8. yılında hesap sorma gününe yürüyelim
Suruç için adalet mücadelesinin sekiz yıllık geçmişi, onun mahkeme salonlarından sokaklara, meydanlara, kampüslere taşan bir direniş olduğunu göstermiştir. O yalnızca bir "talep" ve adalet mücadelesinden ibaret değildir. Suruç için Adalet mücadelesi özgürlük ve eşitliğin kazanılmasında en önemli mücadele mevzilerinden biridir. Onu "Başka bir dünya" özleminden, düş yolcularımızın düşlerinden ayrı görmek ideolojik ve siyasal bakımdan hatalı olur.
Türkiye ve Kürdistan halklarımızın eşitlik ve özgürlük mücadelesine köprü olmak, Rojava Devrimini savunmak, gençliğin tarihsel-ideolojik ve siyasal sorumluluğunu devrimci görüş açısıyla yerine getirmek için yola çıkan düş yolcularımızın katledilmelerinin üzerinden sekiz yıl geçti. Her sene olduğu gibi, katliamın 8. yılında da sokaklarda olacak ve #SuruçİçinAdalet sesini yükselteceğiz.
Öncelikle belirtmemiz gerekir ki, adalet mücadelesinde önemli mevzilerden biri haline gelen Suruç için adalet kampanyasının gelişimi, daha büyük mücadelelerin hazırlanmasına katkı sunacaktır. Onun açığa çıkardığı birikim, deneyim ve enerji bu yüzden özel olarak incelenmelidir.
Katliamın hemen ardından dava dosyasındaki “gizlilik kararının kaldırılması” talebi etrafında başlayan Suruç için adalet mücadelesi, başta demokratik gençlik hareketi olmak üzere, genel olarak emekçi solun gelişim seyri bakımından önemli bir yerde durmaktadır. Ve yine kesin olarak belirtmeliyiz ki, Suruç için adalet mücadelesi gücünü sokaktan almıştır ve öyle olmaya da devam etmektedir.
Daha önce birçok vesileyle ifade ettiğimiz gibi, onlarca gençlik örgütünün bir araya getirilerek aynı hedef etrafında harekete geçirilmesi, gençliğin birleşik mücadelesini dünden çok daha ileri bir düzeye taşımıştır. Suruç için adalet mücadelesi, bu birleşik direnişin mayası olmuş ve gençliğin ortak mücadele kültürünü geliştirmiştir. Değişik siyasal-toplumsal gündemler etrafında bir araya gelebilme ve birlikte hareket edebilmenin zeminini güçlendirmiştir. Kampanyanın etkisi öyle bir noktaya ulaşmıştır ki, Türkiye ve Kürdistan'da 20 Haziran-20 Temmuz arasında yükselen en belirgin ses #SuruçİçinAdalet olmuştur.
Onlarca kent ve üniversitede örgütlenen yaygın-etkin ajitasyon ve propaganda faaliyetiyle birlikte kampanya muazzam bir görünürlük kazanmıştır. Gençliğin bu istikrarlı ve eylemli pratiği, emekçi solun birleşik mücadelesinin örgütlenmesinde ileri örnekler oluşturmuştur. Katliamın yıl dönümünde; özellikle 20 Temmuz'da Kadıköy Süreyya Operası önündeki buluşmalar ve Ankara-İzmir gibi şehirlerde örgütlenen irade, gençlik hareketinin fiili meşru mücadelesini geliştirmiş ve 20 Temmuz gençlik hareketinin militan mücadele gününe dönüşmüştür.
Suruç için Adalet mücadelesinin baskılanması ve engellenmesine, devletin geliştirdiği tüm saldırılara karşı birleşik direnişle ve militan duruş ile cevap veren gençlik hareketi, başta emekçi sol güçler olmak üzere, geniş kesimlere güven vermiştir. Örneğin, katliamın 4. yılında yapılmak istenen Kadıköy yürüyüşünün engellenmesine karşı başlayan direnişle yükselen #DevrimcilerKonuşacak çıkışı, geniş kitleler üzerinde önemli bir moral etkisi yaratmış ve onları cesaretlendirmiştir.
Geride bıraktığımız yıllarda Suruç için Adalet mücadelesinin ayırt edici yanlarından biri, onun "birleştirici" karakteri olmuştur. 10 Ekim Ankara Katliamı'ndan Çorlu Tren Katliamı'na, Sivas'tan Roboski'ye, Reyhanlı'dan Sultanahmet'e, Berkin Elvan'dan Cumartesi Anneleri'ne, Gazi'den Hrant Dink'e ve nicesine uzanan adalet arayışçılarının bir araya getirilmesi ve adalet mücadelesinin birleşik zeminlerde büyütülmesinde #SuruçİçinAdalet mücadelesi önemli bir rol oynamıştır ve oynamaya devam etmektedir.
Sekiz yıllık bu pratiğin en önemli mevzilerden biri de Halitağa buluşmalarıdır. Katliamın ilk ayından itibaren aileler ve düş yolcularının yoldaşlarıyla örgütlenen aylık Suruç/Adalet oturmaları adalet arayışçılarının ve tüm ezilenlerin kürsüsü haline gelmiştir. Baskı, engelleme ve kar-kış-hastalık demeden her ayın 20'sinde Kadıköy Halitağa'da bir araya gelen Suruç Aileleri ve dostları, ezilenlere yönelik saldırılara karşı aldığı tutumla "yaprak kımıldamayan zamanlarda" fırtınalar koparmayı başarmıştır. Her ay özel olarak abluka altına alınması, soruşturma dosyalarına konu edilmesi ve keyfi olarak yasaklanması bahsetmiş olduğumuz düzeyin ve egemenlerin korkusunun akla gelen ilk yansımasıdır. Çünkü artık Halitağa buluşmaları #SuruçİçinAdalet oturmalarından çok daha fazla anlam taşımaktadır.
Suruç için adalet mücadelesinin sekiz yıllık geçmişi, onun mahkeme salonlarından sokaklara, meydanlara, kampüslere taşan bir direniş olduğunu göstermiştir. O yalnızca bir "talep" ve adalet mücadelesinden ibaret değildir. Suruç için Adalet mücadelesi özgürlük ve eşitliğin kazanılmasında en önemli mücadele mevzilerinden biridir. Onu "Başka bir dünya" özleminden, düş yolcularımızın düşlerinden ayrı görmek ideolojik ve siyasal bakımdan hatalı olur.
Dünyanın birçok ülkesinden Türkiye ve Kürdistan coğrafyasının dört bir yanına uzanan, bayrağında işçiler, emekçiler, yoksullar, kadınlar, gençler, LGBTİ+'lar ve tüm ezilenler için adalet yazılı olan sekiz yıllık mücadele deneyim ve birikimini bir yazıya sığdırabilmek mümkün değil. Yukarıda ifade etmeye çalıştıklarımız akla ilk gelenler ve bir dizi ayırt edici noktalardır. Ancak tüm bunların yanında daha özel olarak üzerinde durmamız gereken detay, bahsetmiş olduğumuz bu birikime yaslanabilmek ve bu güçlü-engin deneyimimiz ışığında bugünü daha kuvvetli bir şekilde örgütleyebilmektir.
Sadece geride bıraktığımız seçim sürecine bakmak dahi, emekçi sınıflar ve ezilen halklar üzerindeki baskı ve sömürünün katmerleşerek devam edeceğini görmemize yetecektir. Yok saymaya, inkar etmeye, baskı ve zor altında tutmaya, yoksullaştırmaya, eşitsizliğe ve adaletsizliği sürdürmeye ve derinleştirmeye devam edeceğinden şüphe duymadığımız bu faşist iktidarın karşısında birleşik direnişi örgütlemek başlıca siyasal görevlerimizden biridir. Faşizmin yenilmesi ve özgürlüğün kazanılması birleşik mücadelenin gücü ve başarısıyla doğrudan ilgilidir ve bu mücadelenin en önemli basamaklarından biri adalet mücadelesidir. Suruç için adalet mücadelesi ise bunun en belirgin pratiklerine sahip olması sebebiyle çok daha özel bir anlam taşımaktadır.
Faşizme karşı mücadelede işçi sınıfı ve ezilenler cephesinin en dinamik kuvvetlerinden olan gençlik, #SuruçiçinAdalet mücadelesinin örgütlenmesinde motor güç olmaya devam edecektir. Bununla birlikte, gelişen burjuva ideolojik siyasal hegemonya karşısında düş yolcularının ideallerini ve özlemlerini taşımak, hesap sorma bilinç ve kararlılığını güçlendirmek, sokağın sesini yükseltmek ve yeni mücadele dönemine hazırlanmak kritik bir yerde durmaktadır. Artık bir klasik haline gelen biçimlerin yanı sıra yaratıcı ve zengin eylem biçimlerini örgütlemek, çalışmayı gelecek döneme hazırlık olarak ele almak ve demokratik gençlik hareketinin siyasal-ideolojik ve örgütsel gelişiminin rotası olarak değerlendirmek önemlidir.
Çalışmanın özel bir karakteri olarak, #SuruçİçinAdalet mücadelesini güncel siyasal gelişmelerle birlikte ele almak, değişik siyasal-toplumsal konularla etkileşime sokmak, dinamik bir çalışma örgütlemek ve geniş kesimlerle buluşturmak ezilenler mücadelesinde cepheleşmenin önemli bir ayağı olacaktır.
Sekizinci yıl çalışmalarına doğru giderken, özel bir başlık da, sosyalist gençliğin son aylarda karşı karşıya kaldığı siyasal operasyon ve tutuklama tehdidi olacaktır. Suruç Katliamı'nda bitiremedikleri sosyalist gençliği gözaltı ve tutuklama terörüyle yenilgiyle uğratmak isteyen egemenler, aynı zamanda 8. yıl çalışmalarını zayıflatmayı hedeflemektedir. İşte bu yüzden, 8. yıl çalışmaları kapsamında bu saldırılara özel parantezler açmak dönemin görev ve ihtiyaçlarındandır. En nihayetinde sosyalist gençlik şahsında gerçekleştirilen bu saldırılar esasen tüm halk gençliğini ve onun mücadeleci kuvvetlerini hedef almaktadır.
Sekiz yıldır Suruç için adalet diyerek dört bir yanda adalet mücadelesini büyütenler, bir kez daha omuz omuza verecek ve sokakları kuşatacaktır. Yasak, engel, baskı ve zor karşısında gençlik; enerjisini, yaratıcılığını ve birleştiriciliğini konuşturacak, 8 yıllık birikiminin ışığında 20 Temmuz'a yürüyecektir.
Çünkü 20 Temmuz gençliğin hesap sorma günüdür.
*Özgür Gençlik Dergisinde yer alan Perspektif yazısına buradan ulaşabilirsiniz.