşist hükümetine yönelik halk muhalefeti, gerici politikaları reddederek, işçi hakları için ve yolsuzluğa karşı mücadele ederek kitlesel olarak sokaklarda kendini gösteriyor. Bir sonraki başkanlık seçimleri için anketler Lula'nın önde olduğundan bahsediyor.⁶
Ekvador'da son seçimlerde neoliberal seçenekler dayatıldı ve Correismo'nun adayı yenildi. İşçiler, yerli halklar ve devrimci sol, neoliberaller ve reformistlerin danışıklı dövüşünün yol açtığı seçim sahtekarlığıyla geçersiz kılınan, önemli bir konum elde etmeyi başaran kendi seçim alternatiflerini inşa edebildiler.
Tüm bu gerçeklerin yanı sıra Meksika ve Peru'daki seçimlerin sonuçlarını inceleyen reformist teorisyenler ve analistler, yeni seçim zaferleri ilan eden yeni bir ilerici hükümetler döngüsünden bahsediyorlar. Latin Amerika'daki siyasi çatışmanın ilerlemecilik ile neoliberalizm arasında olduğu fikrini öne sürüyorlar; sonuç olarak, egemen sınıfların ve emperyalizmin bu iki politikasının, daha uzun veya daha kısa da olsa uzun vadede sırayla hükümette yer alacağını iddia ediyorlar. Tarihsel sürecin dünyanın her yerinde ve her zaman bir sarmal halinde geliştiğini, hiçbir siyasi sürecin kendini tekrar etmediğini, işçi sınıfının ve halkların, proleter devrimcilerin zincirlerinden kurtulmanın peşinden hep daha büyük bir kararlılıkla koştuklarını ve gelecekte de bu mücadeleyi sürdüreceklerini anlamıyorlar ya da anlamak istemiyorlar.
Ekvador'daki son seçim gelişmeleri, siyasi çatışmanın her zaman burjuvazinin farklı sektörleri arasında kutuplaşmasının kaçınılmaz olmadığını, işçilerin kendileri tarafından geliştirilen ve yönetilen tutarlı halkçı bir alternatif inşa etmenin mümkün olduğunu gösteriyor.
NEOLİBERAL HÜKÜMETLER KAPİTALİSTLERİ VE EMPERYALİSTLERİ TEMSİL EDİYOR
Tarihsel deneyim, hem "21. yüzyıl sosyalizmi" denilen hükümetlerin hem de neoliberalizmi sahiplenen hükümetlerin, egemen sınıf ile ABD ve Çin emperyalistlerinin sınıf çıkarlarını temsil etme açısından aşağı yukarı aynı olduğunu göstermektedir. Bunların hiçbiri, zenginliği üretenlerin çıkarlarını temsil etmez; tam tersine, bunlar burjuvazinin, neoliberallerin ve/veya reformistlerin çeşitli sektörlerinin yansımalarıdır.
Neoliberaller, program taslaklarını toplumsal ve yurtsever önerilerle süslemeye çalışıyorlar. Kitleleri aldatmak için özgürlük ve demokrasiden, toplumsal refahtan; serbest girişimin ve dünya ile serbest ticaretin faydalarından bahsediyorlar. Alternatif hükümetlerin temsilcileri solcu ve devrimci söylemi bıraktılar; serbest girişime, karşılıklı bağımlılığa ve teşvik edilen ticari girişimlere duydukları saygıdan bahsediyorlar.
Bazıları kendilerini liberal olarak adlandırmaya devam ediyor; kendilerini toplumsal kapitalizmin destekçileri olarak ilan ediyorlar. Diğerleri ise büyük işletme sahiplerini ve bankacıları alarma geçirmemek için "21. yüzyıl sosyalizmi" destekçisi etiketini ve devrimci etiketini bıraktılar; temsili demokrasinin aktörlerinin bir parçası olarak kendilerini ilerici ilan ettiler.
Her iki konum da işçilerin, halkların ve gençliğin öznelliğinde kök salmış değişim arzusuna bir yanıt olarak var oldu.
