5 Ekim 2024 Cumartesi

Aydın GGM'de bulunan mültecileri ilişkin hazırlanan rapor paylaşıldı

Aydın Geri Gönderme Merkezi'nde bulunan mültecilerin maruz kaldığı hak ihlallerine yönelik raporu paylaşan İHD İzmir Şubesi Mülteci Komisyonu, mültecilerin devletler arası politika aracı olarak kullanılmasından derhal vazgeçilmesi gerektiğini kaydetti. 

İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi Mülteci Komisyonu, Aydın Geri Gönderme Merkezinde bulunan mültecilerin maruz kaldığı hak ihlallerine ilişkin hazırladığı raporu kamuoyuyla paylaştı. 

Dernek binasında düzenlenen basın toplantısında, İHD Ege Bölgesi Temsilcisi Mehmet Aker raporu okudu. Mülteci konumundaki insanların hükümetlerin politikalarına aracı olarak kullanılmalarının ağır bedelini ödediğini kaydetti. 

'HAPİS HAYATI YAŞAMAKTA, BARINMA KOŞULLARI KÖTÜ'
Türkiye'nin siyasi saiklerle AB ülkeleri ile imzaladığı VizeMuafiyeti/Geri Kabul Anlaşması'nı bu duruma örnek olarak gösteren Aker, "Ülkeye 'kaçak girdikleri belirlenen kişiler' çeşitli nedenlerle kolluk güçleri tarafından yakalandıklarında ise 'Geri Gönderme Merkezleri' denilen yerlere konulmakta ve buradan ülke dışına çıkarılmaları için bekletilmektedirler. Basına yansıyan, bağımsız kurumların yaptığı incelemeler sonucu elde edilen bilgiler ve derneğimize yapılan başvurulardan edindiğimiz bilgilerden GGM'lerinde kalan mültecilerin hapis hayatı yaşadıkları, barınma koşullarının kötü olduğu, yeterince beslenemedikleri, GGM'lerinde aylarca kaldıkları, hukuki yardımlara ulaşmada sıkıntılar yaşadıkları belirtilmektedir" dedi. 

'VİZE MUAFİYETİ/GERİ KABUL ANLAŞMASI FESHEDİLMELİDİR'
Türkiye'de bulunan Geri Gönderme Merkezleri ile kampların bağımsız otoritelerce denetlenebilmesinin yolunun açılması ve bu amaçla; gerek yerel gerekse uluslararası demokratik kitle örgütlerinin gözlem ve tespitlerine olanak sağlanmasını isteyen Aker, "Geri gönderme Merkezlerinde olmayan Mülteciler ise sığındıkları ülkelerde ırkçı saldırılara maruz kaldıkları, çeşitli çevrelerce yarı ücretine çalıştırdıkları ve çoğunlukla ücretlerinin ödenmediği bilinmektedir. Mülteciler ile ilgili sorunların başında ülkedeki yasalar gelmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti uluslararası sözleşmelere aykırı olarak sadece AB Ülkelerinden Türkiye'ye sığınanları mülteci olarak kabul etmektedir. Türkiye'nin doğusundan ve Afrika Ülkelerinden Türkiye'ye sığınanları mülteci olarak kabul etmemektedir. Bu nedenle de ülkeye sığınanların uluslararası hukukun tanımış olduğu haklardan yararlanamamaktadırlar. Bu insanlar 'misafir' ve benzeri belirsiz tanımlarla adlandırarak haklarından yoksun bırakılmaktadırlar. Türkiye'nin, siyasi saiklerle yaklaşımında mülteciler pazarlık konusu edilmektedir. Bu kapsamda AB ile imzaladığı Vize Muafiyeti/Geri Kabul Anlaşması insan hakları açısından kabul edilemez. Avrupa ile imzalanmış olan Geri Kabul Anlaşması feshedilmelidir. Gerek AB gerekse Türkiye, mülteciler ile ilgili ulusal ve uluslararası hukuk normlarını etkin bir biçimde işletmelidir" ifadelerini kullandı. 

'İŞKENCEYİ DURDURMA/ÖNLEME YÜKÜMLÜLÜĞÜ DEVLETLERE AİTTİR'
Aker, şöyle devam etti: "İşkence ve kötü muameleye tabi olmama ve bu nitelikte cezaya çarptırılmama hakkı, uluslararası hukukta mutlak olarak yasaklanan, savaş hali dahil olmak üzere hiçbir istisnası olmayan bir haktır. İşkencenin önlemesinde hükümetin sorumlulukları, negatif sorumluluğu olduğu kadar pozitif sorumluluğu da kapsar. Negatif sorumluluk, işkence, kötü muamele, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele veya cezalandırmanın mutlak bir biçimde yasaklanmasını gerektirirken, Pozitif sorumluluk, bu fiillerin işlenmesi olası yerlerin daimi ve düzenli olarak denetimi, kamuoyu ile yapılanların paylaşılması ve önleme sorumluluğunu içerir. Pozitif yükümlülük aynı zamanda, iddiaların etkili bir biçimde soruşturulması ve sorumluların yargı önüne çıkarılmasını ve eğer suçlu bulunur ise cezalandırılmasının sağlanmasını içerir. İşkenceye ilişkin iddialar hızlı, etkin, tarafsız bir şekilde soruşturulmalı, bağımsız heyetlerce araştırılmalı, adli yargılama süreçlerinin her aşamasında uluslararası etik ve hukuk kurallarına uygun davranılmalıdır. İşkenceyi önleme/durdurma yükümlülüğü öncelikle devletlere aittir."