BELGE: Avrupalı devrimciler salgın günlerinde mücadeleyi nasıl tartışıyor?
Kızıl Yardım Enternasyonali (RHI) 27-28 Mart günlerinde konferans gerçekleştirdi. Sekretaryanın konferans için değerlendirmesini Ivana Benario ETHA için çevirdi. Söz konusu metin, koronavirüs sürecinin Avrupalı devrimciler tarafından nasıl görüldüğüne ve nasıl bir mücadele hattı izlenmesi gerektiğine dair perspektif sunuyor.
RHI KIZIL YARDIM ENTERNASYONALİ: BİR AN BİLE KAYBETMEDEN
(27-28 Mart 2020 tarihleri arasında Kızıl Yardım Enternasyonal konferans çalışmalarının değerlendirilmesi)
1. KRİZE KENDİ GÖZLERİMİZLE BAKMAK
Burjuva medyasının yaydığı bilgiler içerisinde boğuluyoruz ve bu bilgi seli krizle ilgili belirli bir görüş açısı yaratıyor. Devrimci solun kriz hakkında, krizin kökeni, karakteri, tehlikeleri ve olasılıkları, etkileri ve gelişimi hakkında kendi görüşleri olmalıdır. Ve bu temelde, devrimci bir politika belirlenmelidir. Çünkü krizin burjuva vizyonuna ve genel çerçevesine dayanarak (uluslararası durum, emperyalistler arası çelişkiler, vb.) gerçekten devrimci bir politika tanımlamak imkânsızdır.
Nesnel olarak sağlık önlemlerini gerektiren ve kaçınılmaz olarak karantinayı içeren gerçek bir pandemi söz konusu. Fakat bu hem kapitalist sistem içerisinde bir kriz hem de kapitalist sistemin krizidir. Her kriz toplumun tüm yönlerini etkiler. Ancak bazı krizler küresel krizlerdir: Sadece dolaylı etkiler yaratmazlar, bir bütün olarak toplumu vururlar. Bu krizde durum böyledir.
Krizler her zaman tarihi hızlandırdı. Bu doğrusal bir süreç değildir. Toplumsal çelişkiler birikir ve şu ya da bu itilim sonucunda patlar. Krizler devrimci güçler için sadece fırsatlar değildir; devrimci gündemin kararlılıkla ilerletilebileceği tek gerçek anlardır.
Kriz, davranış ve alışkanlıklarda büyük değişikliklere yol açmıştır. Kitlelerin değişebilme yeteneğinin kanıtıdır, “İnsanlar oldukları şeydir ve asla değişmezler” burjuva tezinin canlı bir olumsuzlanmasıdır. İnsan aklı başka toplumsal işleyişlere açıktır ve bu da politikamız için tarihi bir pencere açar.
2. DURUMUN DEĞİŞİK GÖRÜNGÜLERİ
RHI'nin ulusal seksiyonların katkıları, değişik ülkelerin durumları açısından farklılıklar göstermiştir. Ülkeler farklıdır, ekonomik ve politik durumları farklı ve krizin değişik aşamalarında bulunuyorlar. Bununla birlikte, somutlaştırmaları çok farklı yoğunluklarda ifade edilse bile, eğilimler homojendir:
a. Sıkılığı değişkenlik gösterse de, kısıtlayıcı önlemler her yerde geçerlidir. (İsviçre'de beş kişilik gruplar tolere edilir, ancak Fransa'da sadece bireysel olarak ve resmi bir belgeyle hareket edebilirsiniz)
b. Sınıfın durumu keskin bir şekilde kötüleşti, sınıfın bir kısmı gelirsiz (İtalya) veya düşük gelirli (Belçika'da tek başına konut gelirinin% 50'sini emerken, maaşta % 70 kısıtlamalar var), sınıfın bir bölümü aşırı sömürülüyor ve hastalıklara teslim ediyor (hemşireler, kasiyerler, kamyoncular vb.) ve sınıfın marjinalleşmiş bölümü (illegaller, tutsaklar, evsizler vb.) korkunç bir durumda.
c. Gözetim geneldir: Sokağa çıkma yasağına ek olarak, olağanüstü sayılan baskıcı önlemler kullanılır. (Alman doktor ve sağlık kurumlarının polise enfekte olanların isimlerini vermesi, nüfusun kitlesel konum kaydı, ordunun konuşlandırılması vb.)
d. Önemli ekonomik önlemler: Şirketler için astronomik krediler, işsizlik yardımları, vergiler üzerindeki moratoryumlar veya sosyal güvenlik katkıları vb.
3. ÇELİŞKİLER DERİNLEŞİYOR
Krizle birlikte, mevcut tüm çelişkiler yeni bir boyut kazanır. Sadece artmakla kalmaz, niteliksel olarak değişir ve politik, ekonomik ve toplumsal dönüşümlere kapı açar. Diğer şeylerin yanı sıra, daha görünür hale gelir:
a. Doğa ve kapitalizm arasındaki çelişki: Kent ve kır arasındaki dönüşümler, çevre kirliliği nedeniyle toplumun zayıflaması (Wuhan, Lombardiya), mal ve insan taşımacılığı nedeniyle artan salgın riski ve kamu sağlık hizmetinin kar amacıyla tasfiye edilmesinden kaynaklanan zorluklar krizi kışkırtma ya da şiddetlendirme konusunda etkin oldu.
b. Emek ve sermaye arasındaki çelişki: Sadece kötüleşmekle kalmaz, aynı zamanda uzaktan da görülebilir; proletaryanın belirli katmanları (en az ücretlendirilenler!) toplumdaki tek gerçekten yararlı güçler olarak kabul edilir. Burjuvazinin parazit niteliği ve kar temelli bir politikanın yıkıcı etkisi de belirginleşir.
c. Toplumun ataerkil niteliği de daha açık gözükmektedir: Gerekli ve düşük ücretli işlerde genellikle kadınlar (hemşireler, kasiyerler) çalışır, sokağa çıkma yasağı kadınlar üzerindeki baskıyı şiddetlendirir.
d. Proleter, sosyalist değerler ve burjuva değerler arasındaki çelişki de aynı şekilde kendini açıkça gösterir: Bireysellik yerine dayanışma, kâr yerine kamu yarar vb.
e. Son olarak, burjuvazi içindeki iç çelişkiler kelimenin tam anlamıyla ve her düzeyde patlar:
• Ulusal düzeyde: Burjuvazinin ekonomik faaliyette bulunmak isteyen kesimleri ile sağlık önlemlerine öncelik vermek isteyen resmi makamlar arasında çelişkiler vardır; burjuvazinin hangi bölümlerinin desteklenmesi ve hangilerine fatura kestirmek/ödemeye zorlamak gerektiği konusunda çelişkiler vardır.
• Avrupa düzeyinde: Avrupa gündemini ortadan kaldıran ulusal bencilliğe dönüş yaşıyoruz: Sınırların kapatılması, bazı ülkelerin başkalarının pahasına aldığı önlemler (örneğin sınırlarda el konulan maske stokları); AB mali müdahalesine ilişkin uyuşmazlık; AB'nin kuzeyi ile güneyi ülkeleri arasındaki çelişkilerin derinleşmesi vs.
• Dünyada: Önceden var olan kaos ve savaş eğilimi şiddetlendirilir, giderek dengesiz hükümetlerle yerel zorluklara bağlı olarak uluslararası siyasi kararlar alınır, mesela seçimlere karar verilir (Erdoğan, Trump, vb.) Bazı ülkelerin zayıflaması, sadece geçici olsa da, diğer ülkelerdeki saldırgan politikalar için fırsatlar yaratır.
4. SINIF HAREKET EDİYOR
Burada da ulusal seksiyonların sunumları ortak bir genel eğilimde değişkenlik göstermiştir. Her alanda kitleler hareket ediyor ve mücadelenin yollarını buluyor:
• Kitleler kafalarında hareket eder, sisteme ve egemenlere dair radikal eleştirel bir bakış açısı gelişir.
• Geliri olmayan veya aşırı sömürülen proleterler mücadele ediyor. İtalya'da önemli grevler var (işsizlik yardımlarının eksikliğini kısmen bununla açıklanır), işçilerin hastalığa maruz kaldığı her yerde (mağazalar, şantiyeler) önemli grevler vardır.
• Kitleler ideolojik değerlerini ifade etmenin yollarını bulurlar: Sağlık emekçileri ile dayanışmayı ifade etmek (balkonlarda alkışlar), mahallede en yaşlı ya da en savunmasız olanlara bakmak için karşılıklı yardım.
• En dezavantajlılar isyan ediyorlar (Hapishane isyanları, Sicilya'daki süpermarketlerin yağmalanması).
Elbette kitleler kriz öncesi mevcut genel mücadele ve bilinç seviyesinden hareket ediyorlar, bu da ülkeler arasında (örneğin İsviçre ve İtalya arasında) büyük farklılıklara yol açar.
Karantina sona erdiğinde bu eğilimler gelişmeye devam edecektir. Bu gelişmeleri, otomatik olmadıklarını ve şüphesiz çelişkili olacağını akılda tutarak, çok dikkatli bir şekilde izlemek gerekecektir: Sınıfın bazı bölümleri hamleye geçebilirken, diğerleri ise belki ulusal birlik söylemiyle yetinebilir. Sınıfın bir kısmının politik gelişmeleri (telefonların gözetim önlemleri gibi) eleştirmeden ekonomik sonuçlara karşı harekete geçirilebilmesi mümkün olabilir.
5. BURJUVAZİNİN ZORLUKLARI
Kriz, çelişkilerin patlaması, devlet aygıtlarının bir kısmının yetersizliği ve sorumsuzluğu, krizden önceki egemenliklerine ve politikalarına karşı yapılan suçlamalar, bunların hepsi burjuvaziyi belaya sokuyor. Bu zorluklar zamanla gelişir: Örneğin, ilk engelleme önlemleri ile ilgili göreceli ortaklıkları, bunları devam ettirmesi söz konusu olduğunda parçalanıyor. (Tekrar başlamak isteyen hizipler giderek daha fazla zorluyorlar)
Bu zorlukların hepsi bunlarla büyür:
• İç çelişkileri patlarsa, ulusal ve uluslarüstü işbirliği araçları başarısız olur;
• Sınıfların konumu ve sınıf çıkarları gittikçe daha görünür hale geliyorsa, bu da iktidarı korumayı zorlaştırır;
• Göçmenlere odaklanma gibi kitlelerin öfkesini yönlendirdikleri gerici dikkat dağıtma manevraları artık işlemeyince, sağlık krizi ile aşırı sağın politik gündemi haberlerden kayboldu.
• Ekonomik kriz, kısıtlamaların ardından derinleşerek, sınıf çelişkilerini ve burjuvazi içi çelişkileri şiddetlendirecek.
Her yerde burjuvazi yönetmekte zorlanıyor. Tepkileri düzensiz, ateşli, bazen çelişkili bazen “sol”, bazen “sağ” kararlar veriyorlar, bazen daha önce savunduklarının aksini savunuyorlar. (Antienflasyon siyasetin savunucusu Almanya, büyük devlet borçlanmasına izin veren enflasyon politikaları takip eder hale geldi). Burjuvazinin tutarlı bir politika belirleme ve sürdürme konusundaki bu genel yetersizliği, mevcut krizin tarihsel bir kriz olduğunun da bir göstergesidir.
6. BURJUVAZİ YÖNETMEYE ÇALIŞIYOR
Ulusal burjuvaziler, her düzeyde birbirinden kopuk ve ülkeye bağlı olarak nüanslarla yönetmeye çalışırlar:
• İdeolojik düzlemde bireysel sorumluluğa dayanan "birlikte virüse karşı" sloganıyla kar amaçlarıyla uyumlu olan başka ölümcül riskler (nükleer güç, asbest) söz konusu olunca yaymadıkları bir korku atmosferiyle;
• Ekonomik düzlemde panik bir neo-Keynesçilik ve toplum için büyük nakit enjeksiyonu ile; koşulsuz temel gelir artık Financial Times'da bile savunuluyor;
• Sınıf düzleminde toplumsal huzurun satın alınması yoluyla (halihazırda kuzey de geçerli olan politika, işsizlik ödeneklerinin halen müzakere edildiği güneyde de planlanan politikalar);
• Ülkeye bağlı olarak, kitlesel girişimleri ele geçirmek için az ya da çok gelişmiş girişimlerle politik-sosyal düzeyde (günlük alkış eylemleri ulusal ortaklığın anına dönüştürmek, yerel yardımlaşma girişimlerinin kurumsal çerçeveye alınması vb.);
• Toplumsal denetim düzeyinde, olağanüstü hal, kitle üzerinde casusluk, ihbarcılık teşviki, çeşitli ülkelerde orduya başvurma, vb. fakat aynı zamanda tavizler (örneğin, hapishanelerde aşırı kalabalıklaşma ile başa çıkmak için kitlesel tahliyeler yapmak zorundalar);
• Hükümet yönetim düzeyinde (farklı isimler altında) sözde uzmanlar organlarının oluşturulmasıyla (doktorlar, ekonomistler), böylelikle siyasetçiler güven ve takdir eksikliği dengeleme fırsatı bulurlar ve işçi karşıtı önlemleri için daha bilimsel ve apolitik bir görünüm kazandırıyorlar.
• Uluslararası düzeyde ittifak politikalarından ve ortak giderlerden uzaklaşarak (örneğin AB'de, aynı zamanda NATO'da), ulusal çıkarların önceliği politikası lehine rekabeti canlandırmak.
7. TAARRUZA GEÇMEK!
Burjuvazi aşırı zayıf durumunda, sistemi ve değerleri şiddetli saldırı altında ve bu devrimci sol için tarihi bir fırsat yaratır. Karantinanın pratik zorlukları, enfeksiyon riski karşısında sorumluluk taşıma kaygısı, devrimci davayı kararlı bir şekilde ilerletmek zorunda olduğumuz tarihsel fırsatın üzerini örtmemelidir.
Ancak dört hatadan kaçınmalıyız:
a. Pandemi etkilidir, ölümler çoktur, hastalık en zayıf olanı etkiler ve öldürür. Burjuvazi tarafından kararlaştırılsa bile karantina doğrudur. Bu çok kapsamlı ve dramatik bir krizdir, ancak devrimci pratiği askıya almamalıyız (veya internete kilitlenmemeliyiz). Çekilme devrimci bir politika değildir.
b. Krizin yol açtığı dramatik durumları (ekonomik ve sağlıkla ilgili) düzeltmek, en zayıflarına yardım etmek ahlaki görevimizdir. Fakat nasıl ki bu devrimci kimliğimizin bir parçasıysa, tek başına devrimci bir politika değildir. Farklı dayanışma biçimlerini desteklemeliyiz, fakat onların içinde çözülmemeliyiz.
c. Kitlelerin kendiliğinden gelişen tepkilerini anlamalı, takdir etmeli ve onlara yaslanmalıyız, kendimizi içlerine daldırmalı ve analiz etmeliyiz. Fakat onların peşinden koşmamalıyız: Oportünizm devrimci bir politika değildir.
d. Durum yeni, yeni yöntemler, yeni anlayışlar, yeni yönelimler gerektiriyor. Dogmatizm ve mezhepçilik her zamankinden daha fazla zararlıdır. Çizgiler hareket ediyor. Tarihsel olmayan tekliflerde ısrar etmek devrimci bir politika değildir.
8. DEVRİMCİ BİR POLİTİKA BELİRLEMEK
Devrimci güçlerin ve örgütlerin nesnel zayıflığı sorunu kriz zamanlarında farklı biçimde ortaya çıkmaktadır. Kriz, kuvvetlerin çarpanı gibi işlev görür, sınıfın durumunu gösteren tezleri sonsuzca pekiştirir.
Devrim sorunu gündemde değil - devrimci sol çok uzaktan başlıyor! - Ama bu aşamada, karantinanın sona ermesiyle bitmeyecek gündemdeki şey, devrimci amaç ve devrimci güçler için büyük bir sıçrama olasılığıdır.
Krizi ve sonuçlarını anlama konusunda ilerlemek gerekir, kitlelerin girişimlerine kibir veya önyargısız bakmak gerekir, yeni araçlar, yeni yollar, yeni yöntemler ve yeni birlikler düşünmek gerekir.
Bu, enternasyonalistler olarak düşünmek anlamına gelir: Kriz küreseldir, dünyanın bir ucunda olan şey tüm dünyayı etkiler. Dünyadaki kitleler aynı sorunlarla yüzleşiyor ve bunun farkında oluyorlar. Enternasyonalizm, RHI konferanslarında yaptığımız gibi, diğer ülkelerde olanlardan ve başka yerlerde geçerli konumlar, kullanılan mücadele biçimlerinden öğrenebilmek anlamına gelir.
RHI sloganı kapitalizmi yıkmak, dayanışmayı kurmak özellikle mevcut krizle ilgilidir. Kitlesel dayanışmaya, işçilerin (ekonomik ve sağlık açısından) kendini savunmasına aktif olarak katkıda bulunmak lazım, ama aynı zamanda saldırıyı doğrudan ve tam ortasına burjuvaziye ve devletine karşı gerçekleştirmeliyiz. Ve bu saldırı geniş bir devrimci cephe ruhu içinde gerçekleştirilmeli, farklılıkları kabul edilmeli (proje, strateji, taktik açısından) ve birbirine bağlanması gereken iki eksen üzerinden çalışma bir araya getirilmeli: sınıfın mücadeleleri ve girişimleri desteklenmeli ve iktidara saldırılmalıdır.
Bu, internete hapsolmayacağımız, tekrar sokağa çıkmanın yollarını bulmamız gerektiği anlamına geliyor.
Ancak bu şekilde kapitalizmin kesin, kitlesel bir yargılamasına geçebiliriz, ancak bu şekilde kitle hareketleri ile gerçek, diyalektik bir ilişki kurabiliriz, ancak bu şekilde kitle düzeyinde bir soruya devrimci bir alternatif yaratabiliriz, ancak bu şekilde yapılarımıza devrimin ateş sınavı için gerekli boyut ve niteliği kazandırabiliriz.
Kızıl Yardım Enternasyonal Sekreteryası
Brüksel ve Zürih, 5 Nisan 2020