TOPLUMSAL MÜCADELEDEN SİYASİ ÇATIŞMAYA
Dünyanın bütün ülkelerinde olduğu gibi Latin Amerika'da da sınıf mücadelesi, kapitalist sınıfın ayrıcalıklarıyla işçilerin çıkarlarının, uzlaşmaz zıtlıkla ve şiddetli bir şekilde -bazen üstü örtük bir şekilde- karşı karşıya gelmesi, gerçek kurtuluş için duyulan özlemdir. İkincisi hakları ve arzuları için, açlığın ve sömürünün ortadan kaldırılması için; ilki ise egemenliklerinin devamı için bunda yer alır.
Bu yüzleşme, tüm ülkelerde farklı düzeylerde mevcut olan grevler ve kitle seferberliklerinde, Kolombiya ve Şili'de son yıllarda ve aylarda meydana gelenler gibi toplumsal patlamalarda, Ekvador'da gelişen gibi halk ayaklanmalarında ifadesini bulur.
Sınıf mücadelesinin bu biçimlerine gençlik katmanları, işçi sınıfının önemli kesimleri ve köylü kitleleri ile orta tabakanın bazı kesimleri aktif olarak katılıyor. Devrimci sol ve marksist-leninist parti bu mücadelelerde tutarlı ve yerinde bir zamanlamayla yer alıyor.
Sokaklarda ve barikatlarda birlik bağları güçlenmekte, hakların kazanılmasının yolunun mücadele olduğu fikri kabul görmekte ve geliştirilmektedir. Bu eylemlerin, eylemdeki gücün ve birliğin, iktidar mücadelesi için siyasi birliğe doğru ilerletilmesine ilişkin görüşler de gelişiyor. İşçiler, bu mücadelelere yön vermekten ve önderlik etmekten sorumlu olduklarını, kurtuluş mücadelesinin liderlerinin burjuvazinin saflarından gelmeyeceğini, halk mücadelesinde öne çıkan erkek ve kadınlar olacağını anlıyorlar.
Proletarya partisinin, toplumsal mücadelenin akışı içinde çalışması, devrim ve sosyalizm idealini yayması, işçi sınıfının, halkların ve gençliğin örgütlenmesinde ve mücadelesinde, her gün, yeni adımlar kazanması büyük önem taşımaktadır.
Genel olarak, sendika örgütlerinin ve birliklerin tabanları, proleter devrimcilerin sendikal mücadeleyi, toplumsal ve maddi refah için neoliberal politikalara karşı mücadeleye katma ve sendikal mücadeleye katılma çağrısına aktif ve olumlu yanıt veriyorlar. Ama aynı zamanda, siyasi seçim çarpışmasında ise işçilerin çoğunluğunun patronlara, burjuva siyasi partilerin şu ya da bu temsilcisine oy vermeye devam ettiği de açıktır.
Biz marksist-leninistler, halk iktidarının ele geçirilmesinin, devrimin ve sosyalizmin egemen sınıfların devrilmesinin ve emperyalizme bağımlılığın yıkılmasının bir sonucu olacağını, bu sorumluluğun ancak kitlelerin devrimci şiddetinin meşru kullanımıyla yerine getirilebileceğini biliyoruz. Ancak aynı şekilde güçlerin biriktirilmesi, işçileri ve halk hareketini geliştirme, kitlelerin devrimci bilincini olumlama ve geliştirme sürecinin, kaçınılmaz olarak, burjuvazinin örgütlediği seçim süreçlerine sınıfsal konumlardan yola çıkarak katılımdan geçtiğini anlıyoruz.
Örgüt ile toplumsal mücadele arasında önemli bir uçurum olduğu ama devrimcilerin fikir ve önerilerinin emekçi kitlelerin ve gençliğin öznelliğinde bir yansıması olduğu açıktır. Bunların büyük bir kısmı sokak ve grev mücadelelerine katılıyor, ama devrim ve sosyalizm fikirlerini bilmiyorlar ve hatta bunları kendi fikirleri olarak daha az sahipleniyorlar.
Bu koşullarla yüzleşmek için, PCMLE'de⁷, emekçi kitleler ve gençler arasında büyük bir ideolojik ve politik hücum örgütleme hamlesini ana hatlarıyla belirledik; bu sorumluluğu, toplumsal mücadelenin kendi seyri içinde geliştirilecek günlük bir görev olarak, kitlelerin siyasallaşması için bir çalışma olarak ele alıyoruz.
Emekçi kitlelerin ve gençlerin pek çok kesimi siyaseti reddettiklerini ifade etmelerine rağmen, siyasi mücadelenin içine dalmış durumda oldukları bizim için çok açık; siyasetle uğraşmadıklarını söylüyorlar, kendilerini apolitik olarak tanımlıyorlar; siyasetin ve siyasetçilerin yozlaşmış olduğunu açıkça belirtiyorlar. Ancak seçimler sırasında patronların, büyük işletme sahiplerinin ve bankacıların şu veya bu temsilcisine oy verdiklerini de anlıyoruz.
Sosyalizmi işçilere ve halk hareketine getirmek için her gün çalışmanın sorumluluğunu üstleniyoruz.
İşçilerin ve halkların mevcut durumu için, ülkenin kalkınmasına yurtsever ve ilerici bir çözüm sunmak ve bununla yüzleşmek için biz Ekvador'un marksist leninistlerinin siyasi ve programatik önerileri var. Ülkenin toplumsal ve siyasi hayatındaki olaylarda zamanlı bir şekilde yer alıyoruz; mücadele şiarlarını belirliyor ve bunları çeşitli araç ve kaynaklarla kitlelere ulaştırıyoruz. Aynı zamanda, bölgesel ve ulusal düzeyde hükümet için de programlar hazırladık.
Önerilerimizin ve sloganlarımızın zamanlı, adil, doğru ve devrimci olduğuna inanıyoruz; ancak, işçi sınıfının ve gençliğin çoğunluğu tarafından bilinmediklerinin ve daha az benimsenmediklerinin farkındayız, yayılmaları için yoğun bir çalışmaya ihtiyaç olduğunu biliyoruz.
Bu politikaları emekçi kitlelere, halklara ve gençlere taşıma sorumluluğu, parti ve güçleri için en büyük meydan okumadır.
Kitlelerin ideolojik ayağa kalkışı ve siyasallaşması, kentin ve kırsalın tüm işçilerini, geniş gençlik kitlelerini, yerli halkları ve ulusal toplulukları hesaba katmalıdır. Devrimci propagandanın, gazetenin, broşürlerin, radyo ve televizyonun, sosyal ağların sistematik eyleminden başlamalı; kitleler arasında, sendikalarda, komünlerde ve köylü kooperatiflerinde, küçük esnaf ve mahalle komiteleri derneklerinde, öğretmenler ve gençler arasında, parti militanlarının doğrudan eylemine öncelik vermelidir. Parti faaliyetinin geliştiği bu çevreler bizim toplumsal tabanımızdır. Oradan, partinin devrimci politikasının eylem alanını genişletmeye çalışmalıyız.
Neoliberallerin ve ilericilerin sınıf karakterini kınamak yeterli değildir; biz komünistlerin bugün ve yarına dair önerdikleri, devrim ve sosyalizm ideallerini yaymak için çalışmak gerekli ve vazgeçilmezdir.
1) Başlangıçta, "21. yüzyıl sosyalizmi" savunucuları, önerilerinin içeriğini ve programını anında oluşturduklarını iddia ettiler. En sofistike olanı bunun "Stalinist modelden farklı yeni bir sosyalizm" olduğunu söyledi. Teoride ve pratikte bunlar, sosyal demokrasinin, işçilerin Sovyetler Birliği'nde inşa ettiği sosyalizme karşı koymak için sergilediği eski reformist önerilerdi.
