7 Kasım 2024 Perşembe

Cemil Aksu yazdı | Aliağa: Bu cinayeti durdurmalıyız

Hiç kuşkusuz bu bir başarı… Bu başarının sırrı; konuya taraf olan tüm güçlerin somut bir noktaya odaklanmasında yatıyor. Gerçek, abartısız bilgi ile hareket edilerek, asbestli, radyasyon ve başka birçok zehirli madde ile kaplı bu geminin söküm işleminin hem tersanede çalışan işçilerin hem Aliağa ve İzmirlilerin hem de çevrenin sağlığını yıkıma uğrattığı gerçeğine dayalı olarak bir hareketlilik yaratıldı. Aliağa Çevre Platformu'nun çadır nöbetine başlaması ve Polen Ekoloji Kolektifi ile Limter-İş ve Birleşik İşçi Hareketi'nin çağrısıyla Gemiyi Durduracağız Gönüllülerinin çalışmalarının yarattığı aktivizm geniş kamuoyunun desteği ile birleşerek geri adım atmasını sağladı.

Aliağa tersanelerinde sökümü için Çevre Bakanlığı tarafından izin verilen Sao Paulo gemisi durduruldu. Gemi ile ilgili ilk haberlerin gelmesiyle birlikte geçen yıl bir koordinasyon kurulmuş ve gelişmeler uluslararası ilgili örgütlerle birlikte takip edilmiş ve bilgiler de anlık olarak kamuoyu ile paylaşılmıştı. Bakanlığın geminin Aliağa'da sökülmesine izin verdiğinin açıklanması ve geminin yola çıkması ile bir yıldan fazladır süren bekleyiş hemen eyleme dönüştü. İzmir Büyükşehir Belediyesi, sendika ve meslek örgütlerinin oluşturduğu koordinasyonun geminin Aliağa'da sökümüne karşı olduklarını açıklaması, Aliağa Çevre Platformu'nun çadır nöbetine başlaması ve Polen Ekoloji Kolektifi ile Limter-İş ve Birleşik İşçi Hareketi'nin çağrısıyla Gemiyi Durduracağız Gönüllülerinin çalışmalarının yarattığı aktivizm geniş kamuoyunun desteği ile birleşerek geri adım atmasını sağladı.

Hiç kuşkusuz bu bir başarı… Bu başarının sırrı; konuya taraf olan tüm güçlerin somut bir noktaya odaklanmasında yatıyor. Gerçek, abartısız bilgi ile hareket edilerek, asbestli, radyasyon ve başka birçok zehirli madde ile kaplı bu geminin söküm işleminin hem tersanede çalışan işçilerin hem Aliağa ve İzmirlilerin hem de çevrenin sağlığını yıkıma uğrattığı gerçeğine dayalı olarak bir hareketlilik yaratıldı. Tersane iş kolunda çalışmalar yapan Limter-İş Sendikası'nın çağrısı ile emek ve ekoloji örgütleri ortak açıklamalar, Brezilya elçiliğine mektup gönderme gibi çalışmalar yürüttü. Bu, genellikle iş mi sağlık mı çevre mi gerilimi yaşayan sendikaların ve emekçilerin ortaklığının nasıl kurulabileceğine bir örnek oluşturdu.

Fakat kabul etmek gerekir ki, bu başarı biraz kolay kazanıldı. Çünkü biz çok haklıydık, ölüm gemisinin doğru düzgün bir incelemesi bile yapılmamıştı, ne kadar zehir taşıdığı muamma idi. Ve son dakikada Brezilyalı çevrecilerin açtığı davada Brezilya yargısı geminin kendi karasularından ayrılmaması gerektiğine karar vermişti. Ve çalışkan gazeteciler sayesinde Aliağa'nın nasıl bir cinayet mahalli olduğu, köylerin neredeyse tamamının kanser olduğu açığa çıkarıldı. Bunlar elimizi güçlendiren gerçek bilgilerdi. Bu yüzden bakanlık pek ayak diretemedi.

Ama bu muhalefeti yanıltmamalı. Çünkü herkesin bildiği gibi, Aliağa'da son beş yılda 714 gemi söküldü. Bunun sonucunda yaklaşık 250 tonu asbest olmak üzere, 74 bin 325 ton tehlikeli atık "bertaraf" edildi. Aliağa'da 2020 yılında 118 konteyner gemisi, petrol platformu, askeri gemi, kruvaziyer gemisi gibi büyük miktarda asbest içeren gemiler söküldü. Avrupa Birliği'nin akreditasyon verdiği gemi söküm tersanelerinin 8'i Aliağa'da.

Burada işçilerin canı, halkın ve doğanın kanser edilmesi pahasına gemiler sökülüyor. İSİG Meclisi'nin 2020 raporuna göre; 2013-2022 yılları arasında ezilme, patlama, yüksekten düşme gibi ani şiddet olayları sonucu yaşanan "işçi cinayetleri"nde en az 97 işçi Aliağa'daki bu tersanelerde hayatından edildi. Fakat bu tablonun görünmeyen daha doğrusu üstü bizzat devlet eliyle örtülen bir yanı var. O da ortaya çıkması ve etkilerinin ölümle sonuçlanması uzun yıllar sürdüğü için yavaş şiddet olarak tanımlanan meslek hastalıkları gerçeği. Türkiye'de her yıl en az 20 bin işçinin meslek hastalıklarından öldüğü tahmin ediliyor. Çünkü devlet, işçilerin sağlık masraflarını sigortadan ödememek için meslek hastalıklarını kayıt altına almıyor, alınmasını da engelliyor. Kısacası, Aliağa neoliberal politikalarla örgütsüzleştirilen, işsizlik baskısı ile esir edilen işçileri ani ve yavaş şiddet ile öldürüldükleri bir cinayet mahalli. Bu cinayet mahallindeki ölüm etrafa yayılıyor. Halkı, doğayı zehirliyor.

Bu tablo karşısında "Ölüm gemisini durduracağız" diyenlerin sessiz kalması mümkün değildir. Sao Paulo gemisinin gelişine verilen iznin iptal edilmesini, teşbihte hata olmaz, uyuşturucu operasyonlardaki gibi, daha büyük "mal"ları kaçırmak için bir "yem" olarak iptal edildiğini görmek gerekir. Çünkü asbest, hem Aliağa'da hem de kent yaşamının her yerinde. Mesela Konak'ta… Konak'taki belediye binasının yıkımında da asbest sorunu var. Bayraklı'daki "kentsel dönüşüm" adı altındaki yıkımlarda, Buca Hapishanesi'nin yıkımında da asbest sorunu var. Ve daha birçok yerde… Sao Paulo gemisinin durdurulması gündem değiştirmeyi de amaçlıyor.

Bu yüzden yakalanan bu emek ve ekoloji ortaklığının sürdürülmesi hem emek hareketinin hem de ekoloji hareketinin önünü açacak, ayaklarının daha sahici yere basmasını sağlayacak bir gelişme olacak. Emek örgütleri, bizzat üretim sürecinde işçilerin maruz kaldığı ekolojik yıkıma dur demek zorunda. Ekoloji örgütleri de "çevre etki değerlendirmesi" yanında "sağlık etki değerlendirmesi" süreçlerini de esas gündem haline getirmelidir. Bu sayede gerçekten toplumsal temelli bir ekoloji hareketi yaratılmasının imkanları doğacaktır.