Bora Poyraz yazdı | Kontrol kaybı
ABD'nin çözüm planı İmralı ve Kandil'i devredışı bırakma, YPG'yi manipüle etmek. CHP'nin planı da onunla uyum içinde. HDP'yi araçsal olarak kullanmayı esas alıyor. CHP'nin kurumsal vaadinin geçmişteki AKP'nin vaadinden öteye gitmesi teorik olarak mümkün değil. CHP'nin sicili bu bahiste epey kötüdür ve şayet artık böyle değiller deniliyorsa somut, kurumsal, kalıcı kanıtlar gösterilmek durumundadır.
İpin ucu iyice kaçtı. İktidar bloku elini nereye atsa yüzüne gözüne bulaştırıyor. AKP-MHP etrafındaki bütün entelektüel tahkimat ortadan kalktı.
Aydın, entelektüel desteğini kaybetmiş hiçbir iktidar dayanamaz. İktidarlar meşruiyetlerini asıl olarak o entelektüel kuvvetle sağlar. Maddi güç o yalla rıza üretme kapasitesi kazanır. 12 Eylül faşizmine bakalım, hiçbir entelektüel desteği yoktu, kaba güçle üç yıl dayanabildiler.
AKP etrafındaki entelektüel zırh ve yetenek asıl olarak Gezi onur isyanıyla ortadan kalktı. Gezi, o ilişkiyi geri dönüşsüz biçimde sarstı. Ardından tepetaklak gitti. AKP ve ardından bugünkü bloka sarıldı.
Dikkat edilirse son yıllarda AKP-MHP'nin açtığı her tartışma onların aleyhine döndü. Her seferinde geri çektiler. Ancak kendilerini bundan alıkoyamıyorlar diğer yandan.
Çünkü iktidar blokunda amaç belli başlıklar etrafında toplumsal gerilimi keskinleştirmek. Toplumsal yaşam akış ve dönüşüm halinde ve fakat bunu anlamıyorlar.
Entelektüel fukaralığın yanında toplumsal yaşamdaki dönüşüm de elini kolunu bağlıyor iktidarın. İnsanların gündelik yaşam gerçekleriyle iktidarın her konuyu "düşmanlar"la açıklama komploculuğu karşılıklı yabancılaşma üretiyor.
Evet karşılıklı çünkü iktidar bloku liderine bakılırsa ülkede günlük hayat olağan, halk memnun ve bunu inkar edenler nankör.
Toplumun iktidara küsmesi, kızması, tavır alması olağan. Tehlikeli sonuçları olur mu? Örgütsüzlük varsa zor. Seçim-sandık gibi pek az aracı kullanabilir o durumda.
Ya iktidar aynı refleksi topluma karşı takınırsa? Bütün güç elindeyken... Yüzde 50'yi evde zor tutuyorum denildiğinde halkın yarısı gözden çıkarılmıştı. Şimdi o yüzde 50'den de önemli itirazlar var ve onlar aktif ya da potansiyel nankör statüsünde.
Aslına bakılırsa bu tutumlar istisna değil. En genel manada 'burjuva demokrasisi' dışında kalan reel rejimlerde pek çok örneği var hala.
Bir andan sonra toplum velinimet ve politikacı 'hizmetkar' olmaktan çıkar. Halihazırdaki durum böyle. Seçim anketleri ve halktaki şikayet ve itiraz bunu tetikliyor.
Tartışmaları yönlendirme becerisiyle öngörüsüzlük kendisini 'an'a sıkışmış ağız dalaşıyla tehditlerde dışa vuruyor. İktidar bloku muhalefetin sesini duyurmama ama onlara hücum eden idarecilerin açıklamalarını köpürtme taktiğini esas aldı. Ancak bu da işlevsiz.
En son Bahçeli-Davutoğlu tartışması da böyle. Bahçeli bilinen üslubuyla Davutoğlu'na yüklenince muhatabı bunu kendi hamlesi için kullandı. Bahçeli'nin sözleri, Kürt meselesi bağlamında AKP kitlesinin bir bölümünü de hedefliyordu. Önce Davutoğlu ve ardından Babacan tam da buraya yüklendi.
MHP/Bahçeli geri adım atamazdı, diğerleri de. O tartışmayı kışkırttı. Muhtemelen AKP idaresinde yansımaları olacaktır. Çünkü baş aşağı gidiş bu gibi konumlanışlarla engellenemiyor.
HDP'yi tekrar gündemin odağına yerleştiren tartışmalar senelerdir perdelenen, geriye itilen, unutturulmaya çalışılan Kürt sorununu bütün muhataplarını hatırlatarak öne çıktı. Demek ki her bastırılan, onu ortaya çıkaran maddi koşullar varlığını sürdürdükçe şu veya bu biçimde ama mutlaka ortaya çıkar.
Üstelik Kürt meselesi bugün varlık yokluk sorunu yaşama riskinin ötesinde oldukça kuvvetli aktörlerle temsil ediliyor. Ancak şu detayı da hatırlatmalı: AKP-MHP meseleyi yok saydığı için muhatapları devredışı bırakma stratejisini uyguluyorlar ki bu asıl olarak MHP-Ergenekon kadrolarının varoluş meselesine dönüştürdüğü görülüyor. Onların halihazırdaki çözümü İHA-SİHA ve kapatma hamleleri. Bu bir siyaset midir, hayır.
Diğer taraftan ABD'nin çözüm planı İmralı ve Kandil'i devredışı bırakma, YPG'yi manipüle etmek, oradaki ideolojik-kültürel şekilleniş henüz oluşum sürecindeyken kesintiye uğratmak. CHP'nin planı onunla uyum içinde. HDP'yi araçsal olarak kullanmayı esas alıyor. Ayrıca CHP, AKP'yi İmralı ve Kandil ile görüşme yapmış olmakla itham eden bir dile müracaat ediyor ki bu dengelerden-taktiklerden çok kurumsal kimlikteki ana damarın kurumadığı gibi bütün kritik zamanlarda ortaya çıktığını anlatır.
CHP'nin kurumsal vaadinin geçmişteki AKP'nin vaadinden öteye gitmesi teorik olarak da mümkün değil. Onlar da eşit ilişki kuramaz, geleneksel paradigmayı yıkıp yeniden yapılandırmayı göze alamaz. AKP vaktiyle 'ümit' sayılırken bunun imkansızlığına dikkat çektiğimiz gibi bugün CHP'yi 'ümit' sayanlar varsa onlara da benzer şeyleri söylemekle mükellefiz. CHP'nin sicili bu bahiste epey kötüdür ve şayet artık böyle değiller deniliyorsa somut, kurumsal, kalıcı kanıtlar gösterilmek durumundadır.
Bu gibi durumlarda 'kötünün iyisi' kıyaslamaları isabetli değil. AKP-Erdoğan dışındaki herkes ve onların içinde seçimi kazanma ihtimali bulunan adayı desteklenebilir demek son derece problemlidir ve dar görüşlülüktür. Tarihe bakılabilir; böylesi basınçlarla verilen kararların ne tür pişmanlıklara yol açtığı sabittir. Büyük meseleler geniş zamanlı düşünmeyi gerekli kılar. Hele muhataplarınızın sütunlarını güçlendirmeye çalıştığı rejim çöküş eşiklerindeyse.