2) Arjantin'de son yasama meclisi seçimleri, Ekim 2021'de yazılan bu yazıdan sonra, Covid-19 nedeniyle 1 ay gecikmeli olarak 14 Kasım 2021'de gerçekleşti. Temsilciler Meclisi'nin yarısı ve Senato'nun üçte biri yenilendi. Ana muhalfet ittifakı Değişim için Birlikte (Juntos por el Cambio) iktidardaki Herkesin Cephesi'ni (Frente de Todos) yenilgiye uğrattı. Frente de Todos, yüksek enflasyon ve artan yoksulluk nedeniyle 40 yıl aradan sonra Senato'daki çoğunluğunu kaybetti. Peronist ve Kirşnerci bir dizi partinin şu anki başkan Alberto Fernandez ve başkan yardımcısı Cristina Fernandez de Kirchner'i desteklemek üzere kurduğu ittifak Frente de Todos 2019'daki seçimlerde hem yasama hem de yürütme meclisini kazanmıştı. Önceki başkan Mauricio Macri'yi desteklemek üzere kurulan Juntos por el Cambio ittifakı ise 2019 seçimlerinde ana muhalefette kalmıştı. Bir sonraki Arjantin başkanlık ve ulusal meclis seçimleri 2023'te gerçekleşecek. (ç.n.)
3) 10 Kasım 2019'daki seçimleri kazanan Evo Moıales, ABD destekli bir darbeyle ordu tarafından istifaya zorlanmış ve ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştı. Senato ikinci başkan yardımcısı, yerli düşmanı Jeanine Áñez, protokol gereği kendini 2020'deki yeni seçimlere kadar başkan olarak ilan etti. 18 Ekim 2020'deki seçimleri ise Evo Morales'in partisi Sosyalizm Hareketi'nin (MAS) adayı Luis Arce kazandı. (ç.n.)
4) 7 Şubat 2021'de gerçekleşen Ekvador başkanlık seçimlerini ikinci turda 2017'deki seçimlerde Lenin Moreno'nun gerisinde kalan Guillermo Lasso kazandı. 2017'de PAIS koalisyonunun adayı olarak seçilen Moreno 2021'de yeniden aday olmazken 2021'de yerli halkları temsilen seçimlere katılan Yaku Perez ilk turda üçüncü sırada yer aldı.
5) Frente de Todos ittifakının 2019'daki seçim zaferinden bahsediliyor. 21 parti ve platformdan oluşan Frente de Todos içinde Arjantin Devrimci Komünist Partisi'nin yanı sıra kendisini Peronist, Kirşnerci, 21. yüzyıl sosyalisti, sosyal demokrat, ilerici, sendikalist, Guevaracı, sosyalist feminist olarak tanımlayan yapılar da bulunuyor.
6) 148 milyondan fazla kayıtlı seçmenin olduğu Brezilya'da 2 Ekim 2022'de gerçekleşecek genel seçimlerinde devlet başkanı, başkan yardımcısı ve ulusal meclis vekilleri seçilecek. Eyalet yasama meclisi seçimleri de aynı anda yapılacak. 2003-10 arası devlet başkanlığı yürüten ve yolsuzluk suçlamaları nedeniyle hüküm giyen Lula'nın seçimlere katılabileceği kararı ise geçtiğimiz yılki Yüksek Mahkeme kararı sonrası kesinleşti. Faşist Bolsonaro'nun seçildiği 2018 seçimlerinde seçimlere katılım oranı %80'leri bulmuştu. Lula, Mayıs 2022 itibariyle anketlerde 18 puana kadar önde görülse de ordunun da siyasi müdahaleleriyle seçim sonuçlarının yine de garanti olmadığı belirtiliyor.
7) PCMLE, Ekvador Marksist-Leninist Komünist Parti.
*Marksist Leninist Partilerin ve Örgütlerin Enternasyonal Konferansı'nın (CIPOML) yayın organı Birlik ve Mücadele dergisinin 43. sayısında yayımlanan Pablo Miranda'nın kaleme aldığı yazı Ivana Benario tarafından ETHA için çevrilmiştir. Yazının aslına buradan ulaşabilirsiniz.