5 Ekim 2024 Cumartesi

Beştaş: Darbeci dedikleri amiraller arasında AKP'nin sahiplendiği öncüler var

Gündeme ilişkin Meclis'te basın toplantısı düzenleyen HDP Grup Başkanvekili Beştaş, darbe mekaniğinin hala devam ettiğine dikkat çekti ve 3. yol çizgisini savunmaya devam edeceklerini belirtti. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis'te düzenlediği basın toplantısı ile gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. 104 amiralin yayımladığı bildiriye dair konuşan Meral, bildirinin AKP-MHP'nin "sörf" tahtası olduğunu vurguladı. Beştaş, "Darbeci dedikleri amiraller arasında 2019'dan bu yana AKP iktidarının sahiplendiği mavi vatan doktrini öncüleri var. Erdoğan'ın kendisi de 6 Mart 2021'de mavi vatan tatbikatına canlı olarak bağlanmış ve konuşma yapmıştı. O sahiplendikleri 15 Temmuz darbesine karşı işbirliği yaptıkları ve şimdi bildiride imzası olanların hangi amaçla bunu yaptıkları uzun süre daha tartışılacak ama AKP içerisinden de çatırdadığını, bunun sinyali olduğunu dikkatten kaçırmamak gerekiyor. Çünkü biz yıllardır darbe mekaniğin Türkiye'de zaman işler olduğunu ve bunun asıl sebebinin de demokratiksizlik olduğunu söylüyoruz. Hatta İmralı'da Abdullah Öcalan da darbe mekaniği konusunda sık sık zamanında uyarılar yapmıştı ve uyarıları gerçek çıktı" dedi. 

'SİCİLİMİZ TERTEMİZ, BAŞIMIZ DİKTİR'
HDP olarak uzun süredir savundukları 3'üncü yol çizgisini savunmaya devam edeceklerini söyleyen Beştaş, "Ne askeri ne sivil darbe. HDP darbeci zihniyetten en fazla mağduriyet yaşayan bedel ödeyen hem askeri hem sivil darbelere karşı bütün yaşamı boyunca en net tutumu sergileyen partidir. Bu konuda sicilimiz tertemizdir, alnımız açıktır, başımız diktir. AKP-MHP koalisyonundan kurtulmanın tek yolu demokrasi barikatını kurmaktan geçiyor. Muhalefet de bu konuda olanca özeniyle dikkatli olmalı demokrasi barikatını genişletecek girişimlere destek vermelidir. Darbeden medet uman iktidarı her yönüyle teşhir etmelidir. Yoksa bu amiraller bildirisi de AKP'nin ülkeyi çektiği karanlık çukura inen bir merdiven olacaktır. Bu bildiri geleceğimizi karanlık iklimlere taşıyacak diye bunun üzerinde tepiniyorlar. Gelin hep beraber özgür ve aydınlık Türkiye'yi örelim" diye konuştu. 

Diyarbakır'da 22 kadının gözaltına alınmasına tepki gösteren Beştaş, "Diyarbakır'da şu anda gözaltında işkence görüyorlar. Bu kadınların savunduğu ne? Sadece kadının özgür bir yaşamda eşit haklara sahip olmasıdır. Kadın özgürlüğüdür. Kadına yönelik şiddete karşı mücadeledir. Kadın kırımına karşı sözleri ve mücadeleleridir. Bir yandan amiraller bildirilerini televizyondan tartışırken diğer yandan Diyarbakır'da sivil darbe kesintisiz şekilde devam ediyordu" dedi.

'DARBE MEKANİKLERİ CANLILIĞINI KORUYOR'
MHP ve AKP'nin kesintisiz şekilde partisine karşı politika içinde olduğunun altını çizen Beştaş, "Türkiye'deki hukuksuzluk, darbecilik, işkence İmralı'da start alıyor. Orada başlayan işkence ve tecrit tüm topluma yayılıyor. Çünkü Kürt sorununun çözümünün anahtarı İmralı'da bulunuyor ve o anahtarın kapıyı açmaması için tecrit en ağır hali ile uygulanıyor. 27 Kasım 2020'de başlatılan ve bugün 132'nci gününe giren bir açlık grevi var. Tecrit insanlık suçudur dedik, demeye de devam ediyoruz. Bu konuda hep uyarıcı olduk. Ülkede mevcut rejimin karakterini, savaş siyasetini de maalesef tecrit belirlemeye devam ediyor. Darbe mekaniği konusunda asıl uyarıyı Sayın Öcalan yapmıştı. Darbe mekanikleri canlılığını koruyor" ifadelerini kullandı.

'SAYIN ABDULLAH ÖCALAN ÜZERİNDEKİ TECRİT KALDIRILMALIDIR'
Beştaş, şöyle devam etti: "22 yıldır tutulan Öcalan tarafından yangın oyunu olarak ifade edilmişti. 'Tecrit üzerinden oyun oynamayın' diye uyarmıştı. Bu yangını söndürmek hepimizin elinde. Bu yangın sadece içinde bulunanı değil hepimizi yakıyor. Canlar toprağa düşmeye devam ediyor. Bu hukuksuzluk zemininde barış isteyenler hedef gösteriliyor, suçlu kabul ediliyor. Ama savaş isteyenler el üstünde tutuluyor, buna toplumun hep birlikte itiraz etmesi lazım. Çünkü bunun bedelini 84 milyon olarak ödüyoruz. En son geçen hafta görüş adı altında 4 dakikalık bir telefon konuşması oldu. Bu asla bir telefon görüşmesi ve iletişim hakkı değildir, kabul etmiyoruz. Bu telefon görüşmesi Öcalan'ın devlet yanlış yapıyor, avukatlar gelmelidir dedikten sonra kesilmesi aslında aklın nasıl işlediğini gösteriyor. Bu yöntemi kabul etmek mümkün değildir. Bu siyasetten vazgeçilmelidir. Adalet Bakanlığı başta olmak üzere ilgili tüm kurum ve kişiler görüşmenin önünü açmalı engeller kaldırılmalıdır. Böyle 4 dakika 3 dakika ile yılda 1 büyük bedeller ödendiğinde yapılacak görüşmenin adı yasak savma günü, günü kurtarma yaklaşımlarıdır. Bunun kabulü mümkün değildir. Türkiye'nin en önemli meselesinin çözümünün bulunduğu bir adadır. Bunun deneyimlendiği bir siyasal iklimden geldik. Bu nedenle sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılmalıdır."