21 Kasım 2024 Perşembe

Aynur Ege Dîcle yazdı | Şeyh Said Kürt ulusunun değeridir sahip çıkıyoruz

Kürt halkına zulüm, baskı, savaş, açlık, yoksulluk dayatan faşist şeflik rejiminin, AKP'li bir kayyumun, bir bulvara Kürt ulusal önderlerinden birinin ismini vermesi onu 'Kürt dostu' yapmaz. "Kürt sorunu kalmadı" diyen Erdoğan'ın atadığı kayyum belediye yönetiminin bu icraatı, Kürt halkına ve onun demokratik ulusal taleplerine karşı gösterdiği faşist, ırkçı politikadan ayrı ele alınamaz.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine 2019 yılında eşbaşkanları gözaltına alınıp tutuklandıktan sonra atanan kayyum, o tarihte Dağkapı Meydanındaki Şeyh Said ismini silerken, bugün yeni yaptığı bir bulvara bu ismi taşımak istiyor. Önce bir tarih hatırlatması yapalım. BDP'li Gültan Kışanak ve Fırat Anlı, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'ne eşbaşkan seçildikten sonra Belediye Meclisi kararıyla Dağkapı Meydanına Şeyh Said adını verdiler. Meydana, Şeyh Said adının yer aldığı tabelalar asıldı. 2019 yılında ise HDP'li Dr. Selçuk Mızraklı ve Hülya Alökmen Uyanık, Diyarbakır Büyükşehir Belediye eşbakanı olarak seçildi. Kısa sürede belediyeye kayyum atandı. Ve kayyum yönetimi Şeyh Said'in adının yazıldığı tabelaları kaldırttı. Şimdi aynı kayyum yönetimi, Şeyh Said'in ismini yeni yaptığı bir bulvara vermek istiyor.

Bu kararın duyurulmasından sonra faşist parti ve örgütler tahmin edilecek türden tepkiler verdi. MHP'sinden İYİP'ine, Zafer Partisi'ne kadar birbirinin türevi partiler, ırkçı, milliyetçi saldırganlığa öncülük etti. Ama "komünist" görünümlü sosyal şoven TKP onların gerisinde kalmadı. Hizbulkontra Hüdapar, AKP, cumhuriyetçi ulusalcı nasyonalist Vatan Partisi ve kemalistler, politik islamcı Kürt kimliğinin arkasına sığınan Haksöz gibi çevrelere tartışmaya katıldı. Fatih Altaylı gibi kemalist gazeteciler de resmi ideoloji korosunda gönüllü yer aldı.

Şeyh Said ismi etrafında, sosyalist yurtseverlerden DEM Partiye kadar geniş bir ideo-politik saflaşma tablosu da ortaya çıktı. Kürt ulusal özgürlük mücadelesi ve simgeleri bir kez daha turnusol işlevi gördü. Egemen sınıflardan ve kemalist resmi ideolojiden kopuşamayan emekçi sol hareketin sefil durumunu belgeledi.

Kayyum Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi yönetimi, Kürt halk ayaklanmalarından birine öncülük etmiş -tarihe Şeyh Said ayaklanması olarak geçen sürece komuta eden- Şeyh Said'in adını bulvara vererek ne yapmak istiyor?

Saray talimatlı kayyum belediyesi, Kürt halkımızın ulusal değerleri üzerinden yaklaşan yerel seçimlere yatırım yapıyor. Pragmatist politika AKP'nin siyaset anlayışında belirgin bir özelliğidir. Bugünkü adım seçim politikasından bağımsız ele alınamaz.

Aynı kayyum, 2019 yılında Diyarbakır belediyesine atandığında ilk yaptığı Kürtlere ait simgesel, politik ne varsa hepsini gasp etmek olmuştu. Eşbaşkanları tutuklanan belediyenin Kürtçe tabelaları kaldırıldı. Kadın mücadelesinin kazanımı olan kurumlar kapatıldı. Halka hizmet verecek kurumlar ya kapatıldı ya da yandaşlarına peşkeş çekildi. İcraatları bu olan kayyum, bugün bir bulvara Kürt tarihinin ulusal ayaklanmasının önderlerinden biri olan Şeyh Said'in ismini vererek Kürt dostu görünmeye çalışsa da başarılı olamıyor. 20 küsur yıllık faşist şeflik rejiminin Kürt düşmanı politikalarıyla birlikte ele aldığımızda bu adıma en hafifinden ikiyüzlülük diyebiliriz. Gerçeği adıyla çağıracaksak bu politik islamcı siyaset amentüsü olan takiyyecilikten başka bir anlama gelmiyor.

Kürt halkının AKP'nin 20 küsur yıllık zulmünü unutması mümkün değil. "Çocuk da olsa kadın da olsa gereğini yapın" sözü faşist şef Erdoğan'a aittir. Tıpkı "Kürt meselesi yoktur", "Yok sayarsanız sorun kalmaz" sözlerinde olduğu gibi. Yok saymak, yani inkar bu sömürgeci devletin genlerinde vardır. Ve AKP de bu devlet aklının, devlet politikasının sürdürücüsüdür.

Bu zulüm, baskı, inkar dolu tarihte Kürt halkı Cizre, Sur, Nusaybin gibi kentlerin yakılıp yıkılması, Ceylan, Uğur gibi çocukların katledilmesi, Taybet Ana gibi cansız bedenlerin kurda kuşa yem yapılırcasına sokakta bırakılmasına tanıklık etmiştir. AKP'nin zulüm tarihini anlatmak bu sayfalara yetmeyeceği için bunları hatırlatmak yeterli olacaktır.

Kürt halkına zulüm, baskı, savaş, açlık, yoksulluk dayatan faşist şeflik rejiminin, AKP'li bir kayyumun, bir bulvara Kürt ulusal önderlerinden birinin ismini vermesi onu 'Kürt dostu' yapmaz. "Kürt sorunu kalmadı" diyen Erdoğan'ın atadığı kayyum belediye yönetiminin bu icraatı Kürt halkına ve onun demokratik ulusal taleplerine karşı gösterdiği faşist, ırkçı politikadan ayrı ele alınamaz. Bu nedenle kimi Kürt çevreleri Şeyh Said'in isminin bulvara verilmesi karşısında onaylayıcı, sanki Kürt halkının bir kazanımıymış gibi "cesur, takdire şayan faaliyetlerin devam etmesi" gerektiği minvalinde değerlendirmeler yapıyor. Bu, düpedüz AKP'nin kirli seçim siyasetine su taşımaktır. Bu projeyi yapan da özyönetim direnişi döneminde Cizre'de, Sur'da, Nusaybin'de Kürt kıyımı yapan da aynı AKP-MHP faşist şeflik rejimidir. Halkımızın tarihten gelen sözü bu durumu tarif ediyor; "kuzu postuna bürünmüş kurt". Onurlu yurtsever Kürt halkımız AKP'yi de onun kayyumunu da yaşayarak biliyor. Ve ona yanıtını sokakta, direnişte, yerel seçim döneminde de sandıkta verecektir.

Ama esas sözümüz TKP'nin temsiliyetinde sosyal şovenistlere olacak. Karl Marx, "Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkıya Önsöz" makalesinde, "Nasıl ki, bir kimse hakkında, kendisi için taşıdığı fikre dayanılarak bir hüküm verilmezse, böyle bir altüst oluş dönemi hakkında da bu dönemin kendi kendini değerlendirmesi göz önünde tutularak, bir hükme varılamaz" diyor. Buradan yola çıkarak TKP'nin ismindeki "komünist" tanımlamasının onu komünist yapmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ulusların kaderini tayin hakkı, Kürt ulusunun demokratik-ulusal hak, talep ve mücadelesi karşısında izlediği tutarsız burjuva anlayışı, ilkesizlik, oportünüzm, sosyal şovenizm bunların hepsini TKP'nin çizgisinde birçok kez gördük.

TKP, sosyal şovenizm denizinde derinlerde kulaç atmaya devam edeceğini ve burada mutlu mesut yaşayacağını bir kez daha gösterdi. Kayyum belediyesinin bulvara Şeyh Said ismini vermesinin ardından "Diyarbakır'ı cumhuriyet düşmanlarına bırakmayacağız' sözüyle safını bir kez daha gösterdi. TKP'nin dört elle sarıldığı ve 100. yılı kutlanan cumhuriyet, başta Kürt halkına, Ermeni ve  Alevi halklarına, diğer azınlık halklara dönük katliam, zulüm, inkar, asimilasyonu reva görmüştür.

TKP yaptığı açıklamada, "AKP'nin kayyum belediyesinin adını vermeyi düşündüğü kişiyi yakından tanıyalım. Şeyh Said, cumhuriyete karşı saltanatı, laikliğe karşı hilafeti savunmuş, bu nedenle de 'isyan' etmiştir" ifadesine yer veriyor.

Bu ayaklanmanın boyutlarını bu yazının sınırları nedeniyle ele alma koşulumuz yok. Fakat birkaç hatırlatma yapmak gerekiyor. Sosyal şovenizmin temsilcisi TKP'nin kararlılıkla savunduğu cumhuriyet, 1920'de Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanıyla birlikte Kürt sorununu, "devletin bir iç sorunu" olarak nitelendirmiştir. Ardından Türk burjuva devletinin, 1924'te Kürt dilini yasaklayarak giriştiği saldırılar, devlet otoritesini egemen kılma ve siyasi ilhakı tamamlama amaçlıdır. Türk burjuva devletinin bu politikalarına karşı Kürt ulusu 14 yıl içinde 20'ye yakın direniş ve ayaklanmayla cevap vermiştir. Bu ayaklanmanın önderlerinin bir kısmı feodal kimliğiyle öne çıkmış. Şeyh Said örneğinde olduğu gibi kimileri de kuracakları devlete dinsel bir rejim öngörmüşlerdir. Bu dönemdeki ayaklanmanın önderlerinin feodal kimliği, kimilerinin kuracakları devlete dinsel bir rejim öngörmeleri ne denli gerçek ise amaçlarının bir Kürt ulusal devleti kurmak olduğu ve hareketlerinin ulusal devrimci bir karakter taşıdığı da o denli gerçektir.

Dönem belgeleri Şeyh Said ayaklanmasını hazırlayan politik liderlerin bir bölümünün -Albay Halit, Mebus Yusuf Ziya ve Doktor Fuat gibi-1922'de kurulan Kürdistan İstiklal Cemiyeti'nin (AZADİ) yöneticileri olduğunu göstermektedir. "Bağımsız Kürdistan" amacı etrafında faaliyet gösteren AZADİ örgütü, Şeyh Said başkaldırısının örgütlenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bu liderler kemalist Türk burjuva devleti tarafından idam edilmişlerdir. Şeyh Said ayaklanması olarak tarihe geçen isyana ise Şeyh Said öncülük etmiştir. Kemalist devletin ayaklanmayı önleme yönelimiyle ayaklanma erken başlamış yenilgiyle sonuçlanmıştır. Bugün TKP gibi kemalistlerin iddia ettiği gibi, emperyalistlerle bir işbirliğinden söz edilecekse, Şeyh Said'in, Kürt direnişçilerinin değil M. Kemal yönetimindeki Türkiye Cumhuriyeti devletinin işbirliğinden bahsedilebilir. Kürt direnişini bastırmak, yok etmek için Fransız emperyalistlerinin desteğiyle Fransız mandasında olan Kuzey Suriye'den (Rojava) geçen demiryolunun Türk işgalcileri tarafından kullanımına izin vererek Fransız emperyalistleri inkarcı, soykırımcı ordunun direnişçileri kuşatmasına önemli bir imkan yaratmıştır.

Şeyh Said direnişinin niteliğini dönemin Diyarbakır İstiklal Mahkemesi Başkanı sarihçe ortaya koymuştur. Bu inkarcı soykırımcı devlet memuru, idam cezası verdiği 53 Kürt'e şöyle söylüyordu: "Aranızdan bazıları hükümetin idari yolsuzluklarını isyan bahanesi yaptılar, diğerleri hilafetin müdafaasını sebep olarak getirdiler, fakat hepiniz bir noktada birleştiniz: Bağımsız bir Kürdistan yaratmak. (...) pahasını darağacında ödeyeceksiniz."

Şeyh Said ve arkadaşları, inkarcı, sömürgeci Türk devletine, cumhuriyete karşı bir ayaklanma gerçekleştirdi. 1925 ayaklanması, Kürt ulusunun kendi topraklarında, kendi kaderini tayin etme hakkı doğrultusunda yapılan bir direniştir.